Arap basınında geçen hafta: ‘Hizbullah neden savaş ilan etmiyor?’
'Hizbullah birçok sebepten ötürü İsrail’e karşı savaş ilan edemez. Bu sebeplerin bazıları Lübnan’ın genel durumuyla, bazıları da hem içerde hem de dışarda bir çok savaş yürüten İran’la alakalıdır.'
DUVAR- İsrail’in Gazze’ye yönelik binlerce insanın ölümüne yol açan bombardımanı devam ederken geçtiğimiz hafta en çok konuşulan konular arasında Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın konuşması vardı. Nasrallah’ın geçtiğimiz Cuma günü konuşacağının ilan edilmesinden hemen sonra Arap dünyasında Nasrallah’ın İsrail’e yönelik kapsamlı bir savaş ilan edip etmeyeceği merakla bekleniyordu.
Özellikle “direniş ekseni” olarak adlandırılan İran – Suriye – Hizbullah çizgisine yakın gazetelere bakıldığında bile Nasrallah’ın konuşmasının bir hayal kırıklığı yarattığı göze çarpıyor. Nasrallah’ın konuşmasına yönelik olumsuz eleştirilere verilen bazı cevaplar da dikkat çekti. Örneğin Hizbullah’a yakın Lübnan El Akhbar gazetesi, ‘’Sadece Gazzeliler Hizbullah’tan daha fazla şey bekleme hakkına sahip” yorumunda bulundu.
Diğer yandan Hizbullah karşıtı yayınlarıyla bilinen Kuds El Arabi ise, Nasrallah’ın konuşmasından önce özellikle Arap dünyasında oluşan beklentinin Arap rejimlerinin Filistin’le ilgili genel tutumunu sorgulattığını yazdı.
‘Hizbullah neden savaş ilan etmiyor?'
’Hizbullah birçok sebepten ötürü İsrail’e karşı savaş ilan edemez. Bu sebeplerin bazıları siyasi ve ekonomik olarak oldukça zor durumda olan Lübnan’ın genel durumuyla alakalı, bazıları ise Amerikan ambargolarından dolayı sıkıntı yaşayan ve hem içerde hem de dışarda bir çok savaş yürüten İran’la alakalıdır. Yine Hizbullah’ın Suriye’deki savaştaki dengelerdeki yeri ve Hizbullah’ın olası bir savaş durumunda uluslararası alanda verilecek tepkilerin etkisi de vardır.
Bu bağlamda Nasrallah'ın savaş ilan etmesi ve savaşa girmeye karar vermesi için neredeyse tek gerçekçi senaryo, İsrail'in kendisine karşı savaş açmasına bir karşılık vermesi şeklinde olacaktır.
Nasrallah'ın konuşmasını yapmadan önce ortaya çıkan Arap ve uluslararası alandaki beklenti, Filistin'den haber almakla yetinen ve Arap resmi tutumuyla ilgili bazı soru işaretleri yaratıyor. Bugüne kadar iki İsrail büyükelçisi sınır dışı edildi ve sadece Filistin’de olan bitenleri dünyaya anlatan bildirilere imza atmakla yetinildi. Bir ülke Filistin’de katliamlar devam ederken bazı sanatsal festival ve kutlamalar yapmakta ısrar etti, iki diğer ülke ise Birleşmiş Milleler oturumunda ateşkes önerisi oylanırken çekimser tutum takındı.
Nasrallah'ın konuşmasına verilen olumsuz tepkiler, Hizbullah’ın gerçekçi siyasi ve askeri sınırlarını, İran-Suriye-Irak-Lübnan ilişkileri ağıyla bağlantısını ve partinin başka işlevsel rolleri olduğunu da görmezden geliyor. Bu anlamda savaşa girme kararı, kendisine karşı şimdi veya sonra bir saldırı olasılığına bağlıdır.” (Kuds El Arabi Gazetesi)
'Kimisi memnun kimisi hayal kırıklığı içinde'
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın konuşmasına yönelik gerek halk arasından gerekse de siyasi cenahtan gelen tepkiler iki türlüydü. Kimisi, ‘direniş liderinin’ durumun vahametine rağmen sadece duygusal davranmadığı düşüncesiyle konuşmayı memnuniyetle karşılarken kimisi de Nasrallah’tan işgale karşı daha sert bir tutum takınmasını beklediğinden hayal kırıklığına uğradı. Nasrallah’ın konuşması en fazla Gazze halkını ilgilendiriyor. Zira bir tek onlar Hizbullah’tan daha fazla şey bekleme hakkına sahip. Çünkü tarihsel olarak direniş çizgisine yönelik düşmanca tutum içerisinde olanlardan yorumlar gelmesi şaka gibi.
Nasrallah’ın bu zamana kadar konuşmaması normal bir durum değil. Bunun düşmanda güvensizlik yaratma gibi bir yönü de var tabii. Ancak bunun bir başka yönü daha var ki, o da, Lübnan'daki ve bölgedeki direniş ekseninin Filistin'i savunmak ve bir yandan İsrail işgaline ve özellikle de Batılı destekçilerine karşı eylem planına ilişkin bir karara varılmasıyla ilgilidir.
Hizbullah lideri konuşmasında direniş ekseninin Lübnan’da ve diğer yerlerde izleyeceği siyasete yönelik yeni bir giriş olarak değerlendirilebilir. Zira Nasrallah hem İsrail saldırılarının durması hem de Hamas’ın bu savaşı kazanmasından bahsettiğinde çıtayı oldukça yükseltmiş oldu. Bu da direnişin askeri operasyonlar düzeyinde yeni bir aşamaya girdiği anlamına geliyor. Bu da yakında beklenen bir durum. Belki de, Nasrallah’ın bu bağlamdaki yeni yol haritasıyla ilgili konuşması da bir hafta sonra Şehitler Günü münasebetiyle olacaktır. (Lübnan El Akhbar Gazetesi)
'Bazı Arap ülkeleri Hamas’ın yenilmesini istiyor'
İsrail ve onu destekleyen Batılı devletlerin, sembolik de olsa bir zafere ulaşan kadar Gazze'ye ve sivil halkına yönelik savaşlarını devam ettirmek, Filistinli direniş gruplarını tamamen bitirmek istemeleri için binlerce sebep vardır. Ancak Gazze'deki direniş hareketini yenmeyi ve onun ortadan kaldırılmasını isteyen sadece İsrail ve Batılı müttefikleri değildir. Gazze'deki direnişin yenilmesi için gece gündüz dua eden birden fazla Arap rejimi vardır. Bu rejimler Aksa Tufanı Operasyonu'ndan bu yana gergin bir bekleyiş içinde ve bir gün uyandığında Filistin direnişi ve bu direnişin başını çeken Hamas'ın tamamen ezildiği haberini almak için sabırsızlanmaktadır.
Bazı Arapların Filistin direniş hareketine karşı bu nefretinin bazı nedenlerini, eski Amerika'nın Ortadoğu elçisi Dennis Ross'un New York Times'ta yazdığı bir makalede okuduk. Ross makalesinde uzun süredir tanıdığı kesimlerin kendisine (isim vermeden) 'Hamas'ın bitirilmesi lazım' dediğini yazdı. Ross, bu kesimlerin kendisine, Hamas'ın yenilmemesi durumunda bunun, onun normalleşme karşıtı tutumunu meşrulaştıracağını, İran'ın ve ona yakın olanların da elini güçlendireceğini belirttiğini yazdı.
Bazı statükocu Arap ülkelerinin Filistin'deki direnişin zafere ulaşmasından endişe duymasının birden fazla nedeni vardır. Öncelikle Ross gibi deneyimi bir siyasetçi, Gazze'de bir ateşkes ilan etmenin Hamas için bir zafer niteliğinde olduğu düşüncesinde. Bunu İsrail'deki savaş hükümetinin bakanı da söylemektedir.
Bazı Arap diktatörlüklerinin, ülkesindeki Filistin'e destek gösterilerine izin vermesinin sırf üzerindeki baskıyı azaltmak istemesinden olduğunu hatırlatmaya gerek yok. Zira bu rejimler öfkenin kendisine yönelmesinden çekinmektedir. Bu rejimler bir yandan Filistin’e destek gösterilerinin kontrolden çıkmasından ve yine kendisine yönelmesinden de endişe etmektedir. Bu yüzdendir ki, futbol müsabakalarında bile Filistin atkısı veya Filistin bayrağı gibi sembolik anlam taşıyan hiçbir şeyin stadlara girişine izin vermiyor. Birleşik Arap emirlikleri ve Fas'ta olduğu gibi.
Şüphesiz Gazze'ye yönelik savaştan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ya direniş kazanacak ve onu destekleyen herkesi de özgürleştirecek ya da kendi haline terk edilecek. Ancak gün gelecek ve Arap halkları 'Beyaz boayı yerlerken ben de yemiştim' lafını hatırlayacak ancak iş işten geçmiş olacak.'' (Ali Unzula / El Arabi El Cedid Gazetesi)