Arap basınında geçen hafta: 'Türkiye-Suriye normalleşmesi ne durumda?'

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısında konuşması sırasında Suriye heyetinin salondan ayrılması Türkiye-Suriye ilişkileri hakkında soru işaretleri yarattı.

Fotoğraf: AA
Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın geçtiğimiz hafta Mısır’ın başkenti Kahire’deki Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısına katılması ve konuşma yapacağı sırada Suriye heyetinin salondan ayrılması, Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme sürecinin hangi aşamaya geldiği konusunu tekrar gündeme getirdi. 

Türkiye ve Suriye arasındaki görüşmelerin devam ettiğini ve bu görüşmelerden iki taraf için de olumlu neticeler çıktığını belirten bazı Arap yazarlar, süreçte en önemli hususun Suriye’nin Türkiye’den topraklarından çekilmesiyla ilgili beklediği adımlar olduğu ifade ediyor. Sürecin Türkiye’nin çekilmesiyle ilgili henüz bir açıklama yapmamasından dolayı tıkandığı da yapılan yorumlar arasında.

Geçtiğimiz haftanın bir diğer önemli konusu da Yemen’deki Ensarullah Hareketi’nin tekrar balistik füzeyle hedef alması oldu. Saldırıdan dolayı herhangi bir can kaybı yaşanmazken, füzenin İsrail’in derinliklerine kadar ulaşması büyük yankı uyandırdı. Şimdi ise İsrail’in Husiler’e nasıl bir cevap vereceği merak ediliyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşı devam ederken, ABD öncülüğünde Mısır ve Katar’ın da dahil olduğu arabuluculuk çabaları da devam ediyor. Ancak görüşmelerin bu uzun süreye rağmen herhangi bir netice vermemiş olması da özellikle de Mısır ve Katar’a yönelik eleştirileri arttırmış durumda. Son dönemlerde Mısır ve Katar’ın ortak bir açıklama yapıp arabuluculuk görevini askıya alacaklarına dair haberler bile çıktı. Ancak bu durumun savaşı devam ettirmek isteyen Netanyahu’ya yaracağı uyarıları yapılıyor.

Bazı Arap gazetelerinden gündemle ilgili derlediğimiz makaleler şu şekilde:

'Ankara ve Şam'ın hesapları değişti'

Geçtiğimiz 3 sene boyunca Suriye rejimi, Türkiye tarafından gelen güzelleme mesajlarını görmezden geldi. Bunun nedeni bir yandan Suriye rejiminin zaman kazanmaya ve bölgesel ve uluslararası değişkenlere yatırım yapmaya dayalı geleneksel davranışı bir yandan da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidarını sona erdirecek sorunlarının daha da derinleşmesidir. Gerçekten de Suriye rejimi, muhalefetin 2023 başkanlık seçimlerinde zafer kazanmasına dayalı hesaplar yapmıştı. Hem de Moskova'nın uyguladığı baskılara rağmen Türkiye ile normalleşmeye giden tüm yolları dondurdu. Rejimin bu hesapları, Erdoğan'ın seçimlerden önceki zayıf konumundan faydalanma fırsatını kaçırmasına neden oldu. Erdoğan, seçim zaferinin ardından kısa bir süre için intikamcı bir davranış benimsedi ve mülteci sorununu çözme ihtiyacına rağmen, Şam'la normalleşme yollarına devam etme konusuna daha az önem gösterdi. 

Gazze Savaşı'ndan sonra her iki tarafın hesapları yeniden değişmeye başladı. Bu savaş, Erdoğan'ın kuzeydoğu Suriye'deki Kürt emellerini güçlendirebilecek yeni bölgesel dengelerin kurulmasına ilişkin endişelerini daha da artırdı. Zira bu durum, Ankara ve Frankenstein(Washington’un müttefiki olan Kürt örgütler) üzerindeki kontrolünü kaybeden Şam arasındaki ortaklaştıkları bir husustur. Ayrıca Erdoğan, Türkiye'de toplumsal barışı tehdit etmeye başlayan mülteci sorununa da çözüm istiyor. Rejime gelirsek, Türkiye'yle bir açılmayı, içinde bulunduğu zor ekonomik koşulları bir iyileştirme fırsatı olarak görüyor. Özellikle de Arap dünyasıyla olan açılımdan umduğunu bulamamasından sonra. Bu arada müttefikleri İran ve Rusya büyük ekonomik ve siyasi zorluklarla karşı karşıyadır. Ancak bu hususlar, normalleşmenin kaçınılmaz olduğu anlamına gelmiyor. Bu sadece çıkar hesaplamalarının ve buna dair okumaların değiştiği anlamına gelir. Bunu politik olarak ifade etmek başka bir konudur. (Mervan Kabalan / El Arabi El Cedid Gazetesi)

'Türkiye neden Suriye'den çekilmiyor?'

Türkiye, cumhurbaşkanı aracılığıyla Suriye'ye yönelik açıklamaları tekrarlamaya ve bu konudaki niyetlerini açıklamaya çalışıyor. Ancak Suriye yönetimi, iki taraf arasındaki toplantıların askeri ve güvenlik düzeyinden siyasi düzeye taşınması için Türk güçlerinin topraklarından çekilmesi için bir program sunulmasını bekliyor. İki taraf arasında güvenlik ve istihbarat görüşmeleri en üst düzeyde devam ediyor ve bu görüşmeler her iki taraf için de tatmin edici sonuçlar doğuruyor. Suriye'deki yönetim ise, belirttiğimiz gibi, topraklarından çekilme planının duyurulmasını ve kabul edilmesini bekliyor.

Peki Türk yönetimini bir geri çekilme planı açıklamak ve bunun uygulanmasına ilişkin bir takvim ilan edip uygulamaya başlamaktan alıkoyan nedir? Bu konudaki engeller siyasi değil, sahadaki koşullar ve askeri durumdur. Türkiye'nin bugün karşı karşıya olduğu zorluk, Suriye'nin kuzeyinde ve İdlib'de yayılmış çok sayıda cihatçı ve tekfirci silahlı grubun varlığıdır. Zira bu gruplar, on yıldan fazla bir süre boyunca Türklerin para ve silah desteği sayesinde ortaya çıktı ve büyüdü. Bugün Türkiye'nin bunlardan kurtulması kolay değil. Aksine, Türkiye'nin geri çekilmeye başlaması ve tutum değiştirmesi durumunda Türk ordusu için bir tehdit oluşturuyorlar. Ki daha önce de,Türk bayrağına ve Türk askerlerine yönelik Türkiye'de kamuoyunu şok eden eylemler gerçekleştirdiler.(Cevad El Hindavi / Rai Al Youm Gazetesi)

'Husiler İsrail'i tekrar şoke etti'

Husiler olarak bilinen Ensarullah Hareketi, yeni bir nitelikli saldırıyla İsrail'i karadan karaya füzeyle bombaladı. Bu, haftalar önce uzun menzilli bir drone kullanarak İbrani devletini başarılı bir saldırıyla hedef almalarının ardından gelen önemli bir saldırıdır.  İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee'ye göre doğudan gelen saldırı, İsrail'in merkezindeki bir üssü ve bir havaalanını (İsrail haberleri daha sonra bunun Ben Gurion Havaalanı olduğunu doğruladı) hedef aldı. Bazı aktivistlere göre olay bir tren istasyonunu da etkiledi ve İsrail  12. televizyon kanalı hava savunma sistemlerinin bu füzeyi önlemede başarısız olduğunu belirtti. 

Bu saldırının önemi, Husilerin bu tür tehlikeli bir füzeye sahip olduğunun ortaya çıkması ve tahminen 2.040 km mesafeyi 11,5 dakikada kat eden bu "hiponsonik" balistik füzeyi fırlatabilme yeteneğinde yatıyor. Bir diğer konu da İsrail savunma sistemlerinin onu engellemedeki başarısızlığıdır. 

İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu'nun konuyla ilgili yorumu da tam beklendiği gibiydi. Netanyahu, 'Bize zarar vermeye yönelik herhangi bir girişimde ağır bedeller ödeteceğimizi Husilerin şimdiye kadar bilmesi gerekirdi' dedi. Bu açıklama, İsrail'in Yemen'e karşı yeni ve büyük bir misilleme operasyonuna girişeceği anlamına geliyor.

Eğer Netanyahu sadece bir misillmeyle yetinmeyip Yemen'i işgal etme gibi bir plan yapıyorsa öncelikle Husilerin askeri cephanelik, strateji ve taktiklerini geliştirmeye devam edeceklerini ve Gazze'de Filistinliler'e karşı yürütülen imha savaşı sona erene kadar da durmayacaklarını bilmesi gerekiyor." (Kuds El Arabi Gazetesi / Başyazı)

'Mısır ve Katar arabuluculuktan çekilecek mi?'

Mısır ve Katar'ın neden İsrail ve Hamas arasındaki arabulucu rolünden çekilmediği sorusu Arap çevrelerce çokça dillendirilmeye başlandı. Bu soru, Mısır ve Katar'ın, İsrail ile Hamas hareketi arasında yaptıkları arabuluculukla ilgili memnuniyetsizliklerini açıklayan ortak bir açıklama yayınlayabilecekleri yönünde bazı haberlerin sızmasıyla daha da önemli bir hale geldi. Ancak bu konuyla ilgili  henüz hiçbir şey yayınlanmadı ve Gazze Şeridi'nde ateşkese yol açması beklenen iki taraf arasındaki esir anlaşmasının tamamlanması için görüşmeler halen devam ediyor.

Netanyahu'nun en büyük umudu, arabulucuların bazı dış yükümlülüklerden kurtulmak için bu arabuluculuğa devam edemeyeceklerini ilan edecekleri sıfır noktasına ulaşmaları. Böylece Hamas'ın elindeki rehinelerin ailelerinin kendisine yüklediği siyasi, güvenlik ve ahlaki sorumluluktan kurtulmuş olacak. 

Mısır ve Katar'ın arabuluculuktan çekilmesi zor. Çünkü bu, Netanyahu'nun dayatmak istediği oldu bittinin kabulü anlamına geliyor. Bu durum Netanyahu'nun Gazze ve Batı Şeria'daki planlarından geriye kalanı hayata geçirmesinin yolunu açacak bir siyasi boşluğa da neden olacaktır. (Muhammed Ebu'l Fadl / Londra Merkezli El Arab Gazetesi)

*Yazılar Arapça’dan kısaltılarak çevrilmiştir.

(DIŞ HABERLER SERVİSİ)