Asghar Farhadi sineması: Sınıfsal ve vicdani
Farhadi'nin vicdan muhasebesi ve "herkesin kendine göre geçerli sebepleri var" mottosundan hareket ettiği filmografisinde artık yeni sorular sormaya başlaması gerekiyor. Kendini tekrar eden bir çatışmayla kurulan senaryolarında artık filmler birbirinden farklılaşmıyor. "A Hero" bu halkaya eklenen hem yeni hem de eski bir film görünümünde.
Asghar Farhadi’nin yeni filmi "A Hero" dün vizyona girdi. Yeni filmiyle yeniden bir vicdan muhasebesi örneği ortaya koyan yönetmen, bu kez toplum algısının nasıl değişkenlik gösterdiğini, medya vesilesiyle kısa sürede kahramanlaştırılanların aynı hızla nasıl yok olduklarına odaklanıyor. Yönetmen, İspanya’da çektiği "Everybody Knows" filminden 3 yıl sonra İran’da çektiği bu filmiyle Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü alıp Oscar yarışında da 93 film arasından 15 film arasına kalmıştı.
Son 4 filminin 2’sini Avrupa’da 2’sini İran’da çeken yönetmen, bir içeri bir dışarı çalışarak sinema yaklaşımını zenginleştiremeye çalışıyor. Her ne kadar İspanya ve Fransa’da çektiği filmler İran’da çektiği filmler kadar etkileyici olmasa da Farhadi, İran sinemasına getirdiği yeniliklerle gelişim çizgisinin, filmografisinin, senaryolarının incelenmesi gereken bir yönetmen.
Asghar Farhadi’yi rejim değişimi öncesinden başlayarak İran yeni dalga sineması olarak adlandırabileceğimiz çok sayıda başarılı yönetmenin yer aldığı yapının son temsilcisi olarak görmek mümkün. Farhadi; Kiyarüstemi, Mahmelbaf, Mecidi ve Penahi kuşağından sonraki yeni dönemin en önemli yönetmeni. Farhadi’nin başarıları bize gösteriyor ki İran sineması her dönem yeni filizler vermeyi biliyor.
SİNEMA DOLU BİR ÖMÜR
1972’de doğan yönetmen, 14 yaşında İsfahan Gençlik Sinema Derneği’nde sinemayla yakından ilişki kurmaya başladı. İlk kısa filmlerini de bu dernek çatısı altında çekmeye başladı. Henüz 18 yaşındayken ileride kendisi gibi yönetmen olacak olan Parisa Bakhtavar ile evlendi. Sinemacı çiftin 1998’de doğan kızları Sarina Farhadi de hem annesinin hem de babasının yönettiği filmlerde oyuncu olarak yer alıyor.
1998'de Tahran Üniversitesi Dramatik Sanatlar Okulu'nda lisans, ardından Tarbiat Modarres Üniversitesi'nden sahne sanatları üstüne yüksek lisans eğitimi aldı. Farhadi eğitimini sanatın etkileşimli yönünden haberdar olarak tiyatro ve sinema sanatlarının altyapılarını öğrenerek devam ettirdi. Bu dönemde İran devlet televizyonunda çalışmaya başlayan Farhadi, dizi projelerinde yer aldı. İran-Irak Savaşı’nın meşhur yönetmeni İbrahim Hatamikia ile birlikte çalıştı. Birlikte senaryolar yazdılar. Usta-çırak ilişkisi içinde Farhadi, Hatamikia’nın deneyimlerinden sinemanın okulda öğrenilmeyen yanlarını keşfetmeye başladı.
İLK FİLMLER
2003’te ilk uzun metraj filmi olan "Dancing in the Dust"ı çekti. 95 dakikalık filmde, severek evlendiği eşinin annesinin fahişe olması sebebiyle, aile ve toplumsal baskılar yüzünden boşanmak zorunda kalan bir adamın yaşadıkları anlatılır. Film, Fecir Uluslararası Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü, Asya Pasifik Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo ödüllerini aldı. Yönetmen, ilk sinema filminden önce çok sayıda filmin mutfağında yer almasının kazanımlarını görebiliyordu.
İkinci sinema filmi 2004’te çektiği "Beautiful City" oldu. Filmde, on sekiz yaşına henüz giren Akbar, on altı yaşındayken cinayet suçlamasıyla bir rehabilitasyon merkezine kapatılmıştır ve hakkındaki ölüm cezası kararının işleme konulması için on sekiz yaşına basması beklenmektedir. Akbar’ın rehabilitasyon merkezindeki eğitmeni, Akbar’ın davacısını idam kararını durdurmaya ikna etmek için mücadele etmeye başlar. Kadın erkek ilişkileri, adalet kavramı, vicdan muhasebesi… Sonraki Farhadi filmlerinde sıkça duyacağımız konu ve kavramlar "Beautiful City"de izleyiciyi bekler. Muğlak bırakılan son da sonraki Farhadi filmlerinde bizi takip etmeyi sürdürecektir. Film, Hindistan ve Varşova film festivallerinden ödüller aldı. Doğu ve Batı kültürlerinin yansımalarını bünyesinde toplayan yönetmen, iki kültürün temsilcilerinden de kabul görmeye başlamıştı.
2006’da "Fireworks Wednesday" filmini çeken Farhadi, sinemasındaki karakteristik özellikleri belirgin olarak göstermeye başlamıştı. Film, Rouhi’nin hikâyesi ile başlar. Rouhi, Tahran’ın güneyindeki yoksul mahallerde oturan genç bir hizmetçidir ve zenginlerin yaşadığı kuzey Tahran’daki bir dairenin temizlik işini alır. Evin sahiplerinin karmaşık aşk ilişkileri ve temizlikçinin nişanlısıyla olan ilişkisinin resmedildiği film, Fecir Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Yönetmen, Chicago Uluslararası Film Festivali'nde En İyi Film ödüllerini aldı. Film, İran sinemasının en eksik tarafı olan sınıfsal farklılıklara odaklanan ender yapımlardan biri olarak birçok İran filminden ayrı bir yerde konumlanmıştı. Farhadi’nin ilerleyen yıllarda çekeceği filmlerde sürekli karşımıza getireceği şehirli orta sınıfın sancıları, bu filmde ilk defa karşımızda belirir.
2009’da çektiği "About Elly", Farhadi’nin ilk önemli çıkışını resmeder. Hazar Gölü kıyısında üç günlük bir tatil geçirecek olan üç genç çift, onların Almanya’dan dönen arkadaşları Ahmet ve çiftlerin birinin çocuğunun anaokulu öğretmeni Elly eğlenceli görünen bir birliktelik tablosu verirler. Elly’i bu tatile çağıran Sepideh, Ahmet ve Elly’i birbirine uygun bir çift olacaklarını düşünüyordur. Ne var ki Elly Hazar Gölü’nün dalgaları arasında kaybolduğunda saklı kalan sırlar da sırayla ortaya dökülmeye başlar. Katmanlı yapısı, güçlü senaryosu ve başarılı oyunculuklarıyla "About Elly", Farhadi’nin unutulmaz fillerinden biri haline geldi. Farhadi bu filmiyle Uluslararası Fecr Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve Seyirci Ödülü, Berlin Uluslararası Film Festivali'nde Gümüş Ayı, Tribeca Film Festivali’nde En İyi Kurmaca, Asya Pasifik Sinema Ödülleri'nde En İyi Senaryo ve Jüri Büyük Ödülü gibi çok sayıda festivalde önemli ödüller aldı. Oscar yarışında da İran’ı temsil etti. Bu filmle birlikte Farhadi, İran’ı Oscar yarışında temsil etmeye başladı.
SİNEMADA BİR ZİRVE: A SEPARATION
2011’de sinema tarihini unutulmazları arasına giren "A Separation" filmini çekerek dünya çapında sarsıcı bir etki yaptı. Böylece tüm sinema çevrelerinde tanınan bir yönetmen haline geldi. Üstelik film gişede de önemli bir başarı yakalayarak geniş kitlelerin izlediği bir film oldu. 2011’in tartışmasız en önemli filmi sayılan "A Separation", Altın Ayı ve En İyi Yabancı Film dalında Oscar dahil festivallerden onlarca ödül aldı. İran’da, orta sınıf şehirli bir çiftin boşanma talepleriyle başlayan film, çetrefil ve çok boyutlu konusuyla, tek boyutlu ve manipülatif bir sinema anlayışını alaşağı ederek her karakterin bakış açısından farklı bir yönün keşfedildiği adeta bir satranç tahtasını andıran bir senaryoyla çekilmişti. Boşanıp kızının velayetini alarak yurt dışına gitmek isteyen akademisyen Simin ile babasının Alzheimer olmasından ötürü onu bırakamayan Nadir’in yaşamına odaklanan yapımda babası için yoksul ve dindar bir bakıcı tutan Nadir’in, bakıcıyı evden kovarken düşmesine neden olduğunda artık çok boyutlu yeni bir denklemin izlerini görmeye başlarız. Film, açılışından son sahnesine kadar gerginliğini koruyan unutulmaz bir yapımdı.
FARHADİ'NİN FRANSIZ'I: LE PASSÊ
Farhadi bu yapımdan sonra radikal bir kararla yurt dışında bir film yapmaya karar verdi. Fransa’ya giderek "Le Passê" filmini çekti. Farhadi, yurt dışı deneyimi için şöyle der:
“Bir yönetmen kendi ülkesinde yaptığı filmleri bütün kalbiyle yapar. Ama başka bir ülkede film yapmaya başladığında zeka da giriyor devreye. Başka kültürlerde film yapmanın farkıdır bu. Bazı izleyiciler daha çok duygu ister ama bazılar da mantığı arar daha çok. Ben her iki seyirci kitlesini de gördüm ve yaşadım. Peki ben neden başka ülkelerde film yapıyorum. Daha global olmak için değil. Aslında global olmak için daha yerel olmak lazım. Ben sadece yeni tecrübeler olsun diye yapıyorum. Risk almak istiyorum.”
Ayrıldıkları eşinin çağrısıyla Paris’e giden Ahmad, birkaç eksik imzayı atıp İran’a dönmeyi planlarken Paris’te bıraktığı üvey çocuğuyla eşinin yaşadıkları iletişim problemlerine müdahil olması gerektiğini düşünür. "Le Passê", önceki Farhadi filmlerinden biraz daha farklı bir yapımdı. Onun yapımlarında karşımıza çıkan gerginlik unsurları, vicdan muhasebesi Paris sokaklarında tam olarak karşılığını bulmaz. Taş, yerinde ağırdır. "Le Passê", İranlı bir yönetmenin derinleştiremediği bir Fransız filmi görünümündedir.
Filmi yapmaya nasıl karar verme hikâyesi, hayatın içinden beslendiğinin göstergesidir:
“Bir Ayrılık başarılı oldu ve konuşuluyordu. Sürekli seyahat halindeydim. Ve otel odalarında Geçmiş filminin senaryosunu yazıyordum. Bu filmle risk almak istiyordum. Ama hiçbir zaman hayatımda Fransa’da film yapacağımı düşünmüyordum. Bir akşam Tahran’da bir arkadaşımın evinde gittim. Bana Kanada’ya gittiğini söyledi. On beş sene önce ayrıldığım kadından resmen boşanmak için gidiyorum dedi. Ve Kanada dönüşü o kadınla iki hafta aynı evde yaşadığını söyledi. Ben de bu konudan kopamadım. Bu süre boyunca hep geçmişle ilgili konuşacaklarını düşündüm.”
FARHADİ SİNEMASINA DÖNÜŞ: SATICI
Kariyerine yeniden İran’da devam etme kararı alan Farhadi, yurduna döndüğünde tekrar eski güçlü sinema anlayışına da dönmüş olduğunu gösterdi. 2016 yapımı "Satıcı", tanıdığımız Farhadi sinemasını hatırlatıyor. Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini alan "Satıcı", kadın erkek ilişkileri, sınıf farklılıkları, vicdan, intikam gibi konu ve kavramları merkezine alan bir yapım.
Film, yıkılmak üzere olan bir binadan taşınmak zorunda kalan tiyatrocu çift Rana ve Emad’ın yeni bir ev arama derdiyle başlar. Artur Miller’in "Satıcının Ölümü" oyununu sahneye koymaya çalışan bir ekibin içinde olan çift, arkadaşlarının yardımıyla bir ev bulup taşındıklarında, yeni evlerinin eski sahibinin misafiri çok olan yalnız bir kadın olduğundan habersizdirler. Rana, burada evin eski kiracısını görmek için gelen bir adamın saldırısına uğrar. Yaşadığı bu acı olaydan sonra içine kapanan Rana sessizleşirken, Rana’nın aksine Emad faili bulup intikam alma yolunu seçer. Yönetmen filmde ustaca göndermeler ve alıntılar yaparak İran toplumunun yaşadığı dönüşümleri ve sonuçlarını ortaya koyar.
Bir sahnede Tahran’ın bozulmuş, karaktersizleşmiş mimarisine bakıp “bu şehri toptan yıkıp yeniden yapmalı” der Emad’ın oyuncu arkadaşı. Emad da “yıkıp yaptılar zaten” diyerek İran’daki rejim değişiminin büyük umutlarla giriştiği dönüşümde gelinen noktadaki umutsuzluğu simgeler. Emad tesadüfen öğrencisiyle aynı taksi dolmuşta yolculuk yaparken Emad’ın yanında oturan kadın Emad’ın oturuşunu düzeltmesini ister. Yönetmen toplumdaki huzursuzluğu, herkesin potansiyel bir suçlu olabileceğini gösterir. Ne var ki Emad da, bir yanlış anlamalar silsilesiyle yeni evlerinde karısı saldırıya uğradığında, adeta bir hafiye gibi eve girenin kim olduğunu bulmaya çalışırken aynı şüphecilikle sokakları arşınlar.
İSPANYA KIRSALINDA BİR İRANLI: EVERYBODY KNOWS
Farhadi’nin İran dışında çektiği ikinci film olan "Everybody Knows"da kız kardeşinin düğünü için Buenos Aires’ten Madrid yakınlarındaki kırsala gelen Laura bütün ailesiyle buluşup düğün hazırlıkları içinde koştururken kızının kaçırıldığını öğrenir. Aile sırlarının yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamasına neden olan bu kaçırılma olayının müsebbibi ortaya çıkmazken istenmeyen çok sayıda gizli bilgi ortaya çıkacaktır. Kariyerinin belki de en zayıf ve en farklı filmi sayılabilecek bu projede Farhadi, Penélope Cruz ve Javier Bardem’le çalışmıştı. Kültürel farklılıklardan ötürü Farhadi’nin yazdığı senaryo görselliğe taşındığında etkileyici bir İspanyol filmine dönüşememişti.
SİSTEME KAHRAMAN LAZIM
Bu hafta vizyona giren 3 yıl sonraki 2021 yapımı "A Hero" filminde borçlarına karşılık hapse koyulan Rahim’in 2 günlük izninde sevgilisiyle, borcunun taksitlendirmesi için alacaklısını ikna etmeye çalışmasıyla yaşananlar anlatılıyor. Rahim’in sevgilisi o hapisten izinli çıkmadan önce otobüs durağında içi altın dolu bir çanta bulmuştur. Çiftin planı bu altınları bozdurup borcun bir kısmını vererek Rahim’in hapishane günlerinin sonlandırmaya çalışmaktır. Ancak hem alacaklının Rahim’e güvenmemesi hem de kimsenin Rahim’e kefil olmaya yanaşmaması sonrasında bu plan suya düşer. Altınları geri vermeye karar veren Rahim’in bu hareketi başta hapishane yönetimi olmak üzere silsileli bir biçimde bütün ülke için bir tanıtım ve reklam organizasyonuna döndüğünde küçük ama önemli ayrıntılar görmezden gelinip yaşam mücadelesi veren olumlu ve olumsuz özellikleriyle etten kemikten bir insandan kusursuz bir kahraman yaratılmasının oluşturduğu tahribatın izlerini takip etmeye başlarız.
"A Hero", ilk defa bir Asghar Farhadi filmi izleyecek olanlar için oldukça iyi ve yeni bir film sayılabilir. Önceki filmlerini izlemiş olanlar içinse kendini tekrar eden bir yönetmen izleyenlerin karşısında belirecek.
“Benim yapmış olduğum bütün filmlerde bütün karakterlerimle empati kurulur. Bu benim yasam” diyen Farhadi, sinemasını çoğulcu bir anlayışla organize ediyor. Bu özelliğiyle İran sinemasındaki yönetmenlerin önemli bir kısmından ayrılıyor. O, orta sınıf bireyleri resmeden bir sinema anlayışının temsilcisi olarak İran sinemasını şehirli hale getiren bir anlayışın yaygınlaşmasını sağladı. Birçok İran filminde olduğu gibi onun filmlerinde de vicdan başrolde ancak bunu, şehirli bireyin gündelik hayatına yedirerek özgünleşen bir sinema dili oluşturabildi. Sınıfsal farklıkları reddetmeyen, bizahiti sinemasında belirgince kullanan bir anlayışı savunarak öteki İranlı yönetmenlerin naif yaklaşımlarının ötesine geçti. Ancak Farhadi'nin vicdan muhasebesi ve "herkesin kendine göre geçerli sebepleri var" mottosundan hareket ettiği filmografisinde artık yeni sorular sormaya başlaması gerekiyor. Kendini tekrar eden bir çatışmayla kurulan senaryolarında artık filmler birbirinden farklılaşmıyor. "A Hero" bu halkaya eklenen hem yeni hem de eski bir film görünümünde.
Alıntılar:
Farhadi Ustalık Sınıfı Söyleşisi Antalya Film Festivali 2016
https://filucusu.yektakopan.com/asghar-farhadi-semboller-ve-isaretler/
Rıza Oylum Kimdir?
1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.
'Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri': Israrla Kürtçesiz 02 Ekim 2024
'Dışavurumcu' İran sineması: Festivale film çekmek 07 Eylül 2024
Tuncay Akça’nın bilinmeyen başrolü: Bebek 21 Ağustos 2024
İktidardan muhalefete sürdürülemeyen film festivalleri 16 Haziran 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI