Arap basınında geçen hafta: 'Müzakereler çöktü, yeni plan ne?'
"Kahire müzakereleri çöktü. Biden'ın Ramazan gelmeden önce ateşkes arzusu gerçekleşmedi. Hamas heyeti "şartların hepsinin kabulü ya da hepsinin reddi" gibi pek bilinmeyen bir müzakere biçimi yürüttü."
DUVAR- Amerika Birleşik Devletleri’nin Ramazan ayından önce başlamasını arzuladığı ateşkesin bir türlü sağlanamaması geçtiğimiz hafta Arap medyasındaki en önemli gündem başlıklarından biriydi. Yine ABD’nin Gazze’ye yardım ulaştırmak için Gazze kıyılarına geçici bir liman inşa edileceğini açıklaması bir diğer dikkat çeken gelişme oldu. Peki, ABD ve İsrail’in yeni senaryoları neler? İsrail’in Hamas’ı yok etme fikri devam ediyor mu? İsrail Gazze halkını direniş örgütlerine karşı nasıl kışkırtmaya çalışıyor? Geçtiğimiz hafta Arap gazetelerinde öne çıkan konularla ilgili derlediğimiz bazı yazılar şöyle:
'Müzakereler çöktü, yeni plan ne?'
Kahire müzakereleri çöktü ve ABD Başkanı Joe Biden'ın kutsal Ramazan ayı gelmeden önce ateşkes anlaşmasına varma arzusu gerçekleşmedi. Müzakerelere katılan Hamas heyeti de, Yahya Sinvar'ın şartlarının hepsinin kabul edilmemesi durumunda müzakerelere devam etmeme talimatları doğrultusunda Kahire'yi terk etti. Müzakerelerde herhangi bir geri adım atılmamasını isteyen Sinvar, "ya şartların hepsinin kabulü ya da hepsinin reddi" şeklinde Arap kamuoyunda pek bilinmeyen bir müzakere biçimi ortaya koymuş oldu.
Kahire'deki müzakerelerin çöküşünün ardından bazı ana başlıklar gündemi meşgul etmeye başladı. Bu başlıklar da şu şekildedir:
1 - ABD başkanı Biden, Gazze açıklarında Kıbrıs'ın Larnaka limanından gelecek olan yardımlar için geçici bir liman inşa edileceğini ve bunu ABD ordusu tarafından inşa edileceğini açıkladı.
2 - Yardımların denetim ve dağıtımını sağlayacak yerel Filistinli güçlerin silahlandırılması -ki bu güçler ne Fetih Hareketi'nden ne de Hamas'tan olacak-.
3- Hamas hareketine hiçbir yardımın ulaşmamasını sağlamak ve harekete bağlı tedarik araştırma kurumunu kaldırmak.
4 - Tüm bu önlemlere Amerika'dan yeşil ışık verilirken özellikle BAE ve Katar Devleti olmak üzere Körfez Arap ülkelerinden mali destek geliyor.
Bazı Arapların da desteklediği bu Amerikan-İsrail planları başarısızlığa mahkûmdur. Zira Aksa Tufanı'nın başlangıcından bu yana Gazze'de "Hamas sonrası" aşamaya dair pek çok senaryo duyuyor ve okuyoruz. Savaş altıncı ayına girecek ve bu senaryoların hiçbiri amacına ulaşamadı. (Abdulbari Atvan / Rai Al Youm Gazetesi)
'Havadan katliam, denizden insani yardım!'
ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz gün şaşırtıcı bir hamleyle, ABD ordusunun deniz yoluyla insani yardım ulaştırmak için Gazze Şeridi kıyısında geçici bir liman inşa edeceğini duyurdu.
Biden'ın kararının ardından Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, Kıbrıs ile Gazze arasında yardım için bir deniz koridoru açılması olasılığını hemen duyurdu. Yine bu yardım koridoru için deneme çalışmalarının başladığını da açıkladı ve buna AB, ABD ve BAE'nin katılımına dikkat çekti.
Von Der Leyen'in bu son açıklaması, Gazze'ye yardım götüren sivil uçağı düşürme girişimi sırasında yaşanan trajik olayla aynı zamana denk geldi. Yardımları taşıyan paraşütler işe yaramadı ve büyük bir topluluğun üzerine düşmesine, en az beş kişinin ölümüne ve çok sayıda kişinin de yaralanmasına neden oldu.
Gazze'deki kıtlığın etkisini hafifletmeye yönelik Amerikan, Avrupa ve Arap girişimlerinin, esas olarak İsrail adı verilen büyük bir küresel skandalın etkisini hafifletmek için yapıldığı açıktır. Bu İbrani devleti, II. Dünya Savaşı'ndan sonra modern dünyanın üzerine inşa edildiği siyasi çerçevenin gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Aynı zamanda İsrail'i savunmaya koşan Batılı demokrasilerin uğradığı muazzam hasarı da gözler önüne serdi. (Kuds El Arabi Gazetesi / Başyazı)
'İsrail Gazzeliler'i direnişe karşı kışkırtmaya çalışıyor'
İşgal güçleri, Batılı ve Arap müttefikleriyle beraber, Gazze halkını Filistin direnişine karşı ayaklandırmak için baskı kurmaya devam ediyor. Bununla beraber direniş üzerinde İsrail'in ortaya koyduğu şartlarla bir ateşkesin devreye girmesi için bir baskı oluşturmayı amaçlıyor. Şu an yaşanan bütün gelişmeler, direnişin İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı bitirmeye ve Gazze'den çıkmaya dair bir niyetinin olmadığı yönündeki bakış açısını doğrular nitelikte. Özellikle Amerika'nın sponsorluğu ve bazı Arap ülkelerinin yardımıyla Gazze Şeridi'nde yeni bir gerçeklik yaratmaya yönelik devam eden çabalar bunu göstermektedir. Bu çabalar, direnişi bırakma karşılığında Gazze halkına yiyecek ve ilaç ulaştırma şeklinde şantajı yapmaya dayanmaktadır.
Bu anlatılanları Gazze'de sahada çalışan bağımsız kuruluşların verdiği bilgiler de desteklemektedir. Zira bu bilgilere göre İsrail Gazze'de insanların hayatını kolaylaştırmaya çalışmak yerine Hamas'ı yok etme planı üzerinde çalışmaya devam etmektedir. İsrail bu amaç için uzun vadeli bir plan dâhilinde çalışmaktadır. Planın dayandığı hususlardan biri Gazzeliler'i direniş örgütlerine karşı kışkırtmaktır.
Bu çerçevede İsrail'in sadece tek bir fikir üzerinde çalıştığı açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Buna göre Gazzeliler yeni bir denklemle karşı karşıya ve bu denklemle yaşamaya alışmalı. Bu denkleme göre savaş uzun soluklu olacak ve askeri operasyonlar kısa vadede son bulmayacak. Gazze'de yeni bir yönetim oluşturmak da ana hedeflerden biri. İşgalci taraf, Gazze'de yeni bir sistem oluşturmaya çalışıyor ve bu sisteme göre de, oraya girecek yardımların mahiyeti ve hacmini yine kendisi belirleyecek. Aynı şekilde insanların orada nerede varlık gösterebileceği ve ne yana doğru hareket edeceğini de. Ayrıca hem Gazzeliler hem de aracı taraflar, yardımların ulaştırılması için tek yolun deniz tarafı olduğunu kabul etmeli. Yani İsrail burada Gazzeliler'e tek seçenek olarak denizi gösteriyor: Ya denizden gelen yardımlarla yetinin ya da deniz yolunu kullanarak buraları terk edin. (İbrahim El Emin / Lübnan El Akhbar Gazetesi)
'İsrail'in varlığı Filistin'in varlığına bağlıdır'
Her savaşın bir sonu vardır... Savaşlar her zaman şiddetle başlar ve sanki hiç bitmeyecekmiş gibi görünür. Savaşçılar acele eder, politikacılar yarışır, analizler ortaya saçılır ve ölü sayıları aklımızı kurcalar. Ancak alevler çok geçmeden alışılagelmiş gidiş-geliş yollarını izleyerek en sonunda "siper hastalığına" benzeyen bir bitkinlik durumuna ulaşır.
7 Ekim 2023 tarihi, savaşların başlangıcı ve bitişi kavramında belirleyici bir tarih olarak kalacak. Ama Ortadoğu'daki gelecek kavramı konusunda da söz konusu olacak. Silahlar kaçınılmaz olarak susacak ve yaşananlar kesinlikle savaşın bitiminden sonra olacaklara benzemeyecektir. Bu çerçevede Filistin meselesinde bölgesel ve uluslararası alanda köklü bir değişim yaşanacak.
Bu değişimlerden biri, Filistin davası bütün dünyanın öncelikli bir meselesi haline geldi. Uluslararası toplum, 75 yıldır devam eden bu küresel soruna kalıcı bir çözüm bulunmadan bir istikrar olmayacağını idrak etti. Yine, Filistin halkının bütün sistematik tasfiye girişimlerine rağmen büyük bir bedel ödeyerek ayakta kalabildiğini gördü.
Dünyadaki bu değişimlerden bir tanesi de İsrail devletiyle ilgili. Zira İsrail, Filistin meselesinin tam olarak tasfiye edilemeyeceğini ve silinemeyeceğini gördü. Dolayısıyla İsrail'in varlığı Filistin'in varlığıyla bağlantılıdır ve bu durum beş ay süren savaşın ortaya çıkardığı bu derin anlamı göz ardı edemeyen uluslararası siyasi literatürün bir parçası haline gelmiştir. (Cemal El Keşki / Suudi Şark'ül Evsat Gazetesi)
'İsrail cepheyi genişletebilir'
Gazze'de her gün katliam ve soykırım görmeye alıştıysak, bu durum Güney Lübnan'da ve ardından Batı Şeria'da tekrarlanmak üzere. Çünkü İsrail yıkım makinesi, 7 Ekim'de kaybettiği ve İsrail'e yönelik sürpriz bir saldırıyı engellemeye dayalı "caydırıcılık" yeteneğini yeniden kazanmak istiyor. İsrail, bölgedeki tüm düşmanlarını ezebilecek bir ülke imajını yeniden tesis etmek amacıyla, Yemen'deki Ensarullah liderlerine karşı suikast operasyonları düzenleyerek, kendisine düşman olan bölgesel güçlere karşı tepkisini genişletme yoluna gidebilir. İran'da defalarca gerçekleştirdiği operasyonlar gibi. Peki, sırada ne var?
Çoğu analist arasında hâkim olan görüş, bir mahkum takası anlaşmasının imzalanması ve altı hafta sürecek geçici bir ateşkesin yürürlüğe girmesi yönünde. Belki de bu dönemde İsrail sokakları aşırı sağcı hükümeti devirmek için tekrar hareketlenir ve böylece geçici ateşkes kalıcı hale gelebilir. Ama burada İsrail ne yaparsa yapsın ona hayır demeyen ABD'ye bel bağlanamaz. Çünkü İsrail Başbakanı, Amerika'nın baskılarını etkisiz hale getirebileceğini çok iyi biliyor, savaş döngüsü devam ettiği sürece İsrail içinde de hareket kabiliyeti olacağını biliyor. (Mu'temer Emin / Mısır El Şuruk Gazetesi)
*Yazılar Kısaltılarak Arapça’dan çevrilmiştir.
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)