Bakan Nebati: Yeni ekonomik model, 'faiz artırılmalı' diyenlere tokat gibi bir cevap oldu
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, katıldığı canlı yayında hükümetin 'yeni ekonomi modeline' ilişkin açıklamalarda bulundu.
DUVAR - Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, "Biz, bize öğretilmiş şeyleri yapmaktan vazgeçmenin zamanı geldiğine inanıyoruz" dedi. Nebati, "Yeni ekonomik model, 'faiz artırılmalı' diyenlere tokat gibi bir cevap oldu" ifadelerini kullandı.
Bakan Nebati, NTV'de katıldığı programda soruları yanıtlıyor.
Nureddin Nebati, "Ekonomik çıkmazlardan kurtulmanın bir yolu olması lazım. Herkes kendi ekolü içerisinde ilerliyor. O ekollerde bazen değişmeler oluyor. Egemen güçler var, bu güçler zenginleşirken öbür tarafta gelişmemiş ülkeler var. Gelişmiş ülkelerde zenginlik, israf, birçok sorunun çözülemediği yapı; gelişmekte olan ülkelerde de egemen güçlerin kendilerine öğrettikleri yolun denenmesi noktasında ortaya koyulan bir kavramlar seti. Biz, bize öğretilmiş şeyleri yapmaktan vazgeçmenin zamanı geldiğine inanıyoruz" dedi.
Yüksek cari açığın temel nedeninin yurtdışından gelen sıcak para ya da açık borçlanma olduğunu söyleyen Nebati, "8 yıldır borçluluk oranıyla ilgili mücadele sürülüyor, mihenk taşları yavaş yavaş döşeniyor. Ancak öğretilmiş şeyler içinde maalesef geri adımlar atılmak zorunda kalındı" dedi. Nebati sözlerini şöyle sürdürdü:
'BİZ ÇİN, GÜNEY KORE DEĞİLİZ'
"Şimdi biz diyoruz ki yeni bir ekonomik model öğrenelim. Öyle bir model olsun ki Türkiye'yi kapsasın, iç dinamikleriyle bütünlük arz etsin, herkesin anlayabildiği ve toplumun, tüm kuruluşların temelinde bir şey söyleyelim dedik. Bu söylenenin altyapısının doldurulduğu, isminin de Türk Ekonomi Modeli olarak nitelendirilen bir yapıya dönüştü.
Peki neden Türkiye modeli? Çin devasa nüfusu ve ilk dönemdeki sıkı kısıtlamalarıyla ihracat odaklı çalışan ve bugün dünyanın ekonomi güçlerinden biri haline gelen bir ülke. Güney Kore'de de ihracata dayalı bir büyüme stratejisi var. Çekya şu anda aynı şeyi uyguluyor, Polonya önemli bir örnek. Bunlar da ihracat odaklı adımlar atıyor.
Türkiye Modeli denmesinin sebebi şu: Biz Çin, Güney Kore değiliz. Demokratik gelenekleri olan, serbest piyasa ekonomisine bağlı olan, bu geleneğini sürdüren, toplumun benimsediği bir modeli ortaya koyuyoruz.
Altyapısını tamamlamış, lojistiğini gerçekleştirmiş ve dünya pazarlarının merkezi konumunda olan bir ülke Türkiye. En önemlisi de bunu yapabilmesi için de bu altyapıyı geliştirirken göstermiş olduğu insanüstü başarılar."
'20 YILDIR GELİŞTİRİLEN BİR YAPI VAR'
"Modelimiz, yüksek ihracata dayalı, cari açığı azaltıcı ve refah seviyesinin toplumun tamamına yansıtıldığı bir modeldir. Bu modelde biz bir yüksek teknoloji üssü, büyük endüstri bölgeleriyle her türlü ihtiyacını yakın çevresine de sağlandığı bir üs olmak istiyoruz. 20 yıldır geliştirilen bir yapı var. Bu yapı, Türkiye'nin sanayide bir tık daha üstüne çıkabileceği altyapıyı hazırladı. İki; insanlar, girişimciler, bireyler bu yapının nasıl işlediğini gördü. Üçüncüsü, dünyaya çok ciddi bir açılma gerçekleştirdik. Türkiye'nin yakın pazarlar ve egemen güçler açısından vazgeçilmez bir ülke olduğunun anlaşılmış olması, cumhurbaşkanımızın mücadele kararlığı, bu kararlılıkla beraber altyapının çok hızlı şekilde uyum sağlayacak adımların atılmasında güçlü bir temel olmuş olması."
'ÜÇ GÜNDE FİNANSAL İSTİKRARI SAĞLADIK'
"Gelişmekte olan ülkelerin temel problemlerinden biridir sıcak para. Giderken yapacağı tahribatlara ilişkin bir öngörü yok. Ülkelerin ekonomisini sarsacak bir güce sahip. Ülkenin üretimini, katma değerini alıp götürüyor. Biz sıcak para yerine doğrudan yatırımın gelmesini istiyor ve bunun için teşviklerde bulunuyoruz. Yeni ekonomik model, 'faiz artırılmalı' diyenlere tokat gibi bir cevap oldu.
Düşük cari açıkla yüksek büyüme gerçekleştirebiliriz. Üç günde finansal istikrarı sağladık. Bu, sıcak paraya karşı doğrudan yatırımı çekecek özel bir model. Sıcak paradan ziyade doğrudan yatırım için gelinmesini istiyoruz."
'PROJE BANKACILIĞINA GİRİYORUZ'
"Düşük cari açık ve yüksek büyümeyle yeterli ve risksiz bir yapıyı gerçekleştirmiş olacağız. Peki nasıl yapacağız bunu? Bunu yaparken bizim 19 yıldır inşa ettiğimiz bir Türkiye’nin temelleri, altyapısı bitti. Sanayiye biz yüksek teknoloji ürünleri olmak kaydıyla destek vereceğiz. İki, proje bankacılığına giriyoruz. Bankacılıkta yeni bir enstrüman geliyor, proje kredileri. Bunu yaparken de rekabet gücü yüksek olan sektörleri seçeceğiz.
Finansal istikrarı üç günde, Cumhurbaşkanımızın manifestosuyla sağladık. Bundan yapılacak olan şey, Türkiye’nin bu imkanlarına kısa sürede uyum sağlayacak sektörleri öne çıkarmak.
Rekabeti çok güçlü olan eserlerle çıkacağız. Peki böyle bir örnek var mı, var. Savunma sanayiinde yüzde 80’lere kadar bağımlılıkla hareket eden sektör, bugün yüzde 20 bağımlılığa dönüşmüş durumda. İmkanları bahşettiğiniz zaman Türkiye’deki girişimcilerin çok hızlı bir şekilde o sektöre akın ettiğini görebiliyorsunuz."
'TURİZM VE TARIM, YOLCULUĞUMUZUN EN ÖNEMLİ YAPI TAŞLARI'
"Turizm ve tarım buradaki temel yolculuğumuzun en önemli yapı taşları. Yüksek teknoloji, tarım ve avantajlı olduğumuz turizmde hızlı bir şekilde toparlanmanın gerçekleştirilmesi. Biz ülkenin altyapısını gerçekleştirdik. Bu model, özgün bir model. Özgür, özgün, eklektik olması hiç sorun değil. Bunları yaparken de bir farkımız var. Türkiye birilerinin anlattığı Türkiye değil.
Her alanda bir bitiş var. Neyin bitişi, ihtiyacın bitişi. İhtiyaçlar bitmiş. Şimdi diyoruz ki her şey hazır. Artık endüstri bölgeleri düşünüyoruz. Hangi hakla bize betona gömdünüz diyorlar? Bütün bu altyapıyla beraber Türkiye’nin bir şeye ihtiyacı yok. Bundan sonra ihtiyaç olan şey bu paradigma değişikliğine tüm aktörlerin uyması. Bankacılığın özellikle uyması, bizi anlaması. Proje bankacılığını, selektif yatırımları seçmesi."
'YAZA KALMADAN ÇOK HIZLI BİR DEĞİŞİMİ GÖRECEĞİZ'
"Pazartesi akşamına kadar olan bir köpüktü, köpük gidiyor. Bireysel yatırımcılar ihanete varan yorumlara kulak asmasın. Optimal noktaya kendisi ulaşacak. Yaza kalmadan çok hızlı bir değişimi göreceğiz. Güven geldi, itibarımız yeterli, önümüzdeki sürece bakış açısı belli. Türkiye’nin her alanda tecrübesi var. Dolayısıyla bu yazdan itibaren hızlı bir şekilde dönüşümü göreceğiz."
'YENİ TEDBİRLERLE PİYASAYI ŞAŞIRTACAĞIZ'
"Bu yılın sonuna 12 milyar dolar ve aşağısında cari açıkla gidiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin yıllık 12 milyar dolar açık ya da fazla vermesinin artık bir problem olmadığı bir döneme girdik. Bunu salgın döneminde çok net bir şekilde gördüğümüz için artık bu modelden geri adım atmıyoruz. Yeni tedbir paketleriyle piyasayı öylesine şaşırtacağız ki, o son üç ayda Türkiye’deki psikolojiyi karamsarlığa dönüştürenlerin kaçacak yer bulamayacakları bir döneme giriliyor.
2013 yılında cari açığın, büyümenin en optimal olduğu, enflasyonun düşük, faizin düşük olduğu dönemde, Türk Lirası'nın değeri yüzde 110. O kadar değerli ki paranızı yurt dışında harcamak için her türlü imkan var. Şimdi pazartesi akşamına kadar olan dönemde de yüzde 60’lara kadar düşmüş değersiz Türk Lirası. İkisi de gerçekçi değil. Asıl olması gereken yüzde 100. Yüzde 60’a hatta altına düşürecek köpüğü söylemek zorundasınız. Türkiye’de döviz fiyatları pazartesi akşamına kadar tamamen köpüktü. Spekülasyon vardı, manipülasyon vardı ve en önemlisi yerleşiklerin psikolojisini bozacak karamsarlığın çok hızlı bir şekilde sirayet etmesiydi. Şimdi köpük gidiyor. Öyle bir tedbir aldık ki bireylerin dolar, Euro, sterlin borcu olması mümkün değil. Dövize ihtiyacı olmayan bir Türkiye’de biz insanları dolarize ettik o karamsar havayla. Tabii ki birilerinin çok işine geldi."
'KUR KORUMALI TL MEVDUATA GEÇİŞ 10 MİLYAR TL'
"Hazine'ye negatif yükünün olması mümkün değil. Kur korumalı TL mevduatta alt limit bir lira üst limit yok. O akşamdan itibaren aslında modelimizin kabul edildiği, bu modelin başarıya ulaşacağı, aynı zamanda da optimal noktanın piyasadaki arz ve talebe göre oluşacağı ve köpüğün gitmeye başladığı çünkü köpük daha gitmedi, gitmeye başladığı bir yere doğru gidiyor. Dolayısıyla da bankalarda rekorlar kırıldı. Bankalar bir an önce açıklayın da işlemlere başlayalım diye baskı yaptılar.
Uygulamaya tüm bankalarımız katılıyor. Özel bankalar dolarizasyondan memnun değiller. Özel banka yöneticilerinden teşekkür alıyoruz. Dövizdeki köpükten yanan küçük yatırımcı oldu. Mevduata geçiş sabah 10 milyar TL'ydi, öğleden sonra bu katlanarak gitti. Modelimize karşı çıkanlar, bu iş yüksek faizle çözülecek diyenler iki gündür yüksek faizi artık ağızlarına almıyor. Daha ötesi modeli sahiplenenler var, modelin sahibi benim, ilk söyleyen benim diyenler var. Bu ne demektir? Başardınız."