Aslı Baykal Kürtçesi
Aslı Baykal’ın Kürtçe öğrendiğini açıklayıp bu dilde mesajlar paylaşması babasının temsil ettiği ulusalcılar başta olmak üzere birçok kesim için nahoş bir sürpriz oldu. Ancak solundan sağına Türk siyasetçilerin Aslı Baykal Kürtçesinden öğreneceği çok şey var.
“İnsanın doğal yaşamının bir parçası olan ana dile yasak getirilerek insanlığa karşı bir suç işlenmiştir. Bu çağdışı yasak, esinlendiği ideolojinin yansıması olarak ülkedeki etnik çeşitliliği, değişik kültür gerçeklerini yok sayarken, bu yöndeki ilkel yaklaşımların yol açtığı haksızlıklar birçok yurttaşımızın kendini sistemden dışlanmış görmesine, onları yabancılaşma sürecini hızlandırarak kimliğini aramaya dönük derin bir bunalıma sürüklemektedir.”
Türk sağı ile Türk solunun Kürt sorununa yaklaşımı son 40 yıldır inkârdan kabule, kabulden inkâra doğru zikzaklar çizen bir yol izledi. Bu nedenle Tayyip Erdoğan’ın 1991’de hazırladığı raporu okuyanlar yıllardır sürdürdüğü Kürt politikasına, Deniz Baykal’ın 1989’da genel sekreteri olduğu SHP için hazırladığı ve yukarıda iki cümlesini alıntıladığımız raporu okuyanlar da yıllarca değiştirmediği çözüm karşıtı yaklaşımına anlam vermekte aynı oranda zorlanır.
CHP eski genel başkanı Deniz Baykal’ın, bir süredir ne yaptığı konusunda pek kimsenin tam olarak bir fikir edinmekte zorlandığı kızı Aslı Baykal, Türk solu ile sağının yıllara yayılan gel-gitli yaklaşımını birkaç günde özetledi. Önce tipik ulusalcı yaklaşımı yansıtan birkaç tweet attı, ardından Kürtçenin önemine dair hem de Kürtçe olacak şekilde tweet’ler paylaştı.
Kamuoyunda pek görünmeyen, dolayısıyla pek tanımadığımız bir figür olan Aslı Baykal’ın bu davranışının arkasındaki motivasyonu anlamak bu nedenle biraz güç. Aktif siyasetin içinde olmaması nedeniyle bulunduğu konum itibariyle buna ihtiyacı olduğunu söylemek zor olsa da seçim öncesinde Kürt seçmene hoş görünme çabalarından herhangi biri olabileceği gibi, tamamen şahsi bir karar da olabilir. Ancak yirmi yıldan uzun bir süredir CHP’nin ulusalcı kanadını temsil eden Deniz Baykal’ın kızı olarak yaptığı paylaşımların sembolik değerinin olduğuna şüphe yok. Özellikle de Kürtçenin kamusal alanda kullanımı ve anadilde eğitime karşı giderek yükselen şoven-ırkçı dalganın olduğu bir dönemde bu paylaşımları yapmış olmasının kendisi, babasının temsil ettiği ulusalcılar da dahil olmak üzere birçok kesim açısından nahoş bir sürpriz gibi.
Baykal’ın bir hayli dikkat çeken tweetlerini paylaştığı 19 Ocak’tan bu yana çeşitli yorumlar yapıldı, en öne çıkanları Baykal’ın olsa olsa akli melekelerini yitirmiş olabileceği veya Twitter sayfasının hacklenmiş olabileceğine yönelikti. Bir Türk siyasetçinin Kürtçeye değer verdiğini ve bu dili öğrenmeye başladığını söylemesinin bu düzeyde beklenmiyor veya yakıştırılmıyor olması Türkiye’de Kürtçeye dönük hâkim yaklaşıma dair çok şey anlatıyor. Kürtçeyi ayrı bir dil olarak kabul etmeyip varlığını dahi yok sayan, bu politikası başarıya ulaşamayınca konuşulması ve öğretilmesini engellemek için yasaklamalar ve cezalandırmalar da dahil türlü yola başvuran, bunda da umduğunu bulamayınca dili zayıflatıp unutturmak için siyasi ve kültürel tüm araçları kullanan bir siyasi akıl ve gelenek düşünüldüğünde bu tepkiler şaşırtıcı da değil.
Bunun ötesinde, Aslı Baykal’ın Kürtçe öğrenmeye başladığını söyleyip, bunu da gayet muntazam bir şekilde Kürtçe ifade etmesi ayrıca dikkate değer. Yüzyıldır Kürt siyasetiyle dirsek teması kuran solcular da dahil olmak üzere hiçbir Türk siyasetçisinin Kürtçe öğrenmeye tenezzül dahi etmediği bir ülkede ulusalcı kimliğiyle tanınan bir kişinin bu niyet ve çabası bu açıdan da özgünlük taşıyor.
Aslı Baykal’ın popüler ifadeyle “özgül” ağırlığı CHP ve dışında pek olmayabilir ancak niyet ve çabası bir imkânı ve olması gereken “normal”i işaret etmesi bakımından önemli. Kürtçeyi on yıllardır ülkenin varlığına yönelik bir tehdit olarak gören yaklaşımın kırılmaya uğrayabileceğinin imkanlarını da göstererek.
Öte yandan Baykal, Kürtçeyi tanıyan ve önemseyen vurgular yapsa da Kürtçenin eğitim dili yapılması veya kamuda kullanılabilmesi gibi hususlara değinme gereği duymadı. Mesajlarını “Türkiye'de siyaset yapanların Kürtçe konuşabilmesini çok önemli ve değerli bulduğunu” beyan etmekle sınırlı tuttu. Bu tutum, Deniz Baykal’ın 1996’da bu defa CHP için hazırladığı ve Kürtlerin “özel okullarda kendi anadilleri ile eğitim yapabilme hakkının” tanınmasının önerildiği “Tunceli Raporu”ndaki yaklaşımla da tutarlılık gösteriyor. CHP’nin eski genel sekreteri ve uzun süre ulusalcı kanadının temsilcisi Önder Sav da özel televizyonların Kürtçe yayın yapmasına karşı çıkmıyor ancak resmi yayıncılığı reddediyordu. Buna rağmen, ülkenin Türkler dışındaki halklarını tanımayan, o halkın dilini bilmeyen, bilmeye de tevessül etmeyen siyasi ezber ve anlayışın, motivasyonundan bağımsız olarak Aslı Baykal Kürtçesinden öğreneceği çok şey var.