Araştırma: Yoga ve meditasyon, alçak gönüllülüğü artırmıyor
Durham Üniversitesi’nden sosyal kişilik psikolojisi alanında uzman Thomas Vaughan-Johnston liderliğindeki bir araştırma ekibi, yoga ve meditasyon alanlarını konu alan yeni bir araştırma yayınladı.
DUVAR - SAGE Journals dergisinde yayınlanan yeni araştırma, yoga ve meditasyon ile ilgilenen insanların ‘aşırı çaba sarf etmeksizin’ öz-saygı, tevazu ve benzeri kişisel edinimler bağlamında nasıl bir gelişim gösterdiklerini gözden geçiriyor. Ekibin ulaştığı sonuçlar, binlerce yıllık bu iki uygulamanın insanlara ruhsal denge, tevazu ve ‘sessiz bir ego’ sağladığı yönündeki yerleşik fikirleri temelinden sarsıyor.
Thomas Vaughan-Johnston ve ekibi, daha önceki yıllarda aynı konularda yapılan çeşitli araştırmaları baz alarak yoga ve meditasyonla ilgilenen katılımcılarla yeni deneyler gerçekleştirdi. Ekibin aktardığı kadarıyla, yoga ve meditasyon gibi zihin-beden uygulamaları, Batı kültüründe ve psikoloji biliminde yaygın biçimde tanınıyor. Daha önceki klinik araştırmalar, yogayı ciddi zihinsel sağlık bozuklukları için tamamlayıcı bir tedavi olarak desteklemekteydi. Benzer şekilde, depresyon, anksiyete, kronik ağrılara karşı meditasyonla tedavi meselesi de incelenmişti. Sağladığı sayısız fayda, zihin-beden uygulamalarının, teoriyi ilerleten ve etkili müdahalelerin geliştirildiği altta yatan mekanizmaların kapsamlı bir incelemesine duyulan ihtiyacı da haklı çıkarıyor.
ŞAŞIRTICI SONUÇLARA ULAŞILDI
Daha önce yapılan araştırmalarda, bilim insanları, zihin-beden uygulamalarının kişisel esenlik hususunda sağladığı yararları genellikle uygulayıcıların egolarının yaşamlarına müdahil olma düzeylerini düşürmelerine bağlamaktaydı. Öne sürülen bu mekanizma, zihin-beden uygulamalarını insanların şişirilmiş benlik saygısı karşısında panzehir olarak gören Budist ve yogist felsefelerle tutarlı görünmekteydi.
2018 yılında bir araştırma makalesi yayınlayan Jochen E. Gebauer ve araştırma ekibi, zihin-beden uygulamalarının insanların eylemlerindeki ben-merkezciliği azalttığını öne sürerken, aynı zamanda kendini daha fazla geliştirme ihtiyacını azalttığını ifade etmekteydi. Bununla birlikte, meditasyon yapan insanlar, kendini geliştirmeyi azaltmaktan ziyade arttırarak olumsuz düşünce ve duygularını taşıma kapasitelerinden gurur duyuyor gibi görünüyorlardı.
Biri yoga içeren (Deney 1) ve diğeri sevgi ve şefkati amaçlayan meditasyon yöntemini kullanan (Deney 2) iki deneyde, Gebauer ve ekip arkadaşları, ben-merkezcilik ilkesine karşı ‘egoyu susturma’ hipotezini kıyaslamalı bir şekilde test etti. Deneylerin sonunda, zihin-beden uygulamalarında pratikle bağlantılı davranışların ben-merkezciliği arttırdığını, zihin-beden uygulamalarının kendini geliştirmeyi (örneğin, benliğin ortalama insanlardan daha olumlu algılanması, toplumsal narsisizm ve benlik saygısını) artırdığını, bununla birlikte, yoga becerilerinin arttırdığı ben-merkezciliğin, zihin-beden uygulamalarının kişisel esenlik üzerindeki faydalarına aracılık ettiğini buldular.
Gebauer ve ekip arkadaşlarının bulguları, daha geniş bir ‘susturulmuş ego’ literatürü göz önünde bulundurulduğunda gerçekten şaşırtıcıydı ve sezgilere aykırı bulguların tekrarlanması özellikle önemliydi. Spesifik olarak, yoga, yapılan deneyde toplumsal narsisizmi artırıyor ama diğer deneyde yapılan meditasyon, toplumsal narsisizmi artırmıyordu; bu durum ise bu faaliyetlerin büyük oranda farklılık gösterip göstermediğini ya da bir bulgunun yanlış pozitif mi yoksa yanlış negatif mi olduğunu belirsiz hale getiriyordu. Bu nedenle, daha sonra yapılan deney tekrarları [kontrol deneyleri], zihin-beden uygulamalarının genellikle sorunlu bir kişilik özelliği olarak görülen toplumsal narsisizmi artırıp artırmadığını belirlemeye yardımcı olacak daha fazla veri sağladı. Buna ek olarak, orijinal çalışmada, daha fazla yoga deneyimi olan katılımcılar, daha fazla ben-merkezci olma eğilimi sergiliyorlardı.
Deneyleri doğrudan tekrarlamakla ilgili birtakım tartışmalar olsa da Thomas Vaughan-Johnston ve araştırma ekibi de içeriğe ilişkin tüm ayrıntıları kendi çalışmalarına dahil ederek, Gebauer ve ekibinin orijinal deney sürecinin aynısını tekrarladı. Araştırmanın orijinal çalışmayla uygunluğundan emin olmak için Gebauer’in danışmanlığı altında, ilk deneyin tüm materyal ve sonuçlarını kendi çalışmalarına dahil ettiler.
ARTAN DENEYİM BEN-MERKEZCİLİĞİ GÜÇLENDİRİYOR
Deneylerin sonunda, Vaughan-Johnston ve ekibi, ben-merkezcilik söz konusu olduğunda iç tutarlılığın zayıf olduğunu gördüler; yine de ortalamadan daha iyiydi ve toplumsal narsisizm ölçümleri bağlamında ‘kabul edilebilir’ ile ‘iyi’ arasında bir orana tekabül ediyordu. Gebauer ve arkadaşlarının izinden giderek, ortalamadan daha yüksek olan gizli bir ‘g’ [kendini geliştirme] faktörünün, toplumsal narsisizm ve benlik saygısı tepkilerini açıklayıp açıklamadığını analiz ettiler ve bu öğelerin ortak bir faktör üzerinde önemli standartlaşmış yükler ürettiğini ortaya çıkardılar.
Vaughan-Johnston ve ekibi, deneylerinde ilk olarak yoga yapmanın katılımcıların ben-merkezciliğini arttırıp arttırmadığını incelediler. Şaşırtıcı bir şekilde, frekans analizinde görülen etki önemli değildi; ancak ‘egoyu susturma’ hipotezi bağlamında, orijinal çalışmadakinden çok daha zayıf olsa da ben-merkezcilik ilkesine biraz daha fazla destek olduğuna dair kanıtlara ulaşıldı. Vaughan-Johnston, bu durumu, makalesinde “Bu tür daha zayıf bir etkinin bir açıklaması örnekleme farklılıkları olabilir. Genel olarak, katılımcılarımız makul düzeyde motivasyon ve geçmiş yoga deneyimi bildirdiler. Bununla birlikte, standart sapmalar, her iki boyutta da kişiler arası önemli bir çeşitlenme gösteriyor. Orijinal çalışmanın yazarları, motivasyon ve deneyimdeki farklılıkların farklı sonuçlara yol açabileceğini tahmin ettiğinden, yoganın ben-merkezcilik üzerindeki etkisinin motivasyon ve deneyim temelinde değişip değişmediğini test ettik(…) Katılımcılar, motivasyon hususunda mühim düzeyde daha düşük bir ben-merkezcilik etkisi sergilemese de, motivasyonda daha yüksek olan katılımcılar, olumlu bir ben-merkezcilik etkisi gösterdi. Bu nedenle, yoga yapmak, bu etkileri en güçlü şekilde göstermesi gereken (motivasyonu daha yüksek olan) ancak etkileri en zayıf göstermesi gereken katılımcılar arasında etkisiz kalan (motivasyonu daha düşük olan) katılımcılar açısından yoga becerilerini merkezi bir hale getirdi” diye vurguluyor. Vaughan-Johnston’ın aktardığı kadarıyla diğer bir olasılık, ben-merkezcilik ölçütünün var olan örnekte yetersiz performans göstermesi.
Sıkça gerçekleştirilen istatistiksel çalışmalar, yoganın genel bağlamda kendini geliştirme, benlik saygısı ve toplumsal narsisizm üzerindeki etkilerini destekliyor. Ayrıca diğer bazı istatistikler, bu değişkenlerin ben-merkezcilik ilkesine ‘egoyu susturma’ hipotezinden daha fazla destek sağladığını ortaya koyuyor.
Gebauer ve ekibi, toplumsal narsisizmden doğan ve ortalamadan daha iyi olan ‘gizli kendini geliştirme’ faktörünün, yoga ve öz saygı arasındaki ilişkiye aracılık ettiğini açığa çıkarmıştı. Vaughan-Jonston’ın ekibi ise yalnızca toplumsal narsisizm ve ortalamadan daha iyi olan doğrulayıcı bir faktör modelinin birleşmediği sonucuna ulaştı. Yoga ve benlik saygısı arasındaki ilişkiye toplumsal narsisizm aracılık ediyordu ve ortalamadan daha iyi değildi.
MEDİTASYONDA DURUM BİRAZ FARKLI
Meditasyon meselesini merkeze alan 2. deneydeki katılımcılar, Kanada’da yaşayan genç yetişkinlerden oluşuyordu. Katılımcıların muhtemelen meditasyonla ilgili özel bir geçmişi yoktu ve Gebauer ve arkadaşlarının örneğindeki insanlardan daha gençtiler. Yapılan anketlerde yanıt istenen on madde, katılımcıların meditasyonla ilgili kavramların ben-merkezci olduğunu ne oranda hissettiklerini değerlendiriyordu. Bir kısım soruda, katılımcıların çeşitli nitelikler açısından “bu çalışmanın ortalama bir katılımcısından” ne oranda üstün olduklarını düşündükleri araştırılıyordu. Diğer sorularda, katılımcıların ortak bir alanda sarf ettikleri abartılı kişisel görüş bildirimleri, katılımcıların kendi görüşlerine dair memnuniyetleri gibi unsurlara yanıt arandı.
Elde edilen sonuçlara göre, meditasyon yapan insanlarda iç tutarlılık ve ben-merkezcilik düzeyleri ortalamadan daha iyi, toplumsal narsisizm, benlik saygısı, kişisel esenlik ise yüksek düzeydeydi. Yogayı merkeze alan ilk deneydeki anlamlı etkileşim etkisi göz önüne alındığında, bireysel farklılıkların sıfır ben-merkezcilik etkisini yeniden yumuşatıp yumuşatamayacağı incelendi. Genel olarak, 2. deneyin katılımcıları orta derecede motiveydi ama meditasyon konusunda deneyimsizlerdi. Daha az deneyime sahip olan meditasyon katılımcıları önemli bir ben-merkezcilik etkisi göstermediler; buna karşın, daha önceden deneyime sahip meditasyon uygulayıcıları bu etkiyi sergiliyorlardı.
Zihin-beden uygulamaları, orijinal deneylerde, be-merkezcilik de dahil olmak üzere, tüm bağımlı değişkenler üzerinde varsayımsal etkiler üretiyordu. Orijinal çalışma ile karşılaştırıldığında, mevcut tüm verilerin bir sentezi, zihin-beden uygulamalarının ben merkezcilik yorumunu güçlü bir şekilde desteklediğini ortaya koyuyor.
Diğer bir önemli husus, ben-merkezciliğin her iki tekrar deneyinde de artmasıydı; bu artış yalnızca nispeten motive olmuş yoga öğrencileri (Deney 1) ve nispeten deneyimli meditasyon uygulayıcıları (Deney 2) arasında görülüyordu. Bununla birlikte, zihin-beden uygulamalarının ben-merkezciliği önemli ölçüde artırmasalar bile kendini geliştirme duygusunu güçlendirdiği de ortaya çıkarıldı.
Erişilen genel sonuçlar, özellikle de mevcut tüm veriler birlikte analiz edildiğinde, ‘egoyu susturma’ hipotezine şiddetle karşı çıkıyor ve ben-merkezcilik ilkesini orta derecede destekliyor. (Çeviri: Tarkan Tufan)