Barış Terkoğlu yazdı: Sarraf suçluydu, fatura Hakan Atilla'ya kesildi

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Halkbank davasında 'birilerinin" parayı ve Sarraf'ı seçtiklerini' öne sürerek, "Umarım Atilla seçilmiş kurban değildir" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Hakan Atilla'nın Ali Fuat Taşkesenlioğlu'nu Rıza Sarraf konusunda uyardığını ancak arkada "birilerinin" Sarraf'ı  seçtiğini ve faturalı Atilla'ya çıkarttığını yazdı. 

Sarraf'ın 17-25 Aralık soruşturmalarından "bazı etkili hukukçuların aracılığıyla bahşişini ödeyerek" kurtulduğunu, aynı sürecin ABD'de de yaşandığını belirten Terkoğlu, "Koca devletin geleceğini kime emanet ettilerse, o bir tercih yaptı. Ne Türkiye’yi ne milletin cebini ne de Halkbank’ın itibarını düşündü. Sarraf Sarraf Sarraf, para para para dedi. Sarraf dışarı çıktı, Hakan Atilla içeri girdi, Halkbank yargılandı, dolar fırladı, millet daha da yoksullaştı" diye yazdı.

Barış Terkoğlu'nun "Halkbank savunmasını planladılar, faturayı Hakan Atilla'ya kestiler" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle: 

"Atilla’nın tarihi açıklamalarından sonra, sürecin tanıklarıyla konuştum. Neredeyse tamamı, Atilla’nın anlattıklarından çok daha fazlası olduğunu söylüyordu. Onların ekledikleri, Atilla’nın boşluklarını dolduruyordu.

İlki Rıza Sarraf ile ilgili. Hani bir zamanlar, yandaş medyanın, Türk bayrağının önünde kahramanmış gibi konuşturduğu, sonra ABD’ye gidip dağıttığı rüşveti anlatan Sarraf’tan söz ediyorum. Evet, Atilla, Sarraf’ın suçlamalarıyla yargılandı. Üstelik Sarraf bile 'Atilla’ya rüşvet vermedim' dediği halde...

Peki Hakan Atilla ile Ali Fuat Taşkesenlioğlu arasında, henüz testi kırılmadan önce bu konuda bir çatışma olmuş muydu?

Konuştuğum kişi, bu soruya, 'Evet' yanıtını verdi. Hatta bir değil, iki kere...

17-25 Aralık operasyonlarından birkaç ay sonraydı. Ali Fuat Taşkesenlioğlu henüz çiçeği burnunda genel müdürdü. Yardımcısı Hakan Atilla onu 'Halkbank, Sarraf’la çalışmayı bıraksın' diye uyardı. 

İkincisi de var...

ABD Hazine Bakanlığı Terör ve Mali İstihbarat Ofisi müsteşarı David Cohen ile Taşkesenlioğlu ve Atilla özel bir toplantı yapmıştı. Bu görüşmede Sarraf’ın adı yersiz bir şekilde geçti. Aslında henüz görünürde bir Sarraf davası yoktu. Ama görüşme bittikten sonra Hakan Atilla, ABD’nin planını anlamıştı. Taşkesenlioğlu’nu bir kez daha 'Sarraf’la çalışmayı bırakalım' diye uyardı. 

Gelgelelim, Taşkesenlioğlu, kime 'danışıyorsa', 'Sarraf’la devam' kararı verdi.

17-25 FETÖ hesaplaşmasının sonrasından söz ediyorum...

Bu durum, Türk ekonomisine vurulan en büyük darbede, bile bile lades denildiğini bize gösteriyor. Birilerinin “kervanı yürüsün” diye hepimizin ekmeğinin küçüldüğünü anlatıyor.

ATİLLA’YI DEĞİL SARRAF’I SEÇTİLER

İkinci dinlediğim hikâye daha felaket...

Dedim ya, söylediği 17-25 değil, sonrası. Sarraf, 17-25’ten sonra da Halkbank’ta gemilerini yürüttü. Gelgelelim, ABD’deki davada 17-25 sonrasına nedense pek girmedi. 

'Ne demek istiyorsun?' diyorsunuz.

Sarraf’ın, ABD’de, rüşvetle hapse cep telefonu soktuğunu hatırladınız mı? İşte anlatılan o ki, Sarraf, o telefonla Türkiye’den 'birileriyle' görüşüyor, savunma stratejisini planlıyordu. 

Noktaları birleştirelim...

Sarraf’ın, 17-25 soruşturmalarından nasıl kurtulduğunu bilmiyorsanız, söyleyelim. Kendisi ABD’de anlattı. 'Bazı etkili hukukçuların' aracılığıyla, bahşişini peşin ödeyerek çıkmıştı. İşte Sarraf, ABD’deyken de tarihi tekerrür ettirmek istemiş, cep telefonuyla aynı 'etkili hukukçularla' görüşmüş, akıl almıştı. 

Gelelim üçüncü parçaya...

Halkbank Genel Müdürü, Hakan Atilla’yı yalnız bırakma kararını kendi başına almadı. Sarraf davası stratejisini, arkada 'birileri' planladı. İşte Sarraf’ı 17-25’te çıkaran, ABD’deyken onunla görüşen kimse, Halkbank’ın savunmasını yöneten de aynı akıldı. Teşkesenlioğlu, belki de çok yetenekli olduğu için değil, geçmişindeki FETÖ kamburunun da etkisiyle, en çok söz dinleyen olduğu için o koltuğa oturtuldu.

İşte Atilla’nın anlattıklarındaki boşluklar böylece doldu. Koca devletin geleceğini kime emanet ettilerse, o bir tercih yaptı. Ne Türkiye’yi ne milletin cebini ne de Halkbank’ın itibarını düşündü. Sarraf Sarraf Sarraf, para para para dedi. Sarraf dışarı çıktı, Hakan Atilla içeri girdi, Halkbank yargılandı, dolar fırladı, millet daha da yoksullaştı.

O tercih de yapan da keşke bir gün sorgulansa...

Hakan Atilla sırtında kaç hançer olduğunun farkında mı bilmem. Ama Sarraf’ın bütün günahlarını devrederek çıkması için bir kurban gerekiyordu. Umarım, Sarraf’ın bile 'İşimize taş koyuyor' diyerek hazzetmediği Atilla, 'seçilmiş kurban' değildir. Eğer öyleyse yazık, çok yazık!"(YAZININ TAMAMI)