Avukatlarımızı yaşatalım ki meslek onuru yaşasın
Son dönemde yoksulluk, işsizlik ve çalışma koşullarındaki bozulmaların psiko-sosyal dinamikler üzerindeki etkisiyle artan avukat intiharlarını sadece münferit vakalar olarak görüp sorumluluktan sıyrılmak bir seçenek... Bu tercihin, kişilerin manevi ve maddi varlıklarına, kendilerini gerçekleştirme araç ve amaçlarına zarar veren, yaşamlarını sürdürmelerini anlamsızlaştıran bir düzenin sonucu olabileceğini algılamak ise daha makul olan diğer seçenek...
Onlar, suçluların haklarını savunurlar. Zaman zaman savundukları müvekkilleriyle özdeşleştirilip tutuklandıkları da olur. Haksızlığa uğramışlara yasal hizmetlerin sunulmasını sağlarlar. Yatırımlarımızın korunmasında bize yardımcı oldukları gibi anayasal haklarımızı da savunurlar. Kadın olarak insan haklarımızın bir zerresini bile yitirmememiz için canlarını dişlerine takarlar. Onlara “sorun çözücü” olarak bakılır.
Ama avukatların da kendilerine has sorunları ve buna karşılık yaşam hakları olduğunu çoğu zaman gözden kaçırırız.
Son dönemde yoksulluk, işsizlik ve çalışma koşullarındaki bozulmaların psiko-sosyal dinamikler üzerindeki etkisiyle artan avukat intiharlarını sadece münferit vakalar olarak görüp sorumluluktan sıyrılmak bir seçenek... Bu tercihin, kişilerin manevi ve maddi varlıklarına, kendilerini gerçekleştirme araç ve amaçlarına zarar veren, yaşamlarını sürdürmelerini anlamsızlaştıran bir düzenin sonucu olabileceğini algılamak ise daha makul olan diğer seçenek...
Ölümleri doğru anlamak, çözümlemek ve akılcı ve hızlı bir şekilde temel sebeplerini yok etmek gerekiyor. Avukat adaylarının hukuk fakültesinden mezun oldukları anda, diğer meslek gruplarına oranla yüzde kırk oranında depresyona daha açık olduklarını görmezlikten gelmemek gerekiyor.
Zira, bilimsel olarak bakıldığında, Amerikan Psikoloji Derneği, uzun çalışma saatleri, zorlu müşteriler, yüksek profilli davalar, para kazanma baskısı, mükemmeliyetçilik gibi faktörler karşısında avukatların depresyona en açık ve intihara en meyilli meslek grupları arasında yer aldığını söylüyor. Oysa hukukun üstünlüğünü savunurken avukatların yaşamlarını da yüceltmek olmalı gayemiz.
Üzülmek, yas tutmak, Twitter’da hashtagler açmak ve içlerini türlü mesajlarla doldurmak vicdanları bir anlığına rahatlatsa da, bu konunun ciddi ve etkin bir soruşturma konusu yapılıp önlemler alınmadığı sürece daha da kötüleşeceği belli.
Çünkü çözülmeyen, duyulmayan, anlaşılamayan, doğru okunmayan mesajlar birbirine eklemleniyor. Avukatlar, daha mesleğin en başında, en sert şekilde yaşadıkları sömürü düzeni karşısında çaresizlik ve güvencesizlik hissediyorlar. İnsanca yaşama arzusu ile gerçeklik arasındaki uçurum büyüdükçe ayaklarının altındaki zemin de sürekli kayıyor.
Avukatlık dışarıdan görüldüğü gibi gül gülistanlık bir meslek değil. Genç bir kadın avukatı, arabasına “Yavaş yavaş delirdim, kimse fark etmedi” notunu bırakıp çığlıklarını içine atarak hayatını sonlandırmaya iten sebepler doğru okunmalı. Oysa stajyer avukatların maruz kaldığı ücretsiz emek sömürüsü, sigortasız çalışma gibi kuralsızlıklar, çoğu zaman sümenaltı ediliyor. Bu yıl Ocak ayından beri 5 stajyer avukat intihar etti. Sonuncusu geçtiğimiz günlerde yaşamına son veren 23 yaşındaki genç avukattı.
Son dönemde hukuk devleti ilkelerinde yaşanan erozyonun bir sonucu olarak, yargının kritik bir bileşeni olmasına rağmen avukat mesleğindeki toplumsal itibarsızlaştırma girişimleri ve her köşe başına açılan tabela üniversitelerindeki hukuk fakülteleri sayesinde yaşanan avukat enflasyonuyla mesleğin değersizleşmesi, avukatların tükenmişliğini daha da artırıyor.
Öte yandan, mesleğe yeni katılan avukatların ve stajyer avukatların yaşadığı ekonomik zorluklar, kadın avukatların toplumun diğer kesimlerindeki kadınların da maruz kaldığı saldırı ve taciz eylemlerinden nasibini alması, toplumun genelinde görülen şiddet eylemlerinin bu mesleğe de yansıması intiharların ardındaki sebepler arasında sayılıyor.
Stajyer avukatların staj sürelerinde sigortalanmadan, asgari ücretin altında düşük maaşlara çok yoğun çalışmak zorunda kalmaları da ayrı bir tükenmişlik yaratıyor. Bu kişilerin en azından altı aylık adli staj döneminde Adalet Bakanlığı tarafından sigortalanıp asgari ücret dahi olsa bir maaşa bağlanmaları gibi öneriler getiriliyor. Ayrıca onları çalıştıran hukuk firmaları tarafından da sigortalanıp denetlenmeleri de son derece önemli.
Bir avukat görevi gereği haciz işlemi gerçekleştireceği mekânda vurulabiliyor, faili meçhul bir cinayeti araştırırken veya şiddet gören müvekkilini korumak üzere uzaklaştırma kararı aldırmasının ardından ölüm tehdidi alabiliyor. Çünkü temel hak ve özgürlüklerin Batılı çağdaş normlarla uyumlu olmadığı sistemlerde, her meslek grubu gibi avukatların da yetkileri ve güvenceleri yok oluyor, varlıkları anlamsızlaşıyor. Ancak tüm bu yaşananlar üçüncü sayfa gazete haberi veya son dakika haberleri kapsamında görülüp kamusal bir politikaya konu olamıyor, olmuyor.
Bu yıl Türkiye Barolar Birliği (TBB), avukat intiharları, avukatlara yönelik şiddet vakaları ve avukatların sosyo-ekonomik sorunlarının araştırılması konusunda vekillerinin beşte birinin avukat olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde komisyon kurulmasını talep etmiş, ancak bu talep reddedilmişti. TBB katılımcı bir demokrasi gereği bir baskı grubu olarak konuyu yakından takip ediyor.
Peki meclis bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulamıyorsa, böyle bir girişim bir şekilde reddediliyorsa, toplumun diğer paydaşları insan yaşamını yüceltmek ve genç hukukçuların can ve ruh sağlığını korumak adına neler yapmalı?
Öncelikle, intihar eden avukatların dosyaları titizlikle incelenip bu radikal kararlarının ardında tekrar eden hassasiyetler ve çözümsüzlükler araştırılmalı. Sivil toplum düzeyinde avukatlara psikolojik destek programları hazırlanmalı ve intihara meyilli genç grupların bu programlara katılımını özendirilmeli.
Bu açıdan örneğin Türkiye Psikiyatri Derneği gibi kurumların düzenli olarak avukat gruplarıyla bir araya gelmesi, zaman zaman psikolog ve psikiyatrist ücretini karşılayamadığı için kah özel hayatı kah meslek hayatındaki sorunlar sebebiyle, yaşamı üzerindeki denetim hissini yitiren avukatlara bir can simidi uzatması anlamına gelecek.
Ayrıca hukuk fakültesi müfredatlarında da ruhsal sağlık konusunun eğitimin bir parçası haline getirilmesi de, ileriye dönük olarak mesleki zorluklar karşısında önalıcı bir psikolojik destek olabilir.
Sürecin ekonomik boyutuna bakarsak, uzun yıllardır avukatlar tarafından savunulan “ortak büro” uygulaması yaygınlaştırılabilir. Böylelikle stajyer avukatların ve genç avukatların kullanabileceği, müvekkil ağırlayabileceği, zaman zaman saatli kullanabilecekleri ortak bürolar veya çağın gereklerine uygun sanal ofisler ile kira masrafları azaltılarak avukatların üzerindeki bir başka yük de hafifletilebilir.
Öte yandan, CMK görevlendirme ücretlerinin de yapılan işe, emeğe ve yıllık enflasyon oranına uygun hale getirilmesi, avukatlığın ilk beş yılında ekonomik kaygıların azaltılmasına dönük devlet teşvikleri sunulması isteniyor.
Ortada çok fazla hukuk fakültesi ve çok fazla yeni mezun varken, mevcut iş hacminin buna denk düşmediği ve daraldığı bir ortamda bu ve benzeri kolaylaştırıcı önlemler, birçok canı intihara sürüklenmekten kurtaracaktır.
Avukat intiharları konusu, avukatların meslek sıralamaları arasında intihara en çok meyilli beşinci grupta yer almasından dolayı, ABD’de uzun süredir bir politika konusu haline getirildi. Çünkü avukatlar, anlaşılmak istediklerini karar-alıcılara ve sivil topluma duyurabildiler. Avukatlara yönelik acil intihar hatları kurulması da, son anda birçok ölümü engelleyen bir kurtarıcı oldu.
Nee Foundation’ın bir araştırmasına göre, ABD’de psikolojik destek arayışındaki avukatların dörtte birinin anksiyete ve depresyondan mustarip olduğu ortaya çıkarıldı. Örneğin Teksas’ta avukatlara yönelik hazırlanan bir destek programı kapsamında intiharların önlenmesi için bir online site kuruldu. Connecticut’ta ise Avukatlar için Endişelenen Avukatlar isimli bir topluluk, intihara meyilli avukatlara 7-24 destek sağlamak üzere bir acil durum telefon hattı kurdu. Kentucky’de ise, intihar riskini artıran davranışlar konusunda her yıl eğitim amaçlı konferanslar düzenlendi ve bu konferanslarda binlerce avukata ulaşıldı. Ayrıca ABD’de Güney ve Kuzey Karolina, Florida, Iowa, Kaliforniya gibi birçok eyalet, avukatlık lisansı yenileme sürecinde akıl sağlığı raporu istiyor.
Bu ve benzeri iyi uygulama örneklerinin Türkiye koşullarına uyarlanması da bir çözüm olarak başvurulmalı.
Son olarak da, medyada özünde bir “halk sağlığı sorunu” olan intiharın doğru bir şekilde sunulması, tetikleyici ve özendirici olmayan bir dil kullanılması ve olayı dramatize etmeksizin intiharın ardındaki toplumsal nedenlere odaklanılması, gereksiz ayrıntılara yer verilmemesi gerekiyor. Özellikle intiharların kronik sorunların çözümü gibi gösterilmemeli, kişilerin kendilerini sıkışmış hissettiklerinde intihara başvurulabileceği gibi yanlış bir mesaj verilmemeli.
Hep birlikte hukuku, meslek onurunu ve meslek sahiplerinin insanca yaşama hakkını yüceltmeli.