YAZARLAR

Başarırsın, önce ruhunu kat!

Hamburg’ta ve soul music’in esin olduğu Soul Kitchen (Hall)  adlı  restoranı işleten Zinos’un başından geçen ve “bu kadar da olmaz” dedirten olayların hikayesi Soul Kitchen/Aşka Ruhunu Kat filmini Fatih Akın abisi Cem’e ithaf etmiş, filmin ana teması abi- kardeş ilişkisi olarak duruyor…

Fatih Akın’ın “sineması ilgimi çekiyordu ve beni etkiliyordu’’ dediği Scorcesse’ye hayranlıkla çektiği “Kısa ve Acısız”da olduğu gibi karakterlerine birlikte yemek yedirerek aralarında bağ kurmasını sağlayan bir yönetmen olduğu düşünülebilir.

Türk Cebrail, Yunan Kosta, Sırp Bobby’nin dostluk kapısını bir araya geldiklerinde atıştırdıkları pizza açar… Ama bir süre sonra yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen üçlünün arasındaki ilişki Cebrail’in sokaktaki belalardan uzak durmak isteği ve iyi bir hayat kurma düşüyle çatırdar…

Birlikte yemek yemek, “Temmuz” filminde (2000) Melek ve Daniel arasında bir Türk restoranında dönerle gerçekleşir.

Solino göç sonrası tipik bir İtalyan pizza restoranı açarak işleten ailenin dramını konu alır. Yaşananlar sanki Almanya'daki bir Türk ailesinin başından geçenlerdir. Pizza restoranı ailenin Almanya’da başlangıç noktası, öte yandan ailenin dağılmasının da mekânı olacaktır (Rosa kocasını mutfakta Alman bir kadınla yakalamıştır). 

 

Fatin Akın- Duvara Karşı (2004) 

Duvara Karşı’da (2004) göze ve damağa hoş gelen tanıdık bir yemek vardır, biber dolması.

Biber ancak 15. yüzyıldan başlayarak Güney Amerika’dan Avrupa’ya girdiğine göre, demek ki  Osmanlı saray mutfağında başlangıçta yapılan biber değil, mutfak defterlerindeki kayda geçen işkembe dolması (zerbûdil), soğan ve elma dolması olabilir… Halk sofrasında dolma başlangıcının kentini ve tarihini bulmak zor olsa da, belki işime yarar düşüncesiyle Anadolu Selçukluları ve Karamanoğulları'nın başkentliğini yapan Konya’ya baktım. Daha yakın tarihte, 1897 yılında tarihçi Ahmed Tevhid Bey, Konya seyahatinde tutmuş olduğu günlükte bir ziyafette yediği bamya yemeği yanı sıra “kırmızı domates dolması”dan söz ediyordu, o yıllarda evlerde ise yapıldığını sanmıyorum…

17.yüzyılda “dolma/k“ Avrupa’ya İstanbul’dan taşınırken, sanırım kabak dolması, körpe bal kabağı dolması, lahana, patlıcan, hatta balık eklenecektir. Yemek araştırmacısı Yunus Emre Akkor’a göre, Osmanlı mutfağında doldurulabilecek her şeyden dolma yapılırmış. Orta doğu, Irak, Azerbaycan yemek kültüründe olduğu gibi, Rum yemek kültüründe ilk akla gelen ve “hatta Bizans’tan bile daha eskiye giden yemek” (Sula Bozis) yine dolma. Tabii ki “Bir Tutam Baharat” filmindeki astrofizik profesörü Fanis’in çocukluğunun anlatıldığı ve Yavrukurt olarak yaşadığı dolmaya ilişkin sahne unutulmazlar arasında… 

Bir Tutam Baharat (Yön-Tassos Boulmetis, 2003) 77. Akademi Ödülleri Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde Yunanistan'ın adayı.

21 Nisan 1967, Atina’da Albaylar Cuntası yönetime el koyar, Türkiye’den göç edenlere başlarının derdi ‘mekân-kimlik’ bağlantıları nedeniyle biraz uzak durulduğu için ailesi hemen onu yavrukurt giysisi (üniforma) giymeye ikna eder. Dört yavrukurt arkadaşının katılmasıyla, marş söyleyip harçlık alabileceklerini umut ve çok da merak ettikleri “Kırmızı Lambalı” eve girer, ötekiler bir iki müşterinden birkaç drahmi koparır, ama mama Barbara küçük Fanis’i domates dolması yapmakta olduğu mutfağa götürür. Çıkardığı ve onu çok şaşırtan parayı uzatır.

Fanis: -100 Drahmi mi? Kimse bu kadar vermedi.

Barbara: - Ben her zaman Yavrukurtlara yüklü bir bağış yaparım. (Son kez kardeşini yavrukurt giysileri içinde görmüş, bir kez daha haber alamamıştır.)

Ardından doldurmak için oyulmuş domates sıralanmış tepsinin başına oturur.

Fanis: - Şeker koydun mu?

Barbara: - Siz İstanbul'dan mı geldiniz?.. Şimdi anlaşıldı. Biz Aydın'da yaşarken annem sadece tarçın kullanırdı.

Sula Bozis “Bir malzemeyi bir başka malzeme ile doldurma kavramı tarihte Atina şölenlerine kadar dayanıyor. Dolayısı ile Bizans’ta sarayda çok şaşalı özel yemekler sunulurmuş. Tavukla doldurulmuş balıklar, etle doldurulmuş tavuklar, sülünler vs. ve bu yemeklerin yapımında pirinç kullanılıyormuş.” bilgisini verir Yemek Araştırmacısı, gazeteci Nedim Atilla’ya.

Benim sıralamamda -bir başka yazımda annemin etli enginar dolmasından söz etmiştim- kabak çiçeği, soğan, kara lahana sevdiklerim arasındadır.

Duvara Karşı’da babasının kıskacından bıkan, intihar girişiminde bulunan Sibel, sahte evlilik yaptığı, Türk kimliği sadece adında duran, soyadını da çöpe attıkları arasında sayan Cahit’e annesinden öğrendiği etli biber dolmasını yaparken, neredeyse izleyicinin “biber dolması nasıl yapılır?” sorusuna yanıt verir.

Ama Sibel’in evlilik oyununu sürdürebilmek ya da en önemlisi özgürlüğünü koruması için çocuk yapma beklentisi, Cahit’in uzun yıllardır belki ilk kez yaşayacağı yeme zevkine sofrayı terk ettirerek son verdirecektir. 

Yönetmenliğini Anno Saul’ün yaptığı ve bir güldürü sayılabilecek “Kebap Bağlantısı” (2004) yazarları arasında Fatih Akın’da vardır, bu kez “muzip bir şekilde filmin merkezine taşınan” kebap, biri kebap dükkânı (King of Kebab), diğeri geleneksel Yunan tavernasının (Taverna Bouzouki) simgelediği anlayışın çatışması, Almanya’da değişen yemek kültürü hakkında bilgilenmeyi sağlar. Tabii ki “zeytinyağlı yaprak sarma” her iki kültürde de vardır, önemli olan filmde olduğu gibi neredeyse savaş çıkaracak “kimin en güzel yaptığı” sorusunun sorulmamasıdır.

Bu eğlenceli kebap komedisi Quentin Tarantino'dan, Çinli yönetmen Yimou'ya, Bruce Lee'den Jet Li’ye, birçok ustaya yaptığı göndermelerle aksiyon filmlerini hatırlatır.

Yaşamın Kıyısında-Nurgül Yeşilçay ve Patrycia Ziolkowska

Fatih Akın’a göre, "diğer adı ’Hatasız Kul Olmaz’ olabilecek” “Yaşamın Kıyısı”nda da (2007) biri siyasi sığınmacı Türk diğeri Alman iki genç kadının kuracağı bağ-aşk üniversite yemekhanesinde yemekte başlar.

Fatih Akın’ın birkaç sahne daha eklemesini beklediğim, yemeğin kıyısından geçtiğini düşündüğüm filmi ise, “New York I Love You” filmi için yönettiği bölüm, daha doğrusu kısa film…

Öykü New York’ta Chinatown’da geçmektedir. Orada yaşayan ressam (Uğur Yücel) Li’s Herb Inc. adlı çay ve şifalı otlar satan dükkanda iÇnli tezgahtar kıza ilgi duyar. Sonrasında gittiği Çin restoranında çorbasını bitirdiğinde masadaki peçeteye soya sosu yardımıyla yaptığı genç kızın yüz eskizini yanına alarak atölyesinde tuvale geçirecektir. Resimde eksik olan, o nedenle birkaç gün peşi sıra gidip poz vermesini ısrarla istediği, ancak geçirdiği kalp krizi nedeniyle çizemediği gözleri fotoğrafından kesip yapıştırarak genç kız tamamlayacaktır. Son görüntüler ressamın soya sosuyla eskizini yaptığı, aynı restoran ve aynı masada oturmakta olan kızın çekimidir.

AŞKA RUHUNU KAT

Fatih Akın, Hamburg-Wilhelmsburg’da çektiği “Aşka Ruhunu Kat/Soul Kitchen” (2009) filminin, kimlik arayışı içindeki kahramanlarınn filmi olmadığından söz eder:

“Hamburg benim memleketim olduğundan ve bir kapalı devre oluşturmak istediğimden, kahramanlar bu kez kimlik arayışında değiller. Bu filmdeki karakterler memleketlerini savunuyorlar. Atıl durumdaki bir fabrika binası moda bir mekâna dönüşüyor; işçi ve göçmenlerin eski sanayi mahallesi giderek yok oluyor.”

Filmde, vazgeçilmezleri olan “Kısa ve Acısız”ın ruhu Adam Bousdoukos, “Temmuz’da” ve “Solino”da Moritz Bleibtreu, “Duvara Karşı”da Birol Ünel uluslararası boyutta izleyici kitlesinin kapılarını açmada kendisine oyuncu desteği veren üçlü olacaktır.

Soul Kitchen, abi-kardeş Illias (Moritz Bleibtreu), Zinos (Adam Bousdoukos)

Hamburg’ta ve soul music’in esin olduğu Soul Kitchen adlı  restoranı işleten Zinos’un başından geçen ve “bu kadar da olmaz” dedirten olayların hikayesi “Soul Kithen/Aşka Ruhunu Kat” filmini Fatih Akın abisi Cem’e ithaf etmiş, filmin ana teması abi- kardeş ilişkisi olarak duruyor…

Tavernası ‘Sotiris’te yaşadığı ilginç olayları kendisine hikaye eden ve filmde Zinos karakterini canlandıran Adam Bousdoukos’un senaryo yazımında önemli katkısı olacaktır. Akın, ‘iyi bir fikir’ olarak yine arkadaşı Jasmin Ramadan’ın da filmdeki anlatının öncesini anlatan bir roman yazmasını ister. Ramadan’ın bu postmodern romanında müzikler ve kokular aracılığıyla karakter ve okuru iletişime geçirdiğinden söz edilecektir.

“Roger’ın 'I want to be your man' şarkısı ve 'elma kokulu sprey' laytmotif şeklinde sık sık ortaya çıkarak okuyucuyla metni yakın tutuyor.” *

“Aşka Ruhunu Kat” filminin İstanbul gala gösteriminde de koku laytmotifi devam edecektir. Filmdeki beyaz çikolata, vanilya, portakal likörü, rom ile yapılan tatlının yapıldığı sahne göründüğünde bir esans firmasının özel hazırladığı tatlı kokusu sinema salonuna yayılır… Gerçekte Fatih Akın’ın buluşu değil, koku bilincini artırmaya yönelik projesini Soul Kitchen filmini seçerek hayata geçiren firmanın işidir (Aralık 2009). O akşam izleyici şanslıdır, çünkü kokusunu aldığı tatlı film bittiğinde ikram edilecektir.

Özetle, Hamburg dışında, bir işçi bölgesindeki Soul Kitchen adlı hangardan bozma fastfood tarzı restoranda müşterilerine sosis, donmuş balık ve patates kızartan, pizza yapan Zinos’un her dakika başına gelen, kontrolü olanaksız bir dizi olay filmde sıralanır.

Afişine John Lennon'un ünlü sözü boşuna konmamıştır:

" Hayat, siz başka planlar yaparak meşgul olduğunuz sırada size olan şeydir.

Zinos tek başına ağır bir bulaşık makinesini kaldırıp taşımak isterken bel omurunu sakatlayacak (bel fıtığı), yemek ve hiç bir iş yapamayacak, o sıra sevgilisi Şangay’a taşınarak kendisinden uzaklaşacak, vergi dairesi borçları nedeniyle restoranın ses düzenine el koyacak, kamu sağlığı yetkilileri restoranı kapatmakla tehdit edecek, şartlı tahliye edilerek hapishaneden çıkan kumarbaz kardeşi İllias kumarda restoranı kaybedecek… Zinos sevgilisinin peşinde Şangay’a gitme çabası ile meşgulken işte  başına gelen bazı şeyler…

Neyse ki Zinos’u yeniden yaşama ve işine bağlayan istemeyerek de olsa restoranına aldığı ‘star’ aşçı Shayn (Birol Ünel) ve yaptığı şık sunumlu yemekler olacaktır.

Fatih Akın, Soul Kitchen’de çekim için kullandıkları dahil, Hamburg’da bir dizi yapının, “satın alıp yıkmak ve ardından mülkü yüksek bir fiyata pazarlamak isteyen köpekbalığı emlakçılar”dan kurtarılması gereken mimari varlık olduğunu hatırlatır. Fatih Akın o sıra sormuştur:

Hamburg, neden Paris gibi bir şehir olamıyor? Roma gibi bir şehir neden olamıyoruz?  Neden eski yapıları koruyamıyoruz? Koruyalım, geleceğe güzelleştirerek saklayalım.

Soul Kitchen (Hall) ve alanı uzun yıllardır Vergi Dairesinin mülküdür ve gelir sağlamak için konteyner lojistik şirketlerine kullandırmayı planlamaktadır. Ancak yerel sakinler, çevreciler Soul Kitchen salonu ve alanının ticari olmayan, kültürel, sanatsal amaçlı kullanımı için savaşım veriyor.

Soul Kitchen oyuncuları- Illias (Moritz Bleibtreu), Lucia (Anna Bederke), Sokrates (Demir Gökgöl), Gordon Timpen, Zinos (Adam Bousdoukos), Shayn (Birol Ünel)

Fatih Akın bir süreliğine de olsa Soul Kitchen mekanını “insanın mutluluk kaynağı” dediği yemeklerin yapıldığı restorana dönüştürür. Ama isterse yapabilecekken, hikayenin kurgusunu değiştirip iyi yemekten çok, bir üst yaşamın göstergesi olmuş “yıldızlı” bir restoran yapmak istemez. Önemli olan, yemeğin yaşama sanatındaki rolünü göstermektir, bu yeterlidir.

“Çocukluğumuzdan beri ağabeyim ve ben, kız kardeşimiz olmadığı için kalabalık misafir günlerinde annemize yardım ederdik yemek konusunda. Ayrıca ailemiz dışarıda yemek yememizi hoş karşılamazdı. Bu yüzden mutfakla ilişkimiz erken yaşlarda başlamıştır. Çocukken dışarıdaki fast-food çok imrendirici bir şeydi ama annemlerin buna pek izin vermemekle ne kadar doğru bir şey yaptıklarını şimdi daha iyi anlıyorum. (...)

Tabii ki ‘eksantrik ve hünerli aşçı’ Shayn’dan beklenen yemekler bir kenara not edilebilecek denli filmde üzerinde durulmadığı için sonuçta Soul Kitchen hareketli, eğlenceli bir komedi olarak izlenecektir... Ve bu özelliği nedeniyle 66. Venedik Film Festivali'nde jüri özel ödülünü almasına ne demeli?

Yazar Jasmin Ramadan’ın kamera yerine kalemini kullanarak ve gerçekte filmin öyküsünün başlangıcını yazdığı Soul Kitchen romanına gelince, “Böylece, okuyucuyu Hamburg’tan Karayipler’e dek ana karakter Zinos ile müzik eşliğinde yemek yemeye çağıran lezzetli bir roman çıkıyor ortaya!” (Fatma Kahraman) görüşünü belirtmeliyim.

Ve Jasmin Ramadan okuru ‘yemek yemeye çağırır’, çünkü romanına yemek tarifleri de ekleyecektir.

Mutfağa geçip kendi tariflerini hazırlamaya başladığındaysa kendine birden güveni geliyor ve kızların dikkatini çekiyor. Zinosun kendi tariflerinin yanı sıra, diğer karakterlerden öğrendiği ve ilk kez tattığı yemekler de var. Örneğin; ‘Kathinka’nın Gıda Piramidi Püresi’…Yemek yemekle zaman kaybetmeyi sevmeyenler, günlük enerjisini bir kerede alıp günün geri kalanını başka işlerle değerlendirmek isteyenler için yemek kitaplarında bulamayacakları türden bir tarif! Okurken hayal gücünde bu denenmemiş tariflerin imgesel çağrışımlarını yaratmak kolay değil. Asıl zor olansa tadını kavrayabilmek…” **

Sonuçta Ramadan, her bölümün sonuna kitapta anlatılan tarifleri ayrıntılı biçimde ekleyerek, izleyici yerine bu kez okuyucuyu “yemek yapmanın, yemenin ruhuna uygun olarak” karakterlerle bir araya gelebilecekleri bir masaya oturtur.

“Aşka Ruhunu Kat”, yapıldıktan on dört yıl sonra izlesek de aynı sonuca götürüyor, elimizde son kalan değerler ve yitmekte olan her şeye, yemeklere, (Evde yemek, aileyi bir arada tutan, bir araya getiren bir şey / Fatih Akın) -müziğe, aşka, dostluğa, savaşım verdiğimiz her şeye ruhumuzu katmamızı söylüyor.

Fatma Kahraman güzel bir iş yapmış Bakış açınızı tersine çevirip filmin sonunu değil de öncesini merak ettiğiniz oldu mu? Örneğin, 'Soul Kitchen'ın sahibi Zinosu ne kadar tanıyorsunuz?" diye sormuş ve yazmış. Ama ben sadece ve aksine filmin sonuna iki üç cümle değil, günümüzden iki üç fotoğraf ekleyeceğim… 

Soul Kitchen filminin çekildiği mekan bir süre protestolarla ayakta kalır (sol üst), filmin Hamburg içindeki mekanı İKEA için yıkılır (sağda), ve yoğun yaya bölgesinin ortasına bir İKEA inşa edilir. (sol alt) 

* http://asiyandergisi.com/enfes-bir-roman-soul-kitchen-fatma-kahraman/

** Fatma Kahraman’ın yazısında (http://asiyandergisi.com/enfes-bir-roman-soul-kitchen-fatma-kahraman/)  geçen Gıda Piramidi için, bkz: Besin Piramidleri, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1190143 ya da https://www.hsph.harvard.edu/nutritionsource/healthy-eating-pyramid/ 


Vişneli Yaprak Sarması

Vişne mevsiminin henüz geçmediği ya da dondurulmuşunu satın alabileceğinizi dikkate alarak evde yapılabilecek zeytinyağlı bir sarma türü.

Asma yaprağı, 400 gr

Vişne, 400 gr, çekirdekleri çıkarılmış

Pirinç, 2 su bardağı

Soğan, 2 adet, ince kıyılmış

Zeytinyağı, 1/2 su bardağı

Nar ekşisi, 1 yemek kaşığı

Toz şeker, 1 tatlı kaşığı

Dolmalık fıstık, 1 yemek kaşığı

Kuş üzümü, karabiber, nane, yenibahar, tarçın, dere otu (kıyılmış)

Vişne suyu, 2 su bardağı

Sıcak su, 3 su bardağı

Tenceredeki zeytinyağında dolmalık fıstığı, ardından soğan ve pirinci ekleyin kavurun. Kuş üzümü, nar ekşisi, karabiber, tuz, tarçın, dere otu ve naneyi, birkaç su bardağı vişne suyu, şekeri ekleyin iki üç dakika daha kavurun. Vişnelerin yarısını tencereye ekleyin, karıştırın. Ocaktan aldığınız harcı, asma yaprağında sarın. Sarmaları tencereye dizin, aralarına vişne koyun. Üzerine vişne suyu, su ve zeytinyağı ekleyin, kısık ateşte 30-40 dakika pişirin. Limon dilimleriyle servis yapın.


Oğuz Makal Kimdir?

Sinema alanında ilk doktora yapan öğretim üyesi. 1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde profesör oldu. Yemek ile sinema arasındaki ilişki yeni ilgi odağı, bu alanın filmlerini ve toplumsal-kültürel tanıklıklarını kitaplaştırmak için araştırmaya devam ediyor. Sinema Tarihi, Film Kuramı, Türk Sineması, Sinema ve Diğer Sanatlar, Sinema ve Tarihi İlişkisi gibi dersler veren, tezler yöneten Makal, Uluslararası İzmir Film Festivalini kurdu, 2001 yılına dek on bir yıl yönetti… Kısa, uzun, belgesel filmler yaptı, son yıllardaki birkaç belgeseli: El Cezeri, Eğitmenler, İstanbul’da Bir Gizli Bahçe-Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi, Uzak ve Yakın, Suriye Mutfağı İstanbul’da, Merdiveni Arayan Adam. Bazı kitapları ise: Sinemada Yedinci Adam, 1895-1950/İzmir Sinemaları Tarihi, Fransız Sineması, Beyazperde ve Sahnede Nazım Hikmet, Sinemada Tarihin Görüntüsü, Yönetmenleri ve Filmleriyle Gülmenin Sineması.