Belki şehre bir yazar gelir
İspanya’nın sadece 102 nüfuslu, kuş uçmaz kervan geçmez bir kasabası. İsmi Libros, yani Kitaplar… Bu kasaba bugün, isminin de yardımıyla bir okuma deneyinin merkezinde. Yazarlar oraya gidiyor, festivaller orada düzenleniyor, yeni kurulan kütüphanesine kitaplar yağıyor. Neden? Bir kitap daha okumak, bir yazarla tanışmak taşrada büyüyen birine, büyük şehirdekinden çok daha fazlasını ifade ediyor.
1.
İspanya’da, dağların arasında minik bir kasaba… Ülkenin kuzeybatısındaki Aragon bölgesinde. İlgi çekici, hoş bir ismi var: Libros. Bu kelime, “kitaplar” anlamına geliyor. Adı “Kitaplar” olan, dağ başında bir kasaba…
Hikâyemiz bu kasabada geçiyor.
Bu yaz, sakinlerinin, belediye hoparlörlerinden yayılan bir mesajı dinlediği kasabada:
“Dikkat dikkat!!! Sevgili kasabalılar, bu öğleden sonra, saat beşte kasabamız meydanında El Mundo gazetesi için bir fotoğraf çekimi yapılacaktır. Herkesin elinde bir kitapla meydana gelmesi önemle rica olunur!”
Herkes? Herkes dedikleri çok kalabalık bir nüfus sayılmaz. Hepi topu 102 kişi. Başkan, bakkal, kasap, polis, çocuklar, bir baştan ötekine sayınca iki dakikada bitiyor zaten. Avrupa’nın Akdeniz kuşağındaki birçok köy ve kasaba gibi nüfussuzluktan muzdarip, iklimin pek yardımcı olmadığı, uzak ve ücra bir yer burası. Birkaç eski ev, evlerin penceresinden görünen dağlar, az ileriden akıp giden bir nehir ve 102 kişi… Libros yani Kitaplar Kasabası’nı tarif etmeye bir iki satır yetiyor.
Ama kasaba sakinleri artık bir iki satırla yetinmek istemiyor. Satırlar yerine paragraflar, onlar da yetmez sayfalar, onlar da yetmez ciltler… “Kitaplar”ın sakinleri kasabaları için cilt cilt kitap ve onları barındıracak bir de kütüphane istiyor.
Belediyenin yaptığı anonsun sebebi de bu. Kasabaya gazeteciler gelecek, kasabalıların ellerinde kitaplarla fotoğrafını çekecek ve birçok benzeri gibi boşalmış, ölmeye yüz tutmuş bu dağlık kasabanın, sürpriz bir unsurla, bir kütüphaneyle ve kitaplarla canlanma ihtimalinin haberini yapacak.
2.
Bugünün dünyasında kitaplar ve edebiyat bir kasabaya can verebilir mi? Kasabanın ismi “Kitaplar” ise neden olmasın? Hatta belki değilse bile…
Sürüp giden ilginç bir deney bu. “Mi Pueblo Lee” isimli bir derneğin, insanları harekete geçirdiği ve ilgiyi diri tutmaya çalıştığı bir deney. Dilimize “Halkım Okuyor ya da Köyüm/Kasabam Okuyor” diye çevrilebilecek bu isim, derneğin çabasını da özetliyor. Okumak. Ama nerede? İspanya’nın boşalmaya yüz tutmuş kasabalarında… Hiçbir kültürel aktivitenin yaşanmadığı, yazarların uğramadığı, konserlerin, festivallerin, fuarların düzenlenmediği uzak taşrada.
Derneğin hikâyesi, 2016’da yazar Maribel Medina’nın La Pueblo de Almoradiel isimli küçük kasabanın kütüphanesinde, büyük şehirlerde görmediği kadar hevesli ve kabarık nüfuslu bir okuma grubuyla karşılaşmasıyla başladı. Kütüphanecinin, yazara, kasabadaki tek kültürel aktivitenin bu olduğunu söylemesinden sonra... Malum, başka her şey için şehirde yaşamak lazım. Medina, “Mi Pueblo Lee”yi böyle kurdu. Yazarları, kitapları, festivalleri taşradaki, uzaklardaki okurlarla buluşturmak için… Mi Pueblo Lee, bir örümcek ağı gibi İspanya köylerini, kasabalarını dolaştı. Beş bin nüfuslu, üç bin nüfuslu, bin hatta yüz nüfuslu kasabalarda festivaller düzenledi, yazarlar ağırladı, standlar kurdu. Marcilla, Monforte de Moyuela, Aurizperri, Artaxoa, La Adrada, daha niceleri. Hiç bilmediğimiz, hiç bilmeyeceğimiz, minicik İspanyol kasabaları. Mi Pueblo Lee'nin örümceği taşrayı ilmek ilmek ördü. Hâlâ da örüyor.
Baş köşede bu kasabaların en miniği Libros/Kitaplar var. Yazar Javier Sierra’nın Mi Pueblo Lee’nin kurucusu Medina’ya Avrupa’da böyle bir isme sahip tek yerin bu uzak Aragon kasabası olduğunu söylemesiyle, Kitaplar Kasabası’nı şenlendirecek bir fikir doğdu. Yazarlar şehre gitti, imza günleri, festivaller yapıldı. Doğrusu, Kitaplar halkı da kitaplara boş değildi. Komşu kasabalardan birinden çıkma yazar Elvira Lindo’nun imza gününde, meydandan başlayan kuyruk sokakları dolaştı. O gün 100 nüfuslu kasabada sadece Lindo’nun 350 kitabı satılmıştı.
İş orada kalmadı; kasaba için “Kitaplar’a Kitaplar” (Librosalibros) isimli bir kampanya düzenlendi. Bir kütüphane kurulması ve içinin yepyeni kitaplarla doldurulması hedefleniyordu. İki yıldır devam eden bu kampanya boyunca kasabaya İspanya’nın her tarafından, hatta yurt dışından kitaplar, mektuplar, notlar, sevgiler yağdı… Libros’un kütüphanesi gün geçtikçe büyüyor. Kasaba da değişiyor. Artık sokakları, yazarların isimlerini taşıyor. Banklar kitaplardan, dükkânlar kitaplara ayarlı… İnsanlar gelip gidiyor. Bu isim, belki kasabayı kurtaracak. Gerçi kasabanın isminin gerçekten kitaplarla alakâlı olup olmadığı meçhul… Bir ihtimal “özgürlük”ten türemiş, bir ihtimal civardaki dağların sayfaları açık kitap gibi görünmesinden. Her halükarda alanında tek… Başka Libros yok.
3.
Kemal Burkay’ın unutulmaz dizeleridir:
Belki şehre bir film gelir, bir güzel orman olur yazılarda…
Taşrada beklemek böyledir. Beklemek, taşradır. Taşradaysınız, bunu bilirsiniz, kabullenirsiniz. Libros ve Mi Pueblo Lee bana hep bildiğim bir şeyi yeniden hatırlatıyor. Bugüne kadar kitaplara dair ne söylediysem ne yazdıysam en çok karşılığı uzaklardan, taşradan aldım. Aradıklarımı orada buldum. Birçok kişi bana oralardan ses verdi. En çok da öğretmenler…
Ben de oralarda büyüdüm. Libros’a göre çok çok büyük olan ama yine de festivallerin, fuarların hiç, koca koca yazarlarınsa pek uğramadığı şehrimizde, ben bir lise öğrencisiyken, yeni yeni palazlanan entelektüel ilgilerimize hitap eden tek kitabevi, senede bir iki defa, bir ihtimal ahbabı da olan bir yazar için imza günü düzenlerdi.
Yazar, İstanbul’dan, Ankara’dan gelirdi; bizler kapısında kuyruk olurduk, üzerine günlerce konuşurduk.
Mutlu olurduk. Bir yazarla tanışmış olmanın hevesiyle, artık nasıl oluyorsa daha bir samimiyetle okurduk.
Dedim ya, benim şehrim görece büyüktü; eğitimli ve aydın nüfusuyla bilinen bir şehirdi. Son depremle hırpalanmasına rağmen halen öyle… Ya diğerleri? Anadolu’daki o küçücük şehirler? Tek kültürel aktivitesi, bir ihtimal belediye konseri olan o çıkışsız kasabalar? Oradaki öğretmenler, öğrenciler, okumaya niyetli olanlar, çocuklar?
Mi Pueblo Lee’nin fikrini, Libros’un hikâyesini bu yüzden çok kıymetli buldum; bu yüzden anlattım. Belki birilerine dokunur, birilerine ilham verir, kimbilir…
Bunu büyükşehirlerde büyümüş birinin anlamasına imkân yok. Taşra beklemektir. Bir yazarla tanışmak, bu sayede fazladan bir okuma hevesine kapılmak, okumaya yazmaya yatkın insanlara ilhamların en büyüğünü veriyor.
Burkay’ın dizesini azıcık değiştirirsem: Belki şehre bir yazar geliyor… O gelince, belki şehirde bir başka yazar doğuyor.
Hayat böyle akıyor, böyle gelişiyor, böyle devam ediyor. Yazarlar ve kitaplarıyla. Hâlâ.
Yenal Bilgici Kimdir?
Yenal Bilgici, gazeteci. 1979 İskenderun doğumlu. Siyaset bilimi eğitimi aldı. 2000 yılında gazeteciliğe başladı. Nokta, Aktüel, Newsweek, GQ Türkiye, Habertürk ve Hürriyet’te çalıştı; yazılı ve görsel birçok başka mecrada yazdı çizdi anlattı. Siyaset, kültür, tarih üzerine röportajlar yaptı, yapmaya devam ediyor. 2022 Ocak’ında Türkiye’de son dönemde yaşananları hakikat-sonrası çerçevesinde ele aldığı “Memlekette Tuhaf Zamanlar - Hakikat Sonrasıyla Geçen İki Binli Yıllarımız” isimli eseri Doğan Kitap’tan yayımlandı. 2019’da tarihçi İlber Ortaylı ile “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” isimli, büyük ilgi gören bir nehir röportaj kitabı yayımladı, bu kitabı 2022 Şubat’ında yine Ortaylı ile söyleştiği “İnsan Geleceğini Nasıl Kurar” takip etti. Özellikle Avrupa gündemini takip etmeyi, toplum ve teknolojinin kesişiminden türeyen yeni dünya üzerine düşünmeyi, edebiyatı ve bir de bloglarında 'Eski Usul' ve 'Tuhaf Zamanlar’ yazmayı seviyor.
Brezilya günlükleri: Anne biz artık zengin miyiz? 21 Temmuz 2024
Tourists, Go Home! 14 Temmuz 2024
100 bin oyla Meclis’e giren gergedan Cacareco’nun ilham veren hikâyesi 07 Temmuz 2024
Cézanne’ın dağı, Sisifos’un çilesi, hem tanıdık hem yepyeni 30 Haziran 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI