Artvin'de aynı dere üzerine 3'üncü HES: 'Klaskur'u kurutmayacağız'

Borçka'da daha önce 2 HES yapılan Klaskur Deresi'ne 3'üncü HES projesi için başvuru yapıldı. Daha önce yapılan HES'lerin zararını yaşayarak gördüklerini söyleyen köy halkı yeni projeyi istemiyor.

Fotoğraf: Gazetede Duvar
Google Haberlere Abone ol

ARTVİN - Artvin'in Borçka ilçesine bağlı Aralık ve Atanoğlu köyleri arasında bulunan "Klaskuri Deresi" olarak bilinen Aralık Deresi üzerine "Karagöl Regülatörü ve Hidroelektrik Enerji Santrali (HES)" kurulması için proje başvurusu yapıldı.

Çoruh Nehri'nin kollarından biri olan Klaskur Deresi'nde mevcutta 2 HES projesi bulunuyor. Uğursun Enerji Üretim şirketi tarafından hazırlanan projeyle Aralık ve Atanoğlu köyleri arasına 3'üncü HES projesi yapılması için başvuruda bulunuldu.

ÇED başvuru dosyasında yer alan bilgilere göre Klaskur Deresi'nden alınacak su, 4 bin 463 metre tünelle regülatörün olduğu bölgeye aktarılacak. Derenin bu bölümündeki yaklaşık 6 kilometrelik alan susuz bırakılacak. Büyük bölümü orman ve tarım arazisi olan alan için Orman Müdürlüğü'nden izin alınacağı ve tapulu yerlerin kamulaştırılacağı da proje dosyasında yer aldı.

Projenin bulunduğu alan ise doğa harikası Karagöl'ün bulunduğu Karagöl Tabiat Parkı'na yaklaşık 10 kilometre mesafede. Hem yerli hem de yabancı turistlerin gözdesi olan Karagöl'den akan sudan doğan Klaskur Deresi'nde proje yapılması halinde, tabiat parkı sınırından itibaren dere yatağındaki yaklaşık 6 kilometrelik alan susuz kalacak.

Proje Karagöl'e yaklaşık 10 kilometre mesafede planlanıyor. / Fotoğraf: AA

'AYNI PROJEYİ TEKRAR GETİRDİLER'

Yöre sakinleri, daha önce yapılan 2 HES projesi bölgenin doğasını bozduğu için projeye tepkili. Aralık Köyü eski muhtarı Şenol Taban, projenin daha önce gündeme geldiğini fakat tepkileri üzerine farklı bir bölgeye kaydırıldığını, şimdi ise eski projenin benzerinin yapılmak istendiğini söyledi.

Taban, "Muhtarlığım döneminde bu projeye karşı çıkmıştım. Daha sonra projeyi sadece Atanoğlu köyünde olacak şekilde yeniden yaptılar. Şimdi geçmişteki projeyi yeniden yapmak istiyorlar. Proje sahibi Uğursun Enerji şirketinin taşeronun Atanoğlu köyünden olması sebebiyle orada daha rahat hareket ediyorlar" dedi.

Proje hakkında köyün bilgisi olmadığını ve yerele haber verilmeden sessizce hareket edilmek istendiğini kaydeden Taban, "Yerelde yaşayan kimsenin haberi olmadan, yereli zenginleştirme amacı taşımayan bir yağma adımı olarak görüyoruz bu projeyi. Yerelde mevcut düzenden destek alarak mafyatik şekilde örgütlenen şirketler deremize, doğamıza, ormanımıza göz koyuyorlar" ifadelerini kullandı.

'TARIM VE HAYVANCILIK KALMAYACAKSA BURADAKİ İNSANLAR NASIL YAŞAYACAK?'

HES'lerin yöredeki etkisini yaşayarak gördüklerini aktaran Şenol Taban, doğa yıkımının her yıl yeni bir boyut kazandığını dile getirdi.

Artık bölgenin tarımsal ürünlerinin yeterli verimi sağlamadığını söyleyen Taban, "Fasulye uzuyor gidiyor fakat ürün vermiyor. Mısır 5 metreyi geçiyor fakat ürünü ancak hayvanlara verilen küspe gibi büyüyor. 10 senedir ağaçlarımız meyve vermiyor, erkenden dökülüyor. 3-4 senedir fındık, fındık olmaktan çıktı. İklimsel özellikler bozuldu. Artvin'in tamamında dereler göllere döndürüldü. Derelerde balık olmuyor artık. Sel felaketleri arttı. Burada tarım olmazsa, hayvancılık olmazsa bu insanlar nasıl yaşayacak? Bizim sadece suyumuzu değil yaşamımızı elimizden almak istiyorlar" diye konuştu.

Yöre halkından Şenol Taban, HES'lerin tahribatının bölgede yaşamı giderek zorlaştırdığını dile getirdi.

'HEM DOĞAMIZ HEM İNSAN İLİŞKİLERİMİZ BOZULDU'

HES ve maden projelerinin bölgede doğaya olduğu kadar insan ilişkilerine de zarar verdiğini dikkat çeken Şenol Taban, iş vaadiyle şirketlerin halkın bir kısmını yanına çektiğini ve karşı çıkanların da bu gruplarla karşı karşıya gelebildiğini ifade etti.

Taban, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İnsanlar arasındaki ilişkiler de mafya tipi örgütlenmenin arkasında duranlar ve durmayanlar şeklinde değişti. Yaptıkları HES'in tahribatı doğada olduğundan çok insanlar arasında oluyor. Komşular, akrabalar birbirine düşman oluyor. Köylerde yaşam da bu şekilde bitiyor. Tarım yok, meyve yok, dere yok, heyelan ve sel riski var, insanlar arasındaki ilişki sönmüş... Tamamen bir yıkım var. Biz deremizi korumak için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Klaskur Deresi'ni kurutmayacağız, doğamızı da suyumuzu da savunacağız."