Ataması yapılmayan öğretmenlerin sorunları ve haklı talepleri
Öğretmen atamaları için bütçeden ayrılan pay artırılmalı, mülakatlar kaldırılmalı ve liyakata uygun çok sayıda öğretmenin ataması yapılmalıdır.
Türkiye' de öğretmen arz ve talep dengesi gözetilmeden yetiştirilen ve sayıları 600 bin civarında olduğu ifade edilen ataması yapılmayan öğretmenlerin, sorunları her geçen gün daha da büyümektedir.
Geçtiğimiz yıl Mayıs seçimleri öncesinde; 8 Mayıs'ta 45 bin öğretmen ataması yapılmıştı. Seçimlerden sonra öğretmenler ve kamuoyu, Millî Eğitim Bakanlığı' nın ek öğretmen ataması yapıp, yapmayacağını merak ettiler. Mayıs 2023 seçimleri sonunda kurulan yeni hükümetin Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 13 Eylül 2023'te "Ekim sonunda öğretmen alım takvimimizi, branş bazlı ilan edip bahar eğitim ve öğretim yılı başlarken yeni arkadaşları ailemize dahil etmeyi planlıyoruz" diyerek yeni öğretmen atamalarının "müjdesini" (!) vermişti. Net öğretmen ihtiyacının da 68 bin olduğunu açıklayan Bakan Tekin, bu rakamın yıl sonunda değişebileceğini vurgulamıştı. Sayıştay, 2023 yılı Ekim ayı raporunda ise atama yapılması gereken öğretmen sayısını 138 bin olarak açıklamıştı.
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 31 Aralık 2023 tarihinde öğretmen atamalarına ilişkin yaptığı açıklamada ise, 2023 KPSS puanıyla öğretmen atamalarının yapılacağını ve yakın zaman içinde, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığının kendilerine vereceği kadro sayısı doğrultusunda atama takvimi oluşturacaklarını açıklamıştı. 31 Mart seçimlerine yönelik yapılan bu açıklamalardan sonra ne yazık ki bugüne dek herhangi bir öğretmen ataması yapılmadı. Öte yandan ataması yapılmayan öğretmenlerin, 2024 yılı için en az 100 bin atama talebi de bugünlerde dillendiriliyor.
Nitelikli öğretmen yetiştirilmesini önemsemeyip, ideolojinin dar kalıplarıyla eğitim sorunlarını çözmeye çalışan anlayışın yıllardır hazırlamış olduğu kalkınma planları ve öğretmen istihdam stratejileri de ne yazık ki öğretmen atamaları için çare olamadı.
İlkokuldan başlayarak 16 yıllık bir eğitim- öğretim süreci boyunca harcadığı emek, devletin olanakları ve ailenin maddi katkısı sayesinde öğretmen olan kişinin göreve atanmaması, farklı yönleriyle ülkemiz için bir kayıp değil midir? Öğrencilerine bilgilerini aktarmak ve onları en iyi şekilde yetiştirmek için heyecanla atanmayı bekleyen genç öğretmenlerin önü niçin çeşitli gerekçelerle kesiliyor. Yıllarca vermiş olduğu mücadelesine rağmen geleceği çalınan bu genç öğretmenlerin mağduriyetinin sorumluları niçin bu soruna çözüm bulmak istemiyorlar? AKP iktidara geldiği dönemde ataması yapılmayan öğretmen sayısı 72 bindi. Ve iktidar yetkililerince meydanlarda ataması yapılmayan tüm öğretmenlerin atanacağı taahhüt edilmesine rağmen bu sayı neden bugün 600 binleri bulmuş durumda. Öğretmen ihtiyacı dikkate alınmadan, politik gerekçelerle ülke genelinde birçok ilde eğitim fakültelerinin açılması, pedagojik formasyon uygulaması ve kaynak dışı öğretmenlerin istihdamı, öğretmen atamalarındaki sorunların giderek daha da büyümesine yol açmıştır.
Günümüzde öğretmen yetiştiren asıl kaynak kurum eğitim fakülteleridir. Fakat fen-edebiyat fakültesi mezunları da 60 kredilik pedagojik formasyon aldıklarında, KPSS'de öğretmenlik sınavına girebilmektedirler. Diğer yandan açık öğretim aracılığıyla çocuk gelişimi, Türk dili ve edebiyatı, tarih, felsefe ve sosyoloji gibi branşlardan mezun olan öğretmenlerin katılımıyla, ataması yapılacak öğretmen havuzunun sayısal hacmi büyümektedir.
Öğretmenlik, herkesin yapabileceği sıradan bir meslek değildir. Öğrencilerine sorgulama, özgür düşünme, karar verme, problem çözme, yaratıcılık, sosyal ilişki ve sorumluluğu en iyi teknoloji aracılığıyla öğreten kaliteli öğretmenler, dünyanın çeşitli ülkelerinde çok ciddi eğitimler sonucunda görevlerine başlayabilmektedirler. 2017 yılında ziyaret ettiğimiz Finlandiya ve 2018'de ziyaret ettiğimiz Kanada'daki gözlem ve incelemelerimizle buna şahit olduk.
Millî Eğitim Bakanlığı, yıllardır öğretmen açığını kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenler aracılığıyla gidermeye çalışmaktadır. Ayrıca mevcut öğretmenlerin var olan iş yükü artırılarak, ilgili ders iptal edilerek ya da sınıflar birleştirilerek yeni öğretmen alımı sayısı düşük tutulmaktadır.
Ülkemizde 2005-2006 yılında sözleşmeli öğretmenlik uygulaması başlatılmıştır. Bu uygulama ile öğretmen emeğinden, ucuz iş gücü olarak yararlanmanın önü açılmıştır. Öğretmenlerin birbirinden farklı bir biçimde istihdam edilmeleri, öğretmenler arasındaki ücret farklılığına ve aralarındaki dayanışmanın zarar görmesine neden olmuştur. 1973 yılında yürürlüğe giren ve her düzeyde öğretmen adayının yüksek öğrenim görmesini öngören Milli Eğitim Temel Kanunu'na kadar, ülkemizde ilkokullara öğretmen yetiştirmenin temel kaynağı, ilköğretmen okulları, öncesinde de (1954'e kadar) köy enstitüleri olmuştur. 1974 yılından itibaren ilk öğretmen okulları, öğretmen lisesi adını aldı. Liseden sonra iki yıllık eğitim enstitüleri açıldı. I982'de öğretmen yetiştiren tüm yüksekokullar, üniversitelere bağlandı ve eğitim fakülteleri kuruldu.1997-1998 öğretim yılından itibaren eğitim fakülteleri, yeniden yapılandırıldı. Öğretmen yetiştirme birçok dalda yüksek lisans düzeyine yükseltildi. 1739 sayılı kanun dahilinde alınan kararlarda, öğretmen alımlarında seçme şartı vardır. Fakat bu şart, 1985 yılına kadar tüm öğretmen atamalarında dikkate alınmamış ve mesleki formasyon istenmeden öğretmen alımı sürdürülmüştür. 1974 yılı sonrasındaki 5-6 yıllık süreçte, Mektupla Öğretim mezunları ile 3 yıllık sürede verilmesi gereken eğitim yerine 6 aylık hızlandırılmış eğitim alarak öğretmen olanlar, ayrı bir sınava girmeden kura ile öğretmen olarak atandılar. 1996 yılında ise öğretmenlik eğitimi almayan fen- edebiyat, ziraat mühendisliği, veterinerlik, iktisat, işletme vb. bölümlerden mezun olan 36 bin üniversite mezunu, hiçbir sınava girmeden veya formasyon eğitimi almadan sınıf öğretmeni olarak atandı. Sonraki yıllarda bu mesleklerden pek çok kişi, devletin farklı kurumlarına ünvanlarıyla yatay geçiş yaptılar. Türkiye'de kamu personel sayısı yıllar içinde artınca, ülke genelinde kamu personeli alımları için, binlerce kişinin katıldığı merkezi sınavlar devreye sokuldu. Bu meslek gruplarının sayıca en fazla olanı da öğretmenlerdi.
1999 yılında DMS (Devlet Memurluğu Sınavı) 7-8 Temmuz 2001'de KMS (Kurumlar için Merkezi Eleme Sınavı) adı ile uygulandı. Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) ise ilk kez 6-7 Temmuz 2002 tarihinde yapıldı. Bu sınavla, o dönem personel istihdamının şeffaf ve adaletli bir şekilde gerçekleşmesi amaçlanmıştı. Yani bu sınavla sözde "torpil" engellenmek istenmişti. Fakat gerçek uygulama, hiç de sanıldığı gibi olmadı. Bu sınavlarda her defasında FETÖ'cüler soru çalarak, kendi öğrencilerini başarılı gösterdiler. AKP yönetimi, yandaşlarını atayamayınca Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi gibi derslere daha fazla kadro açtılar. Kadro kontenjanı sayısı düşük gösterilen ve ataması yapılmayan biyoloji, fizik, kimya gibi branş öğretmenlerinin sayısı da giderek artmaya başladı.
Ataması yapılmayan öğretmenlerde süreç içinde geçim derdi, tükenmişlik, işsizlik, psikolojik sorunlar, evlenememe, yabancılaşma gibi sorunların yanında intihara eğilimi de artmıştır. Defalarca sınava girip başarısız olan, atanamayan öğretmende yılgınlık başlamaktadır. Atanma süreleri uzadıkça öğretmenler, özel sektöre yönelmektedirler. Garsonluk, kasiyerlik, kuryelik, tezgâhtarlık, boyacılık, inşaat işçiliği, pazarcılık, şoförlük vb işlerde çoğunlukla güvencesiz ağır bir sömürü altında çalışan öğretmenler, zamanla statülerini de kaybetmektedirler. Bu öğretmen adaylarından bazıları ise düşük ücret aldıkça ve ağır iş yükü altında ezildikçe, işlerinden de ayrılabilmektedirler.
Eskiden revaçta olan özel okul öğretmenlerinin, 2014 yılında 5580 sayılı Özel öğretim Kurumları Kanunu'nun ilgili maddesinin yürürlükten kaldırılması ile taban maaş hakları ellerinden alındı. Bu öğretmenlerin ihbar, kıdem tazminatı, ek ders ücretleri ve doğum izni gibi hakları kalıcı olmaktan çıktı. Bu kurumlarda çalışma sözleşmeleri 10 ay üzerinden yapılmaktadır. Düşük ücretlerle emeği sömürülen, mobbing uygulanan, ulaşım kartlarına indirim yapılmayan ve sigortaları eksik yatırılan özel sektör öğretmenleri, kurmuş oldukları sendikaları vasıtasıyla taban maaş, özlük ve sosyal hakları için dinamik bir şekilde mücadelelerini sürdürmektedirler.
Ülke çapındaki devlet okullarında görev yapan, asgari ücret altında ücret alan, tatillerde, hastalıklarda, bayramlarda ücretleri kesilen, aylık 16 gün sigortaları yatırılan güvencesiz ve angarya koşullarda çalışan yaklaşık 90 bin ücretli öğretmenin çilesi de devam etmektedir. Çalıştıkları okullarında idareciler, kadrolu öğretmenler hatta bazı öğrenciler tarafından mobbinge uğrayan ücretli öğretmenlerde tükenmişlik sendromu ve strese bağlı tepkiler de oluşabilmektedir. Bu öğretmenlerin de ataması acilen yapılmalıdır. Okullarından mezun olan öğretmen adayları, hemen atanmadığı için KPSS'ye girmek durumundadırlar. Bunun için bir kurs merkezine kayıt yapmak, kaynak almak, bunlar için ücret ödemek ve düzenli dersleri takip etmek zorundadırlar.
FETÖ' cülerin 2015' teki darbe girişiminin ardından devreye sokulan mülakat uygulaması ,2023 Mayıs seçimleri öncesinde kaldırılacak denmesine rağmen, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tarafından bu yıl da uygulanacağı belirtiliyor. "Mülakatları mülakat gibi yapmaya" karar verdiklerini ifade eden Bakan Tekin'in öğretmenliğe girişte KPSS puanının yüzde 50, mülakat performans puanının da yüzde 50 oranında olacağı görüşü aylardır tartışılıyor.
Ataması yapılmayan öğretmenlerin bir kısmı, çalıştıkları riskli iş kollarında iş kazaları sonucu yaşamlarını yitirirken, bazıları da atanamamaya bağlı olarak psikolojik travmalar geçirmekte. Bazen de bu şiddetli travmalar intiharlarla sonuçlanabilmektedir. Bazı verilere göre son 10 yılda 300 civarında öğretmenin intihar ettiği ifade edilmektedir.
600 bin civarında olduğu ifade edilen ataması yapılmayan öğretmenlerin sayıca düşürülmesi için yüksek sayıdaki atamalara ihtiyaç vardır. Her yıl 40-50 bin civarında öğretmen adayı mezun olurken, ekonomik nedenlerle emekli olabilecek öğretmenler de emekli olamıyor. Düşük sayıdaki öğretmen atamalarıyla bu iş çözülemez. 22 yıldır iktidarda olan AKP bu sorunu çözememiş ve öğretmen atamalarını hep seçim malzemesi olarak kullanmıştır. Son 5 yılda ataması yapılan öğretmen sayısı: 2019'da 41 bin 379, 2020'de 40 bin 925, 2021'de 21 bin 407, 2022'de 34 bin 682, 2023' de 45 bin.
AKP, görüldüğü üzere 2019 ve 2023 seçim dönemlerinde diğer yıllara göre daha fazla öğretmen ataması yapmıştır. İlginç olan 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kadrolu öğretmen ataması yapılmamaktadır. Yani, bu atananlar da sözleşmeli öğretmenlerdir.
Öğretmen istihdamını artırmak için şu önerileri sıralayabiliriz:
*Atanmayı bekleyen öğretmen sayısını dikkate alarak, ülke genelinde eğitim fakültelerinin sayısı azaltılmalı, buralara alınacak öğrenci kontenjanlarına uzun süreli sınırlandırma getirilmeli.
*Eğitim fakültesi dışı kaynaklardan öğretmenliğe geçişin koşullarında süreç içinde bazı kısıtlamalara gidilmeli.
*Üniversite sınavlarında eğitim fakültesini tercihi edeceklerde başarı sıralamaları yüksek tutulmalı.
*Yeni okullar ve derslikler açılarak, kademeli olarak daha çok öğretmen ataması yapılmalıdır.
*Eş durumu veya özel kayırmacılıkla şehir merkezlerinde ihtiyaç fazlası öğretmenler bulunurken, asıl ihtiyaç duyulan okullarda öğretmen açığı bulunmaktadır. MEB hiçbir öğretmeni mağdur etmeden bu soruna çözüm üretmelidir.
Kapatılacak eğitim fakültelerinin personeli ve öğretim görevlilerinin sayısı azaltılmalı veya başka bakanlıklarda görevlendirilmelidirler. Sonuç olarak öğretmen atamaları için bütçeden ayrılan pay artırılmalı, mülakatlar kaldırılmalı ve liyakata uygun çok sayıda öğretmenin ataması yapılmalıdır.
*Eğitimci-Yazar