Başkanlık sistemi parti sayısını artırdı: 3.5 yılda 49 yeni parti
'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 3.5 yılında 49 yeni parti kuruldu, toplam sayı 120 oldu. Uzmanlar buna 'rasyonel' açıklama getiremezken Başkanlık ile gelen ittifak uygulamasını işaret etti.
ANKARA – Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yeni kurulan siyasi parti sayısında rekor artış yaşandı. Yeni sistemde geçen 3.5 yılda 49 yeni siyasi parti kuruluşu gerçekleşti. Faaliyette bulunan toplam siyasi parti sayısı 120’ye yükseldi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2 Kasım 2021'de güncellediği verilere göre 2018 yılında 2, 2019 yılında 3 siyasi parti kurulurken 2020 ve 2021 yılında neredeyse patlama yaşandı. 2020 yılında siyaset hayatına 27 yeni siyasi parti katılırken, 2021 yılı kasım ayı itibariyle buna 17 yeni siyasi parti daha eklendi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilen Haziran 2018 seçimlerinden bugüne kurulan yeni siyasi parti sayısı 49 oldu.
BİRÇOK PARTİNİN NE AMBLEMİ NE DE GENEL BAŞKANI BİLİNİYOR
Yeni kurulan partiler arasında anketlerde de görülmeye başlayan Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), Gelecek Partisi, Zafer Partisi, Memleket Partisi gibi partiler dikkat çekerken diğer partilerin birçoğunun ne adı ne amblemi ne de genel başkanı biliniyor. Sevgi ve Saygı Partisi, Adaletin Aydınlığı Partisi, Yükseliş Partisi, Türkiye Altın Çağ Partisi gibi birçok partinin kayıtlarda üyesi de görünmüyor.
‘SON İKİ YILDAKİ PARTİ POPÜLASYONUNUN RASYONEL BİR NEDENİ YOK’
Kamuoyu Araştırmacısı ve Siyasal İletişim Uzmanı Dr. İbrahim Uslu’ya göre son iki yıldaki parti popülasyonunun rasyonel bir nedeni yok. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin içerisinde yer alan 50+1 uygulamasının parti kurmak için teşvik oluşturmayacağını ifade eden Uslu, tek rasyonel motivasyonun ‘ittifak’ sistemi olabileceğini kaydetti.
İttifak sistemi içerisinde yer alabilmek için de ‘seçime girme yeterliliğine’ sahip olmak gerektiğine dikkat çeken Uslu, yeni kurulan çok sayıda partinin bu şartı karşılayamadığının da altını çizdi.
‘SEÇİME KATILMA YETERLİLİĞİ ALAMAYACAKSAN ‘NEDEN KURULDUN’ SORUSU YÖNELTİLMELİ’
Seçime katılma yeterliliği olmayan bir partinin kuruluşuna dair birçok neden olabileceğini, ancak en doğrusunun parti kurucularına ‘neden kuruldunuz’ sorusunun yöneltilmesi olduğunu kaydeden İbrahim Uslu, şunları söyledi:
“Son yıllarda artan parti sayısında teşvik edici faktör ‘ittifak sistemi’ olabilir. Daha önce yüzde 10’luk baraj yüzünden parlamentoya giremeyen partiler, şimdi ittifak mekanizması üzerinden Meclis’e girebilme ümidi taşıyor. Ama bu durum parti kurulması için tek başına bir sebep olamaz. Çünkü Türkiye’de seçime girebilecek yeterliliği karşılayan az sayıda parti var. Kurulan partilerin birçoğu da bu yeterliliğe sahip değil. O zaman şu soruyu sormak lazım: Seçime katılma yeterliliği alamayacaksanız, bunun için çok çaba harcamanız gerektiği halde hiçbir faaliyette de bulunmuyorsanız ‘Neden parti kurdunuz?”
‘PARTİ KURMA MOTİVASYONUNDA BİRDEN FAZLA FAKTÖR DEVREYE GİRMİŞ OLABİLİR’
Bu noktada parti kurma motivasyonda birden fazla faktörün devreye girebileceğini kaydeden Siyasal İletişim Uzmanı Uslu, “Mesela bir arayışın neticesinde kurulmuş olabilir, mevcut partilerin yarattığı mutsuzluk olabilir, siyasetin çok fazla insanı dışarda bırakması ve kendilerine siyaset içerisinde yer bulma çabası olabilir. Bu açıdan bakıldığında da bu partilerin neredeyse hiçbir faaliyetleri yok, seçime girmek için yeterlilikleri yok; bunları sağlamak için bir çabaları da yok. O yüzden bu sorunun cevabının net bir yanıtı yok” dedi.
‘İNSANLAR TÜRKİYE’DE BİR ŞEYLERİN DEĞİŞECEĞİNİ ÖNGÖRÜYOR’
Siyaset Bilimci Özgün Emre Koç ise çok sayıda parti kurulmasını kısmen de olsa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne bağlıyor. Koç durumu “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin giderek zayıflıyor olmasının toplum tarafından gözlenmesi, farklı toplum ve siyasi kesimlerin birtakım hazırlıklara ve siyasi planlara girişmesine yol açıyor olabilir. Yani insanlar Türkiye’de bir şeylerin değişeceğini öngörüyor; bu yüzden de siyaseti, kendi dünya görüşlerini harekete geçirecekleri bir alan olarak görüyor olabilirler” sözleriyle değerlendirdi.
‘İTTİFAKLAR, KÜÇÜK PARTİLERİ ALTERNATİF HALE GETİRİYOR’
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye siyasetinde ‘ittifakları’ ön plana çıkardığını belirten Koç, daha önce kurulan yeni partilerin yüksek oy almadıkça bir yere varmalarının mümkün olmadığını, ancak sistemin değiştiğine vurgu yaparak şu noktalara dikkat çekti:
“Yeni sistemle 50+1 uygulaması geldi. Ayrıca seçim barajı da yüzde 10. Bu sistemde yüzde 50+1'i alamayan tek başına seçilemiyor. Bu da ittifakları ön plana çıkardı. Son günlerde yapılan araştırmalarda Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki makasın daraldığı görülüyor. Bu da yüzde 1, yüzde 2 ve yüzde 3 oy getirebilecek partilerin önem kazanmasını sağladı. Bu durum küçük partilere ciddi söz hakkı tanıyor ve alternatif hale getiriyor.”
TÜRKİYE’DE SON 20 YILDA POLİTİZASYON YÜKSELDİ: SİYASETE KATILIM PARTİ VE SEÇİM ODAKLI
Siyaset Bilimci Koç’a göre; parti sayısındaki bu artışın toplumsal nedenleri de var. Türkiye’de son 20 yılda yaşanan baskılar nedeniyle toplumda ciddi bir politizasyon yükselişi yaşandığını kaydeden Koç şöyle devam etti: “Siyasete farklı katılım kanalları da tıkalı olduğu için insanlar doğrudan siyasi parti ve seçim odaklı bir siyasete katılım biçimine doğru yönleniyor. Kendilerini direkt siyaset ortamında anlatmak istiyor olabilirler. Kurulan partilerin birçoğu iletişim olanaklarının yaygınlaşmasıyla, insanların farklı dünya görüşleriyle tanışmasıyla bu tür maceraya giriştiklerini düşünüyorum. Kurulan partilerin bir kısmının açıkçası psikolojik vakalar olduğunu da düşünüyorum. Bir yandan da bulundukları kentlerdeki ranttan faydalanabilmek, yerel siyasette ‘parti başkanı’ olarak tutunabilmek için de böyle bir adım atanlar var. Türkiye’de sistem değiştiği an küçük partilerin birçoğu tabela partisi olmaktan öteye gidemeyecek.”
YEŞİLLER PARTİSİ NEDEN KURULAMIYOR?
Kuruluşunu gerçekleştirmek için İçişleri Bakanlığı’na başvuru yapan ancak bir yılın üzerinde bir süredir kurulamayan Yeşiller Partisi’ne de dikkat çeken Özgün Emre Koç, “Yeşiller Partisi’nin yaratma ihtimali olan bir toplumsal muhalefet alanı mevcut. Bu parti daha çok çevreci duyarlılığı besleyebilir. Yeşiller akımının sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da yaygın olması ve bu akımın Dünyadan Türkiye’ye müdahale içeren nüfusu ülkeye taşıyabileceği endişesi de yatıyor” diye konuştu.