Bank
Bir teyze şöyle dedi: Bu yıl çoğu kişi oruç tutuyor. Oruç tutmayanlar da bu yıl da oruç tutuyor. Bir teyze de gülerek: Pahalılıktan insanlar oruç tutuyor.
Öncelikle her kese selamlar. Bildiğiniz gibi oruç ayındayız. Bir ay sürdüğü için gerçekten insan yoruluyor. Ve eğer çalışıyorsan daha da zor. Çalışmayanlar öğlene kadar uyuyor. Böylece açlık ve susuzluğun belini kırıyorlar. Hatta bazıları ezan okunmadan beş dakika önce uyanıyor. Bide üstüne ukalaca söylemleri insanı delirtiyor. Neymiş oruç yormuyormuş, çok güzel geçiyormuş vs vs. be hey vicdansız sen akşama kadar uyuyorsun. Ya biz. Sabahın köründe uyanıyor ve akşama kadar çalışıyoruz. Açlık ve susuzluktan inliyoruz. Sen de biz gibi sabahın köründe uyanıp işe gitseydin bak nasıl o zaman nasıl biz gibi inleyip dururdun. Yalan yok. Ben kendim çok zorlanıyorum.
Sabahtan akşama kadar okuldayım. Durmadan ders anlatıyorsun. Her sınıfta en az yirmi çocuk var. Çocuklara sussun, oturun, çalışın demekten boğazımız kuruyor. Bide okulun kalabalığında olduğun için ha bire hastalanıp duruyorsun. Hastalığından daha yeni yeni iğleşmişken bir bakmışsın ki yine soğuk algınlığı, grip, korona vb. hastalığı kapmışsın. Neredeyse her ay bu hastalıkları kapıyoruz. Yine hastaydım diye doktora gittim. Doktor, bana bir sürü ilaç verdi. Cuma günüydü. Kendi kendime fetva çıkardım ve ilaç alacağım için oruç tutmayacağım dedim. Ki halimde yoktu. Hafta sonuydu ve okul yoktu. O nedenle köyüme gittim. Sabah uyandığımda güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra çayımı alıp bahçede bahar güneşinin altında çayımı yudumlayacağım dedim.
Kahvaltımı yaptıktan sonra çayımı alıp bahçedeki yerimi aldım. Daha çayımdan bir yudum almışken amcam selamünaleyküm dedi. Peşinden annemin arkadaşları olan teyzelerde geldi. Yapacak bir şey yoktu. Bahçede birlikte oturduk. Uzun zamandır bahçemizde olan bir bank var. Kimin getirtiğini, nasıl getirdiğini hiç bilmiyorum. Ancak ilk günden beri yıkık döküktü. Üstüne otururken sağa sola sallanıyordu ve sen aha düştüm diyordun. Hep bir gün bunu tamir edecem diyordum. Ama tembelliğimden öyle kaldı. Amcam gözü banka ilişti. Ve bana neden bu bankı onarmıyorsun diye sordu? Bende, müsait olduğum bir günde onarmayı düşündüğümü söyledim. Tabiki amcam yerinde durmadı ve o yaşlı haliyle bankın etrafında dolanıp durdu. Bu davranışıyla beni, bankı onarmağa mecbur bıraktı. Onu oturtup tamir araç ve gereçlerini getirip tamire başladım. Gelen teyzelerden biri amcama: Çocuğa çayını içirtmedin ha dedi. Amcam da dedi ki: Hepimiz oruçluyuz. Hiç birimiz çay içemiyoruz. Farz edin ki oda oruçludur dedi.
Bankı tamir edebilmek için indirip kaldırıyordum. Kenar ve ayakları demir olduğundan belimi incittim. Öte yandan hastalıktan dolayı burnum akıp duruyordu. Burun akıntısı başlı başına bir dertti. Tabi tamiri yaparken bize misafir gelen teyzelerin sohbetini de dinliyordum. Konu oruçtu. Bir teyze şöyle dedi: Bu yıl çoğu kişi oruç tutuyor. Oruç tutmayanlar da bu yıl da oruç tutuyor. Bir teyze de gülerek: Pahalılıktan insanlar oruç tutuyor. Masraf olamasın diye kendilerini aç susuz bırakıyorlar dedi. Bu hem komikti hem de gerçeğimizdi.
Sonunda bankın onarımını bitirdim. Ve ilk önce ben oturdum. Amcama şakayla dedim ki : Tamamdır amca. Umarım için rahatladı. Amcamda gülerek dedi ki: Seni, yapman için zorladım. Şimdi bana içinden kim bilir neler dedin. İlginç olan, amcamın bankın tamirine benden daha çok sevinmesiydi. Onun söylemesiyle olmuştu. Başarı onundu ve bundan gurur duyuyordu. Bu başarısını şu sözlerle dile getirdi: söylemesem ve zorlamasaydım kim bilir ne zaman yapardın. Belki de hiç yapmazdın.
Velhasıl tamir bitmişti ve gün de bitmek üzeriydi. Amcam saatine baktı ve dedi ki: İftara az zaman kaldı. Ben kalktım. İftarda biz de kalmasını Israr etmemize rağmen kabul etmedi. Giderken bana: Şimdi çayını bardağına doldur ve bankta mutlu bir şekilde yudumla . Bahar güneşinin sıcaklığı gitmiş ve çay keyfim bana zehir olmuştu. Ama yine de dediğini yaptım. Çayımı alıp banka oturdum. Çayımı yudumlarken olanları düşünüp gülümsedim.