YAZARLAR

Aynı nakarat, hep aynı, aynı: Katar-Suriye-Türkiye Doğal Gaz Hattı

Henüz Suriye’de taşlar yerine oturmamışken, değişen küresel gaz piyasa dinamikleri ortadayken, net sıfır hedefleri uyarınca gaza olan talepte gerileme projeksiyonu ve ihtimali yabana atılmayacak noktadayken ve Katar’ın içinde bulunduğu koşullar dikkate alındığında hattın gündeme gelmesi gerçekten spekülasyon izlenimi veriyor.

Suriye’de iktidar değişimi sonrasında yakın gelecek senaryoları gündeme gelmeye başladı. Bunlardan biri de Katar-Suriye-Türkiye Doğal Gaz Hattı Projesi. 2009’da gündeme gelen; ancak teknik ve ekonomik, ardından Suriye savaşı uyarınca gündemden düşen proje medyanın yeniden ilgisini çekiyor. Konu öyle büyüdü ki Katar 'bu bir spekülasyon' demek durumunda kaldı. Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Majed bin Mohammed al-Ansari "Medyada bu doğalgaz boru hattıyla ilgili spekülasyonları hepimiz gördük. Bunlar medya spekülasyonundan başka bir şey değil" dedi. Peki bu proje iddiası neden gündeme geliyor? Önündeki engeller neler? Türkiye bu projenin hayata geçmesine neden sıcak bakıyor? Bu hafta bu sorulara genel küresel gaz piyasası, Avrupa piyasası ve aktörlerin tutumunu dikkate alarak yanıt vermeye çalışacağız.

BORU HATLARINDAN LNG’YE: KÜRESEL GAZ PİYASASININ DEĞİŞİMİ

Doğal gazın ticari kullanımına 20. yüzyılın ortalarında başlandı. Gözde enerji türü söz konusu dönemde petrol olduğu için doğal gaz, boru hatlarına emanet edilmişti. 1990’larda LNG’ye dönük atılım belirginleşti. Ancak bu dönemdeki LNG ithalat terminali sayısındaki mütevazı rakamlar, yeterli geminin olmayışı, olanların pahalı oluşu boru hatlarının cazibesini korumasına neden oluyordu. Artık gaz da petrol gibi taşınabiliyordu, ancak ekonomik olarak bugünkü kadar cazip değildi denebilir. 2009’da Katar-Suriye-Türkiye gaz projesinin gündeme geldiği atmosferde Rusya, Avrupa’ya Kuzey Akım Hattı’yla gaz taşıma hazırlığı yapıyordu. Artan Rusya payı, ABD’nin desteklediği Nabucco projesiyle dengelenmek isteniyordu. Yani hattın gündeme geldiği dönemde boru hatları, hâlâ cazipti ve tedarikçi çeşitlendirmesinde önemli görülüyordu.

LNG bugün doğal gazda daha baskın bir statüye sahip. Nakliye ve gazın işlenmesinin maliyeti düştü ve alternatiflerle kolaylaştı. Dünyadaki LNG ithalat terminali sayısında ciddi bir artış yaşandı. Yani LNG piyasası 2000’lerin başından farklı bir seviyede. Dahası gazın sıvı hali, nakliye kolaylığı hem üreticiler hem de tüketiciler açısından cazip fiyatlarla gaz alma ve satma imkanı yarattı, yani boru hatlarında bulunmayan esneklik LNG ile geldi.

AB PİYASASININ DEĞİŞEN DİNAMİĞİ VE NET SIFIR HEDEFİ

2000’lerin başıyla bugünkü AB Piyasası karşılaştırıldığında iki ana dinamikteki değişimin üzerinde durmak gerekiyor. İlk olarak sık sık gündeme gelen Rusya’ya olan bağımlılık, ikincisi iklim hedefleri ve gaz tüketiminde azalış.

Rusya’nın Ukrayna işgali ve Rusya-Ukrayna Savaşı’yla beraber Rusya’nın AB piyasasından çıkarılması öncelikli gündem oldu. Her ne kadar Rusya, AB’ye hâlâ 30 bcm civarında gaz tedarik etse de ortada bir açık var. İşte bu açık boru hatları (Norveç, Azerbaycan) ve LNG üzerinden gideriliyor. Burada dikkat çekici olan boru hatları yerine LNG’ye öncelik verilmesi. Güncel AB raporlarına göre 2024-2030 arasında AB’nin LNG kapasitesi yüzde 15 artarak 300 bcm’e çıkacak. Yani Rusya’ya olan bağımlılık, boru hatlarına bağımlılığın da sorgulanmasına neden oldu ve yukarıda özetlendiği üzere LNG terminalleri daha güvenli bulundu.

İkincisi, AB Komisyonu geçtiğimiz yıl 2040’a dönük emisyon projeksiyonunu ve hedeflerini açıkladı. İlan edilen 2040 hedefine göre emisyon oranlarının 1990’lara göre yüzde 90 düşmesi gerekiyor. Buysa doğal gaz talebinin 2023’e göre yüzde 66’lık bir gerilemesi demek. Komisyonun projeksiyonuna göre AB’nin gaz talebi 2040’ta 117 bcm olacak. AB, var olan kontratlar ve ek kapasiteyle zaten 118 bcm’lik arzı yakalayabiliyor. Brüksel, bu projeksiyon uyarınca yeni hat inşasına sıcak bakmıyor, açık çıkarsa bunu LNG ile gidermeyi önceliyor.

KATAR: ÖNCELİĞİM LNG VE ASYA PAZARI

Katar dünyadaki en büyük üçüncü LNG ihracatçısı. Kapasitesi sınırlı olan Dolphing Gaz Hattı (BAE ve Umman) dışında da boru hattı projesine bugüne kadar girmedi. Peki Katar bu projeye neden sıcak bakmıyor? Buna üç açıdan yanıt verilebilir.

İlk olarak Katar, dünyanın en büyük üçüncü gaz rezervine (25tcm) sahip olmakla beraber üretimi belirli bir seviyenin üzerine çıkmıyor. 2030’da gaz çıktısını yüzde 85 oranında artırmayı planlıyor ve bu koşullarda gazı LNG formunda satmayı daha avantajlı buluyor. Doha, boru hatları konusundaki isteksizliğini Pan-Arap Hattı gündeme geldiğinde göstermişti zaten.

İkincisi, Katar zaten AB’ye gaz satıyor, payı geçtiğimiz yıl yüzde 5 civarındaydı. Elbette payını artırmak ister, ancak Doğu Asya fiyat, performans açısından Katar için daha cazip bir seçenek. LNG rekabetinin kızıştığı bir zeminde Katar, Güney Kore, Japonya ve Çin’deki piyasa gücünü artırmayı tercih ediyor.

Üçüncüsü, projenin kendisinden kaynaklanıyor. İlk olarak böylesine binlerce kilometreyi temel alan bu projeyi kim finanse edecek? İkincisi, Suriye 14 yıldan bu yana istikrar sorunu yaşayan bir çatışma bölgesi. Bugün iktidarda olanın yarın daha güçlü bir grup tarafından yerinden edilmeyeceğinin garantisi yok. Kaldı ki hatta dönük olası saldırı riski, buna bağlı sigorta maliyeti ve güvenlik ihtiyacı hayli yüksek, hele ki Rusya ve İran’ın bu projeye kolaylıkla evet demeyeceği dikkate alınırsa. Doha, “Bu koşullarda neden milyarlarca doları riske atalım?” sorusuna yanıt bulamıyor şimdilik. Son olarak, projenin nihai bir adres sorunu var. Bu hattan gelen gaz buradan AB’ye gidecekse AB pazarında gaza dönük eski iştahın olmadığı ve olamayacağı ortada. Kaldı ki Katar AB’ye gaz satmak istese ve alıcı varsa neden LNG yerine boru hattıyla böylesine uzun ve zahmetli bir yol denesin? AB’ye gitmeyecekse LNG arz fazlasının beklendiği bir gelecek ikliminde kim bu gazı alacak? Yani gazın gideceği nihai adresin belirsizliği de Doha açısından bu projeye atılmayı cazip kılmıyor. Peki Türkiye neden bu projeyi istiyor?

TÜRKİYE’NİN ENERJİ MERKEZİ OLMA HEDEFİ VE SURİYE DENKLEMİ

Türkiye 2022’den bu yana enerji merkezi olma hedefi uyarınca çeşitli atılımlarda bulunuyor. Hali hazırda enerji hubı olmak için boru hatlarının bir ülkeden geçmesi yeterli değil. Bir ülkeden fazla boru hattı geçmesi, elbette onun jeopolitik önemini attırır, ancak transit ülke olma statüsünü değiştirmez. Hattın ilk gündeme geldiği dönemden farklı olarak Türkiye, Sakarya sahasında kendi doğal gaz çıkarma işlemlerini yapıyor, günlük 10 milyon metreküp hedefi de var. Bunun yanında Shell ve Exxon Mobil ile 2024’te iki önemli LNG anlaşması imzaladı. Özellikle Shell ile olan anlaşma gazın yeniden satışı açısından önemli, ama hub olmaya yeterli değil. Rusya’dan gelen gazla bunu tek başına yapmak da zor. Peki bu proje hub olmaya katkı sunar mı? Aslında buna evet demek kolay değil.

İlk olarak bu gaz Türkiye’ye geldiğinde buradan nereye gidecek? Sıvılaştırılıp satılacaksa Katar neden kendi satmasın? İkincisi, Türkiye’nin bu ekonomik koşullarda hattı finanse etmesi çok zor. Ankara bu finansmanı bulmaya istekli mi, yoksa kendine yeter olmaya mı çalışacak? Son olarak Suriye’den bu hattın geçişi nasıl sağlanacak? Bugün Türkiye’nin lehine görünen iklimin, Ortadoğu’da dengelerin değişme hızı dikkate alındığında, yarın değişmeyeceğinin garantisi yok. 

Özetlemek gerekirse, henüz Suriye’de taşlar yerine oturmamışken, değişen küresel gaz piyasa dinamikleri ortadayken, net sıfır hedefleri uyarınca gaza olan talepte gerileme projeksiyonu ve ihtimali yabana atılmayacak noktadayken ve Katar’ın içinde bulunduğu koşullar dikkate alındığında hattın gündeme gelmesi gerçekten spekülasyon izlenimi veriyor. Şayet konu medya eliyle gündeme gelsin sonrasında adımlar atılır stratejisi uygulanıyorsa da burada Türkiye’nin hub hedefiyle kendi ulusal ve içinde bulunduğu küresel gerçeklerle uyumlu hareket etmesi, heyecanını dizginlemesi gerektiriyor. Yoksa ön alalım derken bilindik şarkının nakaratının tekrarından öteye geçilemeyebilir.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. Aralarında AA Energy Terminal, Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.