Asgari ücrette zam senaryosu: En yüksek oranda bile eksik kalacak
Senaryodaki en yüksek asgari ücret zammı yapılsa bile açlık sınırının 4.439 TL üzerinde olacak, yalnız yaşayan bir kişinin ücreti yaşama maliyetinin 1.712 TL altında kalacak.
YÜZDE 2.1’LİK BÜYÜME, TÜRKİYE İÇİN RESESYONLA EŞANLAMLI
Türkiye gibi gelişen ekonomilerde büyüme rakamlarını farklı okumak gerek. Hele ki genç işsizliğinin yüzde 25’ler düzeyinde seyrettiği ülkelerde... Türkiye ekonomisinin her yıl yüzde 5 civarında büyümesi gerek ki, sürdürülebilir bir ekonomi olabilsin. Ancak bu yılki veriler hiç de iç açıcı değil. Tabii bunda sıkılaştırma politikalarının etkisi büyük. TÜİK, 2024 yılının üçüncü çeyreğindeki gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) gelişmelerini açıkladı. Buna göre GSYH, temmuz-eylül dönemini kapsayan üçüncü çeyrekte, cari fiyatlarla geçen yılın aynı çeyreğine göre, yüzde 53.3 artarak 11 trilyon 893.3 milyar TL oldu. GSYH’nin üçüncü çeyrek değeri ise cari fiyatlarla ABD Doları bazında 357 milyar 989 milyon dolar olarak gerçekleşti. Zincirlenmiş hacim endeksi üçüncü çeyrekte 243.4 oldu. Üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı çeyreğine göre büyüme yüzde 2.1 olurken, ikinci çeyreğe ilişkin daha önce yüzde 2.5 olarak açıklanan büyüme oranı yüzde 2.4’e revize edildi. Buna göre, ilk dokuz ayda milli gelirde geçen yılın aynı dönemine göre büyüme yüzde 3.2 düzeyinde gerçekleşti. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksine göre üçüncü çeyrekteki yıllık büyüme oranı yüzde 1.9 oldu. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış endeks ise bir önceki çeyreğe göre yüzde 0.2 küçüldü. Bu veri, durumu en net ortaya koyan veri... Büyüme hızı yıllık bazda belirgin biçimde yavaşlarken, önceki çeyreğe göre yaşanan daralma, parasal sıkılaştırmanın ekonomideki fren etkisini ortaya koydu. Bu yılın ikinci çeyreğinde önceki çeyreğe göre büyüme verisi yüzde 0.2 daralma şeklinde revize edildi. Böylece çeyreklik bazda üst üste iki çeyrek daralma yaşanması dolayısıyla, teknik resesyona girilmiş oldu.
SANAYİDE DARALMA İNŞAATTA BÜYÜME
Büyümede yaşanan gerileme, özellikle üretici sektörlerde kendisini açık biçimde ortaya koyuyor. Sanayi üretiminde yaşanan daralma pek iyiye alamet değil! Üretim yöntemiyle GSYH’yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde; en stratejik sektör olan sanayide ilk çeyrekteki yüzde 4.2’lik büyümenin ardından gelen ikinci çeyrekteki yüzde 1.6 küçülmeden sonra, üçüncü çeyrekte de yüzde 2.2 küçülme yaşandı. Bu kapsamda, özellikle imalat sanayiinde küçülmenin ikinci çeyrekte yüzde 2.7 ve üçüncü çeyrekte yüzde 2.8 ile çok daha hızlı olduğu dikkati çekti. Üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre, zincirlenmiş hacim endeksi olarak; en hızlı büyüme yüzde 9.2 ile inşaat sektöründe yaşandı. Revize verilere göre, sektörün ilk çeyrek büyümesi yüzde 10.9, ikinci çeyrekteki büyüme yüzde 6.9 olmuştu. İlk çeyrekte yüzde 5.1, ikinci çeyrekte yüzde 4.3 büyüyen tarım sektörü üçüncü çeyrekte de yüzde 4.6 büyüdü. Bu sektördeki tüm olumsuzluklara rağmen böylesi bir büyüme görmek şaşırtıcı. Finans ve sigorta sektörü üçüncü çeyrekte yüzde 6.2 ile hızlı büyüyen sektörler arasında... Bu sektörü yüzde 2.5 büyümeyle gayrimenkul faaliyetleri, yüzde 2.2 büyümeyle bilgi-iletişim, yüzde 1.9 ile kamu yönetimi izledi. Eğitim ve sağlıkta yüzde 1.4'lük büyüme yaşandı. Üçüncü çeyrekte sanayi dışında mesleki, idari, destek faaliyetlerinde yüzde 0.3 ve diğer hizmetlerde de yüzde 2.4 ile küçülme oldu. Sanayi sektöründeki yüzde 2.2 daralmayla inşaat sektöründeki yüzde 9.2’lik büyüme karşılaştırıldığında, ekonomi yönetiminin, ekonominin yapısal sorunlarına yönelik hiçbir reform yapamadığı gözler önüne seriliyor. Türkiye ekonomisinin temel sorunlarından biri olan inşaat temelli büyümenin yine lokomotif olduğu görülüyor. İnşaat temelli büyüyen ekonomilerin krizlerde ne kadar kırılgan olduğu ise bugüne kadar pek çok kez kanıtlandı.
ÜRETİCİ SEKTÖRLER DARALIRKEN TÜKETİMDEKİ ARTIŞ SÜRÜYOR
Büyümenin alt kırılımlarına bakıldığında, yine sağlıksız ve hormonlu bir büyümeden söz etmek mümkün. Türkiye bir çeyrek daha tüketim temelli büyüyen bir ekonomi karakteri sergiliyor. Harcama yöntemiyle GSYH hacim endeksine göre büyümeye bakıldığında, ikinci çeyrekte iyice yavaşlayan tüketimin üçüncü çeyrekte yüzde 3.1 artışla yeniden ivme kazandığı dikkati çekti. Yerleşik hane halklarının nihai tüketim harcamaları, önceki yıl aynı çeyreklere göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak 2023 ilk çeyrekte yüzde 17.3, ikinci çeyrekte yüzde 16, üçüncüde yüzde 12.3, son çeyreğinde yüzde 10.1 ve bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7 artmış, ikinci çeyrekte yüzde 1.5’e kadar düşmüştü. Revize verilere göre, bu yıl ilk çeyrekte yüzde 3.1 artan, ikinci çeyrekte yüzde 0.4 düşen devletin nihai tüketim harcamalarında üçüncü çeyrekte de yüzde 0.9 düşüş yaşandı. Yatırımları gösteren gayri safi sabit sermaye oluşumunda ilk çeyrekte yüzde 9 olan, ikinci çeyrekte yüzde 0.8’e düşen artış, üçüncü çeyrekte yerini yüzde 0.8 düşüşe bıraktı. Peki hanehalklarının satın alma gücü düşerken, böyle bir tüketim artışının sebebi nedir? Bu tüketim artışının sebebi de aslında enflasyonist döngü... Dar ve orta gelir grubundaki vatandaşlar, zaten tüm gelirlerini temel tüketim harcamalarına yatırıyor. Market zincirlerindeki indirimleri yakından takip eden dar gelirliler, ceplerinde kalan son parayı da kuru gıdadan giyime zorunlu tüketim ürünlerine yatırıyor. Parası kalmamış olanlar ise indirimleri kaçırmamak için kredi kartıyla alışveriş yapıyor. Zira dar ve orta gelirli vatandaşlardaki genel kanı, enflasyonun düşmeyeceği yönünde ve bugün indirimde olan bir ürün aldıklarında kârlı bir yatırım yaptıklarını düşünüyorlar. Orta üst gelir grubu ise bu ortamda ev ve otomobil kredisi almayı ya da yatırım yapmayı akılcı bulmuyor. Yatırım araçlarının getirisinin reel pozitif bir kazanç sağlamadığını düşünerek olan parasını kafede, restoranda, tatilde harcamayı tercih ediyor. Sonuçta tüketim ağırlıklı bir büyüme tablosunun temelinde yatan sebeplerden biri de bu.
BÜYÜMEDE HEDEF TUTTU, PEKİ YA ENFLASYON NE OLDU?
Büyüme rakamları böyleyken, ekonomi yönetimi her zamanki gibi Polyanna iyimserliğinde yorumlar yapmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TÜİK'in açıkladığı 2024 yılı üçüncü çeyrek büyüme verilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, Türkiye ekonomisinin yıllıklandırılmış olarak yüzde 3.6 oranında büyüdüğünü ve bu performansın Orta Vadeli Program’da (OVP) belirtilen yıllık büyüme tahminine yakın olduğunu belirtti. Yılmaz, büyümenin aralıksız olarak 17 çeyrektir devam ettiğine dikkat çekerek siyasi istikrar ve öngörülebilirliğin bu başarıda önemli rol oynadığını vurguladı. Ancak, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak büyümenin bir önceki çeyreğe göre yüzde 0.2 oranında azaldığını belirtti. 2024 yılı üçüncü çeyrek büyümesinde sıkı para ve maliye politikalarının etkilerinin yanı sıra, sanayi üretimi ve ihracat performansını olumsuz etkileyen zayıf dış talep koşulları belirleyici olduğunu da sözlerine ekledi. Yılmaz, kamu tüketim harcamalarındaki düşüşün ardından yurtiçi talebin büyümeye katkısının -0.1 puana gerilediğini, buna karşılık net ihracatın ithalattaki yavaşlama sayesinde büyümeye 2.2 puanlık pozitif katkı sağladığını ifade etti. Net mal ve hizmet ihracatının, 2024 yılı genelinde olduğu gibi, üçüncü çeyrekte de büyümenin kompozisyonundaki dengelenmede önemli bir rol oynadığını da vurguladı. Evet, büyümede yaşanan gerileme bir anlamda ekonomi yönetiminin hedeflerine ulaştığının kanıtı gibi görülebilir. Ancak, Cevdet Yılmaz’ın değinmediği bir mesele var. Sıkılaştırma önlemleri büyümede daralmayı sağladı, iyi güzel! Fakat bu daralma sanayide, özellikle de imalat sanayiinde... Ya tüketimde?.. Hayır! Peki daralma sürerken, enflasyon beklentilerine revize eden TCMB’ye ne demeli? Ya da hanehalklarının enflasyon beklentisinin yüzde 60’larda seyrediyor olmasına... Üstüne üstlük, TÜİK verileriyle gerçek enflasyon arasındaki makasın bir türlü kapanmamasına?.. Hedefler nasıl tutmuş oluyor?..