Ata yadigarı derbi
Maç başladı ve doksan dakika boyunca, önceden akli olarak tasarlandığına inanılan bir tek hareket sahaya yansımadı. Her şey kesik kesik, her şey yarım ve her şey dalında olgunlaşmadan koparılan ham meyve tadındaydı.
Tam yüzyıldır dillerden düşmeyen şarkı "iyi mücadele ettik." Yahu futbol mücadele edilmeden oynanan bir oyun değil ve mücadele etmek, ayrıca ayırt edici bir nitelik değil. Sadece mücadele ederek futbola nitelik kazandırılmaz. Her şeyden önce mücadele akli bir eylem değil; her tarafa koşmak adamı futbolcu kılmaz. Üstelik güzelde değil; söz gelimi ağaçtaki gül, çöldeki su ya da gece gökyüzünde parlayan ay kadar çekici değil. Estetik bir tasarım işidir. Akli olmayan güzelde olmaz. Aklın algılayamadığı güzellik yoktur. Zihin bir şeyi tanımıyorsa o şey yoktur.
Maç başladı ve doksan dakika boyunca, önceden akli olarak tasarlandığına inanılan bir tek hareket sahaya yansımadı. Her şey kesik kesik, her şey yarım ve her şey dalında olgunlaşmadan koparılan ham meyve tadındaydı.
Kale önünde heyecan verici zenginlikler yaşanmadı; çünkü Türk futbolunun kale önünde gelenek hale gelmiş bir akli planı hiç olmadı. Aslında kale önünde akli zenginlikler yoksa, savunmanın da kötü olduğu anlamına gelir; çünkü hiçbir kale önü heyecanı savunmanın katkısı olmadan hayat bulamaz. Ama bu ülkede savunma yapmak, daha doğrusu iyi savunma yapmak, topu uzaklaştırmak olarak anlaşıldığı için, uzaklaştırılan her top savunma başarısı hanesine yazılır.
Artık bir şeye bütün kalbimle inanıyorum; futbol oyunundan aklı kovanlar teknik direktörlerdir. Sergen Yalçın çok yetenekli bir futbolcuydu ama o oranda tembel bir futbolcuydu. Bir oyuncuyken tembelliği büyük sorunlara yol açmıyordu, çünkü, iki saniye sonra yaptığı ekstra bir iş, bütün kusurlarını örtüyordu. Ondan nefret etmeye fırsat bulamazdınız. Ama teknik direktörlük düşünsel tembellik kaldırmaz. Aklın yerine mücadeleyi ikame etmek, hiç kimseye yol aldırmaz.
Sergen Yalçın uzun zamandır yetenek ve aklın yerine mücadeleyi ikame etmiş gibi duruyor. Ama Fatih Terim’in neden bu pokeri oynamaya razı olduğu pek anlaşılmadı. Beşiktaş çok diri, Beşiktaş çok temaslı ve Beşiktaş, basıp bozan bir takım. Beşiktaş’ın bu olduğu açıkken Fatih Terim Taylan Antalyalı’yı neden en geriye gömdü? En gerideki Taylan, Larin, Aboubakar arasında buharlaşınca, kaybolan sadece Taylan olmadı; Taylan'la birlikte, Galatasaray’ın topu birinci bölgeden ikinci bölgeye taşıma umutları da kayboldu.
Taylan, salt defansif pozisyona mahkûm edilince, oyun kurmak ve bölgeler arası geçişleri sağlamak Belhanda ve Arda’ya kaldı. Belhanda zihin olarak bu yükü taşıyacak karaktere sahip değil ve bunu Terim herkesten daha iyi biliyor olmalı. Arda ise bence artık, hiçbir şey için işlevsel özellikler taşımıyor. Adı bile artık ürkütmüyor; çünkü çok ağır, çok yavaş ve çok düşünerek oynuyor. Futbol hiç kimseye bu lüksü tanımaz.
Bütün akli ve estetik göstergelerin eksikliğine rağmen Beşiktaş ve Sergen Yalçın'ı kutlamak lazım. Galatasaray’ı yendikleri için değil, Fatih Terim’i ürkütüp, son dönemdeki iyi oyun pratiğinden vazgeçirdikleri için.
Türk futbolu bu; hiç kimse kendi düşüncesine, kendi pratiğine ve kendi karakterine üç ay güven duymuyor. Neden gelenekler oluşmuyor? Neden ekoller boy vermiyor ve neden sistematik düşünce zenginleşip gelişmiyor? Bu soruları da siz yanıtlayın bir zahmet.