Arap dünyasında geçen hafta: İsrail'in savunma gücü aşınıyor mu?

Suriye’nin İsrail’e füze saldırısı, Kudüs’te Filistinliler ile İsrail arasındaki çatışmalar ve Nahda Barajı krizindeki çözümsüzlük Arap dünyasında geçen hafta gündemin ön sıralarındaydı.

Google Haberlere Abone ol

SURİYE’DE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ 26 MAYIS’TA

Suriye parlamentosu geçtiğimiz hafta, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 26 Mayıs’ta yapılacağını duyurdu ve adaylık başvurularının alınmaya başlandığını duyurdu. Cumhurbaşkanı Beşar Esad haricinde başka adaylar da var. Ancak uluslararası kamuoyundan hem adaylık başvurularına hem de seçimlere yönelik sert eleştiriler geldi. Birçok kesim savaşın devam ettiği ve ciddi ekonomik krizin yaşandığı ülkede seçim yapılmasını “tiyatro” olarak nitelendirdi.

Hafta boyunca ülkenin kuzeydoğusunda yer alan Haseke ilinde ve Kamışlı’da Suriye yönetimine bağlı Suriye Ulusal Savunma Güçleri ile PYD’nin ana omurgasını oluşturduğu SDG’ye bağlı Asayiş güçleri arasındaki çatışmaların arkasında da cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğu iddia edildi.

Yönetim SDG’yi kendi kontrolü altındaki bölgelerde cumhurbaşkanlığı seçimlerini engellemeye çalışmakla suçlarken, SDG ise Suriye yönetimi ve Rusya’yı suçladı.

'SURİYE’DEN İSRAİL’E FÜZE'

Geçtiğimiz haftanın bir başka önemli haberi, İsrail’in güneyindeki Dimona kentindeki nükleer tesis yakınlarına bir füzenin düşmesi oldu.

İsrail Savunma Bakanlığı Suriye’den fırlatılan bir füzenin Dimona nükleer tesisinin yakınlarına düştüğünü doğruladı. İsrail’in meşhur hava savunma sistemlerinin füzeyi nasıl engellemediği ise tartışma konusu oldu. İsrail ise bununla ilgili bir soruşturma başlattığını açıkladı.

Arap gazetelerinde daha önce İsrail’in saldırılarına karşılık vermemekle eleştirilen Suriye’nin bu saldırıyı kasten yapıp yapmadığı tartışmaları başladı. Rai Al Youm gazetesi ise, söz konusu füzenin “Sam-5” füzesi olduğu ve planlı bir şekilde fırlatıldığını belirtti.

'KUDÜS’TE ÜÇÜNCÜ İNTİFADA MI?'

Kudüs’te Filistinliler ile aşırı sağcı Yahudiler ve İsrail güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar devam ediyor. Kudüs’te başlayan gerginlik daha sonra birçok Filistin kentine taşındı. Filistin ve Arap gazetelerinde birçok yazar ve yorumcu, bu yaşananları “üçüncü intifada” olarak nitelendirdi.

Diğer yandan 22 Mayıs’ta Filistin’de yapılması planlanan seçimlerin Kudüs’te yapılmasının İsrail tarafından engellenmek istenmesi de bir başka gerginliğe neden oluyor. Arap ve Filistinli çevrelerce Kudüs’te seçimlerin yapılmasına dair taviz vermenin Kudüs’ten taviz vermek olduğu görüşünde.

'İSRAİL’İN SAVUNMA GÜCÜ AŞINIYOR MU?'

"Bir füzenin İsrail’in Dimona nükleer tesislerine ulaşması ve Demir Kubbe savunma sistemlerinin bu füzeyi durdurmakta başarısız olması, bu füzelerin karadan havaya veya karadan-karaya olması bir yana, İsrail’in caydırıcı savunma gücünün aşındığını göstermektedir. 

İsrail’de resmi makamların ve halkın bir durum karşısındaki gerçek tepkisini öğrenmek isteyen, İsrail medyasına ve askeri makamların o konuda uyguladığı sansüre bakmalıdır. Negev çölündeki Dimona nükleer tesisi civarına ulaşan füzeyle ilgili medyanın takındığı tutum da görüldüğü gibi. 

Bütün gazeteler ve televizyon kanalları ile buradaki askeri analistlerin -ki bu analistlerin çoğu emekli generallerden oluşuyor- bu konuya hiç değinmemeleri dikkat çekti. 

Garip olan, daha önce içerideki cephelere odaklanmış olan Suriye’nin bundan kaynaklı İsrail’in saldırılarına cevap verememesini korkaklık olarak nitelendiren ve eleştiren bazı Araplar, Dimona füzesi ve bu füzenin ABD’nin milyarlarca dolar akıttığı Demir Kubbe’yi aşmasını önemsiz göstermeye çalışıyor ve hatta bazıları şüpheyle yaklaşıyor." (Abdülbari Atvan / Rai Al Youm Gazetesi)

'KAMIŞLI’DA NE OLUYOR?'

"Suriye’nin Kamışlı ilinde Suriye hükümetine bağlı Ulusal Savunma Güçleri ile Demoratik Suriye Güçleri'ne (SDG) bağlı “Asayiş” arasında yaşanan çatışmalardan sonra gerginlik devam ediyor. Rusya’nın çatışmaları sonlandırmak ve istikrarı sağlamak için çabaları ise devam ediyor. 

Hükümet, yaşananlarla ilgili SDG’yi kontrolü altındaki bölgelerde 26 Mayıs’ta yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerini engellemek için bir bahane oluşturmaya çalışmakla suçluyor. 

Kürt tarafı ise, hem Suriye yönetimini hem de Rusya’yı, halkın oylarını kazanmak için sorunlar üzerinden halkın sempatisini kazanmaya çalışmakla itham ediyor." (Lübnan El Akbar Gazetesi)

'KUDÜS İÇİN ULUSLARARASI MÜDAHALE ŞART'

"İsrail’in Kudüs’te Filistin seçimlerini engelleme çalışmaları, Filistinlilerin haklarını kullanmalarını engellemekten ziyade, artık iki devletli çözümün önünü kesme girişimidir. Bu da Filistin devletinin kurulmasının önüne geçmek için sistematik bir çabadır. 

Kudüs’te seçimlerin yapılması meselesi artık başlı başına siyasi bir meseledir. Ancak bu sadece teknik bir mesele değil, Filistin davasının tam kalbinde olan bir meseledir. Dolayısıyla Kudüs’te seçimlerin yapılması konusunda verilecek herhangi bir taviz, Kudüs’ten taviz vermek anlamına gelmektedir. Yine Kudüs’ün Filistin’in ebedi başkenti konumundan taviz vermektir. 

Uluslararası toplum, iki devletli çözüme yönelik desteğini her zaman vurguladı. Ancak işgalci kesimin suçları ve iki devletli çözüm yolundaki adımları boşa çıkarma girişimleri karşısında kılını kıpırdatmadı. 

Ancak mevcut gidişat bu yönde ilerlemeye devam ederse, Filistinlilerin diğer şehirlilerde olduğu gibi Kudüs’te de seçimlerini gerçekleştirebilmeleri için işgalci İsrail devletine karşı uluslararası baskı müdahale mecburi bir hal alacaktır." (Katar El Şark Gazetesi başyazı)

'KUDÜS’TE YAŞANANLAR NE ANLATIYOR?'

“Kudüs halkı ve onlarla beraber bütün Filistinliler, kuşatılmış ve işgal edilmiş vatanlarının her köşesinde ellerinden ne geliyorsa yaptı ve yöneticilerine saflarını sıklaştırmak ve maruz kaldıkları karşısında tutumunu netleştirmek için büyük bir fırsat vermiş oldu. Kesin olarak inanıyorum ki, Filistin halkı daha seçimler ve seçim kampanyaları başlamadan oyunu kullanmış oldu. 

Kudüs halkı, Filistinli siyasi gruplara, sağırlar diyaloğuna oturmak için değil, Kudüs’ü savunmak için kanlarıyla mühürlenmiş acil bir davet sundu. 

Kudüs’ün Filistin ve Arap kimliğinin sancağını taşıyanlar, Oslo sonrası nesildir. Ki hepimiz bu neslin, yönetimin bölünmüşlüğü karşısında yorgun ve tükenmiş olduğunu düşünüyorduk.” (Oraib El Rintavi / Ürdün El Destur Gazetesi)

'LÜBNAN’DA ÇÖZÜME DAİR YENİ BİR ŞEY YOK'

“Öyle görünüyor ki, Lübnan’da hükümeti kurma süreci bilinmeyenin bilimine girmiş durumda. Zira konumu ve siyasi nüfuzu ne olursa olsun hiçbir Lübnanlı siyasetçi bununla ilgili bir soruyu cevaplayamıyor ya da ‘ancak Allah bilir’ diyerek cevaplamaktan kaçınıyor. 

Bu giriş, Lübnan’da hükümetin kurulmasıyla ilgili derin boşluğa ve Saad Hariri’nin hükümeti kurmakla görevlendirilmesinden sonra, hükümeti kurmakla ilgili bütün önerilerin önemsenmediğini göstermektedir. Ve geçen her gün, hükümeti kurmakla görevlendirilen Saad Hariri’nin bu konudaki istişarelerinin ilk günüymüş gibi geçiyor. 

Çözümün anahtarı olan veya bununla bağlantılı şahsiyetler, ülkeleri çok iyi durumda ve hiçbir kriz yaşamıyor gibi davranıyor.” (Hüseyin Zalğut / Lübnan El Nashra gazetesi)

'NAHDA BARAJI’NDA KRİZ TEHLİKELİ BOYUTTA'

“Kongo’nun başkenti Kinşasa’da nisan ayının başında Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında yapılan görüşmelerin başarısız olması, Nahda Barajı’yla ilgili çözüm girişimlerini tehlikeli bir noktaya getirdi. Afrika’nın en büyük barajlarından biri sayılan Nahda Barajı’nım yapımına, ilk başta Etiyopya’nın kalkınma hamlesi çerçevesinde başlandı. Ayrıca başbakan Abiy Ahmed’in önümüzdeki seçimleri kazanması için en büyük başarısı olarak sunulmak isteniyor.

Mısır ve Etiyopya arasında Nahda Barajı’yla ilgili sorun, barajın doldurulma süresiyle ilgili. Mısır Nil nehrindeki payının etkilenmesi için barajın 12-21 yıllık bir sürede doldurulmasını isterken, Etiyopya 6 yıllık bir sürede doldurmak niyetindedir. 

Mısır ile Etiyopya arasında 2011’den beri yürütülen müzakerelerde, Etiyopya’nın başka barajları inşa etme amacının önüne geçmek için ayrıntılı bir anlaşmaya ulaşmak istedi. Ancak Etiyopya, 2020 Temmuz ayında barajın ilk bölümünün doldurulmasına başladı. Yine 2021’in Ağustos ayında barajın doldurulma işleminde ikinci etaba geçmeyi planlıyor. 

Mısır ve Sudan’ın Etiyopya’ya yönelik tehditleri laftan öteye gitmiyor. Barajın doldurulmasına karşı bir askerî harekâta başlamak için de zaman oldukça kısıtlı. Bu da Mısır ve Sudan’ın bu noktaya varılmasını önlemek konusunda ne kadar gevşek davrandığını göstermektedir.” (Duha Abdülcevad / El Arabi El Cedid gazetesi)