'Bilimsel' soslu ırkçılık: Kafatasçılık

Frenoloji bir zamanlar kişinin kafatası şeklinden kişiliğini, karakterini ve suça yatkınlığını belirleyen bir 'düşünce bilimi'yken, hiçbir bilimsel temele dayanmadığı için artık 'sözdebilim' olarak anılıyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 'Frenoloji', 1800'lerde Avusturyalı hekim, fizyolog ve nöro-anatomist Franz Joseph Gall tarafından geliştirilmiş olsa da, Gall bu terimi hiçbir zaman kabul etmedi. Ona göre, insanı kafatasına göre tasnif eden bu disiplinin adı Kraniyoskopi'ydi…

Zengin bir yün tüccarının 12 çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Gall, daha çocuk yaşlardayken kardeşlerinin yüz yapılarının farklılıklarından çok etkilenip, kafataslarının şekline bakarak karakterleri arasında bir bağlantı kurmaya çalışıyordu. İleride iri gözlülerin daha kuvvetli sözel hafızaya sahip olduğunu da bu gözlemler sonunda tespit edecekti. Sonradan Frenoloji adını alacak bu teknik, kişilik ve aklın, kafadaki bölüm ve çizgilerin sınırlarını belirlediğini ve bu bölümlerin beynin dış çeperine de yayıldığını savunuyordu. Bu bölümlerin hangisi daha gelişmiş ve yayılmışsa, o bölüme denk düşen yetenek veya duygu da o kadar gelişmişti. Beyindeki bu gelişmeleri de dışarıdan, yani kafatasının üzerinden el yordamıyla izlemek mümkündü.

120 KAFATASI TOPLADI

gall_ve_frenoloji_5645208

Gall’a göre kafatası, aklın boyutlarını, yetenek ve beceri sınırlarını gösteren geniş bir haritaydı. Bu haritada hafıza, dil, mekanik yetenekler ya da müzik kulağı gibi az çok mantıklı özelliklerin yanında, ukalâlık, cinayete veya suça yatkınlık, sadakat, inanç, hırsızlık gibi kısımlar da vardı. Frenolojinin bilim olarak kabul edildiği o dönemde, kafatasından karakter analizi yapan uzmanlar özellikle suçu aklamak için bir 'çıkıntı' arıyorlardı. Profesör Gall de hayatı boyunca bu hipotezini kanıtlamak üzere tam 120 tane kafatası topladı ve günümüzde bu kafatasları Avusturya’da bir müzede sergileniyor.

O dönemler Frenoloji, her ne kadar özellikle spiritüalistlerce kullanılsa da, ayrımcılığa sebep olduğu için politika ve din çevrelerinden büyük tepki gördü. Kilise tarafından yasaklılar listesine alınan Gall, "dine karşı olduğu ve toplum ahlâkını bozduğu" gerekçesiyle, Avusturya hükümeti tarafından ülkeden ayrılmaya zorlandı ve Fransa’ya taşındı. O sırada hükümetin başında meşhur Marie Antoinette’in kardeşi II. Joseph vardı. Her ne kadar Parisli entelektüeller bu çılgın bilim insanına sahip çıkmış olsa da Napolyon Bonaparte,  Gall’un savunduğu biliminin aslında insanlığa hizmet etmediğini açıklayarak bu teoriye bir nokta koydu. Bununla birlikte kafatasının kalınlığı her bireyde farklı olduğundan, kafatası yüzeyinin de beynin topografyasını yansıtmadığı kanıtlandığı için, ortaya çıkışından tam 50 yıl sonra Frenoloji bir 'bilim' olarak gözden düştü.

KAFA ÖLÇÜMLERİ SÜRDÜ

18rmzkrvc3atpjpg

Yine de bazı bilim insanları Frenolojiyi baz alarak gerçek vak'alar üzerinde çalışmaya başladı. Paul Broca gibi ilk beyin uzmanları, beynin farklı bölgelerinin farklı işlevleri olduğunu düşünüyordu. Yani Frenoloji gözden düşmüş olsa da beynin özel bölgelerinin belli davranışlara yol açtığı düşüncesi devam ediyordu. Örneğin; Portekizli nöropsikiyatrist Antonio de Egas Moniz, bu amaçla gerçekleştirdiği operasyonlar nedeniyle 1949’da Nobel ödülünü kazanmıştı. Fakat, Moniz, operasyon uygulayıp 'iyileştirdiğini' sandığı bir hastası tarafından silahla yaralanınca, kendisi de başarısından kuşku duymaya başladı.

Modern istatistiğin kurucusu sayılan ve Charles Darwin’in kuzeni olan Francis Galton, sadece kağıt ve topluiğne kullanarak güzellik haritaları çıkarmıştı. Kurduğu laboratuvar ile insan ölçümlerini sıklaştıran Galton, üç peniye (Peni İngiliz Sterlini'nin yüzde birine denktir) insanları ölçüyor, sonuçlarla ırklar üzerine tahlillerde bulunuyordu. Bu faaliyetiyle oldukça dikkat çeken Galton, bu tarihten itibaren altı yıl boyunca aynı laboratuvarı ile birlikte Londra Müzesi’nde yerini alıp kafa ölçümlerine devam etmişti.

İNSAN SUÇLU DOĞAR MI?

151105115538_phrenology

Cesare Lombroso ise Gall’dan fazlasıyla etkilenen, suçluların fiziksel özelliklerini belirlemeye ve bir standart oluşturmaya yönelik çalışmalar yapan İtalyan bir kriminolojist (suç bilimci)… Bir nevi insanlardaki suç potansiyelini ortaya çıkarmaya çalışan bir kafatasçı diyebiliriz. Başlarda bazı insanların suçlu doğduklarını iddia ediyordu. Pozitif ceza hukuku okulunun kurucusu olarak, insanların irade özgürlüğüne sahip olmadıklarını düşünüyordu. Ona göre beden ve kafa yapıları insanları belli şekillerde davranmaya itiyordu. Eğer bir seri katil öldürüldüyse, Lombroso bunu inceliyor ve kafatası şekline göre bir harita çıkarıyordu. Lombroso, suçlu insanların kişisel durumlarını izlemek için suç işleyip hapishaneye bile girmişti. 6 bine yakın suçlu üzerinde akıl almaz deneyler yapan kriminolojist, bunların anatomik özelliklerini listeliyor ve suç tiplerini türlerine göre ayırıyordu. Beden yapılarına göre insanların belli suçları işleyeceklerine inanan Lombroso’ya göre suça yatkın olanlar daha çok basık, iri alt çeneli, patlak gözlü, asimetrik yüzlü, uzun kollu, büyük el ve ayaklı kişilerden çıkıyordu.

Her ne kadar günümüzde Gall’un Frenolojisi ve Lombroso’nun ‘suçlu doğanlar’ teorisi bitmiş olsa da, hâlâ kafatası ölçümleri üzerine birçok çalışma yapılmaya devam ediyor. Ancak antropolog Doç. Dr. Barış Özener, “Kafatası yalan söylese de gen yalan söylemez. Yüzde 99,9 olarak aynıyız. Bir Avustralya yerlisini, Portekiz’den Brezilya’ya geçen birini ve bir Yozgatlıyı inceleyin. Aralarındaki fark sadece yüzde 0,01!” diyor.

Kaynak: www.evrimağacı.org