Bebeğe ‘yanlış kan’ davası 7 yıl sonra sil baştan
Antalya'da 3 aylık bebeklerinin, ameliyat sırasında yanlış kan verildiği için öldüğünü iddia eden ailenin özel hastane hakkında açtığı davada 7 yıl sonra yeniden yargılama kararı verildi
ANKARA- Antalya'da 3 aylık bebeklerinin, ameliyat sırasında yanlış kan verildiği için çoklu organ yetmezliğine bağlı olarak öldüğünü öne süren ailenin, özel hastane ve doktorlar hakkında açtığı 1 milyon liralık tazminat davası, yerel mahkeme tarafından reddedildi.
Müşteki avukatının bir üst mahkemeye taşıdığı karar, Antalya Bölge İdare Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nce iki yıl sonra bozuldu. Üst mahkeme, hastane hakkında açılan davada yeniden yargılama kararı verdi.
85 GÜNLÜK HAYATININ 75 GÜNÜ HASTANE HASTANE DOLAŞARAK GEÇTİ
Antalya'da yaşayan Mehmet ve Derya Tuncer çiftinin 8 Eylül 2015'te Atatürk Devlet Hastanesi’nde dünyaya gelen bebekleri İzzet Emre, doğumundan kısa bir süre sonra rahatsızlanarak doğduğu hastaneye kaldırıldı.
Hastanede ilk müdahalesi yapılan bebek, kentteki bir özel hastaneye sevk edildi. Burada yapılan muayenede ‘aort damarında darlık’ teşhisi konan İzzet Emre, 10 günlükken girdiği hastanede 2 defa kalp ameliyatı oldu.
İzzet İmri bebek, rahatsızlığının devam etmesi üzerine ailenin de talebiyle İstanbul Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Burada 25 gün tedavi gören ve kalp sorunu çözülen İzzet Emre, sevk edildiği Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde çoklu organ yetmezliğine bağlı olarak 1 Aralık 2015'te vefat etti.
'YANLIŞ KAN VERİLDİ' İDDİASI
Baba Mehmet Tuncer, çocuğunun ölümünden iki kez ameliyat edildiği özel hastaneyi sorumlu tuttu. Hastane yönetimi ve ameliyatı yapan doktorlar aleyhinde 1 milyon liralık tazminat davası açan Mehmet Tuncer, özel hastanede oğluna yanlış kan verildiğini iddia etti. Bu nedenle oğlunun tüm organlarının iflas ettiğini ileri süren Tuncer, “Antalya'da gittiğimiz özel hastanede oğluma AB (+) kan verilmiş. İstanbul'daki hastanede 3 defa kan testi yaptırdıktan sonra oğlumuzun kan grubunun 0 (-) olduğunu öğrendik" dedi.
Çocuğunun özel hastanede kaldığı 33 gün boyunca birçok ihmale şahit olduklarını ifade eden Tuncer, çocuklarının beslenmediğini, bu süre içinde sağ ayağının başparmağı ve topuğu ile sol ayağının serçe parmağında kangren oluştuğunu kaydetti.
HASTANE İDDİALARI YALANLADI
Bu süreçte özel hastaneden yapılan açıklamada ise ailenin iddiaları reddedildi. Hastane etik kurulu tarafından hastaya verilen tüm kan barkotlarının incelendiği ve iddiayı doğrulayan bir durumla karşılaşılmadığı belirtilen açıklamada, “İzzet Emre Tuncer bebekte oluşan durum bebeğin mevcut durumu, biyolojik ve kendine özgü yapısından kaynaklı bir durumdur” denildi.
AİLENİN DAVASINI YEREL MAHKEME REDDETTİ
Tuncer ailesinin 17 Aralık 2015'te hastane aleyhine açtığı davada, yargılama 4 yıl sürdü. Antalya 3'üncü Tüketici Mahkemesi, Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu ve 8. Adli Tıp İhtisas Kurulu'ndan gelen raporlarda, olayın 'komplikasyon' olduğu yönündeki görüşü dayanak alarak davanın reddine karar verdi.
İSTİNAF: ADLİ TIP RAPORU YETERSİZ
Tuncer ailesinin avukatı Fırat Kılıç, ‘davanın reddi’ kararını 4 Şubat 2020'de istinafa taşıdı. Antalya Bölge İdare Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi, dosya üzerindeki incelemesini tamamladı. Daire, 29 Mart 2022'de yani 2 yıl sonra ‘davanın reddi’ kararının oybirliğiyle bozulmasına hükmederken, karar, taraflara yeni tebliğ edildi.
İstinaf kararında, yerel mahkemenin dayanak olarak gösterdiği Ali Tıp Kurumu raporunun ‘yetersiz’ olduğu belirtilerek “hükme dayanak yapılamayacağı’ ifade edildi.
'BEBEĞİN KANININ İKİ AYRI HASTANEDE FARKLI ÇIKMASININ NEDENİ AÇIKLANMAMIŞ'
Hükme dayanak alınan Adli Tıp Kurumu raporunun yetersiz olduğuna dikkat çekilen kararda, şu ifadeler yer aldı: “Adli Tıp Kurumu raporunda, doktorların gerekli titizliği gösterip göstermediği, tıbben yapılması gereken işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu komplikasyonların görülme sıklığı, bebeğin kanının iki ayrı hastanede farklı çıkmasının nedenleri, vücutta gelişen durumların yanlış kandan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, sonraki safhada uygulanan tedavi daha erken yapılmış olsaydı hastanın kurtulup kurtulamayacağı, hastanın sonradan sevk edilen hastaneye daha erken sevk edilseydi aynı sonucun doğup doğmayacağı hususlarında ayrıntılı ve gerekçeli açıklama bulunmamaktadır. Mahkemece değinilen bu yön göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.”
‘AİLEDEN ONAM ALINIP ALINMADIĞI MAHKEMECE DEĞERLENDİRİLMEMİŞ’
2013 yılında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avrupa Biyotıp Sözleşmesi’nin ‘rıza’ maddesine de vurgu yapılan kararda, “Hastanede uygulanan tedavi ve komplikasyonlarla ilgili davacı tarafa aydınlatma ve bilgilendirmenin yapılıp yapılmadığı, bu yönde davacılarının imzaladığı aydınlatıcı onamların bulunup bulunmadığına ilişkin mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Salt ameliyata rıza göstermek yeterli değildir. Komplikasyonların da izah edilmesi gerekmektedir. Ancak bu rızanın aydınlatılmış olması gerekir. Alınan onam eksik aydınlatma veya kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Aydınlatılmış onamda ispat külfeti hekimin ve hastanenindir” denildi.
DAVA 29 HAZİRAN’DA YENİDEN GÖRÜLECEK
Mahkeme, dosyanın konusunda uzman bilirkişiden yeniden rapor alınması kararıyla ilk derece mahkemesine gönderilmesine hükmetti. Bu kararın ardından Antalya 3'üncü Tüketici Mahkemesi davayı 29 Haziran 2022 tarihinde yeniden görecek.
‘DERS GİBİ KARAR’
Tuncer ailesinin avukatı Fırat Kılıç, yerel mahkemeye sunulan Adli Tıp Raporu’nun üstünkörü alındığını, yeterli incelemenin yapılmadığını, bunun da istinafın kararıyla tescillendiğini belirtti: “Biz başvurumuzda yapılan tedavilerde ailenin onamının alınmadığını, hatta ailenin azarlandığını ifade ettik. Aynı zamanda da ortada bir kan grubu yanlışlığı olduğunu, bunun da sebebinin araştırılması gerektiğini söyledik. Üst mahkeme yıllar sonra sesimizi duydu ve yerinde gerekçelerle ders gibi bir karar verdi. Yüksek ihtimalle hastane kusurlu bulunacak.”
‘OĞLUMUN MEZARINA GİTTİĞİMDE ‘ADALET YERİNİ BULDU’ DEMEK İSTİYORUM’
İzzet Emre bebeğin babası Mehmet Tuncer ise yıllar sonra gelen bu kararı ‘geç gelen adalet’ olarak nitelede ve şunları söyledi: “Oğlumun acısı yerde kalmasın istiyoruz. Allah kimseye bu acıyı yaşatmasın. İki haftaya bir oğlumun mezarını ziyaret ediyorum. Gitmediğim zaman beni çağırıyormuş gibi hissediyorum. Sadece oğlumun mezarına gittiğimde ‘adalet yerini buldu’ demek istiyorum.”