Aydın: AYM üyeleri arasında LGBTİQ+ bireyler de mutlaka yer almalı
Avukatlar arasından AYM’ye seçilecek üye için 10’u kadın 31 aday adayı başvurdu. Adaylardan Didem Aydın’a göre liyakat esas alınmalı, kadın ya da LGBTİQ+ bireyler de mutlaka AYM'de yer almalı.
ANKARA- Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) avukat kökenli üyesi Celal Mümtaz Akıncı, 31 Ocak tarihinde yaş haddinden emekliye ayrılacak. Afyonkarahisar Baro Başkanı olarak görev yaparken 2010 yılında AYM üyeliğine seçilen Akıncı’nın yerine kimin geleceğini ise ilk aşamada baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylama ile belirlenecek.
ESKİ BAŞKAN KADIN ADAY DESTEKLEMEK İÇİN ADAY ADAYLIĞINDAN ÇEKİLDİ
Akıncı’dan boşalan AYM üyeliği koltuğuna toplamda 32 serbest avukat aday adaylığı başvurusunda bulundu. Bu 32 aday adayından 10’u ise kadınlardan oluştu. Baro başkanlarının 15 Ocak tarihindeki seçimi öncesinde adaylardan Diyarbakır Barosu’nun eski başkanı Avukat Cihan Aydın kadın örgütlerinden gelen çağrılar üzerine adaylıktan feragat ettiğini ve bir başka aday olan Avukat Zülal Erdoğan Bilal’i destekleyeceğini duyurdu.
83 baro başkanının seçimiyle belirleyeceği üç adaydan 1’i Meclis’teki milletvekilleri tarafından seçilecek. Böylece AYM’nin yeni üyesi belli olacak.
AYM üyeliği için aday adayı olarak yarışan 31 serbest avukattan biri de Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yıllarca Anayasa dersleri veren, hak mücadelelerinde öncülük eden ve aynı zamanda Ankara Barosu LGBTİQ+ Hakları Merkezi kuruculuğunu yapan Avukat Öykü Didem Aydın oldu. Baro başkanlarına çağrıda bulunarak hali hazırda AYM üyeleri arasında kadın üye bulunmadığını hatırlatan Aydın, üyelik için Meclis’e gönderilecek üç adayın da “kadınlardan” oluşması gerektiğini belirtti.
‘ÖZGÜR DÜŞÜNEN BİR İNSANIM, AYM’YE YAKIŞACAĞIMI DÜŞÜNDÜM’
Uzun yıllardır temel hak ve hürriyetler çalışan, hak mücadelelerinde emek vermiş bir avukat olarak AYM üyesi seçilmesi halinde, Türkiye’deki temel hak ve özgürlükler hukukunun gelişmesine katkıda bulunacağını düşünerek aday olduğunu belirten Aydın, böyle bir sorumluluğu alabileceğini ve bu nedenle aday olduğunu söyledi. Anayasa Mahkemesi’nin ihtiyacı olan çeşitliliğe sahip olduğunu, geçmişte Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu üyeliği yaptığı için “AYM’ye karşılaştırmalı hukuk nefesi üfleyebileceğini” ifade eden Avukat Aydın, adaylığına dair, “Yapı itibariyle karakter ve tutum olarak bağımsız, tarafsız ve istisnasız her kesime eşit mesafede durabilen, özgür düşünen bir insanım. Anayasa Mahkemesi’ne yakışacağımı düşündüm” dedi.
Yıllarca akademide anayasa dersleri verdiğini, mesleğinin de buna eşlik ettiğini, bu durumun Anayasa Mahkemesi yargıçlığı için çok önemli olduğunu belirten Öykü Didem Aydın, “Anayasa Mahkemeleri’nin genel karar verme ve yazım süreçleri önemli bir birikimi gerektiriyor. Bu kalemin niteliğine de sahip olduğumu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Yargıçlık ve avukatlık arasında niteliksel bazı farkların olduğunu, avukatken veya demokratik kitle örgütünde mücadele verirken bu birikimi yansıttıklarını, Anayasa yargıcının ise yargıçlık görevini yapacağını belirten Aydın, “Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu eski üyesi olarak, Uluslararası Yargıçlar Birliği ile ilişkilenmiş biri olarak, akademisyen olarak tarafsızlık ve bağımsızlık gerektiren kalıba mutlak suretle oturabileceğimi düşünüyorum” dedi.
‘AYM ÜYELERİ ARASINDA LGBTİQ+ BİREYLER DE YER ALMALI’
AYM’nin yeni üyesini belirleyecek olan 83 baro başkanına çağrıda bulunarak Meclis’e gönderilecek üç adayın da “kadınlardan” ve “kadın atanmışlardan”* oluşmasını talep eden Aydın’a göre ileriki süreçte AYM üyeleri arasında LGBTİQ+ bireylerin de mutlaka yer alması gerekiyor: “Anayasa Mahkemeleri’nin şöyle bir yönü var. Anayasa herkesin temel hak ve hürriyetlerini koruyor. Herkes herkestir ve içerisine çok farklı kesimler girebilir. Bu mahkeme ‘Türk milleti adına’ kararlar veriyor ve milletin çok farklı kesimlerinin özdeşleşebileceği çeşitliliğini yansıtması gerekiyor. Kadın veya kadın atanmış dediğimizde toplumun çok büyük bir kesiminden bahsediliyor. AYM üyeleri arasında bunu eksik bırakmak ciddi bir eksik kompozisyon anlamına geliyor. Anayasa Mahkemesi bu şekliyle tamamen erkeklerden oluşmamalı. İleride AYM üyeleri arasında sadece kadın ve kadın atanmışların yanı sıra, benim de kimliğim ve yönelimim olan LGBTİQ+ bireyler de mutlak suretle yer almalı.”
‘EN BAŞTA LİYAKAT’
Ankara Barosu LGBTİQ+ Hakları Merkezi’nde görev almış biri olarak burada elde ettiği birikimi AYM üyeliğine yansıtabileceğini düşündüğünü ifade eden Avukat Öykü Didem Aydın, kimliklerin yanı sıra en önemli meselenin liyakat olduğu görüşünde. AYM üyeliği için aday olan diğer “kadın veya kadın atanmış” kişilerin de özgeçmişlerini incelediğini, bu isimlerin de AYM üyeliğine layık olduğunu ifade eden Aydın, “En başta liyakat diyorum” ifadelerini kullandı.
Baroların mevzuatında temel hak ve hürriyetleri koruma görevinin olduğunu, baro başkanlarının da TBMM’ye göndereceği AYM üyelerini bu çerçevede belirlemesi gerektiğini, buna inancının olduğunu ifade eden Aydın, baro başkanlarının “liyakati esas alarak” adayları belirleyeceğine “inanmak istediğini” söyledi.
Birçok ülkede hukuk yoluyla siyaset yapıldığını, iktidarların hukuku eskisinden çok daha fazla etkisi altına almaya çabaladığını belirten Avukat Aydın, böyle bir tabloda AYM üyelerinin “beklentisiz” çalışması gerektiğini, bunun için de gerekli olan kriterin “birikim” ve “özgür olma” koşuluyla sağlanacağını, üye adayları belirlenirken buna dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı, şöyle devam etti: “Üç adayın üçü de baroları Meclis’te, donanımıyla liyakatiyle net olarak yansıtmalı. Bir pazarlık adayı gibi olmamalı. Üç adayın üçü de sizi yansıtmalı. Anayasamız bu üç adayı baro başkanlarına seçme imkânı veriyor. Üç adayın üçü de donanımı birikimi ve liyakatiyle AYM’ye faydalı olmalı. Teşkilat hukukunu, temel hak ve hürriyetini geliştirebilecek adaylar olmalı."
‘AYM KARARLARININ UYGULANMAMASI HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN RAFA KALDIRILMASI ANLAMINA GELİR’
AYM üyeliği aday adayı Aydın, “AYM kararlarının yerel mahkemelerce uygulanmadığı bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir tabloda AYM üyesi olmak nasıl bir sorumluluğu beraberinde getiriyor?” sorumuza ise şu ifadelerle yanıt verdi: “Anayasa, yasama, yürütme ve yargıyı bağlıyorsa Anayasa Mahkemesi bunun güvencesidir ve kararlarına uyulması gerekir. Kararları uygulaması gerekenlerin Anayasa’ya ve AYM’ye sadakati ve toplumda hukukun üstünlüğünün yerleşmiş olması da gerekiyor. Kararların uygulanmaması hukukun üstünlüğünün rafa kaldırılması ve keyfilik anlamına gelir. Hiçbir Anayasa yargıcının kararımız, ‘Şu koşullarda uygulanabilir, bu koşullarda uygulanmayabilir’ diyebileceğini düşünmüyorum.”
'SİYASAL KAVGA İÇİN DEĞİL TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ UYGULAMAK İÇİN ORAYA GİDİYORSUNUZ’
Yeni seçilecek AYM üyesinin AYM’nin vereceği kararlar açısından kritik olduğu değerlendirmeleri yapılıyor. “Bu kontenjan bazı kararlar için kritik mi?” sorumuza karşılık Aydın, “Ben yargıçların düşünce özgürlüğü üzerine de çalışmış birisiyim. Kişilerin siyasi düşünceleri olabilir ama yargıçların bir ikbal beklentisi asla olamaz. Olmamalı” dedi.
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının Türkiye’de temel meselelerin başında geldiğini, bu bakımdan üyeliğin kritik olduğunu ifade eden Öykü Didem Aydın, “Anayasa Mahkemesi, demokrasimizin, hukuk devletimizin bundan sonra yaşayabilmesinin, hayatta kalabilmesinin bir güvencesi” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de genel olarak hukuk devleti, demokrasi, temel hak ve hürriyetlere saygı konusunda Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş felsefesi manasında hala yapacağı şeyler var. Anayasa Mahkemesi’nde ideolojik olarak bir çoğunluk olabilir ama ben bu ağırlığı dengelemek için, eleştirdiğim biçimde de davranmak üzere yola çıkmadım. Siyasal kavga için değil, Anayasayı, temel hak ve hürriyetleri uygulamak için oraya gidiyorsunuz. Bir siyasal programı gerçekleştirmek üzere mahkemeler kullanılıyor. Bu sadece Türkiye’de de olmuyor. Kompozisyon manasında biçimlendirilebiliyor, içeriksel yapım süreçlerine müdahale edilebiliyor. Biz bunun tam tersini ortaya koymak, o güveni tekrar tesis edebilmek için bu sorumluluğu almak istedik. “
*Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği'ne göre 'Atanmış cinsiyet': "Dış genital özelliklerden yola çıkılarak gebelik ya da doğum sonrasında bebeğe atanan cinsiyet etiketi. Kimi ülkelerde/kültürlerde genişlemekle birlikte, çoğunlukla ikili cinsiyet, kız ve oğlan / kadın ve erkek ile sınırlıdır. Sıklıkla 'biyolojik cinsiyet' ya da 'bedensel cinsiyet' ifadeleri kullanılsa da, kişinin cinsiyet kimliği beyanı olmaksızın, cinsiyet kimliği ve atanmış cinsiyeti uyumuna bakılmaksızın hem sağlık otoriteleri hem de başkalarınca atandığı için 'atanmış cinsiyet' kavramını kullanmak daha doğrudur."