Bakan Yanık: Çizimler ve ses kayıtları Elmalı dosyasına ait değil

Bakan Derya Yanık, Elmalı'da iki çocuğun istismarı davasına ilişkin, "Davayla ilgili olduğu söylenen ses kayıtları, yazışmalar, çizimler bu dosyaya ait değil. Dosyanın kendi delilleri var" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Antalya'nın Elmalı ilçesinde çocuk yaşlardaki iki kardeşin istismarı davasına ilişkin 'ciddi bir dezenformasyon' yürütüldüğünü öne süren Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, konuyu bire bir takip ettiklerini söyledi.

TRT Haber'de konuya ilişkin soruları yanıtlayan Bakan Yanık,  süreci hukuki ve sosyal destek olmak üzere iki yönlü yürüttüklerini söyledi. Hukuki süreç kapsamında davaya müdahil olduklarını belirten Yanık "Sosyal destek tarafına baktığımızda, olay ilk babaanne tarafından 5 Mayıs 2020'de Çocuk İzlem Merkezi'ne bir şikayet olarak geldi ve bakanlık olarak ertesi gün olaya müdahil olduk. O tarihten itibaren bakanlığımız bu olayın tarafı" dedi.

'DEZENFORMASYONLARA DİKKAT ETMEK LAZIM'

Çocukların kısa süre önce devlet korumasına alındığını hatırlatan Yanık, şu açıklamayı yaptı: "Dava daha bitmedi. Biz en başından beri süreci takip ediyoruz. Maalesef bu tür konularda dezenformasyon metodu da işliyor. Davayla ilgili olduğu söylenen birtakım ses kayıtları, yazışmalar, çizimler bu dosyaya ait değil. Yani bu dosyanın kendi delilleri ayrıca var. Ortada ciddi bir dezenformasyon yürüyor. Biz konuyu birebir takip ediyoruz. Davayı da takip ediyoruz. Bir şekilde kamuoyu duyarlılığını harekete geçiren, kışkırtan birtakım dezenformasyonlar da var. Onlara da dikkat etmek lazım. Bunlar adaleti tecelli ettiren şeyler değil, adaleti çoğu kere sabote eden, manipüle eden dezenformasyonlardır. O yüzden kamuoyunun birtakım noktalarda önüne sunulan bilgilerin gerçekliğini sorgulamasını da ben özellikle salık veriyorum."

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADIN HAKLARINA ZARAR VEREN BİR NOKTAYA TAŞINDI'

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine yönelik eleştirilere ilişkin de konuşan Yanık, "İstanbul Sözleşmesi'nin yüzlerce mevzuattan bir tanesi. Dolayısıyla bir mevzuatın kendi bağlamında ve kendi mevzuatı içerisinde tartışılması lazım. İstanbul Sözleşmesi kendi içerisinde bir taraftan değer yargılarıyla ilgili kısmı çok aşındırmaya yönelik bir tartışmanın tarafı oldu, öbür taraftan da hiç hak etmediği bir hukuki bağlamdan koparılarak, 'aileyi yıkıyor, her şeyi tarumar ediyor' tartışmasının ortasında kaldı. İstanbul Sözleşmesi bu anlamda kadın haklarına, kadın tartışmasına aslında zarar verici bir noktaya taşındı. Bizim kadın haklarını, kadın politikalarını kendi içerisinde ayrıca değerlendirmemiz ve konuşmamız gerekiyor. Türkiye'de, AK Parti iktidarları döneminde bundan sonra kadın politikalarıyla ilgili herhangi bir değişim, kadın hakları, kadın kazanımları bir geriye gidişin değil ancak bir ilerlemenin adı olabilir. Bir ilerlemeye matuf olabilir. Kadın haklarıyla alakalı, kadınların sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik kazanımlarıyla alakalı hiçbir şekilde bugün durduğumuz yerden bir milim dahi geriye gidecek bir kadın tipolojisi yok Türkiye'de" dedi. (ANKARA-AA)