Barış Akademisyeni Doğanay: Nerede durduysak oradayız, hatta ilerideyiz
Barış Bildirisi imzacısı akademisyen Prof. Dr. Ülkü Doğanay üniversitesine geri döndü. Doğanay, “Şimdiye kadar nasıl var kaldıysak var olmaya da devam edeceğiz” dedi.
ANKARA - Çözüm sürecinin ardından yaşanan çatışmalı dönemdeki ölümlere karşı çıkarak “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı metni imzalayan ‘Barış Akademisyenleri’ OHAL döneminde yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerle üniversitelerden ihraç edildi.
Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü kararına rağmen OHAL Komisyonu’nun göreve iade etmediği Barış Akademisyenleri’nin bir kısmı idare mahkemelerinin verdiği olumlu kararların ardından yıllar sonra üniversitelerine, öğrencilerine dönmeye başladı.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde görevli olduğu sırada ihraç edilen Barış Akademisyeni Prof. Dr. Ülkü Doğanay da yaklaşık yedi yıl sonra görevine iade edildi ve Cebeci Kampüsü’ne geri döndü. Okuluna döndüğü gün üniversite yönetiminin idare mahkemesinin olumlu kararına itiraz etmesiyle karşılaşan Doğanay, “Nerede duruyorsak oradayız, hatta belki daha ilerideyiz” dedi.
‘SÜREÇ DAYANIŞMAYLA GEÇTİ’
Geride kalan yedi yıllık sürecin dayanışmayla geçtiğini ifade eden Ülkü Doğanay’a göre ihraçlar başlar başlamaz kurulan Ankara Dayanışma Akademisi sayesinde akademisyenler akademiyle ilişkisine devam etti. Öğrencileriyle farklı alanlarda bir araya gelecek yol ve yöntemleri süreç içerisinde geliştirdiklerini belirten Doğanay, “Bunlar sürecin biraz daha yumuşak geçmesine, üniversitenin dışında da var kalabilmeye, akademik çalışmaları dönüştürme imkânı sağladı” dedi ve şöyle devam etti:
“Hem sivil toplum örgütleriyle çok yakın iş birliği içine girdik hem üniversite öğrencisi olmayan ama akademik bilgiye erişme ihtiyacında olan pek çok toplum kesiminden insanla iletişime girdik. Ankara Dayanışma Akademisi’nin açtığı seminer sayısı yüzü geçti. Geriye dönüp bakınca üniversite öğrencisi olmayanlar açısından da bizim açımızdan da çok önemli bir imkân.”
‘HÂLÂ BİTMİŞ DEĞİL’
Öte yandan sürecin kolay olmadığını, henüz de geçmediğini ifade eden Doğanay, “Bazı mahkemeler iade kararı verdi, bazı mahkemeler ret kararı verdi. Bazıları ise hiç karar vermedi. 400’ün üzerinde Barış Akademisyeni ihraç edildi. İhraç edilen akademisyenlerin durumu, maruz kaldığımız adaletsizliklerin, haksızlıkların katlanarak devam ettiği bir sürece dönüştü” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Altı, yedi yıl insan hayatında çok uzun ama akademik hayatta da çok uzun bir süre. Doktorasını ihraç edildiği günlerde bitirmiş olan bir akademisyenin bugün profesörlük atamasını beklemesi düşünülebilir. Ama hâlâ bitmiş değil. Ben göreve iade edildim ama üniversite mahkemenin kararına hemen yürütmeyi durdurma talebiyle itiraz etti. İstinaf mahkemesinden çıkacak karar bekleniyor. Bir hafta sonra istinaf mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı da verebilir, iadeyi iptal de edebilir, onaylaya da bilir. Sonrasında Danıştay süreci başlıyor ama ne kadar süreceği de kesin değil. Bu şu anlama geliyor. Yedi yıla yakın bir süre geçti ama henüz hiçbir şekilde bitmedi. Bu herkesin hayatını farklı biçimde etkiliyor.”
‘ELMA AĞACINI ORADA GÖREMEMEK İÇİMİ BURKTU’
Cebeci Kampüsü’ne yıllar sonra dönmesinin ardından içini burkan şeylere tanık olduğunu belirten Doğanay, ayrılmalarının ardından kampüsün bir şantiyeye dönüştüğünü hatırlatarak şunları söyledi:
“O kampüse ilk 1988’de girmiştim. Neredeyse hiç ara vermeden oradaydım. Benim odamın da bulunduğu koridorda çiçeklerimiz vardı. Hiç kimse sulamadığı zaman ben suluyordum. Geri döndüğümde hiçbirinin olmadığını gördüm, yok edilmişler. Belki inşaatta belki başka yere taşındılar. Bu insanın içini burkan bir şey. İhraç edildiğimiz günlerde kampüsün içine elma ağacı dikmiştik, hemen yok edildi. Onu orada görememek aynı şekilde içimi burktu. Bunlar akademik hayatın sürekliliğine dair şeyler. 1988 yılından beri içerisinde olduğunuz yerde tabii ki çok şey değişiyor ama ağaçlar öyle değişmiyor, ömürleri çok uzundur. Bunları görmek kaybedilenin ne olduğunu da anlatıyor.”
‘NEDERE DURUYORSAK ORADAYIZ, HATTA DAHA İLERDEYİZ’
Bu süreçte Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararı ve yargılandıkları mahkemelerden çıkan beraat kararlarının “barış talep etmenin suç olmadığını” ortaya koyduğunu ifade eden Doğanay, “Buna dair bir kararın olmasına da gerek yok. Biz zaten biliyorduk. Ortada bir suç yok” dedi. Üniversitelerin sessizliğinin ne hale getirildiğinin de göstergesi olduğunu ifade eden Doğanay, barış talebinin akademideki varlıklarıyla ilgili olduğunu ve bunu sürdüreceklerini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Nerede duruyorsak oradayız, hatta daha ilerideyiz. Başka türlü bilgiye erişim şansımız oldu. Zorlanmadık değil ama bunu başarabildik. Şu anda hâlâ yargı yoluyla sürdürülen yıldırma devam ediyor. İadeler sanki herkes iade ediliyor gibi bir algı yaratıyor ama asla öyle değil. İade kararları hâlâ düşük oranda. İade edilenler için üniversitelerin istinafa başvurmuş olmaları da bu belirsizlik sürecine katkı veriyor. Göreve başladıktan bir ay sonra yeniden işinden edilen arkadaşlarım var. Bir kez daha aynı şeyleri yaşıyorsunuz ki belki de bu daha travmatik. Bu ne kadar sürer bilmiyoruz ama içinde bulunduğumuz baskıcı iktidarın yıldırma taktiği olarak devam ediyor. Burada ne yapılmaya çalışıldığını bizler görüyoruz ve bunu da dile getireceğiz. Şimdiye kadar nasıl var kaldıysak var olmaya da devam edeceğiz.“