Aydın Sezer: Türkiye-Rusya ilişkilerinin bam teline dokunuldu

Aydın Sezer, Erdoğan'a Putin'in sözleriyle ilgili sorulan “Putin'in açıklamaları Türk devletlerini mi hedef gösteriyor?” sorusunu “Türk-Rus ilişkilerinin bam teline dokunmuş” diye değerlendirdi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika ziyareti dönüşünde basın mensuplarına yaptığı açıklamada son günlerin sıcak gündemi olarak Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk bölgelerinin bağımsızlığını tanımasının ardından bölgesel dinamiklere ve Türkiye-Rusya-Ukrayna ilişkilerine dair yorumlarda bulundu.

Söz konusu açıklamaları Rusya uzmanı Aydın Sezer, Gazete Duvar için değerlendirdi.

NATO’DAN BEKLENTİLER

Basın soruları arasında yer alan “NATO Zirvesi nedeniyle gezinizin üçüncü ayağını ertelediniz. Bu NATO Zirvesi’nden beklentileriniz nelerdir?” sorusuna Erdoğan’ın yanıtı; Rusya ile liderler çerçevesinde henüz ciddi bir görüşme performansı sergileyen çıkmadığı ve gerek Fransa devlet başkanı Emmanuel Macron, gerekse Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ve ABD Devlet Başkanı Joe Biden’ın girişimlerinin sonuçsuz kaldığı yönünde oldu.

Erdoğan, “Olayı devlet veya kurumsal bazda ele alacak olursak, burada da şu anda ortada sadece NATO kalıyor. NATO bu video konferans zirvesiyle beraber artık tavrını belirlemelidir, ne yapacaksa yapmalıdır,” dedi.

Sezer ise, Macron’un da Scholz’un da zaten arabuluculuk faaliyetinde bulunmadıklarını, sürecin farklı bir formatta ilerlediğini açıklıyor:

“Sanırım Sayın Cumhurbaşkanı’na Scholz ve Macron’un Moskova ziyaretleriyle ve Macron’un aynı gün Putin’le yaptığı iki telefon görüşmesiyle ilgili gerekçeler doğru aktarılmadı. Ne Macron ne de Scholz arabuluculuk faaliyetinde bulundular. Tam tersine Rusya tarafından Normandiya formatı kapsamında Zelenski’nin ve Ukrayna’nın Minsk-2 anlaşmasına uyması yönünde uyarılması amacıyla dikkatleri çektiler. Rusya ve Putin tavrını net ortaya koydu. Zelenski bu anlaşmaya uyacak dedi ve bunun sorumlusu olarak da Normandiya formatının diğer üyeleri olan Almanya ve Fransa’yı AGİT çerçevesinde sorumlu tuttu.”

Sezer’e göre, NATO’nun Ukrayna’daki gelişmelere ve Rusya’nın askeri müdahalesine müdahale etmesi beklenmiyor; zira Ukrayna’nın NATO üyesi olmamasından dolayı NATO anlaşması zaten buna olanak sağlamıyor.

“NATO’nun Ukrayna’yı üyeliğe davet etme süreci veya 'Rus tehdidi' ya da 'Rus tehlikesi' karşısında Ukrayna’yı sözel ve siyasal anlamda savunuyor olması farklı bir şey. Oraya NATO askeri gönderilmesini belirleyen şartlar, NATO Antlaşması’nın 5. maddesinde açık bir şekilde yer alıyor. Biden da ABD olarak olası bir sıcak çatışmaya taraf olmayacaklarını, ama yaptırımlar yoluyla Rusya’yı cezalandıracaklarını net bir şekilde ortaya koydu,” diye ekliyor Sezer.

TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATIYLA BAĞLANTI

Basın mensuplarından gelen ikinci bir soru ise; Putin’in “Ülkelere Sovyetlerden ayrılma hakkını vermek, temeline döşenen bir mayındı” ifadelerine yönelik olarak Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulduğu bir dönemde bu açıklamaların Türk devletlerini hedef gösterip göstermediği şeklindeydi.

Erdoğan ise, Putin’in bu açıklamasıyla Türk devletlerini kast ettiğini düşünmediğini vurguluyor ve Türki cumhuriyetlerin SSCB’yi oluşturan cumhuriyetler arasında olduğunu, SSCB dağıldığında diğer cumhuriyetler gibi onların da bağımsızlıklarını ilan ettiklerini ve bu durumun hukuken de teyit edildiğini belirtiyor.

“Rusya keza bir Sovyet Cumhuriyeti olarak değil, Rusya Federasyonu olarak yoluna devam etti. Dolayısıyla, burada Türk cumhuriyetlerin veya diğer ülkelerin kastedildiğini düşünmek istemiyoruz” diyen Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı’nın Türk Devletleri arasında başta ekonomik, ticari, kültürel ve beşerî konularda iş birliğini ve dayanışmayı artırmayı hedeflediğinin altını çiziyor ve ekliyor:

“Bu hiçbir ülkeye veya teşkilata karşı bir çaba değil. Bunu Sayın Putin de biliyor. Sayın Putin bu ifadeleri Ukrayna’nın doğusunda ayrılıkçıların sözde yönetimlerini tanıyan kararını açıkladığı konuşmasında söylemişti. Tabii bizim Türkiye olarak Kırım’daki tavrımız ne olduysa, buralarda da tavrımız aynı oldu. Nitekim yaptığımız açıklamayla da Ukrayna’nın toprak bütünlüğü noktasında tavrımızı ortaya koyduk ve Rusya’nın bu takındığı tavrı reddettiğimizi bildirdik.”

Rusya uzmanı Sezer ise, “Putin’in ya da Rusya’nın başından beri Sovyet ardılı cumhuriyetlerde yapmaya çalıştığı tam olarak da bu,” diyor ve açıklıyor:

“Bu ülkeleri Kremlin ve Rusya’ya entegre bir şekilde ya askeri işbirliği örgütü ya da serbest ticaret bölgesi veya siyasi anlamda bağımsız devletler topluluğu şemsiyesi altında bir araya tutmaya çalışıyor ve NATO’ya ve Batı’ya karşı bunun mücadelesini veriyor. Ermenistan, Gürcistan, Beyaz Rusya, Ukrayna’da bunun mücadelesi daha önce verildi. Türk Devletleri Teşkilatı birkaç ay önce kuruldu, ama otuz yıllık bir inisiyatifin sonucu. Ancak siyasi, kültürel, iktisadi anlamda kurulan bu yapılanmada bir arpa boyu yol alınmasa da, özünde askeri yapılanması olan bir teşkilat da değildi.”

Sezer’e göre, Türki cumhuriyetlere ilişkin olarak Erdoğan’ın verdiği cevap “Rusya’nın yirmi yıldır özenle yerleştirmeye çalıştığı Sovyet ardılı devletlerle ilgili perspektifini, kırmızı çizgisini provoke etmeye yönelik bir cevaptı”.

“Putin bu metni gördüğü anda da tepki göstermiş olmalı. Bu iki husus, kıyaslanabilecek konular değil. Bu soruyu soran kişi, farkında olmadan Türk-Rus ilişkilerinin bam teline dokunmuş,” diyor Sezer.

TÜRKİYE ZARARA UĞRAR MI?

Basın mensuplarının Erdoğan’a ilettiği bir diğer soru ise; “Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile bir görüşmeniz olmuştu zaten Ukrayna’da. Zelenski de Türkiye’nin arabuluculuğuna hevesliydi, açıkça söylemişti “Türkiye’yi arabulucu olarak istiyoruz” diye. Sizin bunun yanında Putin ile de güçlü bir temasınız var, ikili ilişkiniz çok güçlü. Bu süreçte Putin ile ilişkilerde bir aksama olur mu? Bir de kamuoyunun merak ettiği bir durum var, o da Rusya ve Ukrayna arasındaki olayda kısa ve orta vadede Türkiye herhangi bir zarara uğrar mı?” şeklinde oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin çok hassas davranması gerektiğini, adımların da bu hassasiyet içerisinde atılması, zamanlamanın da iyi planlanması gerektiğini, Putin ile telefon diplomasisinin de bu süreçte devam ettirileceğini belirtiyor.

Sezer’e göre ise, “Rusya, geçtiğimiz Mart ayından beri Donbas krizi veya Ukrayna iç savaşının arabuluculuğa kapalı olduğunu Türkiye’ye defalarca ifade etti ve Minsk Anlaşması çerçevesinde Normandiya formatında görüşülmekte olan bir konunun söz konusu olduğunu, Türkiye’nin şayet istiyorsa Zelenski ile Donbas’taki cumhuriyetlerin liderleri arasında arabuluculuk yapmasının daha doğru olabileceği iletti.”

Sezer’e göre, Donbas meselesinin Rusya ile Ukrayna arasında ikili bir kriz olduğuna dair Türkiye’nin tavrı hatalı; zira Rusya’nın bu yönde resmi bir pozisyonu yok.

“Eğer Rusya ile Batı arasında bir arabuluculuk ihtiyacından söz ediyorsak zaten Putin ile Biden sözlü ve yazılı olarak da görüşüyorlar. Biz zaten bu krizde bir tarafız. Yaklaşık 10 gün önce Sayın Cumhurbaşkanı, NTV’de yaptığı bir açıklamada, 'Savaş çıkarsa NATO üyeliğinin gereklerini yerine getiririz' dedi. Ancak burada NATO’nun müdahil olacağı bir savaş olasılığı yok. Dolayısıyla Rusya da taraflardan biri olarak bu arabuluculuk teklifimizi ciddiye almadı. Çok taraflı bir sorunu Rusya-Ukrayna sorununa, hem de masada Fransa ve Almanya varken indirgemeyi yanlış buluyorum,” diyor Sezer.

NET TAVRIMIZ NE OLACAK?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a basın mensuplarının ilettiği bir diğer soru ise, “Türkiye’nin Rusya’ya yönelik askeri, ekonomik veya siyasi bir yaptırımı olabilir mi? Hem Ukrayna ile iyi ilişkilerimiz var hem de Rusya ile birçok alanda birlikte hareket ettiğimiz noktalar var, ayrıştığımız noktalar da var. Bu iki ülke arasındaki net tavrımız kimden yana olacak veya nasıl bir süreç düşünüyorsunuz?” idi.

Ancak Erdoğan, “İkisinden de vazgeçmemiz mümkün değil” diyerek, “Rusya ile gerek siyasi gerek askeri gerek ekonomik ilişkilerimiz var. Ukrayna ile de aynı şekilde siyasi, askeri, ekonomik ilişkilerimiz var” cümlesiyle iki ülkeye yönelik eşit mesafede durulacağının sinyalini verdi.

“Bizim derdimiz öyle bir adım atalım ki hiçbirinden vazgeçmeden bu işi inşallah çözelim. Bunun için de ekibimizle, heyetimizle görüşmelerimizi yapacağız. Onun için NATO Liderler Zirvesi’ni çok önemsiyorum. Burada bütün liderlerin ne düşündüklerini göreceğiz,” diyor Erdoğan.

Ancak Sezer’e göre bu noktadan sonra Türkiye’nin Batı’nın ambargo kararlarını uygulayıp uygulamayacağı konusunda net bir tavır ortaya koyması gerekiyor.

Sezer, “Biz Kırım’ın ilhakından sonra Batı’nın ambargolarına paralel hareket etmedik. Ben Türkiye’nin önünde böyle bir seçenek olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu, Rusya’yı kışkırtmaktan, Türkiye’ye yönelik tavırlarını sertleştirmekten başka bir anlam taşımayacaktır,” diye belirtiyor.

Öte yandan, Sezer, Türkiye’nin 2021 yılı Mart ayından beri Ukrayna’dan taraf olduğunu, onu destekler mahiyette açıklamalar ve eylemlerde bulunduğunu kaydediyor.

“İHA/SİHA satışlarından tutun da, Kırım Platformu’na katılmaya, Zelenski’yle yaptığımız görüşmelere dek böyle bir yaklaşım benimsedik. Bizim 2021 yılı Mart başında sergilememiz gereken tavır, iki tarafa da eşit durmaktı. Öyle yapsaydık turizm boykotu olmayacak, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova’nın Türkiye’ye yönelik açık tehditlerine maruz kalmayacaktık. Sizin etnik problemlerinizle ilgilenmek zorunda kalabiliriz demeyeceklerdi,” diye yorumluyor Sezer.

Geçtiğimiz Mayıs ayında Türkiye’nin Kırım Tatarlarının haklarıyla ilgili endişelerini dile getirmesi üzerine Zaharova, “Türk devletinin etnik azınlıkların savunucu rolünü oynamasının 'çok şüpheli' olduğunu” kaydetmiş ve daha sonra hayli tartışma yaratan sert ve tehditvari bir uyarıda bulunmuştu:

“Türkiye'de etnik, dilsel ve dini nitelikli çözülmemiş sorunlar var. Ankara'yla etkileşim kurabileceğimiz ve ortak çabalar sergileyebileceğimiz çok sayıda konu, sorun ve alan mevcut. Bu tür etkileşimde deneyim sahibiyiz, gelin bunu kullanalım ve bu tür şeylerle uğraşmayalım.”

Bu açıklamadan sadece birkaç gün sonra ise Lavrov, Kırım konusunda Türkiye’nin Ukrayna’yı destekleyen açıklamalarını eleştirerek, "Ankara'nın çizgisini Rusya’nın meşru endişelerine göre düzenleyeceği yönündeki beklentisini şu ifadelerle dile getirmişti:

"Türk meslektaşlarımızın durumu dikkatlice analiz etmesini ve Kiev’in askeri düşüncesini körükleyecek adımlar atmayı bırakmasını kuvvetle tavsiye ediyoruz."

TELEFON GÖRÜŞMESİNİN ZAMANLAMASI MANİDAR

Basın mensuplarıyla görüşmesi sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile beklenen görüşmesi konusunda, Erdoğan “Görüşmeyi NATO Liderler Zirvesi’nden sonra yapmak çok daha hayırlı olur,” demişti.

Ancak, Erdoğan-Putin görüşmesi, bu açıklamadan birkaç saat sonra Rusya-Ukrayna meselesi gündemiyle gerçekleşti.

Sezer, “Basına yapılmış olan açıklamaları Kremlin okuduğu anda ilk tepki Erdoğan’la telefonla görüşmek şeklinde oldu. Bu görüşme, Putin ve Rusya’nın talebiyle bu açıklamadan hemen sonra geldi. Telefon görüşmesinin bizatihi kendisi bu açıklamalara açık bir tepki gösterme anlamına geliyor” diye yorumluyor.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede, “bölgesel meselelerde Rusya Devlet Başkanı Putin’le kurdukları yakın diyaloğa her zaman büyük önem verdiğini, bunun olumlu sonuçlarını gördüklerini ve bu anlayışı sürdürme kararlılığında olduğunu” belirtti.

Erdoğan, ayrıca, “Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne aykırı adımları tanımadıklarını, bunun ilkesel bir tutum olduğunu” kaydederken, “Minsk Anlaşmaları zemininde bir sonuca ulaşılmasının önemini” vurguladı.

Erdoğan ayrıca askeri çatışmaya karşı bir tutum takındıklarını, diplomatik temasları ve görüşmeleri önemsediğini ve barışın korunması için üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu da kaydetti ve NATO içinde de yapıcı tutumu sürdürdüklerini vurguladı.

Görüşmede ayrıca bir süredir gerçekleşmesi beklenen Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi Toplantısı’nın da (ÜDİK) kısa süre içerisinde Türkiye’de gerçekleşmesi yönünde Ankara’nın beklentisi Rusya’ya iletildi. Toplantının 2022 yılı başlarında gerçekleşmesi yönünde Aralık ayı başında iki lider mutabık kalmış, ancak o tarihten beri bu konuda somut bir adım atılmamıştı.

Erdoğan, 22 Şubat günü Senegal'e gidişinde yaptığı açıklamalarda ise, Rusya'nın Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçı yönetimleri tanıma kararını “Biz Rusya’nın bu kararını kabul edilmez olarak değerlendiriyoruz. Taraflara sağduyu ve uluslararası hukuka riayet çağrımızı yineliyoruz” sözleriyle yorumlamıştı.

KREMLİN’İN AÇIKLAMASI NASIL OKUNMALI?

Ancak Kremlin’in yaptığı ve Türkiye’nin resmi açıklamasından bir süre sonra gelen açıklama çok daha kısa olup ayrıntıya girmiyor, Rusya’nın tavrını bir kez daha diplomatik açıdan sert bir dille ortaya koyuyor ve “Erdoğan, bu konu hakkında bilinen görüşlerini ifade etti” deniyor.

Peki iki basın açıklaması arasındaki farklılık, Türkiye-Rusya ilişkilerinde yeni bir gerilimin habercisi olabilir mi?

Sezer, tabloyu şu şekilde açıklıyor:

“Bizim resmi açıklamamızda Sayın Cumhurbaşkanı’nın bilinen görüşlerini tekrar ettiğini anlıyoruz. Muhtemelen Zelenski ile Putin’i bir araya getirmek istediğini de belirtmiş olabilir. Kremlin açıklaması çok net: Pozisyonumuzu anlattık, Erdoğan da bilinen görüşlerini ifade etti, diyor. Üst düzey, diplomatik bir açıklamada böyle bir ifade kullanılması ve tek cümlede geçiştirmesi, görüşmenin hangi tonda ve hangi merkezde gerçekleştiğinin başlı başına kanıtı. Bu diplomatik ifade, bir nezaket ifadesi de değil.”

Öte yandan, 2019 yılından beri yapılamayan ve iki ülke arasındaki ilişkilerin güncel konumunu belirleyip sonraki yıla yön vermesi beklenen konuların belirlendiği ÜDİK konusunda Kremlin’in açıklamasında herhangi bir atıf bulunmuyor. Sadece Rusya-Türkiye arasındaki temasların çeşitli formatlarda devam edeceğinde anlaşıldığı belirtiliyor.

“Zaten ikili temaslar devam ediyor. Bu telefon görüşmesi, Sayın Cumhurbaşkanı’nın uçakta yaptığı açıklamalara net bir tepkiydi. Sanırım bugün Türk-Rus ilişkilerinde geçtiğimiz bir yıldan beri o kritik sürece yeni bir tuğla daha kondu. Bence üzerinde çok düşünülmesi gereken bir noktadayız; hem bu krizle ilgili hem de Rusya ile ilişkilerimiz konusunda. Biz bu krize dair tarafsız kalmayı başaramadık,” diyor Sezer.