Arkadaş Z. Özger’in hikâyesini arkadaşları devraldı: Sevdadır
Ankara Devinim Tiyatro, Arkadaş Z. Özger’in hayatını 'Sevdadır' oyunuyla sahneleyecek: 10 Ekim’de, Suruç’ta, Soma’da yitip giden arkadaşlara hitap ederken bunu bir “Arkadaş” söylesin istedik...
Nur Kaplan
ANKARA – 5 Mayıs 1973 yılında, henüz 25 yaşındayken hayata veda eden şair Arkadaş Z. Özger’in yaşamı, Ankara Devinim Tiyatro tarafından 'Sevdadır' adıyla biyografik oyun olarak kurgulandı. Arkadaş Z. Özger’in kısa süren yaşam serüveninden ve şiirlerinden yola çıkarak tasarlanan oyunun yönetmenliğini Ahmet Yapar üstlenirken, Arkadaş Z. Özger’i Hüseyin Oçan canlandıracak.
Ahmet Yapar ve Hüseyin Oçan ile 10 Ekim’de seyirciyle buluşacak 'Sevdadır' oyununu konuşmak için bir araya geldik. “Bir ötekinin hikâyesini zaten bir öteki anlatabilirdi” düşüncesiyle yola çıktıklarını ifade eden Yapar, oyunda Arkadaş Z. Özger’in çocukluğu ve ilk gençlik yıllarının yanı sıra Türkiye’nin yakın dönem siyasal tarihinin de gözler önüne serileceğini söyledi.
Ankara Devinim Tiyatro’nun hikâyesini sorarak başlamak istiyorum. Nasıl bir çizgide tiyatro yapıyorsunuz?
Ahmet Yapar: Ankara Devinim Tiyatro, 2010 yılında kuruldu. Kurulduğu günden bu yana yaptığımız bütün oyunlarda evrensel değerlere hitap eden, toplumcu gerçekçi, hatta bazı oyunlarımızın sosyalist söyleme kaydığı bir tiyatro oluşturduk. Bir yazar tiyatrosu diyebiliriz. Çağın gereklerine hitap eden, onlara başka perspektiften öyküler anlatmayı ilke edinen bir tiyatro. Tarafı ve dünya görüşü olan bir yeri var. Daha özgün ve yeni oyunlar için çaba sarf ediyoruz.
BİR ÖTEKİNİN HİKÂYESİNİ ZATEN BİR ÖTEKİ ANLATABİLİR
25 yıl süren bir yaşam serüvenini, ölümünün bile şaibeler içinde sonlandığı bir şairi sahneye taşıyarak Türkiye’de daha önce Arkadaş’a ilişkin yapılmayan bir işe imza atacaksınız. Böyle bir oyunu sahnelemek nereden aklınıza geldi? Neden Arkadaş Z. Özger?
Ahmet Yapar: Bizim önceki 'Ankara Gazinosu' oyunumuzda, “Arkadaş” mahlasında birinin şarkılarını rahat söyleyemeyip, dayak yiyip, Ankara Gazinosu’na geldiği, ardından helvasını yemesi ve şarabını içmesiyle hikâyesini anlattığı bir karakter vardı. O karakter çok farklı reaksiyonlar aldı. Arkadaş’ın da son günlerde politik tiyatronun yapılmadığı bir döneme denk geleceğini düşündük. Onu öyle bir sahneleyelim ki, 10 Ekim’i anlatalım, yitip giden arkadaşlara hitap edelim, Suruç’a, Soma’ya, selam gönderelim. Biz bunu yaparken bir “Arkadaş” da bunu söylesin istedik. Arkadaş, 68 kuşağının o politik ortamında toplumcu, sosyalist gerçekçi şiirler yazdıkça dost edinmiş sonrasında “bireyci şiirler yazıyorsun” diye “ilençliyorum seni” söylemleriyle dışlanmış birisi. Onun cenahının da onu tek bıraktığını düşündüğümüzde, bir ötekinin hikâyesini zaten bir öteki anlatabilir noktasında Arkadaş’ı seçtik.
RİYADIR TARİHİ KÖKLERİNDEN VE ÖZÜNDEN BUDAYAN
Arkadaş’ın “öteki” olmasının sebebi sadece şiirleri miydi? Onun şiirlerinde sıklıkla bahsettiği “erkekliğe büyüyen vücudu” ya da “içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü”yü sahnede görebilecek miyiz?
Hüseyin Oçan: Arkadaş, döneminde neye mensuptu onu tam olarak saptayamıyoruz. Sadece nazik bir insan pozisyonundan yola çıktığımızda Arkadaş’ın o görünümüne ulaşabiliriz. İnce ameliyatlara girmeden, nazik biri olarak gördüğümüzde o içindeki aşk ve sevgi açığa çıkıyor. Belki bir arkadaşınaydı bu sevgi, davasınaydı, okuduğu kitabaydı, kelimelerineydi. Sadece bir “Queer” ya da “Huysuz Virjin” parodisi görmeyeceğiz elbette. Zaten yakışmazdı ona. Yönelimini kendi ağzıyla korkmadan ve cesurca söyleyebilen bir insan göreceğiz, öyle yorumlayacağız. Oyunun beş bölümünün bir bölümünde bu dile getirilecek. O bir bölümde neyin ne olduğu benim nazarımda ortaya çıkıyor. Ben metne baktığımda berrak bir biçimde Arkadaş ortaya çıkıyor.
Ahmet Yapar: Biz oyunumuzda riyadan bahsediyoruz. “Riyadır tarihi köklerinden ve özünden budayan” diye başlayan “Yaşam kocaman bir riya çemberi ve insana verilecek en büyük ceza riyadan gelir” şeklinde devam eden. 68’in WosWos’una binen bir Arkadaş başka olacaktı, Türkiye’nin sol mücadelesine katılmış bir Arkadaş’ı şu an biz başka konuşuyoruz.
Hüseyin Oçan: Bu riyayı ironik gülümsemesiyle yerle bir eden bir Arkadaş var sahnemizde. Burada “bizim çocuğun sahnesi” diye gelenler üzülebilir ya da “hep merak ediyordum” diyen oyundan çok sevinçle çıkabilir. Biz anlattığımız hikâyeden gerçekten eminiz ve seviyoruz.
YARIM KALAN BİR ARKADAŞ’IN VE ARKADAŞLARININ HİKÂYESİ
Oyunun kurgu sürecinden bahseder misiniz?
Ahmet Yapar: Oyunda ilk olarak kırılmış, parçalanmış bir İnsan Hakları Heykeli göreceğiz. Sağ tarafta Mülkiyelerin yanından geçip giden insanların görüntüsü olacak. Biz oyunumuza 2022-2023 özelinde yarım kalan bir Arkadaş’ın ve arkadaşlarının hikâyesi olarak bakıyoruz. İnsan Hakları Heykeli noktası çarpıcı çünkü hak ihlallerinin bu kadar çok olduğu bir çağda Arkadaş’ın da o dönem bu hak ihlallerini dibine kadar yaşamış olması da bizi buna itti. Arkadaş’ın hikâyesini, arkadaşlarının devraldığı bir oyun diyebiliriz.
ARKADAŞLARA
Arkadaş’ın gençliğinde yaşadığı, kaybettiği, tanık olduğu, siyasal ve toplumsal olaylar artarak bugünlere geldi. Bu noktada biz oyunumuzun adına “Arkadaşlara” dedik.
O kendi hikâyesini anlatırken “geçmiş gelecekten ayrıldı” diyor. Onun polis bariyerinin üstüne koyduğu “6. Filo Defol” pankartını, biz bugünün Arkadaşı’na “kahrolsun bağzı şeyler”e çeviriyoruz. O dönemin kolluk kuvvetinin üniversiteye panzerle girmesini gösterirken, diğer yandan Cebeci’ye TOMA’yla girenleri, cübbelerin yere serilerek ayakla basıldığını görüyoruz. Kendi hikâyesinde “çok arkadaş yitirdim” der. Biz ise sahnede “adları çocuklarımızın adıdır şimdi” diyerek 2015’teki Gar patlamasında yitirdiklerimizi göstereceğiz. Arkadaş’ın hikâyesi yarım kaldı ama bitmedi. Çünkü değişmedi. Aynı mücadelede buluşuyoruz. Seyircinin “öyle bir yerden bakmışlar ki Arkadaş sanki şu an ölmedi, 70 yaşındaki Arkadaş’tan yine toplumu duyuyoruz” demesini istiyoruz.
Ahmet Ney’in kaydettiği bunca yitip gitmişliği, siz sahnede tek başınıza nasıl göğüsleyeceksiniz?
Hüseyin Oçan: Aslında o yük her saniye benimle. Herhangi bir sebepten “öteki” olmak hepimizin tecrübe ettiği bir deneyim. Arkadaş’ı orada sadece 1 saat boyunca konuşmak o kadar zor değil, çünkü tüm günümüzü zaten Arkadaş gibi yaşıyoruz. Omuzlarımda olacak yük benim zaten “Hüseyin” olarak taşıdığım bir yük. Farklı değil. Ayaklarım titreyerek sahneye çıkmayacağım çünkü oradaki yüzleşmem gerçekçi. Ruhen hiçbir zorluk yok çünkü ben de yaşadım. Onun bir arkadaşıyım neticede.
Arkadaş kimi mektuplarında Ankara’dan kaçmaktan söz ederken diğer yandan “Ankara vurulmuş bileklerime” diye devam eder. Oyununuzun Ankara’da olması, Arkadaş’ı ve Ankara tiyatro sevenlere derin anlamlar yükleyeceğe benziyor. Sahnenize gelmeyi planlayan seyircilere ne söylemek istersiniz?
Ahmet Yapar: Biyografik eser yazmak çok meşakkatli ve zordur. Arkadaş’ın yaşadığı dönemde “Zeki Müren’i Seviniz” diye şiir yazması, “Sizin yazdığınız şeyleri söylemeyeceğim, ‘eperkek’ şeyler yazmayacağım, bangır bangır ahenksiz şiir okumayacağım” demesi cesaret işiydi. İkinci Yeni akımına başka bir boyut kazandırdı. O dönemin Arkadaş’ının cesaretini bizim bu dönem bunu yapma cesaretimizle eş tutmalarını istiyoruz. Oyundan çıkan herhangi biri Yüksel Caddesi’nde, Konur’da, Mülkiye’de fotoğraf çektirse bile bu bizim için çok kıymetli olacak.
Oyununuzu nerede ve ne zaman izleyeceğiz?
10 Ekim’de Ankara izleyicisi ile buluşacağız. Çankaya Belediyesi’nde Yılmaz Güney Sahnesi için görüşüyoruz. Her ay en az bir ya da iki defa da Bambu Sahne’de oynayacağız. Turnelerimiz de olacak.