Bakırhan'dan Bahçeli'ye: Biz de Öcalan'ın ne diyeceğini merak ediyoruz, tecridi kaldırın

MHP lideri Bahçeli'nin Öcalan'a "Çıksın terörü bitirdiğini ilan etsin" çağrısına yanıt veren DEM Parti lideri Tuncer Bakırhan, "Biz de Öcalan'ın ne diyeceğini merak ediyoruz, tecridi kaldırın" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Partisinin 1 yaşına girdiğine dikkati çeken Bakırhan, “Yaşımız civan (genç) olabilir ama mücadele tarihimiz yüzyıllar öncesine dayanıyor” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin grup toplantısında bugün Abdullah Öcalan'a yönelik çağrısını değerlendiren Bakırhan, "Sayın Bahçeli, biz de senin gibi Öcalan'ın ne diyeceğini merak ediyoruz. O zaman tecridi kaldırın, Sayın Öcalan'ın ne dediğini izleyelim görelim" dedi.

ÇOK FIRTINA GÖRDÜK AMA KIRILMADIK: DEM Parti bir Türkiye partisidir. DEM Parti ezilen Kürt halkının yanında olduğu gibi yine ezilen kimliği yok sayılan Uygur Türklerinin, mazlum Filistin halkının, Şengal’de katliam tehdidi altına bulunan Êzidîlerin, Ermenilerin, katledilen kadınların, Alevilerin, doğa hakkını savunan halkların ve inançların hakkını savundu, savunmaya devam edecek. Köklerimiz Türkiye’de ama mücadele ruhumuz bütün dünyadadır. Bizim yolumuz cumhuriyet diyerek oligarşiyi kuranların yolu değil, bizim yolumuz mazlumuz deyip zalimlik makamını işgal edip insanları perişan edenlerin yolu değil. Bizim yolumuz daha önce de belirttiğimiz gibi üçüncü yoldur. Emekçilerin, ezilenlerin bu ülkede yaşayanların eşit ve adil bir şekilde bir arada yaşayacakları demokratik bir cumhuriyet yoludur. DEM Parti, Kürtçe bir şarkıda geçtiği gibi ‘Me gelek ba û bager dît, lê em neşikestin (Birçok fırtına gördük ama kırılmadık)’ tanımına en iyi uyan partilerden biridir. DEM Parti, bir lotus çiçeği gibidir. Toz tutmaz, kir tutmaz, pas tutmaz.

EMEKÇİLERİN YANINDAYIZ: Bu ülkede insanlar artık umudunu yitiriyorlar. Yoksul yoksulluğuyla baş başa kalmış, adalet arayanlar biçare bir şekilde ne yapacaklarını bilmiyorlar. Emekliler zaten çoktan açlığa mahkum edilmiş, çeteler başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanını esaret altına almış. Kadınlar sokağa çıkamıyor. Her gün kadınlar katlediliyor. Gençler katlediliyor. Artık çocuklarımız güvende değil. Emin olun her sabah uyandığımızda bu haberleri okuduğumuzda, izlediğimizde neredeyse insanlığımızdan utanır hale geldik. Ama asıl utanması gerekenler, bu çürümüşlüğe, yoksulluğa, adaletsizliğe bir şey diyemiyorlar, bir şey yapmıyorlar. Biz dün olduğu gibi bugün de Kulp’un Kasor havzasında günlerdir doğası için direnen köylülerin yanındayız. Çıplak ayaklarıyla bugün Meclis’e yürüyen emekçilerin, işçilerin yanındayız. Sokaklarda kadınların katledilmesini engellemek için onları sesi, soluğu olan kadın yoldaşlarımızın yanındayız. Hep birlikte bu çürümeye, insanı yok sayan düzene karşı durmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz.

BU ÜLKENİN ASIL SAHİPLERİYİZ: Bu ülke bizim, herkes bunu böyle bilsin. Biz Kürtler, emekçiler, ezilenler, bu ülkenin asıl sahipleriyiz. Bu ülke milliyetçilik yapan ama çürümeye göz yumanların ülkesi değil. Bu emin olun yaşadığımız, bizim olan bu ülkenin demokrasiyle buluşması için, bu çürümenin önlenmesi için elimizden gelen bütün mücadeleyi çabayı ortaya koyacağız. Bakın Türkiye koca bir sefalet ve suç meydanına dönmüşken iktidar vergi ve ihale vurgunu peşinde koşuyor. Onların derdi sokakta her gün katledilen kadınlar değil. Uyuşturucu belasının Kars’tan Edirne’ye kadar esir aldığı gençler değil. Geçinemeyen emekliler değil. İhale ile uğraşıyorlar, yandaşlara ihale vermeye ve yeni yeni vergiler koymakla uğraşıyorlar. Emin olun bazen biz de şaşırıyoruz. Öyle olaylar oluyor ki insan anlamakta güçlük çekiyor. Daha geçen hafta dünyada eşi benzeri olmayan hiçbir ülkede uygulanmamış bir vergi hayata geçirdiler. Traji komiktir ama bu iktidar kredi kartı limitinden bile vergi alma fikriyatını ortaya koyan bir iktidardır. Çok dahiyane bir buluştur. Kredi kartı limitinden vergi almayı buldukları için. Aslında Nobel ödüllerini boşuna dağıtıyorlar. Yahu bu dahiyane buluşu bulanlara aslında Nobel ödülü vermeleri gerekiyordu. Ama en kötüsünü bulduğu için bir Nobel ödülünü bence ekonomi bakanı hakmetmiştir. Neymiş kredi kartı limitinden aldıkları vergi ile çelik kubbe kuracaklarmış. Çelik kubbeyi emekçinin yoksulun 750 lirasıyla zaten kurmayacağını zaten hepimiz çok iyi biliyoruz. O rant verdiğin, ihale verdiğin, vergi indirimi yaptığın sermayeden alabilirsen belki çelik kubbeyi kurabilirsin.

ÇÖZÜM SÜRECİ TARTIŞMASI: Kürt meselesinde hafif bir tartışma olduğu zaman, kimileri bir düşünce beyan ettiği zaman hemen bir koro hep bir ağızdan 'Kürtler iktidarla anlaştı' der dururlar. Artık bu durumdan Türkiye'yi kurtarmak gerekiyor. Bu bir siyaset değildir. Bu başkası yerine konuşmaktır. Kürt kiminle konuşur, kiminle oturur, kimin eline tutar kendisi karar verir. Kaldı ki kimseyle oturduğumuz, konuştuğumuz, kapılı kapılar arkasında bir şey çevirdiğimiz yok. Dolayısıyla en başında 'Kürtler iktidarla anlaştı' diyenler oluşabilecek diyalog zeminleri önüne bariyer koyarak bu ülkenin çözümsüz bir şekilde bu biçimde devam etmesini istiyorlar.

CHP'YE 'ÇÖZÜMÜN YANINDA YER ALIN' ÇAĞRISI: Gelin, bugün ilk Meclis'in ruhunu, 1921 Anayasası'nı aşacak bir çaba içinde olalım. Demokratik, laik adil bir cumhuriyet çağrısını biz de yineliyoruz. Ana muhalefet partisine büyük görev düşüyor. CHP, statükoya sığınmayan, çözüm karşıtı bir yere savrulmadan Kürt sorunu başta olmak üzere ülkenin temel meselelerinin demokratik bir şekilde çözülmesi için karşı bir yerde durmalıdır. Çözümün yanında yer almalıdır.

BİZ DE ÖCALAN'IN NE DİYECEĞİNİ MERAK EDİYORUZ: Bugün sayın Bahçeli'nin konuşmasını dinledim. Gerçekten şaşırdım, metin yazan arkadaşlarına da sesleniyorum. Sayın Öcalan'a bugün Bahçeli bir çağrı yaptı. Ama o çağrının muhataplarına ulaşması için sayın Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılmasını bilmiyor. 43 aydır sayın Öcalan'la avukatlar, aile görüşemiyor. Sayın Bahçeli, sayın Öcalan'ın ne söyleyeceğini, ne çağrı yapacağını biz de merak ediyoruz senin gibi. O zaman tecridi kaldırın, sayın Öcalan'ın ne dediğini görelim. 43 aydır kuş uçmayan, kervan geçmeyen, uçan kuşların bile üzerinden geçmediği bir adaya böyle boşu boşuna çağrı yapılır mı? Buyurun, sizin sormuş olduğunuz soruya sayın Öcalan'ın nasıl cevap verdiğini merak ediyoruz. Kapıları açın, dinleyelim, görelim. 

SEMİH YALÇIN'A YANIT: Mekanın sahibi olarak bizimle konuşamazsınız. Biz bu ülkenin kadim halkıyız. Mekanın sahibi emekçilerdir, üretenlerdir, ezilenlerdir, Çanakkale'de yaşamını yitirenlerdir, Malazgirt'te kapıları açarak sizlerin Anadolu'ya girmenizi sağlayanlardır. Bu topraklarda sizden önce Pir Sultan'lar vardı, Hacı Bektaş'lar vardı, Seyit Rıza'lar vardı. O geleneğin temsilcileriyiz. Bir sahip varsa burada oturan herkestir. Herkes diline, üslubuna dikkat etmelidir. Bir taraftan elini uzat, diğer taraftan parmak salla, tehdit et... Böyle olmaz, lütfen üslubunuzu, dilinizi gözden geçirin."

 

 

(MEZOPOTAMYA AJANSI)