Aşılamada kriz: Doğal bağışıklık, yapay bağışıklık kazananların üzerine çıkacak
Covid-19 aşılamasında rakamlar düşüyor. Uzmanlara göre aşı zorunluluğu aşı olmayanların belirli hizmetlerden yararlanmasını engellemek anlamında bir gereklilik haline geliyor.
- Türkiye’de Covid-19 vaka sayıları 30 bin bandına yerleşmiş, ölüm oranları ortalama 200 civarında seyrederken, aşılama oranları birinci dozda günlük 100-150 binlere geriledi.
8 MİLYON KİŞİ İKİNCİ DOZU YAPTIRMADI
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre 15 Ekim itibariyle 1. doz korona aşısı yapılan kişi sayısı 54 milyon 799 bin 554 ve bu oran yüzde 88,18’e karşılık geliyor. Aynı tarih itibariyle 2. doz aşılama oranı ise yüzde 75,60 olarak açıklanırken toplam kişi sayısı 47 milyon 119 bin 99'a denk düşüyor. Yani, ikinci doz aşısını olmayan kişi sayısı 8 milyona yakın olduğu göze çarpıyor.
Uzmanlar Delta varyantına ve önümüzdeki kış aylarına da dikkat çekerek aşılamanın daha önem kazanması gerektiğini vurgularken, toplumsal bağışıklığın sağlanması noktasında toplam nüfusun en az yüzde 80’inin tam doz aşılanması gerektiğini savunuyor.
Bu noktada aşılamada yaşanan gerilemeyi Sağlık Bakanlığı’nın iletişim stratejisine ve aşılama kampanyalarındaki yetersizliğine bağlayan uzmanlar, Bakanlığın bir an önce kamusal sağlığı tehlikeye atmayan, baskın stratejiler oluşturması gerektiğini ifade ediyor.
AŞILAMADA STRATEJİK HATA: ‘TEMENNİ VE ÖNERİ’ DİLİ
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuğrul Erbaydar’a göre, Sağlık Bakanlığı aşılama stratejinde ‘bilimsellikten uzak’, ‘temenni ve öneriler’ üzerinden bir dil kuruyor.
Günlük bir milyon aşı hedefiyle yola çıkıldığını ancak zamanla aşılamada oldukça hızlı bir gerileme yaşandığını ifade eden Erbaydar, buna sebep olan nedenleri şu şekilde açıkladı:
“Bazı günler o gün açıklanan olgu sayısı ile aşılama aynı. Neredeyse doğal bağışıklık kazananlar, yapay bağışıklık kazananların üzerine çıkacak böyle giderse. Aşılamanın bu kadar gerilemesinde birkaç faktör sıralayabiliriz: İlk olarak salgının başladığı günden bu yana verilerin çarpıtılarak açıklanması ve vakaların gizlenmesi, topluma yapılan çağrılara ilişkin güvensizlik oluşturdu. Bu arada da aşı türleriyle ilgili çok fazla spekülasyon söz konusu oldu. Bir dönem Sinovac aşısının ülkede uygulanmasını savunmak için resmi ağızlardan mRNA (Biontech) aşılar kötülendi. Aradan aylar geçtikten sonra aslında mRNA aşılarının etkili olduğu anlaşılıp Türkiye’de kullanımına geçildiğinde bu önceden söylenen sözler büyük bir engel ve çelişki kaynağı haline geldi. Sağlık Bakanlığı, bilim dünyasının işbirliğini sağlamakta da yetersiz kaldı. Bilim Kurulu üyelerinin büyük çoğunluğu dahi verilerden yoksun olarak çalışıyorlar. Biz sürekli soru soran kişiler durumunda kalıyoruz.”
'VERİLERİN SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN ELİNDE VE KONTROLÜNDE KALMASI GİBİ BİR TERCİH YAPILDI'
Bilim dünyasıyla işbirliğinin ve katılımcılığın sağlanmasıyla topluma çok daha güçlü mesajlar verilebilecekken Sağlık Bakanlığı’nın bu yolu tercih etmediğine dikkat çeken Erbaydar, şöyle devam etti: “Bunun yapılmama nedeni de benim kanaatimce çeşitli karar süreçlerinde, bu kararların daha serbestçe alınmasını sağlayabilecek şekilde datanın Sağlık Bakanlığı’nın elinde ve kontrolünde kalması tercihi. Sonuç olarak bilim dünyasıyla bu işbirliği gerçekleşmediği ölçüde topluma verilen mesajlar, ‘toplumu aşıya davet etme, rica etme, öğüt verme’ gibi duygusal tonlamalarla ancak dile getirilir hale geldi. Bu güne kadar sağlanan aşılamada bilim dünyasının her şeye rağmen uluslararası literatürden elde edilmiş verilerle ve bilgilerle aşılamaya vermiş olduğu destek çok büyük önem taşıyor. Ama şu an tıkanmış durumdayız."
'AŞILAMADA RENK SINIFLANDIRMASI SON DERECE YANLIŞ'
Erbaydar, Sağlık Bakanlığı’nın aşılama kampanyasında bir başarı algısı yaratmaya çalıştığını da savunuyor. Aşılamada, oranların illere göre kategorize edildiğini söyleyen Erbaydar, “Sağlık Bakanlığı, uzun süredir tek doz aşı yapılan nüfusun oranlarına göre illerde renklendirme çalışması yapıyor. Yüzde 50’in üzerinde aşılama oranı olan iller alkışlandı. Bu bir başarı algısı yaratmak adına aslında yanlış bir imajın topluma verilmesi anlamı taşıdı. Yani mavi kategoriye girdik diyen illerde açıkçası gerekli bağışıklık oranına ulaşılmış gibi bir izlenim yaratıldı. Oysa bırakın tek dozun yeterli olmasını özellikle Sinovac aşısı söz konusu olduğunda iki doz dahi yeterli değil. O yüzden aşılamada bu renk sınıflandırması son derece yanlış oldu” dedi.
'AŞI ZORUNLULUĞU BİR GEREKLİLİK HALİNE GELİYOR'
Covid-19 salgınının kontrol edilebilir düzeyde olmadığı görüşünü savunan Erbaydar’a göre aşı zorunluluğu, aşı olmayanların belirli mekânlara girememesi veya belirli hizmetlerden yararlanamamasını (ulaşım, şehirlerarası seyahat) zorlamak anlamında bir gereklilik haline geliyor.
Erbaydar, “Eğer toplum ikna edilerek arzu ettiğimiz aşılama oranlarına isteğe bağlı olarak ulaşabilseydik belki çok küçük marjinal bir grup toplumda salgının gidişatını etkilemediği ölçüde önemsiz kalabilirdi” diyerek, şunları söyledi:
“Bugün geldiğimiz noktada salgın kontrol edilmez bir hale geldiyse, o zaman bazı zorunluluklar getirilmeli. Bu zorunluluk insanların belli haklarının kısıtlanması şeklinde olabilir, olmalı. Bunun hangi ölçüde olması gerektiği verilere dayalı olarak planlanması gereken bir konu. Burada bilimsel olarak kabul edilmiş, uluslararası olarak konsensus olmuş bir sağlık faydası var. Bu sağlık faydasıyla ilgili insanlar bunu reddediyorsa bu artık onların tercihi olarak kalmalı ancak bazı kısıtlamalara da zorunlu tutulmak durumundalar.”
'7 GÜNLÜK VAKA SAYIMIZ YÜZ BİNDE 250’NİN ÜZERİNE ÇIKMIŞ DURUMDA'
Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz ise mevcut aşılama oranlarının yetersizliğine dikkat çekti, önümüzdeki iki ay içinde salgının seyrinin kritik olacağını kaydetti. Yavuz, “Bu süreçte yüksek aşısızlık ve de eksik aşılı nüfus oranıyla da daha fazla vaka ve ölüm sayılarını görebiliriz” dedi.
Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 salgınının üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen hala sağlıklı değerlendirmelerin yapılacağı bir veri paylaşımı yapmadığını kaydeden Yavuz, kamuoyu ile Bakanlık arasındaki iletişimsizliğin burada başladığını vurguladı. Sağlık Bakanlığı’nın günlük paylaştığı verileri değerlendiren Yavuz, şöyle konuştu "Sağlık Bakanı'nın aşısız veya eksik aşılılarla ilgili verdiği rakamlar aslında Türkiye’de enfeksiyona karşı ciddi duyarlı bir nüfus olduğunu gösteriyor. Özellikle kamuoyunda konuşulan üçüncü doz aşı olmayan 6 milyona yakın insanın varlığı, toplumda salgının yayılım potansiyelinin devam ettiğine işaret ediyor. Bu noktada da vaka sayılarımız 30 binlere yerleşmiş durumda, ölümlerimiz de hız kesmiyor. Bu açıdan bakıldığında aslında bizim bu yaygın aşılama meselesinde çok da iyi gitmediğimizi, toplumda yayılımın da yüksek düzeyde devam ettiğini görüyoruz. Hatta rakamlar bize şunu gösteriyor: Haftalık vaka sayılarına baktığımızda yedi günlük vaka sayımız yüz binde 250’nin üzerine çıkmış durumda.”
Sağlık Bakanlığı’na “Aşılama oranlarının istenilen düzeyde olmamasının temelinde yatan sebebin belirlenmesi için ne yapıyorsunuz?” diye soran Yavuz, şöyle devam etti: “Özellikle son dönemde Sağlık Bakanı’nın da açıkladığı üzere genç nüfusun aşı olmamalarının altında yatan sebebin ne olduğuna ilişkin şu ana kadar bir araştırmanın yapılıp, sonuçlarının ortaya konup bir yol haritası belirlenmesi gerekirdi. Aşı tereddüdü yaşayan gruplarda hangi çalışmaları yaptı? Ve tüm sorunların çözümüne ilişkin nasıl bir iletişim stratejisi ortaya koyuyor? Bu soruların cevaplarından oluşan bir yol haritası oluşturulması lazım. Bizim yaygın aşılamayla birlikte kademeli halk sağlığı önlemlerini de ortaya koymamız gerekiyor. Bu ikisini bir arada yapmadığımız sürece özellikle havaların soğumasıyla beraber daha da artan vaka ve ölüm sayıları ile karşılaşabiliriz. Öncelikle kapalı alanlarda ve çalışma hayatına ilişkin düzenlemeler hayata geçirilebilir.”
'SAĞLIK BAKANLIĞI AŞILAMAYLA İLGİLİ FAALİYETLERİNİ GÖZDEN GEÇİRMELİ'
Sağlık Bakanlığı’nın iletişim stratejisini ve aşılamayla ilgili faaliyetlerini gözden geçirmesi gerektiğine vurgu yapan Yavuz, “Pandemi yönetiminin önemli unsurlarından biri aldığınız önlemlerin ve gidişatın etkisini sürekli değerlendirme sürecinden geçirmek. Dolayısıyla şu ana kadar ki Sağlık Bakanlığı, kendi iletişim stratejisini, aşılamayla ilgili faaliyetlerini gözden geçirip nerede zayıflığı var, avantajları var çalışmak durumunda. Karşımızda Delta varyantı gibi hızlı bulaşan ve daha çok insanı etkileyen bir varyant var. Delta’ya karşı sizin daha baskılı bir oyun gücünüz olması gerekiyor ama defansınız sürekli açık veriyor” diye konuştu.