Atılması en kolay nesneler: Oyuncaklar
Oyuncak koleksiyoneri Zuhal Acarkan’la oyuncak biriktirmenin zorluklarını, Türkiye’de oyuncağın gelişimini ve koleksiyonunu konuştuk.
İZMİR - Günümüzde her türlü malzemeden yapılabilen oyuncakların geçmişi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte yaşadığımız çağda artık oyun kültürü zayıflasa da oyuncaklar, çocuklar için hala vazgeçilmez nesneler…
Koleksiyonerliğe çocuk kültürüyle ilgili hazırladığı bir proje sayesinde başlayan Zuhal Acarkan da 20 yıldır oyuncak biriktiriyor. Yaklaşık 300 adet oyuncağı bulunan Acarkan’ın koleksiyonunda, Osmanlı Dönemi ve günümüze ait teneke, ahşap ve plastik oyuncaklar yer alıyor.
Zuhal Acarkan’la koleksiyonerliğe başlama hikâyesini ve oyuncak dünyasını konuştuk. Atılması en kolay nesnelerin oyuncaklar olduğunu söyleyen Acarkan, “Çocuk oynamaktan vazgeçtiğinde, oyuncak gözden düştüğünde, yayıntı olmasın diye bahar temizliklerinde ilk atılanlar arasındadır” diyor.
‘OYUNCAKLAR İSTER İSTEMEZ İNSANI ÇEKİYOR’
Koleksiyonerlik hikâyeniz nasıl başladı?
Koleksiyonerlik hikâyem, çocuk kültürü nesneleri toplamakla başladı. Yani pek çok koleksiyoner gibi çocukluk yıllarından başlayan bir durum değildi. Tabii her çocuk gibi benim de koruduğum ve sakladığım bazı nesneler vardı. Çakıl taşlarım, pullarım, yolda giderken bulduğum ilgimi çeken bazı nesneler, çikolata tellerim… Gel gelelim bunlara duyduğum ilgi hayranlığı geçmiyordu. Oysa koleksiyonerlik ciddi ve karmaşık bir iş.
Bu durum Koleksiyonerler Kulübü’ndeki dostlarla tanışıncaya kadar sürdü. O sırada çocuk kültürüyle ilişkili bir projenin peşindeydim. Başta oyuncaklar olmak üzere çocuk kültürüyle ilgili nesneleri toplamaya, incelemeye başladım. Daha sonra İzmir Koleksiyon Kulübü’ne katıldım. Tanıştığım kişilerden yeni bir düşünme biçimi öğrendim, öğreniyorum. Oyuncaklar, çocuk kültürünün önemli bir parçası. İster istemez insanı çekiyor.
Bir nesnenin oyuncak olması için belli bir formu olması gerekli mi?
Mutlaka belli bir formda üretilmiş olması gerekmez. Düş gücüne giren, oynama amacına hizmet eden her nesne oyuncaktır. Böylece düş gücüyle, kendi oyuncağını kendisi yaratabilmektedir çocuk. Mutfaktaki tepsi, tencere kapakları, oklava, dolaptaki terlikler, kız çocukları için anne giysileri birer oyuncak olabilir.
'BAHAR TEMİZLİKLERİNDE İLK ATILANLAR OYUNCAKLARDIR’
Bir koleksiyoner için oyuncak biriktirmenin zorlukları neler?
Oyuncak, çocuk oynasın diye alındıysa; çocuğun hevesi geçene kadar ya da çocuk şiddetine maruz kalana kadar vardır. Bazı çocuklar oyuncaklarını kırıp dökmekten hoşlanır. Bu davranışın temelinde merak ya da yaşadığı olumsuzlukların dışavurumu olabilir. Her iki durum da bir koleksiyoner için can sıkıcıdır. Bazı oyuncaklar da örneğin bebekler, evin başköşesinde dokunulmazlığı olan bir süs eşyasıdır. Ama atılması en kolay nesnelerdir. Çocuk oynamaktan vazgeçtiğinde, oyuncak gözden düştüğünde, yayıntı olmasın diye bahar temizliklerinde ilk atılanlar arasındadır. Bu tutumlar koleksiyonerleri zorlar. Koleksiyon nesnesi bulmakta zorluk çekerler.
‘EYÜP SEMTİ İMPARATORLUĞUN OYUNCAK ÜRETİM MERKEZİYDİ’
Ülkemiz tarihinde en eski oyuncaklar Eyüp Oyuncakları… Tarihsel süreç içinde Türkiye’de oyuncağın gelişimini anlatır mısınız?
Evliya Çelebi, Eyüp semtinde 120 adet oyuncakçı dükkânı olduğunu söyler. Böyle bir çarşının Eyüp semtinde oluşması tesadüf değildir. Çünkü Eyüp semti 17. yy’da bir eğlence merkeziydi. “Tahta çıkma”, “kılıç kuşanma” törenleri, “zafer kutlamaları” burada yapılmaktaydı. Çocuklar okula başlarken, sünnet olurken buraya ziyarete getiriliyordu. Ayrıca Eyüp Hazretleri’nin mezarının üzerindeki atlas örtünün eteği öpüldüğünde, türbedar okuyup üflediğinde, hasta ve huysuz çocukların şifa bulacağına inanılırdı. Ziyaretler bittikten sonra da çocuklara birer oyuncak almaları gelenektendi. Ancak bebek oyuncaklar bulunmazdı. Nedeni İslam dininde insan ve insana benzeyen suretlerin yapılmasının yasak olması ile açıklanabilir.
Eyüp oyuncakçı çıkmazında bu oyuncaklar 450 yıl üretildi. İstanbul’un dini, ideolojik, aynı zamanda eğlence merkezi olan Eyüp semti, bulunduğu yerin özelliği gereği oyuncak üretiminin sürekliliğinin sağlanabileceği bir konumdaydı. Oyuncaklar seyyar satıcılar aracılığıyla kentin her yerine götürüldüğü gibi kent dışında pazarlara da aktarılırdı. Dolayısıyla Eyüp semti imparatorluğun oyuncak üretim merkeziydi.
Tahtadan, tenekeden, deriden, tüyden, topraktan aşı boyasından üretilen ucuz, herkesin alabileceği türden oyuncaklardı. Çeşidi çoktu ama ömürleri kısaydı. Teknolojik gelişime, ekonomik ve sosyal değişimlere ayak uyduramayan Eyüp oyuncakçıları, 1921 yılında geçirdiği bir yangında kül oldu. Onca dükkândan yalnızca bir dükkân kurtuldu.
‘EN DİKKATE DEĞER ÜRÜN TENEKE OYUNCAKLARDIR’
1930’lu yıllarda yaşanan toplumsal değişimin oyuncak sektörüne yansımalarını nasıl görüyoruz?
Bu tarihte ilk oyuncak mağazası Beyoğlu Bonmarşesi, Pera’da, İstiklal Caddesi’nde açıldı. Böylece oyuncağın merkezi Eyüp’ten Beyoğlu’na kaydı. Giovanni Seognamilla 'Beyoğlu oyuncakçıları' adlı eserinde “İstanbul’a oyuncak Beyoğlu’ndan girer” derken kastedilen buydu. Çünkü oyuncaklar Beyoğlu pasajlarında satılıyordu.
1930’lu yılların sonlarında yeni malzeme, form ve tekniklerin kullanılmasıyla yeni bir dönem başlar. Ulusal ekonomik gelişme ve endüstrileşme hamleleri oyuncak üretimine de yansır. Yeni tasarım ve fikirler oyuncak sektöründe görülmeye başlanır.
Dönemin en dikkate değer ürünleri ise teneke oyuncaklardır. Bu aşamada irili ufaklı girişimcilerin yaptığı ahşap, kauçuk, plastik gibi malzemelerle bebekler, toplar, kurmalı oyuncaklar, kurşun askerler gibi farklı formlarda oyuncak tasarım örnekleri görmekteyiz. Ayrıca daha önce üretilmeyen bebek oyuncak üretilmeye başlanır. Bu yarı endüstriyel dönemde oyuncak üretim merkezi Eminönü ve Tahtakale’ye geçmiştir.
70’li yıllara kadar süren bu yarı endüstriyel dönem, 1973 petrol kriziyle sona erer. Petrol krizi, üretimin hammaddesi olan plastik hammaddesine erişimi engellemiştir. Yine aynı dönemde tehlikeli olduğu düşünülen teneke oyuncakların üretimi de yasaklanır. 1983 yılında liberal ekonomiye geçişle oyuncak sektörü canlanır. Ekonomik etkinliklerin ve yaşamın liberalleşmesi ve küreselleşmeyle oyuncak üretimi için uygun koşullar oluşur.
‘OYUN KÜLTÜRÜ, ÇOCUK ADINA YARATILAN HER ŞEYDİR’
Her yeni oyuncak, çocuklar için yeni birçok oyunun oluşmasına imkân sağlıyor. Oyuncak ve oyun kültürü arasında nasıl bir bağ var?
Oyuncak, oyun eyleminde kullanılan nesnedir. Örneğin, eline aldığı tahta kılıçla, sopayla savaşçı olur çocuk. Burada tahta kılıç ya da sopa bir oyuncaktır. Beş taş oynayan çocuklar için beş adet taş bir oyuncak olur. Yapma bebekler, tahta – teneke arabalar, düdükler, üstüne giydiği Süpermen elbisesi ve benzeri şeyler birer oyuncaktır. Oyuncaklar var oldukları yer ve dönemin yaşam biçimi, teknolojisi, coğrafi durumu ile ilgili bilgi verir. Oluşturuldukları yerin, zamanın özelliklerini yansıtır.
Kültür, bir toplumdaki özdeksel ve tinsel ögelerin tümüdür. Bu ögeler o toplumun nasıl bir toplum olduğunu, yapısını belirler. Oyun kültürü ise, bir alt kültür olarak, çocuk adına yaratılan her şeydir. Bunlar arasında oyuncaklar oyun kültürünün çok önemli bir ögesidir. Oyuncaklar var oldukları kültüre göre şekillenirken bize, o toplumla ilgili bilgi aktarır. Bunu bir oyuncakçı dükkanında da görebiliriz. Oyuncakçı dükkanları kendi içinde günümüz değerleriyle konusunda kıymetli fikirler verirler.
‘KOLEKSİYONER NESNEYE ANLAM VEREN KİŞİDİR’
Gelecekte koleksiyoner olmak isteyenlere neler söylersiniz?
Koleksiyonerlik; gönül işi, sabır işi, merak işi. Koleksiyoner araştırmaya, arayıp bulmaya açık olabilmeli. Görünenin arkasındaki gerçeği görmeye istekli olması, her konuda olduğu gibi neden, niçin, ne zaman, kim sorularını bıkıp usanmadan sorması, nesneyi anlamlandırmada yararlı olabilir. Koleksiyoner, nesneye anlam veren kişidir. Yarışmacı değil, birlikte çalışmaktan yana, paylaşımcı olursa iyi bir koleksiyoner olabilir.