Apê Musa mezarı başında anıldı
Akşam oldu, Apê Musa’nın mezarındaki çiçekler açtı, misafirler dağıldı, geriye 31 yıllık acıyı tarifleyen mezar taşındaki yazı kaldı; "Zulm ne qedere" (Zulüm kader değildir).
DİYARBAKIR- Kürtlerin Apê Musa diyerek bağrına bastığı Musa Anter, 31 yıl önce bugün Diyarbakır'da katledildi. Bu sabah katledildiği yerde Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) öncülüğünde yapılan anmanın ardından defnedildiği yer olan memleketi Nusaybin'e doğru yola çıktık. Yaklaşık 3 saat süren yolculukta herkesin sustuğu tek bir an oldu. Veng Radyo'da, Apê Musa’nın hikayesi anlatılıyordu. Aslında yeni bir şey duymuyorduk. Bugüne kadar Apê Musa’nın hikayesini duymayan, bilmeyen yoktur. Ancak henüz vurulduğu sokağı geride bırakmış, mezarına doğru giderken bir kez daha dinlediğimiz bu hikaye, yine de tüylerimizi diken diken etmeyi, gözlerimizi doldurmayı başarmıştı.
Araçta oluşan sessizlik, hikayenin bitmesiyle sona erdi. Yerini, gazetecilere uygulanan şiddet, gazetecilik faaliyetlerine yönelik baskıya dair konuşmalar almıştı. Aslında Apê Musa’nın katledildiği günden bu yana değişen pek bir şey yoktu. Gazeteciler hala baskı ve tehdit altındaydı. Ama verilen mücadele de artarak devam ediyordu.
MALA APÊ MUSA ANTER
3 saatlik yolculuğun ardından Apê Musa’nın köyüne vardık. Apê Musa’nın, “Kürdistan Türkiye’nin en geri bölgesidir; Mardin Kürdistan’ın en geri ilidir; Nusaybin Mardin’in en dertli ilçesidir; Sitilîlê, Nusaybin’in en fakir nahiyesidir; Zıvıngê, Sitilîlê’nin en geri kalmış köyüdür" sözleriyle tarif ettiği köyün girişinde askeri araç karşıladı bizi. Ardından sokağın tam karşısındaki kıraathanede sivil polisler çarptı ilk olarak gözümüze. Şüphesiz Apê Musa'yı anmak için burada değillerdi. Güvenliği sağlamak için de burada değillerdi. Kim bilir, belki de aradan geçen 31 yılın ardından Apê Musa’nın unutulmuş olmasını umarak gelmişlerdi buraya. Ancak, "Mala Apê Musa Anter" yazılı evin kapısından içeri girildiğinde Apê Musa'yı anmak için toplanan yüzlerce kişi umutlarını kırmıştı.
Türkiye’nin 55 yıllık girdisinin, çıktısının şahidi, sanığı ve mahkumu Apê Musa’yı anmak için toplanan bu kalabalık, Apê Musa'nın kaleminin yerde kalmadığını gösteriyordu. Nar, elma ve armut ağaçları ile envai çeşit çiçekten oluşan evin bahçesinde, Apê Musa’nın kaldığı taştan ev ve bahçenin ortasında yer alan mezarı dikkat çekiyordu.