Belediyeler mülteciler için ikilemde: Hükümet elini taşın altına koymuyorsa biz niye yapalım?

'Kentsel Hizmetlere Göç Perspektifinden Bakmak: Pandemi Döneminde İstanbul Örneği' raporu yayımlandı. Raporda yerel yönetimler, kentlerin göç ile artan ihtiyaçlarının karşılanması için yapısal reforma ihtiyaç olduğuna dikkat çekildi. Projenin Kordinatörü Anıl Kocaoğulları, “Belediyeler, 'Mülteciler oy verenleri negatif etkileyebilecek bir durumda olduğu için hükümet elini taşın altına koymuyorsa biz niye yapalım ve oy kaybedelim' diyor. Bu önemli bir politika eksikliği” dedi. 

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Yerel İzleme Araştırma ve Uygulamalar Derneği; Bağcılar, Esenyurt, Küçükçekmece, Sultanbeyli, Zeytinburnu, Avcılar gibi göçmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı 14 belediye ve 13 sivil toplum kuruluşu ile yaptığı görüşmeler sonucunda 'Kentsel Hizmetlere Göç Perspektifinden Bakmak: Pandemi Döneminde İstanbul Örneği' Raporu’nu hazırladı.

Rapor Gaziantep, İzmir, Eskişehir, Konya, Denizli ve Bursa'nın da aralarında bulunduğu il ve ilçe belediyeleri dahil 24 belediyenin görüşüne sunuldu. Raporda, yerel yönetimlerde göçmen reformunun şart olduğu, Covid-19 salgınının göçmenleri 5 kat fazla tehdit ettiği, yoksulluğun da mültecilerde daha derin yaşandığı belirtildi.

YARDIM BAĞIMLILIĞI YÜZDE 90'A ÇIKTI

Kızılay ile yapılan görüşmeler göre enfeksiyon riski, Adana, Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kilis, İstanbul, İzmir, Mardin, Şanlıurfa ve Ankara'da yaşaan göçmen nüfusta yerel halka oranla  5 kat daha fazla. Mülteciler arasında işsizlik oranı, yüzde 80’lere varmış durumda. Derinleşen yoksulluk yüzünden İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir, Ankara, Konya, Kayseri, Kahramanmaraş, Adana, Mersin, Gaziantep, Kilis, Hatay, Şanlıurfa, Mardin'de göçmen ve mültecilerin gıda gibi temel ihtiyaçlara erişimdeki yardım bağımlılığı yüzde 90’lara ulaştı.

YETKİ VE KAYNAK YOK, SORUN ÇOK

Rapora göre mülteci çocuklar yüzde 20-50 arasında değişen oranlarda eğitimden uzaklaşıyor. Rapor aynı zamanda yerel dinamikler ve belediyelerin krizlere karşı daha etkin olmaları için bir göç reformuna ihtiyaç olduğunun tespitini yapıyor. Rapor, yetki ve kaynağın olmaması nedeniyle belediyelerin birçok sorunla karşı karşıya kaldığına da işaret ediyor.

Yerel yönetimler; pandemi ve göç dahil olmak üzere her türlü afet ve insani kriz ile ilk karşı karşıya gelen kurumlar. Ancak finansal kaynak yetersizliği, personel yapısının yanı sıra göçmenlere ilişkin yetki ve mevzuattaki boşluklar, yerel yönetimlerin etkin çalışmasını egnelliyor. 

Raporda paylaşılan politika önerileri başlıkları ise şu şekilde: 

 - Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı’nın belediyelere yönelik öngördüğü bütçe ve yetkiyi de içeren çalışmaların tamamlanması, 

- Tüm kentsel hizmetlerin göçmenleri de kapsayacak şekilde planlanarak belediyelerin bu sürece personel, kaynak vb. yatırımlar ile hazırlanması, 

- Göç Birimi/müdürlüğü vb. yerel düzeyde politika ve uygulama süreçlerinin yürütülmesi amacıyla birimler oluşturulması için gerekli alt yapının hazırlanması; bu birimlerde görev alacak personelin niteliğine yönelik norm kadro planlamalarının yapılması, 

 


- Özellikle en çok mülteci ve göçmene ev sahipliği yapan kentlerin mali ve teknik desteklere erişimlerinin kolaylaştırılması, 

- Belediyelerin göç ile artan ihtiyaçlar karşısında finansal ve kurumsal altyapısının güçlendirilmesi, 

- Göç İdaresi teşkilatının merkezi yönetim birimleri ve yerel yönetimler arasındaki koordinasyonu daha etkin biçimde yürütülmesi, 

- Göç yönetişiminin, sürdürülebilir bir kamu politikası ile kamusal hizmet odaklı olarak sürdürülmesi, uygulamaların dış kaynağa bağımlı ve proje bazlı olmaktan çıkarılması, 

- Belediyeler, STK’ların alandaki uzmanlığından yararlanarak, hizmet sunumunda işbirlikleri kurmasının kolaylaştırılması, 

- 2022 yılı sonrasında hazırlanacak olan Ulusal Uyum Planında Yerel Yönetimlerin Etkin Katılımı ile planlanması ve tüm süreçte izleme/etki değerlendirme mekanizmalarının oluşturulması, 

- Belediyelerin göçmen çalışan istihdam etmesi önündeki engellerin kaldırılması, 

- Birlikte yaşam kültürü yaygınlaştırılması amacıyla belediyelerin bu alandaki hizmetlerinde standardizasyona gidilmesi, Araştırma kapsamında ulusal düzeyde karar alıcılara ek olarak göç yönetişiminin Türkiye’de aktif bir paydaşı olan ulusal ve uluslararası fon kuruluşlarına yönelik de politika önerileri hazırlanmıştır. 

'YETERLİ KAPASİTE VE ALTYAPI YOK'

Yerel İzleme Araştırma ve Uygulamalar Derneği üyesi ve projenin kordinatörü Anıl Kocaoğulları, hem Suriyeli mültecilerin hem diğer göçmenlerin sayısı konusunda bir veri karmaşası olduğunu söyledi. Uluslararası Göç Örgütü'nün verilerine göre İstanbul'da yaklaşık 1 milyon 800 bin göçmen ve sığınmacı yaşadığını söyleyen Kocaoğulları şunları aktardı: “Bütün Türkiye’ye baktığımızda İstanbul'daki sığınmacı ve göçmenlerin sayısı yüzde 30'una denk geliyor. Bu yüzden İstanbul önemli. İstanbul alanında yapılan bir araştırma yok. Hem belediyeler açısından hem de yerelde çok araştırma yok. Bu eksikliği doldurmak için bir yandan çok fazla sayıda mülteci, sığınmacı ve göçmenin bulunduğu İstanbul özelinde tercih ettik. Hem belediyelerle hem sivil toplum kuruluşlarıyla görüştük. Belediyelerde personel ve uzman sayı olarak göçmenlere yönelik hizmet vermek için yeterli kapasite ve altyapı yok. Çok büyük bütçe eksikliği söz konusu.”

 'BELEDİYELER: HÜKÜMET ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMUYORSABİZ NİYE YAPALIM?'

 Mültecilerin yaşadığı yerlerde iki sorun olduğuna işaret eden Kocaoğulları, şöyle devam etti: “Mülteciler vatandaş statüsünde olmadığı için belediyelerde bütçe artırımı yapılmıyor. Diğer yandan mültecilerin tercih ettiği kent ve ilçeler özellikle Fatih, Esenyurt, Bahçelievler, Bağcılar... Bu ilçeler ekonomik olarak dezavantajlı bölgeler. Bu söz ettiğimiz ilçe belediyelerinde bütçe konusunda çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Bu yüzden belediyeler ikilemde kalıyorlar: Ya biz hizmet vermeyeceğiz ya da hizmet vermek için kullandığımız bütçeyi Türkiye vatandaşı olan insanlara yönelik verdiğimiz hizmet kalitesinde düşürecek bir seçim yapmak zorunda. Bütçe yetersizliği nedeniyle hizmet vermemeyi terci ediyorlar. Belediyelerde görüştüğümüz insanlar sahada çalışan müdür ve müdür yardımcılarıydı. Mülteci ve göçmenlerle birebir görüşen insanlardı. Bu insanların söylediklerine göre hem belediye başkanları hem ulusal düzeyde çevre ya da doğrudan cumhurbaşkanlığı strateji ve bütçe planlama başkanlığı gibi birimlerden göç yönetimine dair koordineli bir yaklaşım yok. Belediyedekiler böyle bir eksikliği yaşadıklarını söylüyorlar. 'Mülteciler oy verenleri negatif etkileyebilecek bir durumda olduğu için hükümet elini taşın altına koymuyorsa biz niye yapalım ve oy kaybedelim' diyorlar. Bu önemli bir politika eksikliği.”

'KAÇ KERE AÇ KALDIM YARDIM ETMEDİLER'

2015 yılında Suriye'den Türkiye’ye gelen Mahmut, yaklaşık 1 yıl Kilis'te yaşadı. Kilis Belediyesine defalarca yardım başvurusunda bulundu ancak her defasında 'yardım yok' denilerek geri gönderildi. Mahmut Türkiye’ye ilk geldiğinde, çatışmaların arasında kalan babasının ölüm şokunu atlatamadan kendini Kilis'te buluyor. Kampların dolu olduğunu ve sadece yaşlı insanların, kadınların ve çocukların olduğu için savaşta ailesini kaybeden insanlarla yüz yüze gelmek istemediğini bu yüzden kampa gitmeyi reddettiğini söyleyen Mahmut, şöyle devam ediyor: Ben ilk geldiğimde ne yapacağımı bilemedim. Babam fırına giderken iki çatışma arasında kaldı. Yaşlı olmasına rağmen bilerek öldürüldü. Cenazesini bile alamadık çünkü çatışmanın olduğu sokak başka bir grubun eline geçti. Ordan kaçtık. Türkiye'ye geldim. Türkiye’de ne yapacağımı bilemedim. Kampa gidip acı çeken insanlarla göz göze gelmek istemedim. Sokakta kaldım. Kaç kere aç kaldım, belediyenin kapısına gittim beni gönderdiler. Sonra İstanbul daha iyi dediler. Bende birkaç kişiyle İstanbul'a geldim. Önce Bağcılar'a gittim, sonra Sultangazi'ye geldim. Buraya gelince belediyeden iş istedim. Yardım istedim bana 'Suriye'ye git daha iyi dediler.' Bir hafta aç susuz sokakta kaldım. Sonra bir tekstile girdim. Bana, 'sana kalacak yer, yemek ve iş veririm ama para vermem' dedi. Bende kabul ettim. 3 ay çalıştım. İşi öğrenince biraz para vermeye başladı. Sonra burada tanıştığım Suriyelilerle birlikte bir ev tuttuk. Daha iyi para veren bir iş buldum. Ama belediyeler hiç yardım etmediler.”

RAPORUN TAMAMI