Atıcılar kulübü
Türkiye’nin bakım sigortası olmalıdır. Yoksul-zengin ayrımı yapmadan herkese bakım garantisi verilmelidir. Yaşına bakılmaksızın!
İsmail Tufan*
İnsan, gençliğinde yaşlılığını hayal edemiyor. Etrafındaki yaşlılar bile böyle bir ilhamı insana veremiyor. Gençliğin hayalleri güzel, ama gerçekler acı! İleri yaşlılık ise en acı gerçek. Ölüm değil!
Yaşlılık uzun bir süredir başlangıçta sorun yaratmıyor. Dedelerimizin öldüğü yaşlarda biz gelecek planları yapıyor, hayallerimizin peşinde koşmaya devam ediyoruz. Fakat yaşımız ilerledikçe hayatın acı gerçekleri bizi geriden gelerek yakalıyor. Yarışın sonuna gelindiğinin sinyalleri hayatımıza nüfuz ediyor. Yaşlılığın gülen yüzünden uzaklaşıp, artık ağlayan yüzüyle meşgul oluyoruz. Eskiden kolayca yaptığımız işleri yapamaz hale geldikçe, hayatın anlamını yitirdiğini, geriye kalan süreye yeni anlamlar ve yeni hayaller eklemenin mümkün olmadığını anlıyoruz. Yaşlılığın hoşa giden ve gitmeyen iki yönü var ve ileri yaşlılık güzelliklerin yok olduğu bir sürece dönüşüyor. Herkeste mi? Hayır, ama çoğunda!
Yaşlılardan söz ederken hangilerini kastettiğimizi belirtmemiz lazım. Bugün yaşlılık 50 yıl sürebilir. Yaşlılığın hangi aşamasındaki kişileri “yaşlı” olarak görüyoruz? Hayatını kimseye bağımlı olmadan yöneteni mi, yoksa hayatı pamuk ipliğine bağlı, bağımlıyı mı?
Bu anlayıştan uzak olan bir toplum hiçbir zaman yaşlısının ihtiyaçlarını karşılayamaz. Sadece “yaşlıya saygı” der, ama saygı için gereken icraatları yapmaz. Örnekleri o kadar çok ki, örnek vermeye değmez. Herkesin bildiğini örneklerle süslemek yerine, bilinmeyenleri, gözden memnuniyetle kaçırılanları konuşsak daha iyidir.
Bakım parası veriyoruz. Vereceğiz elbette, eğer vermesek yaşlılara devlet bakacak ve bu daha pahalıya patlayacak. Bakım parası aslında görevden kaçıştır. İhtiyacı olana değil, fakirliğini de ispatlayana verilen bu para, aslında yoksulluk yardımıdır, ama adını bakım aylığı koymuşlar.
Türkiye’nin bakım sigortası olmalıdır. Yoksul-zengin ayrımı yapmadan herkese bakım garantisi verilmelidir. Yaşına bakılmaksızın! Bakım denildiğinde akla önce yaşlıların gelmesi normal, ama bakıma muhtaçlık sadece yaşlıların sorunu değil. Yaşından bağımsız günlük yaşam ödevlerini tek başına yapamayan herkes bakıma muhtaçtır. Bu, bir çocuk da olabilir bir yaşlı da! Bakım sigortası için bakıma muhtaç kişinin kaç yaşında olduğu, Çin’de rüzgârdan devrilen süpürgenin bizim için değeri kadardır.
Bakım sigortası için ilk öneriyi getirmemin üzerinden 15 yıl geçti. Benim dışımda bunu dinleyen ve dillerinden olmadı. Yani kendim konuşuyorum kendim dinliyorum. Ama bu arada yaşlılar da çoğaldı ve ileri yaşlılar en hızlı çoğalan yaşlılardır. Bunların yüzde 50’si bakıma muhtaçtır.
Bakıma muhtaçlığın da türleri var. Standart bakıma muhtaçlık yok. Dolayısıyla standart bir bakım aylığıyla sorunu çözme şansımız yok. Bize bakım sigortasının yanı sıra bakıma muhtaçlığın farklı türleriyle başa çıkabilecek bakıcılar da gerekli. Bunlar aileden biri olabilir, ama profesyonellerden de oluşabilirler. Gelecekte profesyonel bakıcılara daha da fazla ihtiyacımız.
Yaşlısına bak, toplumun uygarlık düzeyini anlarsın! Aşağı yukarı böyle der bir Japon atasözü. Biz de ne kadar uyar olduğumuzu bilmek istiyorsak, “açılın biz doktoruz” diyen yeni mezun hekimlere değil, aksine “hayattan mezun olmaya hazırlanan” yaşlılara bakmalıyız. Bu, Batı'dan alınan “cübbe ve kafaya takılan kasket” ve mezuniyeti kasketleri Amerikalılar gibi havaya fırlatmakla olmuyor. Aksine komik oluyor! Cübbeler görüyoruz içinde insan yok, bakıyorsun insan üzerinde cübbe yok! Mevlana’nın ünlü sözü böyle de uyarlanabilir.
Kurban Bayramı geldi. Aklıma kurbanlık yaşlılar geliyor! Yine belediye başkanları seçilmiş yaşlıların elini kameraların karşısına geçip öpüyor. Yaşlıların üzerinden kendi reklamını yapacak. Kameraların önüne kendini atıp, kabak tadı veren nutuklardan birini atacak!
Atacak… İyi atıcıdır onlar!
*Prof. Dr., Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü