YAZARLAR

Aşı çalışmalarına katıldığınızı biliyor muydunuz?

İlaç firmaları devletlerden destek alarak çalışmalarını yürütüyor, ancak öz sermayeleri de kullanılıyor. Burada sorun şu: Firmalar kamu kaynağı kullansa dahi, ilacın, aşının fiyatı konusunda bir garanti ya da tavan fiyat sunmuyor. Herkese erişilebilir fiyattan ilaç veya aşı temin etme yükümlülükleri yok. Peki nasıl oluyor da bazı firmalar bu kadar güçlü ve büyük olabiliyor?

Dünyanın önde gelen ilaç şirketlerinden birinden yapılan açıklamaya göre Covid-19 için aşı çalışmalarında yüzde 90 etkili olan çalışma başarıya yakın görünüyor. Hepimizin hayatını, işini, yaptıklarını ve yapamadıklarını sorgulatan salgın sürecinin akıbeti bir nevi gelecek aşı/aşılara bağlı. İkinci dalganın beklenenden daha yıkıcı olması, Türkiye dahil dünyada vakaların (hasta değil, vaka) on binlerle ölçülüyor olması, daha önce hastalığı geçirenlerin yeniden hastalanması “Yok mu bir çare!” nidasını kulaklarda daha güçlü çınlatıyor.

Neredeyse bir yılını doldurmak üzere olan salgın, kişisel ilişkilerimizden toplumsal olana, devletlerin yetkisinden uluslararası sistemin yapısına pek çok tartışmayı alevlendirdi. Öyle ki ABD’nin herkesin sinirlerini tepesine çıkarmakta mahir olan başkanı Donald Trump’ın virüs politikası, koltuğunu kaybetmesine etki etti.

Umut bağlanan aşı çalışmaları aslında küresel sistem ve onun işleyişine dönük hem geliştirme aşamasında hem de sonrası için önemli ipuçları sunuyor. Refahın kapitalist ilkelerce dağıtıldığı, salgın ve krizlerin sosyalist biçimde hepimizin sırtına yüklendiği sır değil. 2008’de yaşanan küresel ekonomik kriz ve kurtarma operasyonları bunun kanıtı. Peki aşı üretiminde durum ne? Büyük firmaların aşı üretimi neden pahalı? Neden hep bazı şirketlerin adını duyuyoruz? Dağıtım ayağı nasıl gerçekleşiyor? Kâr peşinde koşanlarla yoksulluk gerilimi ilaç sektöründe nasıl karşılık buluyor? Bu haftadan başlayarak üç hafta boyunca son çalışmalar dahil olmak üzere tarihsel örneklere uzanarak ilaç ve aşı konusunda bireylerin ve devletlerin ne yapması gerektiğini ele alacağız. Bu hafta aşı prizmasıyla ABD’ye bakacağız.

AŞI BULMAK NEDEN PAHALI?

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre aşı üretiminin hem zor hem de pahalı olmasının nedenleri:

- Gelişmiş bir üretim kapasitesine sahip olma,
- Üst düzey know-how ve teknoloji transferi,
- Deneyim,
- Araştırma geliştirme,
- Yetkin personel gerekliliği.

Söz konusu bu faktörler, aşı üretimini birkaç büyük şirketin elinde topluyor. Üretim aşaması ve sayısız deney, aşı fiyatlandırmasında en önemli kalem. Dağıtım ve satışın maliyeti göreli olarak düşük. Ancak öğrenme eğrisi (learning curve) ile aşı maliyeti düşürülebiliyor. Örneğin kızamık, çocuk felci, difteri gibi hastalıkların aşıları değinilen öğrenme eğrisi sayesinde devletlerin ücretsiz uygulama yapabilmesini sağlayacak fiyatlara indirilebildi.

Aşıların yaygın bazı hastalıklarda erişilebilir fiyatlardan satılması genel bir durum değil. Hatta Dünya Sağlık Örgütü bu konuda yalnızca yaygın altı örnekten bahsediyor. Bunun nedeniyse aşıyı üreten firmaların patent almaları ve formülü belli sürelerle saklama hakkı elde etmesi. Bir başka anlatımla “Ben buldum, kârı neyi gerektirirse o fiyattan satarım. Formülü de paylaşmam” yaklaşımı. Örneğin güncel can yakıcı hastalıklar AIDS, kanser gibi hastalıklara dönük ilaçlar çoğunlukla ABD merkezli dev ilaç şirketlerinin üretiminde. Bu firmalar, patent uygulamalarıyla neredeyse tekel konumdalar. Hem tekel konumları hem de fahiş fiyatlara çıkan diyabet, astım gibi hastalıkların tedavisine dönük ilaçlara yaptıkları yatırımları üstünden kendilerini aklamaya çalışıyor. Peki gerçekten öyle mi?

AŞI/İLAÇ MALİYETİNİ KİM ÜSTLENİYOR?

Firmalar aşı ve ilaçların fahiş fiyatlardan satılmasının nedeni olarak masraflarını gösteriyor. Aslında hep tekrar eden, bazen komploya neden olan görüşler mevcut. Örneğin bu firmaların hastalıkların tedavisinden ziyade etkilerini yavaşlatan çalışmalar yaptıkları yönünde. Başka bir örnek ise baş ağrısı için aldığınız bir ilacın uykusuzluk etkisine karşı aynı firmanın başka bir ilacını alma döngüsü. Bunlar etik ve insani olarak tartışılan hatta yargıya taşınan örnekler. Ancak araştırma masraflarına dönelim. Aslında neredeyse her devlet salgın veya insan hayatını aşırı düzeyde etkileyen, sermayenin bakış açısına göre pazarı güçlü olan, hastalıkların ilaç, tedavi ve aşısı gibi çalışmalara önemli ölçüde destek oluyor.

Covid örneğinden gidelim. ABD, sağlık sektörünün en güçlü olduğu ülkelerden biri. Örneğin devlete ait olan ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri Covid-19 tedavisi, ilacı ve aşısı için yıllık 40 milyar dolarlık bir destek bütçesi ayırdı. (1) Değinilen bütçenin resimdeki yerini anlamak için şöyle açıklayalım: Türkiye’nin 2020’deki bütçesinde vergilerden elde edilecek gelirin 133 milyar dolar olması öngörülmüştü. Yani ABD, Türkiye’nin vergilerinin nerdeyse üçte biri kadar olan parayı aşı ve ilaç çalışmalarına ayırdı. Bahsettiğimiz meblağ büyük. Covid için ilaç üreten Kaliforniya merkezli Gilead isimli firma NIH’den 70.9 milyon dolar destek aldı. Kamu desteği, firmalar için hayati.

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)’nın 2010-2016 arasında 210 ilaç şirketiyle yaptığı ankete göre neredeyse her şirket NIH desteklerinin ilaç, aşı ve tedavi geliştirmede önemli olduğunu söylüyor. (2) Benzer bir durum teknoloji için de geçerli. Yani devlet desteği ile ilerleme sağlanıyor. Örneğin dokunmatik ekranların savunma sanayisi geliştirilmesi ve bunun yaygınlaşması veya internetin Pentagon için icat edilmesi… Ancak ilaç konusu hassas. Bu firmalar devlet desteğiyle adım atıyor. Her zaman değilse de çoğunlukla. Üstelik bu yalnızca ABD için geçerli değil. Neredeyse her ülkede böyle. Yani yük halkın sırtında. Aslında Türkiye dahil hepimiz bir nevi aşı çalışmalarına katılıyoruz. Deney aşaması değilse de vergilerle.

BAĞLANTILAR, AĞLAR VE FİYATLAR

İlaç firmaları devletlerden destek alarak çalışmalarını yürütüyor, ancak öz sermayeleri de kullanılıyor. Burada sorun şu: Firmalar kamu kaynağı kullansa dahi, ilacın, aşının fiyatı konusunda bir garanti ya da tavan fiyat sunmuyor. Herkese erişilebilir fiyattan ilaç veya aşı temin etme yükümlülükleri yok. Peki nasıl oluyor da bazı firmalar bu kadar güçlü ve büyük olabiliyor?

Firmaların öne çıkmasında geliştirme kapasiteleri kadar bağlantılarının önemli olduğu sır değil. Örneğin Guardian’ın yaptığı derlemeye göre ilaç şirketleri ABD’de son 10 yılda Kongre’deki lobi faaliyetleri için 2.5 milyar dolar harcadı. Statista’ya göre ilaç şirketleri ABD kongresine yıllık 250 milyon dolar lobi harcaması yapıyor.

Lobi faaliyetleri, yasal düzenlemeler, pazar payları, politikaların şekillendirilmesi için politikacılara, bazı çevrelere dönük harcamalar demek. Örneğin bir ilaç veya aşıya tavan fiyat gelmesi buralarda önlenebiliyor. Bağlantılar için yapılan masraf kârın yanında devede kulak kalıyor genelde.

İşte bu nedenle devlet bir ilaç firmasıyla anlaştığında şüpheci yaklaşmak gerekebiliyor. Burada amacımız Pfizer ya da başka bir firmayı itham etmek değil, ancak Pfizer’in sicilinin de etik ve insani durumlar karşında önce kâr odaklı davalarla dolu oluğunu akılda tutmak lazım.

Aşı çalışmalarına ve tedavi sürecine bu yazıda ABD merceğinden yaklaşmaya çalıştık. Araştırmaların büyük bir kısmı kamu kaynağının desteğiyle sürse de fiyat, doz temini konusunda yükümlülükler sınırlı. İlaç firmalarının başarılarında yaptıkları işler kadar politik bağlantıları, politikacılarla ilişkileri etkili. Pfizer örneği aşıya en yakın çalışma olduğu ve ABD’deki süreci özetlemesi açısından seçildi. Ancak aşı sadece üretimle bitmiyor. Dağıtım, adalet, ahlaki değerlerin en tartışıldığı sektör de. Önümüzdeki hafta dünyanın deneyimleri uyarınca aşı, ilaç üretimi ve dağıtımında yaşanan zengin şirket yoksul insanlar açmazına bakacağız.

 

  

(1) NIH’nin destekleri için bkz: https://www.nih.gov/ coronavirus

(2) Detaylı bilgi için bkz: Mariana Mazzucato, “Capitalism After the Pandemic”, Foreign Affairs, c.99, n. 6, 2020, ss. 50-61.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.