Beklemenin melankolisi
Kevin Barry'nin 'Tanca’ya Gece Feribotu' kitabı, Harfa Yayınları tarafından yayımlandı. İç içe geçmiş iki akstan oluşan 'Tanca’ya Gece Yolculuğu'nda, ilk aks Ekim 2018’de Algeciras limanında birinin kızı, diğerinin “yeğeni” olan Dill’i bekleyen iki yaşlı adamın merakla ve hasretle geçen saatleri, diğeri Ocak 1994’te Malaga civarındaki geçmiş hikâyesi...
1969’da doğan Kevin Barry, İrlanda’nın parlayan yazarlarından biri olarak biliniyor. Toplamda üç roman, üç öykü kitabı bulunan Barry, pek çok ödüle layık görülse de 'Tanca’ya Gece Feribotu' onu uluslararası arenaya tanıtan kitap olarak biliniyor. Barry bu romanıyla 2019 Booker Ödülü Uzun Listesi’nde, Believer Kitap Ödülü Uzun Listesi’nde kendine yer bulduğu gibi, yine aynı kitapla Georgia Yılın Yazarı Ödül Adayı kabul edildi.
'Tanca’ya Gece Feribotu', edebiyatın yanı sıra oyun ve senaryo yazarlığı da yapan Barry’nin dilimize çevrilen ilk kitabı. Begüm Kovulmaz tarafından çevrilen, Harfa Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan 'Tanca’ya Gece Feribotu'nun, karakterleri itibarıyla Beckettvari bir tat bıraktığı da yorumlar arasında.
YAŞLI GANGSTERLERİN ESRARI
“Zaman burada tuhaf dolambaçlarla ilerliyor. Nerede olduğunuzu bilmediğiniz, saatin kaç olduğunu hatırlamadığınız günler ve geceler geçiyor. İnsanlar gelip gidiyor. Yüzleri sonsuz; dudakları sessizce dikkati dağıtan yedi şeyi fısıldıyor. Yakında gemiler tekrar gelip gitmeye başlayacak. Suyla birlikte hareket edince kalplerimiz de kıpırdıyor. Karmaşık makineleriz. Algeciras limanında saatler birbirine karışıyor şimdi. Silinip gitmekte olan İrlandalı gangsterlerin uzun bekleyişi sürüyor.”
Maurice Hearne ve Charlie Redmond adındaki iki yaşlı İrlandalı, İspanya’nın Algeciras limanında Tanca’ya giden ya da Tanca’dan gelecek bir feribotu beklemektedirler. Biri aksak, diğerinin tek gözü kördür. Uzaktan çok zararsız görünmektedirler. Hatta Charlie gidip vezneye feribotla ilgili bir şeyler sorar ama görevli onun yüzüne bile bakmaz. O da mecburen arkadaşının yanına döner. Kimsenin ciddiye almadığı bu iki yaşlı adamın eskinin hızlı gangsterleri olduklarını anlarız sonra.
Oturdukları bankın dibinde eski bir çanta, çantanın içinde de kayıp ilanları bulunmaktadır. İlanlarda Dill adındaki yirmi üç yaşındaki bir kızın fotoğrafı vardır ve Dill üç yıl önce, annesinin ölümünün ardından evi terk edip gitmiş ve babası Maurice’i bir daha arayıp sormamıştır.
Maurice ve Charlie gangsterliklerinden aldıkları güçle sokaklarda bir soruşturma yürütmüşler ve Dill’in, aralarına katıldığı diğer hippiler gibi, bu limana uğrayarak Fas’a gideceğini haber aldıkları için limanda beklemeye başlamışlardır.
NEDEN?
“Dur tahmin edeyim, baban muhasebeci veya öyle bir şeydi, değil mi? Yoksa bir sosyal tesis falan mı işletiyordu? Genellikle öyledir. Sizin gibiler. Bitli hippiler. Peki ben? Ben güneş ışığının uğramadığı dar bir sokakta doğdum. Dört yaşında işe koşuldum. Cork şehrinde. Otobüste biletçiydim aslına bakarsan. St Luke’s Cross yönüne giden sekiz numaralı otobüste. Fakat bunlar uzun zaman önceydi, gençliğimin tatlı günlerinde kaldı, bir daha geri gelmeyecek.”
Dill’i beklerken ilk gördükleri rastafaryanı, Benny’i bir köşeye çekip onu babacan bir tavırla tehdit ederek bunları söyleyen Maurice, Benny’den ve gördüğü diğer hippilerden kızına dair bir haber almaya çalışır ama onlardan da kayda değer bir şey çıkmaz. Hedefe ulaşmak için yaptıkları her hamle, onları Dill’den daha da uzaklaştırmaktadır sanki.
Maurice’in başından beri anlamadığı şey de budur; Dill neden gidip “bitli” hippilere katılmış ve bir daha babasını arayıp sormamıştır? Okulda notları çok iyi olan, çok terbiyeli bir çocuk olan Dill neden kaçıp gitmiştir?
Roman boyunca sokak filozofu edasıyla kaçakçılıktan aileye, aşktan ölüme kadar her şeyden bahseden bu iki yaşlı gangster bunu bir türlü anlamlandıramazlar. Bütün sorun da bundan kaynaklanır zaten.
GEÇMİŞİN YÜKÜ
“Fena halde İrlanda’ya özgü bir ikilem söz konusu -dağılmış bir aile, yitirilmiş sevgili, geride kalan hüzünlü şeyler- ve dolayısıyla İrlanda’ya özgü bir teselli öneriliyor bu dersler için: Hay lanet olsun, gidip birer içki içelim.”
'Tanca’ya Gece Yolculuğu' iç içe geçmiş iki akstan oluşur. İlki Ekim 2018’de Algeciras limanında birinin kızı, diğerinin “yeğeni” olan Dill’i bekleyen iki yaşlı adamın merakla ve hasretle geçen saatleri, diğeri Ocak 1994’te Malaga civarındaki geçmiş hikâyesi.
Geçmişe adım adım yaklaştığımızda, her ne kadar Maurice’yi ve eşi Cynthia’nın hikâyesini okuyor olsak da, aslında biz Dill’in neden kaçıp gittiğini ve neden bir daha dönmediğini öğreniriz. Böylece karşımıza hem suçla dolu bir geçmiş yüzünden dağılan bir aile hem de bir baba kız çatışması çıkar.
Barry’in dili oldukça kıvraktır. Sokağı, küfrü, argoyu eksik bırakmaz. Ağırlıklı olarak diyaloglar üzerine kurulan romanda akışkanlığı sağlayan şey buysa, bir diğeri de mizahi dengededir sanıyorum. Onca zorluğa ve onca olumsuz duyguya rağmen hayatın abuk yönlerini es geçmeden ilerleyen Barry, keyifli bir metinle okurlarını beklemektedir.