Asgari ücretliler ordusuna nefer yetiştiriyoruz

Halk ay sonunu getirmek için hesap yapmaktan yoruldu. Her ay, her hanede bir mucize gerçekleşiyor. Ay sonunu getirememek de halkın suçu değil, suç harçlığı belirleyen “devlet babada”.

Google Haberlere Abone ol

İris Cibre*

Ortaokula başladığım gün rahmetli babam "artık büyüdün, bundan sonra sana haftalık vereceğim. Hesabını, kitabını yap, bana rakamı söyle. Yalnız, unutma! Haftalığın erken biterse pazartesiye kadar beklemek zorundasın, paranı idare etmeyi öğren” demişti.

Ortaokulun ilk yılı biraz saftiriktim, söylemesi ayıp. Öğlen yemeklerimi, hafta sonu gezmelerimi tamı tamına hesaplayıp söyledim rakamı babama. Pazarlıksız, yüzünde muzip bir gülümseme ile kabul etti.

Pazartesi haftalığımı aldım, tesadüf bu ya; en yakın arkadaşımın çarşamba günü doğum günü. Hediye almam gerek. salı günü hediyeyi aldım, para bitti iyi mi… 

Gittim babama, dedim ki "babacım, para bitti, biraz ekleme yapar mısın?"

Babam, o kocaman kahkahasını attı ve dedi ki

“Sana hesapla, istediğin rakamı vereceğim dedim. Sen ise arkadaş hediye parasını, ekstra çikolata parasını bile hesaplamadın. Kıtı kıtına istedin, akıllı davranmadın. Şimdi zam için 6 ay beklemek ve doğru hesap yapmadığın için cezasını çekmek zorundasın.”

Ruhu şad olsun, babam bana çok önemli bir ders vermişti, hem de uygulamalı. Gelirimi idareli kullanmamın yanında artırmak için çaba sarf etmem gerektiğini öğrendim, bu sayede.

Ben şanslıydım, babam sayesinde okulda istediğimi yiyebilecek gelirim vardı. Fakat, o 6 ay yine de yiyemedim işte.

Asgari ücrete 1 yıl içerisinde yüzde 100 oranında zam yapıldı ve 8506 TL olarak belirlendi.

Fakat devlet baba, geliri asgari ücret olan ve yakınsayanlara seçme şansı vermiyor. Üstelik ekonomi öyle bir hal aldı ki geliri artırmanın neredeyse hiçbir yolu kalmadı. Her taraftan kilitlenmiş bir sistem var; 

Maaş artışı açıklanır açıklanmaz birçok market ve mağazanın etiketlerinin anında yükseltildiğini gördük. Ekmeğe bile yüzde 31 zam geldi. Maaşlar arttı fakat alım gücü, artış ceplere girene kadar, aynı seviyeye düşmüş olacak. Açlık ve yoksulluk sınırı hızla yükseliyor. Şu an görüntüde asgari ücret açlık sınırı üzerinde. Fakat, sınır her ay yüzde 3 yükseldiği takdirde, ücret, Şubat ayında tekrar sınırın altında kalacak.

Her ne kadar resmi olarak açıklanmasa da, birçok kuruluşun datasına göre, ülkemizde asgari ücret civarında geliri olan yüzde 50 üzerinde çalışan bir nüfus var. Asgari ücretin Ortalama ücrete oranı yüzde 74’e yükselmiş durumda.

Bizi koca bir dar gelirliler ülkesine dönüştürdüler ve fakat bununla artış oranı üzerinden övünmeye devam ediyorlar.

Yüzde 100 oranında ücret artışı TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyonun üzerinde ve nominal baktığınızda dolar bazında tarihi yüksek seviyede amma velakin reelde durum hiç de öyle değil.

Öncelikle bu oranda artışın yapılmasının iki nedeni olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Birincisi seçim olgusu ve ikincisi ise ekonomi yönetiminin yarattıkları enflasyon kadar çalışana zam yapmak zorunda oldukları. Ayrıca, TÜİK’in açıkladığı enflasyon dataları ile ilgili hepimizin şüphesi olduğu açık ve aslında asgari ücretlinin enflasyonu gıda enflasyonudur. 

O da yüzde 102.

DİSKAR’ın analizine göre ise dar gelirlinin gıda enflasyonu yüzde 130 ile yüzde 151 arasında.

Dolayısıyla, dar gelirlinin, geçen seneki alım gücüne sahip olması için gereken minimum ücret artışı aslında yüzde 130.

Dolar bazında ise 2002’nin 450 USD’ı bugünkü alım gücü ile 765 USD ediyor. Yani sürekli “Dolar bazında en yüksek ücret” reklamı yaptıkları ücreti, Dolar’ın evi Amerika’nın enflasyonundan arındırdığımızda 765 USD gelir elde etmemiz gerekirdi. Diğer bir deyişle bugünün 455 USD’ı 2002’nin 293 USD’ı. Biz alım gücü olarak 2002’nin 293 Dolarlık seviyesindeyiz ve maalesef bu durumu övünç malzemesi yapacak kadar fütursuz bir ekonomi yönetimine sahibiz. 

Unutulmaması gereken diğer bir konu ise, USD’nin bugünkü değeri itibariyle gerçeği yansıtmadığıdır. İhracatçı değerli TL dolayısıyla sıkıntı içerisinde, TL maliyetler artmaya devam ederken, pazarlık gücü olmadığından ve TL’nin değeri dolayısıyla artık zarar yazar seviyeye geldiler. Bu durumda asgari ücret artışı ile beraber işçi çıkarma yoluna başvuracaklarını düşünmemek saflık olur. Hizmet sektörü, kobiler; tamamı artmaya devam eden maliyetlerle, işçi çıkararak ya da kayıt dışına yönelerek başa çıkmaya çalışacak. Önümüzdeki kısa dönemde işsizlik rakamlarının da arttığını göreceğiz.

Üstelik dar gelirliler ülkesinde cebimize giren üç kuruşu da, bu yönetim sayesinde, sürekli sermayeye kaptırmakla meşgulüz.

Çocuklarımızı ise asgari ücretliler ordusuna, eğer iş bulabilirlerse, birer nefer olarak yetiştiriyoruz. Artık babalar çocuklarına değil harçlık, beslenme çantalarına ekmek koyamıyor.

Çocuklara gezme parası ayırmayı değil, süt parasının hesabını yapar hale getirildi. Ve ekonomi yönetimi bununla övünmeye devam ediyor.

Devlet baba bize harçlığını al, arkadaşına hediye de al, kantinden çikolatanı da al, sinemaya da git, konser de izle desin istiyoruz. Tüm babalar çocuklarına bu cümleleri kurabilmek için gün saymalı…

En geç 6 ay içerisinde seçimimiz var. Seçim, ülkenin yönetim biçimi ve çocuklarımızın harçlık miktarı, ya da boş beslenme çantası üzerine olacak.

Halk ay sonunu getirmek için hesap, kitap yapmaktan yoruldu. Her ay, her hanede bir mucize gerçekleşiyor. Her şeyden önce, kendi aylık gelirini vatandaş belirlemiyor, ay sonunu getirememek de halkın suçu değil, suç harçlığı belirleyen “devlet babada”.

Artık yanlış seçimlerin cezasını çekmekten yorulmadık mı? Keşke sadece 6 ay olsaydı…

Ps.

1987 seçimleri ve SHP propagandası

Uyarılar öncesi (Özal 1983'te ilk defa ve 1987'de tekrar seçildi) ve sonrası enflasyon oranları

*Finansal piyasalar uzmanı