‘Ax’ filminden ‘Zer’e süregelen sansür
Kazım Öz’ün yönettiği “Zer” filmi hakkında Kültür Bakanlığı tarafından yasaklanan sahneler gösterildiği için örgüt propagandası yapıldığı gerekçesiyle dava açıldı. Öz ile süregelen sansürü konuştuk.
DUVAR - Yıl 1999. Yer, Beşiktaş’ta sonradan kapatılan askeri hakim ve savcıların olduğu kısa adı DGM olan Devlet Güvenlik Mahkemesi. Adliye salonuna kurulan perdede Kazım Öz’ün yönettiği kısa metrajlı “Ax” (Toprak) filmi gösteriliyor. Hikmet Karagöz’ün oynadığı film, boşaltılan bir Kürt köyünde geçiyor. Hakimler, savcılar ve basın mensupları pür dikkat filmi izliyor. Duruşma bitiminde merkeze bağlanan basın mensupları Kürtçe’de gırtlaktan gelen ‘h’ şeklinde okunan “Ax” için ‘Aks diye bir film gösterildi’ diye geçiyorlar haberi. Filmi izleyenler arasında ben de vardım. Bugün ise Öz’ün yönettiği “Zer” filmi hakkında da Kültür Bakanlığı tarafından yasaklanan sahneler gösterildiği için örgüt propagandası yapıldığı gerekçesiyle dava açıldı.
Kitlelere ulaşması amacıyla YouTube’da ücretsiz yayınlanan “Zer” filmi hakkında dava açıldı. Kültür Bakanlığı tarafından daha önce sansürlenen karelerin YouTube’de yayınlandığı filmde örgüt propagandası yapıldığı gerekçesiyle Kazım Öz emniyette ifade verdi. Öz, ifadesinde sanatçı olduğu için elbette çektiği filmi sansürlemesinin söz konusu olmadığını belirterek, “Bu filmdeki şu an yasaklanan sahneler Kültür Bakanlığı tarafından desteklenmişti. Bakanlık önce destekleyip sonra bazı sahnelerini çıkarmamızı istedi. Eğer bir dava açılacaksa dönemin Kültür Bakanına da açılması lazım” dedi.
Kazım Öz’ün senaryosunu kaleme alıp yönetmenliğini yaptığı “Zer” filmi, 2017 yılında gösterime girdi. Film, New York'ta yaşayan Jan'ın bir şarkıyı aramasının hikayesi. Jan şarkıyı aradıkça; görkemli bir coğrafya, özgün bir kültür, renkli karakterler ve bir katliamın izleri içinde buluyor kendini. Film hem Köprüde Buluşmalar hem de Kültür Bakanlığı tarafından yapım desteği aldı. Fakat Kültür Bakanlığı bir süre sonra bazı sahnelerin çıkarılmasını istedi. Bunun üzerine Öz, 36. İstanbul Film Festivali’nde prömiyeri gerçekleşen filmin sansürlenen sahnelerinde perdeyi karartarak bu durumu protesto etti.
‘SİYAH SAHNELERİ DE YASAKLADILAR’
Perde karardığında “Bu sahne T.C. Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Üst Denetim Kurulu tarafından sakıncalı bulunduğu için izleyemiyorsunuz” sözlerine yer verildi. Ardından Bakanlık bu kez karartılan sahnelere de yasak getirdi.
Öz, “Ben sadece ses kuşağını tutup o sahneler yerine siyah koymuştum. O bir protestoya dönüşmüştü, festivalde. Sonra o siyah sahneleri de yasakladılar. Bu aslında başlı başına ilginç bir olaydı. Galiba sinema tarihinde ilk defa bir filmin siyah sahneleri yasaklanıyordu. Türkiye’de kısmen gündem olmuştu ama gittiğim festivallerin çoğunda en çok konuşulan bir şeye dönüştüğünü gördüm. Tek bir sahne siyah olursa filmi komple yasaklayacağız denildi. Öyle bir süreç vardı. O karartılan sahneleri doğal olarak YouTube’da izleyebiliyorsun. Şimdi ona dava açmışlar. Eğer ceza çıkarsa ya da erişim yasağı gelirse büyük ihtimalle ben karartılmış sahnelerle yayınlamak zorunda kalacağım. Bu kez siyaha da dava açarlarsa duruma bakacağız” diye konuştu.
‘ATATÜRK HEYKELİ SAHNESİYLE FİLM HAKKINDA DAVA AÇILDI’
“Ax”, “Fotoğraf”, “Son Mevsim”, “Şavaklar”, “Bahoz”, “Bir Kar Tanesinin Ömrü” ve “Elif Ana” filmleriyle tanınan Kazım Öz, ilk çektiği film olan “Ax”dan itibaren filmlerinin kitlelere ulaşmasında engellerle karşılaşıyor.
Öz, 1999’da çektiği ve Hikmet Karagöz’ün oynadığı “Ax” (Toprak) isimli kısa metrajlı filminin başına gelenlerin de az buz olmadığını belirtti. Yönetmen, bir sabah uyandığında Hürriyet gazetesinde ‘Esrarengiz Film’ başlığıyla verilmiş bir manşetle karşılaştığını söyledi:
“Filmi o dönem yurtdışında bir festivalde gösterilmesi için Sibel isminde çevirmen bir kadın aracılığıyla göndermeye çalışmıştık. Havalimanında gözaltına alınan kadının çantasında film çıkınca iş başka bir boyut kazandı. Kadın DGM’de yargılanırken Atatürk heykeli sahnesi nedeniyle film hakkında da dava açıldı. Film DGM heyeti tarafından da izlendi. Ardından beraat ettik. O dönem dava metnini incelemek lazım aslında. Çünkü AKP öncesiydi. Ne değişti? 1999’du ve şimdi 2024’te sebep neydi?”
‘NETFLİX’İ PROTESTO EDEN BİR KAMPANYA BAŞLATACAĞIZ’
İlk filmden itibaren sansürle boğuştuğunu söyleyen Öz, şu ifadeleri kullandı:
“Elif Ana ile ilgili ‘Bu filmi neden izleyemiyoruz?” diye her gün mesaj alıyoruz. Mesaj kutumda küfredenler bile var. ‘Siz ne biçim insanlarsınız bu filmi biz izlemeyelim diye mi çektiniz? İzleyenler var, biz de izlemek istiyoruz” şeklinde mesajlar alıyorum ve ne diyeceğimi bilemiyorum. Neden hiçbir platformda yok? Hatta bazıları ‘Siz bize bir açıklama yapın, biz Netflix’i protesto eden bir kampanya başlatacağız. Elif Ana neden Netflix’te yok? O yüzden onu da başlatacağım. Elif Ana’nın gösterilmesi için Türkiye’deki tüm dijital platformlara ve TRT dahil tüm televizyonlara satış yapan bir şirkete verdik. Bize dönüp söyledikleri şu: Filmi siyasi buldular. Türkiye’de bir film, Netflix dahil siyasi bulunduğu için gösterilemiyor. Büyük ihtimalle Netflix’i arayıp sorsak ‘Biz Türkiye vizyonuna bakıyoruz. Seyircisine bakıyoruz’ gibi yalanlar söyleyeceklerdir.”
‘KİTLEYE ULAŞMAKTA SORUN YAŞIYORUM’
Öz, sözlerine şöyle devam etti:
“Aynı durum ‘Bir Kar Tanesinin Ömrü’ filmi için de geçerli. Film, festivaller dışında hiçbir platformda yer bulamadı. Dağıtımcılar politik süreci sert buldukları için ‘Şu an böyle bir filmi koymakta biraz endişe ediyoruz’ dediler. Filmin Avrupa dağıtımcıları önce onayladı, sonrasında ‘Avrupa’da dağıtırsak ekonomik çıkarlarımız zarar görebilir, bizi tehdit edebilirler’ diyerek çekindiklerini söylediler. Üstelik bu bir Alman şirketi. Benim filmlerimde yaşadığım en büyük sorun bu. Kitleye ulaşmakta sorun yaşıyorum. Mesela ‘Zer’i ücretsiz bir şekilde YouTube’a koydum bu kez orada yasal engelle karşı karşıyayım. Tabii biz sinemacılar için önemli olan yatırdığın parayı geri alabilmek. Mesela ‘Bir Kar Tanesinin Ömrü’nün yapımcısı da ben olduğum için tüm varımı yoğumu o filme yatırdım. Kendi gücümle çekemediğim için ‘Elif Ana’ ve yeni filmim olan ‘Oyuna Geldik’ filminde yapımcılarla çalışmak durumunda kaldım. Kendi yazdığım çizdiğim filmler için tabi ki kendi bütçeme ihtiyacım var. O yüzden bu vizyon kısmı önemli.”
BİR DERSİM FİLMİ: OYUNA GELDİK
Öz’ün son çektiği, başrolünde İlyas Salman’ın oynadığı ve ekim ayında vizyona girmesi beklenen “Oyuna Geldik” filminin çekimleri Dersim ve Elazığ’da tamamlandı.
Öz filmini, “Baştan sona komedi olan ilk filmim. Bir başkanlık hikayesi. Aslında Türkiye’nin tüm belediyelerini ilgilendiren politik bir taşlama, eleştiri işi. Gerçek bir hikayeden hareketle aynı zamanda oranın yerel dokularıyla hareket eden bir Dersim filmi. Şu anda müzikleri yapılıyor. Bir aksilik olmazsa ekim ayında vizyondayız” diye anlattı.
Gösterim alanı bulmakta karşılaştığı engellerin motivasyonuna nasıl etki ettiğini ise yönetmen şöyle yanıtladı:
“Bu durum beni öfkelendiriyor ve daha çok film çekmem gerektiğini söylüyor. Madem öyle her koşulda film çekeceğim, bir yol bulacağım diye düşünüyorum. E tabii ki büyük bütçe daha büyük filmler çekme olanağı veriyor insana. O konuda zorlanıyorum fakat anlatacağımız hikayeler her zaman vardır. Bazen tek kamerayla da insan film çekebilir. O anlamda boş kalmam. Diyarbakır’da çekmek istediğim büyük prodüksiyonlu komedi filmi vardı. Bu tür projeleri ertelemek zorunda kalıyorum ama diğer türlü bir şekilde yol buluruz. Sinemamı takip eden, destekleyen bir seyirci var, bunlar yeri geldiğinde bir kampanya yaptığında bile bilet parasını erkenden veren insanlar. O yüzden küçük bütçeli de olsa çekeriz.”
‘MUHALEFET GİZLİ POLİTİKA UYGULUYOR’
İlk filmden beri sansürle boğuştuğunu söyleyen Öz, muhalif gözükenlere de sitemi olduğunu belirtti.
Öz, şöyle konuştu:
“Bir taraftan festivaller oluyor bazen Kürt filmlerine ödüller veriliyor. Muhalefet olan belediyelerde bile benim filmlerime karşı çok ciddi bir sansür var. Aynı festivallerde başka filmler gösterilebiliyor. Tabii ki değerli işler de aynı zamanda. Böyle gizli bir politika uygulanıyor. Muhalefetin içinde de bir ikilem yaratılıyor, çelişkili yaklaşımlar var. Biraz da ‘bir araya gelmeyelim’ diye siyasi bir taktik uyguluyorlar. Muhalefetin içinde de cezalandıracakları arasında ayrım yapılıyor.”