Avrupa, kendi 'İslam'ını yaratmaya çalışacak
Almanya, Fransa, Avusturya gibi ülkeler paralel toplumların yaratılmasını çok uzun süre göz ardı ettiler. Şimdi de bu hatanın sert sonuçlarıyla baş etmek zorundalar.
KÖLN - 2020’nin son aylarında yaşanan saldırılar nedeniyle Fransa ve Avusturya 2021 yılında radikal İslam’la mücadeleye daha çok mesai harcayacaklar. Avusturya’da federal hükümet bu yılın başlarında kabul edilecek yeni bir ‘terörle mücadele’ paketi sundu. Avusturya, aynı zamanda bu paketin radikal İslam’la ilgili kısımlarının, Avrupa'yı kapsayacak şekilde genişletmek istiyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da ülkedeki saldırılardan sonra radikal İslam’ın artık hoş görülmeyeceğini ifade etmişti.
Her ne kadar son yıllarda saldırılar Fransa’da yoğunlaşmış olsa da kasım ayında Viyana’da yapılan saldırı radikal İslam’ın tüm Avrupa için hala tehlikeli olduğunu gösterdi. Radikal İslamcılık küresel iyi bir ağa sahip. IŞİD’in ideolojisi ve üyeleri de hala aktif. Köktendincilik ve selefi düşünce Avrupa’da yaşayan gençler üzerinde etkili olmaya devam ediyor.
Çok kültürlü Avrupa toplumlarının benimsedikleri özgürlük, eşitlik ve demokrasi gibi temel değerler uzun zamandır özellikle radikal sağ ve radikal İslamcı grupların tehdidi altında. Almanya, Fransa, Avusturya gibi ülkeler paralel toplumların yaratılmasını çok uzun süre göz ardı ettiler. Şimdi de bu hatanın sert sonuçlarıyla baş etmek zorundalar.
Almanya'da yanlış düzenlenen barınma ve eğitim politikaları nedeniyle katı gettoların oluşması, bu paralel toplumların oluşmasını neredeyse teşvik etti. Bireysel çabayla başarılı olmuş veya entegre olmuş göçmen kökenli insanlar mevcut fakat sayıları o kadar az ki, üçüncü kuşağın yetişmiş olduğu Almanya’da bile göçmen kökenlilerin başarısı hala parmakla gösterilebiliyor.
Uyum ve entegrasyonu güçlendirmenin yolunun devletin İslamcı derneklerle işbirliği yapması yönündeki düşünce de işe yaramadı. Devletin finansmanına yardım ettiği bu dernekler paralel toplumları daha da güçlendirdi. Almanya'da çocukların İslam'ı öğrenmek için akşamları veya hafta sonları gittikleri camilerde verilen dini eğitimde, müfredatın içeriğinin ne olduğuna dair en ufak bir kontrol yapılmıyor.
Türkiye’nin veya İran’ın etkisinde kurulmuş olan İslam merkezleri ve camiler hakkında ciddi şüpheler olmasına rağmen devlet bu gibi kurumlarla işbirliğine bağlı kalıyor. Irkçılıkla mücadele için geliştirilen eğitim programlarında bile, İslamcı tavrı olan kişiler aktif görev alıyorlar. Sadece gençler üzerinde değil bu alanda çalışma yapan eğitimciler üzerinde bile etkide bulunuyorlar. Son yıllarda özellikle kadınlar arasında da örgütlenme faaliyetlerinin arttığı görülüyor.
FRANSA VE AVUSTURYA MÜCADELE BAŞLATTI ALMANYA’DA SES YOK
Fransa, ülke dışından gelen İslami etkinin sınırlandırılması gerektiğini fark etti. Konu bizzat Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından gündeme getirildi. Radikalizmin ve paralel toplumların gelişimine karşı koymak için, Fransa şimdi beş maddelik bir plan kullanarak ilerlemek istiyor.
Planın ilk aşamasında, gelecekte camileri ve dernekleri daha iyi kontrol etmek ve gerektiğinde örgütleri daha kolay feshedebilmek için yurt dışından gelen fonları incelemek var. Bunun yanı sıra çocuklara demokratik olmayan değerlerin öğretildiği Kuran okulları üzerinde odaklanılacak. Ayrıca Fransa; Türkiye, Tunus ve Fas'tan gelen imamların sayısını azaltmak için imamları kendisi yetiştirmek istiyor.
Avusturya'nın Avrupa Bakanı Karoline Edtstadler, imamların Avrupa çapında kayıtlı bir listesinin olmasını talep etti. Edtstadler, Welt am Sonntag’a verdiği demeçte, “Çoğu imam birçok AB ülkesinden geçiyor, bu yüzden güvenlik yetkilileri kimin hangi camide neyi vaaz ettiğini bilmek zorunda” dedi.
Avusturyalı bakan AB bütçesinden gelen fonların gelecekte İslamcı ve Yahudi karşıtı pozisyonları temsil eden örgütlere ve derneklere gitmeyecek kadar sıkı bir şekilde kontrol edilmesinin önemli olduğunu vurguluyor.
Avusturya’da camilerin ve Müslüman derneklerin yurt dışından finanse edilmesine yönelik yasak getirilmişti. Bu yasağın AB çapında getirilmesinin de düşünülmesi talep ediliyor. Avusturya’da hükümet vakıflar aracılığıyla yapılan cami ve derneklerinin dış finansman yasağını daha da sıkılaştırmayı hedefliyor.
Fransa bu önlemleri alırken Almanya'daki en büyük Sünni-İslam örgütü olan Ditib Ankara’nın siyasi bir uzantısı olduğu açık olmasına rağmen hala tek partner olarak görülmeye devam ediyor.
Avrupa’da özellikle Almanya’da politikacılar yıllarca radikal İslam’ı ele almaktan çekindiler. Çünkü İslam’ı eleştirmek yabancı düşmanı veya İslamofobik olarak etiketlenme riskini de beraberinde getiriyor. Aşırı sağcıların sürekli konu edindikleri bir konuyu gündeme getirmekten, bu eğilime hizmet etmemek için konudan kaçınıyorlar.
Ancak radikal İslam güçlendiğinde, aşırı sağcılar da güçleniyor. İki grup birbirinden besleniyor. Her iki gruba karşı ortak bir söylem geliştirmek de siyasetin görevi dâhilindedir.
Almanya’da radikal İslam’a karşı çıkan Müslüman sesler de var. Ancak hükümet bu grupları güçlendirmek yerine geleneksel davranmakta Müslüman Merkez Konseyi gibi muhafazakâr örgütleri desteklemekte ısrar ediyor.
Almany, Fransa’nın ardından Ülkücü Hareketi geçtiğimiz kasım ayında yasaklama kararı almayı başardı. Belki Avusturya ve Fransa’nın vereceği mücadele sonunda paralel toplumsallaşmayı engelleyecek akıllıca adımlar atmak için radikal İslam’a karşı da daha etkili bir mücadele etmek yolunda da harekete geçebilir. 2021 Almanya’da seçimler yılı olacağından bu konuya dair daha çok fikir ve söylem ortaya çıkacaktır.