Avukat Hatice Demir: İstanbul Sözleşmesi davası politiktir
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi hakkında açılan davanın politik olduğuna dikkat çeken Diyarbakır Barosu’ndan avukat Hatice Demir, kararın iptali için mücadele edeceklerini söyledi.
Semra Yansit
DUVAR - Türkiye, Cumhurbaşkanı kararı ile 20 Mart 2021 tarihinde imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi. Fesih kararına karşı kadın örgütlüleri, sivil toplum örgütleri, siyasi parti ve barolar itirazda bulundu. Cumhurbaşkanı’nın kararına itiraz eden kurumlardan biri de Diyarbakır Barosu oldu.
İstanbul Sözleşmesi'nin iptaline karşı Diyarbakır Barosu’nun açtığı davanın ilk duruşma 28 Nisan 2022 de görüldü. Duruşmaya Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, Kadın Hakları Komisyonu'ndan Aslı Pasinli ve Diyarbakır Barosu adına Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Hatice Demir katıldı.
Avukat Hatice Demir ile mahkemede yaşananları, duruşmadaki izlenimlerini ve 15 gün içerisinde açıklanması gereken kararın neden açıklanmadığını konuştuk.
'DANIŞTAY SAVCISININ GÖRÜŞÜ BİZİMKİYLE PARALEL'
28 Nisan’da görülen duruşmada Danıştay savcısının İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin Anayasa'ya aykırı olduğuna dikkat çektiğini hatırlatan Demir, “Danıştay savcısı daha önce de benzer mahiyette mütalaasını bize göndermişti. Mütalaasında özetle İstanbul Sözleşmesi’nin Anayasa madde 90/5 uyarınca; kanun hükmünde sayılan ve usulüne göre yürürlüğe girmiş temel hak ve özgürlüklerle ilgili olduğunu, bu nedenle korunması gerektiğini, Anayasa'ya göre, İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanması, tatbikinin durdurulması veya sonlandırılmasının TBMM kararı ile mümkün olabileceğini, yetkide ve usulde paralellik ilkesi uyarınca Cumhurbaşkanı kararının hukuka aykırı olduğunu ve iptal edilmesi gerektiği yönünde görüş sundu. Bu görüş bizlerin itirazlarına da çok paralel” diye konuştu.
‘TEPKİ ÇEKECEKLERİ İÇİN DURUŞMA KARARINI AÇIKLAMIYORLAR’
28 Nisan duruşması sonrası kararın 15 gün içerisinde açıklanması gerektiğine vurgu yapan Demir, “Yasal düzenleme gereği mahkemenin 15 gün içinde gerekçeli kararını yazıp tebliğe çıkarması gerekiyordu. Bir ayı aşkın bir süredir henüz gerekçeli karar açıklanmadı, tebliğ edilmedi. Bu durum yeni duruşma günü verilen davaların neticesinin beklendiğini ve açılan davaların reddedileceğini gösteriyor kanımca. Çünkü aksi bir karar verilseydi yeni duruşma günlerine de gerek kalmaz, devam eden davalar konusuz kalırdı. Ret kararının şimdiden açıklanması büyük bir tepki ile sonraki duruşma süreçlerine etki edeceği için beklendiği kanısındayım. Davamızın reddi halinde itiraz yollarına başvuracağız. Elbette karar ne olursa olsun bizler İstanbul Sözleşmesi'ni her platformda ve davada savunmaya ve uygulanması için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
‘SİYASİ İKTİDAR OTORİTERLİĞE KAYIYOR’
Cumhurbaşkanı'nın anayasal yetkilerinin sınırını aştığını, temel hak ve özgürlüklere ilişkin tek başına düzenleme yapma yetkisinin bulunmadığını aktaran avukat Hatice Demir, şunları söyledi: “Kadının insan hakları için önemli bir kazanım olduğunu, kazanılmış haklar için geriye götürülemezlik genel ilkesine aykırı olduğunu ve İstanbul Sözleşmesi’nin feshinde bir kamu yararı bulunmadığını ifade ettik. Neticede tüm idari işlem ve kararlarının nihai amacının kamu yararı olması gerektiğini, sözleşmenin feshinde bir kamu yararı bulunmadığını, kadınların hayatları, hakları ve özgürlüğünün tehdit altında olduğunu, kararın sadece şiddet faillerini sevindirdiğini, Türkiye’de siyasal iktidarın otoriterliğe kaymasıyla eşitlik karşıtı ve aileyi önceleyen politikaların kadın düşmanlığını körüklediğini, yasal ve kurumsal kazanımlara karşı baskıları arttırdığını özce ifade ettik.”
‘MAHKEME BAŞKANI DA DURUŞMANIN DANIŞTAY TARİHİNDE BİR İLK OLDUĞUNU İFADE ETTİ’
Av. Hatice Demir 1 Haziran'da Çağlayan Adliyesi'nde yaşananları şu sözlerle ifade etti: “Kamuoyuna yansıdığı üzere, Danıştay’da tarihi bir gün yaşandı. Türkiye’nin dört bir yanından barolar, kadın örgütleri, aktivistler ve siyasi partiler bu duruşmaya katıldı. Duruşmayı yaklaşık bin kadın izledi. Kadın hareketi için kadınların tarihsel birikimi ve kazanımı için müthiş bir atmosfer vardı. Aynı güne duruşma günü verilen 10 dava aynı anda Danıştay Konferans Salonu’nda görüldü. Mahkeme başkanı da böyle bir duruşmanın Danıştay tarihinde bir ilk olduğunu ifade etti. Her davacı taraf için 3 kişiye söz verildi. Biz de Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi adına duruşmada söz aldık. Söz alan her kadın sözleşmenin neden korunması gerektiğini anlattı, sözleşmeyi ve kadınların haklarını müthiş bir şekilde savundu. Duruşmadaki herkesin aynı duygu ve düşünce birlikteliğiyle hareket etmesi, birbirinin sözünü kaldığı yerden devam ettirmesi davanın neden politik bir dava olduğunu da gösteriyordu.”
‘SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMEK ANAYASAYA AYKIRIDIR’
Davaya Cumhurbaşkanı'nı temsilen avukatlarının katıldığını belirten Demir, “Cumhurbaşkanı'nın sözleşmeyi fesih kararını temelde iki argümanla savundular. Bunlardan biri Cumhurbaşkanı'nın sözleşmeden tek başına çekilme yetkisinin olduğuna ilişkindi, diğeri ise Türkiye’de mevcut yasal düzenlemelerin kadınları şiddete karşı koruyacak düzeyde olduğunu ve böyle bir sözleşmeye ihtiyacın olmadığına ilişkindi. Bu iddialara karşı davaya katılanlar olarak söz alıp demin de ifade ettiğim hususlarla sözleşmeden çekilme kararının Cumhurbaşkanı'nın anayasal yetkilerinin sınırlarına aykırı olduğunu, sözleşmenin eşitlik temelinde oluşturulduğunu, kadına yönelik şiddetle mücadelede yol haritasını belirleyen en önemli belge olduğunu, Türkiye’de bunu karşılayan bir düzenlemenin bulunmadığını özetle ifade ettik” dedi.
‘DİYARBAKIR BAROSU OLARAK YİNE ORADA OLACAĞIZ’
Demir; 7, 14 ve 23 Haziran da görülecek olan duruşmaya herkesin katılmasının önemli olduğunu ve bununla ilgili kampanyalar düzenlediklerini ifade etti. Bundan sonraki duruşmalara da katılacaklarını belirten Demir, sözlerini şöyle noktaladı: “Dava açan kurumlara 7, 14 ve 23 Haziran için yeni duruşma günü verildi. Bizim açtığımız dava ilk duruşma günü verilen davalardandı ve güçlü bir katılımla 28 Nisan’da görüldü. Şimdi yeni duruşmalara güçlü bir katılımın sağlanması ve Cumhurbaşkanı kararının iptali için kamuoyunda kadın örgütleri, barolar ve aktivistler tarafından yürütülen kampanyalar var. Biz de tüm duruşmalara destek ve dayanışma için Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak katılacağız.”