Arap dünyasında geçen hafta: Hariri neden geri döndü?
Birçok Lübnanlı ve Arap yazar, Hariri isminin başbakanlık için tekrar gündeme gelmeye başlamasından sonra bu durumu “Lübnan geriye sarıyor” şeklinde yorumlamış ve Lübnan tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilen “17 Ekim isyanına” bir ihanet olarak görmüştü. Şimdi ise gazetelerde “ne oldu da Hariri geri döndü” sorusu geniş bir şekilde soruluyor.
DUVAR - Lübnan’da 2019 Ekim ayında başlayan gösterilerden sonra istifa eden eski başbakan Saad Hariri yine hükümeti kurmakla görevlendirildi. Hairi’nin tekrar bu göreve “tek kurtarıcı kendisiymiş gibi” getirilmesi birçok kesimin tepkisini çekti.
Hairiri’nin istifasından sonra kurulan Hassan Diyab hükümeti, ağustos ayındaki Beyrut Limanı patlamasından sonra istifa etmiş, yerine Almanya büyükelçisi Mustafa Edip hükümeti kurmak için tayin edilmişti. Ancak Mustafa Edip geçtiğimiz günlerde başarısız olmuş ve bu görevden çekilmişti.
Birçok Lübnanlı ve Arap yazar, Hariri isminin başbakanlık için tekrar gündeme gelmeye başlamasından sonra bu durumu “Lübnan geriye sarıyor” şeklinde yorumlamış ve Lübnan tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilen “17 Ekim isyanına” bir ihanet olarak görmüştü. Şimdi ise gazetelerde “ne oldu da Hariri geri döndü” sorusu geniş bir şekilde soruluyor.
LİBYA’DA ATEŞKES ANLAŞMASI
Libya’da uzun süredir Birleşmiş Milletler gözetiminde görüşen taraflar ateşkes konusunda anlaşmaya vardı. Hemen yürürlüğe gireceği belirtilen anlaşmaya göre tüm silahlı birlikler ve gruplar kamplarına ve kışlalarına geri dönecek. Bütün yabancı askeri unsurlar da üç ay içerisinde ülkeyi terk edecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan anlaşmayla ilgili yaptığı açıklamada, “bunun kalıcılığı ne kadar olur zaman gösterecek” dedi ve taraflar arasındaki görüşmelerde temsil meselesine değinerek “güvenilirliği bana göre çok da olabilecek gibi değil” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamalarından sonra Arap dünyasında özellikle General Halife Hafter’i destekleyen tarafların basınında “Ankara anlaşmadan memnun değil” şeklinde değerlendirmeleri yer aldı.
ABD HEYETİ ŞAM’DA
Bu hafta Arap basınında dikkat çeken bir diğer konu da ABD Başkanı Trump’ın Suriye’de tutuklu bulunan Amerikan vatandaşlarının serbest bırakılması için Şam’a heyet göndermesi oldu. Şam’a giden heyetin dışişlerinden değil de Beyaz Saray’dan olmaları dikkat çekti.
ABD heyetinin esir değişimi önerisine karşı Suriye yönetiminin “ABD’nin Suriye’den çekilmesi ve ambargoların hafifletilmesini” şart koştuğu basına yansıdı. ABD Başkanı Donald Trump daha önce de konuyla ilgili Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a bir mektup göndermişti.
Taraflar arasında uzlaşma sağlanamazken bazı gazeteler Trump’ın Şam’a heyet göndermesini “Trump’ın Esad’ın meşruiyetini tanıdığının göstergesi” olarak yorumladı.
İSRAİL İLE NORMALLEŞMEDE SON HALKA: SUDAN
Uzun süredir ABD yönetiminin himayesinde Sudan ve İsrail arasında devam eden görüşmelerde sona gelindi. ABD Başkanı Trump, iki ülkenin barış yapmak ve ilişkilerini normalleştirmek üzere anlaşmaya vardıklarını duyurdu.
Sudan İsrail ile normalleşme karşılığında ABD’nin “teröre destek veren ülkeler” kategorisinden çıkarılacak. Bazı Arap yazarlar bu anlaşmayı “fidye” anlaşması olarak nitelendirdi. Sudan yönetimine yönelik tepkiler Filistin medyasında geniş yer buldu.
Daha önce Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn de İsrail ile diplomatik ilişkileri başlatmıştı.
'NE DEĞİŞTİ DE HARİRİ GERİ DÖNDÜ?'
“Saad Hariri bu sefer maskesiz bir şekilde geri döndü. Onun istifası ne 17 Ekim isyanına kulak vermesinden dolayıydı ne de başbakanlığa geri dönmesi halkın bir talebi. O geri döndü çünkü başbakanlığın kendi doğal hakkı olduğunu düşünüyor. Geri dönerken de, ülkeyi çöküşten kurtaracak projeler vadediyor. Hâlbuki kendisi bu çöküşün sebeplerinden biri. Ve şu ana kadar nasıl bir yöntem izleyeceği net değil.
Hariri 2019 Ekim ayının sonlarında istifa ederken sorumluluk almamak için kaçmıştı. Ve bu kaçışına devrimci bir kılıf giydirmişti. Geri dönerken de sorumluluk almaya hazır olduğunu söylüyor. Acaba kendisi açısından aradan geçen bir senede neler değişti? Çöküşten kurtulmanın anahtarını taşıdığını iddia eden biri olarak zamanı geri alabilecek mi? İstifa ettiğinde bir dolar 1780 Lübnan lirasıydı. Geri döndüğünde ise insanlar, dolar 7 bin liraya geriledi diye sevinmeye başladı. Eğer şu an tek kurtarıcı Hariri'yse, o istifa ederken de öyleydi demek ki. Başbakanlığa geri dönmeyi reddettiğinde de. Ancak o, krizin derinleşmesine katkı sağladı.” (Lübnan El Akhbar gazetesi)
'YARGILAYACAKLARINA HÜKÜMETİ KURMA GÖREVİ VERDİLER'
“Hariri’nin daha önceki senelerde başkanlığını yaptığı üç hükümette yapmadığını şimdi yapmasını sağlayacak olan ne?
2019 yılının Ekim ayında halkın hükümetinin politikalarına karşı isyan ettiği, ekonomik yolsuzluklar, devletin malının heder edilmesi ve servetin dışarıya kaçırılmasına göz yummakla suçladığı Müstakbel Hareketi lideri Saad Hariri’nin, 2009 yılından beri kurduğu üç hükümette yapamayıp da şimdi yapacağı şey ne?
Hariri ve Lübnan’daki diğer yönetici tabaka, ülkenin yarısını fakir ve yardıma muhtaç duruma düşüren ekonomik politikaları yüzünden yargılanacağına, ülkede ekonomik alanda mahvolmayan ne varsa çökertmesi için dördüncü defa hükümeti kurmakla görevlendirildi.” (Mustafa Abdülselam / El Arabi El Cedid gazetesi)
'TÜRKİYE LİBYA’DAKİ ATEŞKES ANLAŞMASINDAN MEMNUN DEĞİL Mİ?'
“Birleşmiş Milletler heyetinin Libyalı 5+5 askeri heyetlerinin ateşkes konusunda uzlaşmaya vardıklarını açıklamasından sonra Türkiye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklama, savaşın tekrar başlamasıyla ilgili üstü kapalı bir tehdit içeriyor. Bu da, maddeleri arasında yabancı askerlerin ülkeden çıkmasını öngören anlaşmaya dair Ankara’nın memnuniyetsizliğini yansıtmaktadır.” (Londra merkezli El Arab gazetesi)
“ABD, Fransa, İngiltere, Suudi Arabistan, Mısır, Almanya, AB ve Arap Birliği, Birleşmiş Milletler gözetimindeki bu anlaşma karşısındaki memnuniyetini dile getirdi.
Bu anlaşmaya yönelik olumsuz olarak ilk açıklama yapan ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu. Erdoğan, bu anlaşmanın güvenilirliğinden şüphe ederek, anlaşmada temsil seviyesinin düşük olduğunu söyledi.
Anlaşmanın ikinci maddesinde, bütün Libya içinde eğitim amaçlı bütün askeri anlaşmaların dondurulması ve eğitim için orda bulunan bütün yabancı tarafların ülkeyi terk etmesi yer almaktadır.
Bu madde anlaşmanın en önemli maddelerinden biri olarak değerlendiriliyor ve Türkiye’nin bu anlaşmayı istememesine neden teşkil ediyor.” (Libya almarsad.com)
'ESAD, TRUMP’IN CAZİP TEKLİFLERİNİ ÇÖP KUTUSUNA ATTI'
“İki Arap devletinin -Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn yakında da Sudan dâhil olacak- İsrail ile normalleşmesi konusunda baskı yapan ve bunda başarılı olan, daha önce de İran ve Kuzey Kore ile rehine takası yapan ABD Başkanı Donald Trump, Suriye’de tutuklu bulunan 6 ABD vatandaşının serbest bırakılması için gizlice bir heyet gönderdi. Zira bu durum onun seçimlerdeki başarı şansını arttıracaktı. Ancak Suriye’nin bu konuda sağlam duruşu onun bu fırsatı kaçırmasına neden oldu.
Amerikan heyetinin, Ulusal Güvenlik Müsteşarı Ali Memlük’ün masasına cazip teklifler bırakmasını uzak bir ihtimal olarak görmüyoruz. Ancak bu teklifler Suriye’nin ‘çekilme’ şartı kadar önemli değildir. Bu yüzden bu teklifler çöp kutusuna atıldı ve Amerikalı yetkililer başları öne eğik olarak geri döndü.
Trump’ın daha önce Esad’a el yazısıyla bir mektup göndermesi ve şimdi de Dışişleri yerine Beyaz Saray’dan iki yetkili göndermesi, rejimi değiştirmekte başarısız olununca Esad’ın meşruiyetini tanıdığını göstermektedir.” (Rai Al Youm gazetesi)
'NORMALLEŞMENİN TEK KAYBEDENİ: ARAPLAR'
“Normalleşme zincirine Sudan da katıldı. Bunun karşılığında Sudan’a yönelik ambargonun kalkması ve Sudan’ın terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkarılması vardı.
İsrail Sudan ile normalleşmesinden bölgede daha fazla nüfuz, Arap ümmetinin değerleri üzerinde daha fazla kontrol imkânı bulacak. Afrika’nın kuzeydoğusuna daha fazla sızmayı başaracak ve Yemen ile Kızıldeniz’e daha fazla yakınlaşacak. Ve Arap Körfezi’nden başlayarak, Kızıldeniz’den geçerek Doğu Akdeniz’e kadar kontrol alanı elde edecek.
Trump’ın seçimlerden önce tamamlamak istediği ve karşılığında hiçbir şey vermek istemediği normalleşme sürecinden tek kazanan kesim işgalci İsrail’dir.
İsrail Başbakanı Bünyamin Netenyahu, günler öncesinden BAE ile normalleşme imzalarını atarken, İsrailli yerleşimcilerin bundan daha iyi bir finansal gelir elde etmeye çalışacaklarını söylemişti.
Bu olan bitenden tek kaybeden taraf ise Arapların kendisidir. (İyad El Kara/Filistin Online gazetesi)