AP Milletvekili Kızılyürek: İki NATO üyesinin çatışmasına kimse izin vermez

AP Milletvekili Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek, NATO’nun Türkiye–Yunanistan geriliminden dolayı endişeli olduğunu ancak seçim arifesinde Erdoğan’ın gerilimi yüksek dozda tutmak isteyeceğini belirtti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis'in ABD’de yaptığı konuşma nedeniyle artan Yunanistan-Türkiye gerilimi sonrası gözler yeniden bölgedeki çözülemeyen sorunlara çevrildi. İki NATO üyesi ülke arasındaki gerilim nasıl bu noktaya geldi? Akdeniz’deki görüş ayrılıklarını ve Ege’deki anlaşmazlıklar çözebilecek mi?

Avrupa Parlamentosu Milletvekili Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek, Gazete Duvar için yorumladı.

‘ERDOĞAN GERİLİMİ YÜKSEK DOZDA TUTMAYA ÖZEN GÖSTERECEK’

Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege Adaları gerilimi son günlerde yeniden tırmandı. Ankara'dan da peş peşe açıklamalar geliyor. Bu yaz Yunanistan'la ortamın daha da gerginleşmesini bekliyor musunuz? İlişkiler ne yönde evrilecek?

Maalesef Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginlik giderek artıyor. Özellikle Yunanistan başbakanı Miçotakis’in Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı ziyaretten sonra birdenbire gerilimin tırmandığına şahit olduk. Doğrusu bu durum, hem AB’de hem de NATO’da endişelere yol açıyor. İki NATO üyesi ülke arasında tansiyonun düşmesi isteniyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye seçim arifesindeyken Cumhurbaşkanı Erdoğan bu gerilimi yüksek dozda tutmaya önem gösterecektir. Bu gerginliğin bir çatışmaya dönüşeceğini düşünmüyorum. Özellikle bu konjonktürde hiç kimse iki NATO üyesi ülkenin sıcak bir çatışmaya girmesine göz yummayacaktır diye düşünüyorum.

Miçotakis’in ABD’deki alkışlanan ve Türkiye’de tepkilere neden olan, Kıbrıs'ta kimse iki devletli bir çözümü asla kabul edemez" konuşması... Kıbrıs halkı bu konuda ne düşünüyor? Bu konuşmayı nasıl yorumlamak gerekir?

Kıbrıs’ta iki devletin kabul edilemez olduğunu sadece Miçotakis değil, Avrupa Birliği de söylüyor, BM de söylüyor. Daha çok yakın geçmişte onaylanan Türkiye ilerleme raporuna baktığımız zaman, çok net bir biçimde AB’nin Kıbrıs’ta iki devletli bir çözümü asla kabul etmeyeceğini vurguladığını görürüz. Bu konuda BM kararları da çok sarihtir. BM kararlarında, Kıbrıs’ta varılacak çözümün federal bir devlete dayanacağı kayıt altına alınmıştır. Dolayısıyla nereden bakarsanız bakınız, iki devletli çözüm politikası kabul görmeyecektir.

Sayın Miçotakis, yaptığı konuşmada sadece Kıbrıs’ta iki devletli çözümün kabul edilmeyeceğini söylemekle yetinmedi. Üstü kapalı da olsa Türkiye’yi Yunanistan’a karşı bir tehdit unsuru olarak gösterdi. Sanırım sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da tepkisine yol açan bu nokta oldu.

Kıbrıs Türk toplumunun iki devletlilik formülüne nasıl baktığına gelince, Kıbrıslı Türkler açısından bu politika yeni değildir. Rauf Denktaş ve Türkiye’deki destekçileri 2004 yılına kadar iki devlet deyip durdular ve bir arpa boyu yol alamadılar. Kıbrıslı Türkler bunun çıkmaz bir yol olduğunu biliyorlar. Fakat Erdoğan-Bahçeli hükümeti hamisi nutuklar atmayı seviyor.

‘KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMSÜZ KALMASI, İKİ ÜLKE ARASINDAKİ UYUŞMAZLIKLARI AĞIRLAŞTIRIYOR’

Ege adalarının silahlandırılması konusunu yeniden gündemde. Ege'deki sorunlar Yunanistan tarafından nasıl görünüyor? Adalara yönelik bir tehdit söz konusu mu?

Türkiye ile Yunanistan arasında var olan uyuşmazlıklar uzun yıllara dayanıyor. En büyük sorun da, neyin "sorun" olduğu konusunda devam eden görüş ayrılığıdır. Yunanistan açısından bakıldığında, Ege’de halledilmesi gereken sadece kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgedir. Türkiye’den bakıldığında sorun listesi daha kabarıktır. Kara suları, 12 Adaların silahlandırılması, konumu belli olmayan adacıklar (gri bölgeler), hava sahası vs. Son zamanlarda buna, Ayasofya’nın cami yapılması, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı anlaşma ve Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimler de eklendi. Bir de Casus Belli (bir ülkenin savaşa girme nedeni) var tabii ki bu Yunan kamuoyunu çok rahatsız ediyor.

İki taraf arasında devam eden inkişafi görüşmeler 2002’den 2016’ya kadar devam etti ama kalıcı bir sonuç alınamadı. Son dönemde başlayan görüşmeler de yeniden başlayan gerginlik yüzünden umut verici olmaktan uzak. Şu da bir gerçektir ki, Kıbrıs sorununun çözümsüz kalması, iki ülke arasındaki uyuşmazlıkları ağırlaştırıyor.

‘KIBRISLI TÜRKLERİN İÇ İŞLERİNE PERVASIZCA MÜDAHALE EDİLİYOR’

Kıbrıslı Türkler-Ankara hattındaki “enkaz” nasıl kaldırılabilir? İlişkilerdeki hasarların üzerine nasıl gidilebilir?

Türkiye, özellikle son yıllarda Kıbrıslı Türklerin iç işlerine açık biçimde ve pervasızca müdahale ediyor. Kimin toplum lideri olacağını geçtim, kimin bakan ve parti başkanı olacağına bile karar veriyor. Kıbrıs’ı, Kıbrıslı Türklerin yurdu olarak değil, Türk ulusuna ait bir toprak parçası olarak görüyor ki bu açıkça Kemalist ulus anlayışının dışına çıkarak yayılmacı milliyetçi bir çizgi izlemek demektir.

Kıbrıslı Türkler açısından bu durum kabul edilebilir değildir. Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs’ı kendi yurtları olarak görüyor ve kendi yaşam biçimlerine göre yaşamak istiyor.  Fakat, maalesef Türkiye’ye bütünüyle bağımlı koşullarda yaşıyorlar; uluslararası topluluktan soyutlanmış, sadece Türkiye ile ilişki halindeler. Bu da ister istemez Kıbrıs Türk toplumunu Türkiye karşısında çaresiz kılıyor. Bu durumun değişmesi için Kıbrıslı Türklerin özne olma kapasitesini artırmak gerekiyor ki Kıbrıs sorunu çözülmeden bu zor görülüyor. Ya da Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasını beklemek gerekecek ki bu da yarın olacak bir şey değil.

Yunanistan, Kıbrıs ve Türkiye hattında seçimler sonrası Kıbrıs sorununda bir hareketlenme beklenebilir mi? Örneğin; Ankara’da olası bir iktidar değişimi sonrasında müzakerelerde bir hareketlenme olur mu?

Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistan. Üçü de önümüzdeki yıl seçimlere gidecekler. Seçimlerden sonra Kıbrıs sorununda bir gelişme olup olmayacağı konuşuluyor... Seçimlerden sonra ne olacağı elbette seçim sonuçlarına da bağlıdır ama maalesef sonuçlar gelecek umut vaat etmiyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olabilecek isimler arasında Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitlik temelinde federal bir devlet kurmaya gerçekten inanan isimlerin seçimi kazanması zor görünüyor.

Türkiye’de olası bir iktidar değişimi belki Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından ileri adımlar atılmasına yardımcı olabilir ama Kıbrıs sorununun çözümünü kolaylaştıracağını sanmıyorum. Geçmişten de biliyoruz ki Kıbrıs konusunda Kemalistler maalesef AKP’den önde değiller. Fakat Kıbrıs sorunu, Türk-AB ilişkilerinin de bir parçası olduğu için ister istemez gündeme gelecektir. Kapsamlı bir çözüm olmasa da güven artırıcı önlemler konusunda ilerleme sağlanabilir.