Babam Zaven Biberyan ile anılarım
Babam benim gözümde çok değerli bir yazar ve iyi bir çevirmendi ama hayattayken değeri bilinmedi. Hayattayken yapmak isteyip de yapamadığı ne varsa kızı olarak elimden geldiğince yapmaya çalışacağım.
Tilda Biberyan Mangasar
Zaven Biberyan’ın kızı olarak benim anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki nereden başlayacağımı bilemiyorum.
O benim için zor anlaşılır bir baba oldu. Onu kendi dünyasında, kendi düşünceleriyle iç içe yaşayan bir insan olarak görüyordum. Az konuşan, pipo ağzında, sürekli düşüncelere dalan, kâh yazan, kâh çizen bir baba…
Tabii ki o zamanlar küçüktüm ve onun iç dünyasını anlamakta zorlanıyordum. 20’li yaşlarda onunla diyalog kurup konuşmak, paylaşmak ve onu anlamaya çalışmak istesem de şartlar öyle getirdi ki hastalığı nedeniyle bunları başaramadık.
Babamın geçmişiyle ilgili çok az şey biliyordum. Sadece annemden duyduğum anılar ve hikâyeler vardı. Eminim ki annem, babamın 25 yıllık hayatını, mücadelelerini bu kadar bilmiyordu. Belki de yanılıyorum. Annem biliyordu ve bana anlatmadı, kim bilir…
23 sene birlikte yaşadık. Babamın bana karşı olan davranışları, aileyi koruma içgüdüsü ve baskısı, öğrencilik yıllarımda beni zaman zaman rahatsız etmişti. Fakat yeni çıkan 'Mahkûmların Şafağı' adlı kitabındaki 25 senelik hatıralarını okuyunca onu daha iyi anladım ve tanıdım.
Son senelerde kendi kabuğuna çekilip hayatını resim çizerek, bazen yazarak, ailesiyle sosyalleşerek geçirdi. Moda ve Büyükada’ya âşıktı. Çocukluğumda Moda parkında babamla geçirdiğimiz günleri, her pazar Büyükada’da bisikletle gezdiğimiz saatleri, Moda plajında ve adalarda saatlerce yüzdüğümüz o günleri dün gibi hatırlıyorum. Tavla oynamayı bile ondan öğrendim. Bunları unutmak mümkün değil.
Her şeyi o öğretti bana. Çok iyi bir aile babası ve iyi bir eş olmuştu. Zor bir kişilik olmasına rağmen annemle ilişkileri her zaman mükemmeldi. Annem iyi bir idareci, akıllı bir kadın olduğundan her zaman aile yaşamımız iyi olmuştur. Dolayısıyla çocukluk ve gençliğim iyi geçti diyebilirim. Gençlik yıllarımda yaşamak istediğim ancak çoğunu gerçekleştiremediğim o kadar çok şey var ki. Şimdi onu çok iyi anlayabiliyorum ve takdir ediyorum. Her zaman sıkıntılı, stresli bir hayatı olmuş. Evlendikten sonra ve benim doğumumla hayatını değiştirdiğini, bizi daima korumak için elinden geleni yaptığını görüyorum. Eğitim dönemimde benimle sürekli ilgilenen bir baba olmuştur. Onun sayesinde her zaman başarılı bir öğrenci oldum. Yüksek öğrenim şansımın olamaması da 1980’lerin kötü dönemlerine denk gelmesiydi. Bu olaylar yüzünden eğitimime devam edemedim.
Seneler sonra elime geçen bir defterden bana karşı ne kadar ilgili bir baba olduğunu anladım. Doğumumdan itibaren 8 sene boyunca her aşamayı günlük yemek listeme kadar yazıya döküp bir defter haline getirmesi beni çok etkilemiştir. İlk adımım, ilk konuşmam, sokaktaki davranışlarım, okul dönemindeki çalışma şeklim, her şeyi tarihi ve saatine kadar en ince ayrıntısıyla yazmıştır.
Yazılarından birinde, üç yaşındayken davranışımı değerlendirmiş ve yazıya almış:
“Müthiş bir gururu var. Eğer yemek yerken dilini ısırsa veya bir yeri ağrırsa geçene kadar başını çevirir, yüzünü kapatır, sesini çıkarmaz ve hareketsiz kalır. Hiçbir zaman başına ne geldiğini söylemez.”
Dört yaşındayken;
“Hasta olduğunda, ağlarken kimsenin onu görmesini istemez. Ağlar ve bağırır.”
“ ‘Kimse gelmesin , beni görmesin.’
‘Babam da gelmesin.’
‘Gözyaşlarını silmiş, giyinmiş, güler yüzlü , düzgün görmeliler onu.’”
Bunlar gibi niceleri…
Çocukluğumda hiç hatırlamadığım bu davranışlarımı defalarca okudum. Çok az baba vardır ki evladıyla bu kadar yakından ilgilensin ve her davranışını not etsin. Bu da Zaven Biberyan’nın özel ve mükemmel bir insan, bir baba olduğunun göstergesi.
Onun daha çok yaşamasını, yaratıcılığını görmeyi ve onunla yazdığı hatıralarını kendi ağzından duymayı çok isterdim. Hatıralarını okurken bazen kitabı kapatıp, derin bir nefes alıp tekrar okumaya devam ettim. Çok etkileyiciydi…
Öldüğünde 63 yaşındaydı. Yaşasaydı zamanla belki de birçok şeyi kaleme alacaktı. Bilemiyoruz. Yaşadıkları maalesef onu çok erken yıpratmış. Hayattayken çevresindeki insanların yavaş yavaş uzaklaşması onu anlayamaması ve yalnız bırakması çok acı… Ama ben onu yalnız bırakmayı düşünmüyorum. Elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorum. Biberyan’ı seven ve ona değer veren dostlarla çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz. O artık yalnız değil. Onu takdir eden ve değer veren insanlar var. Eserleriyle her zaman yaşayacak. Babam benim gözümde çok değerli bir yazar ve iyi bir çevirmendi ama maalesef hayattayken değeri bilinmedi. Şimdi eminim ki o bizi görüyor ve mutlu oluyor. Hayattayken yapmak isteyip de yapamadığı her ne varsa ben kızı olarak elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum ve çalışacağım.
Bana bu yolda yardımcı olan ve desteklerini esirgemeyen herkese teşekkür ederim. Hep birlikte onu yaşatacağımıza inanıyorum.