Bir ayin misali ofis ritüelleri
Günümüzün iş yaşamında, ritüeller, çalışanlar arasında bir ahenk yaratma ve verim arttırma amacıyla tüm dünyada uygulanıyor. Öte yandan ritüeller, çalışanlar arasında bölünmeye yol açma tehlikesini de içinde barındırıyor.
Mark Bama *
Antropologlar, ritüellerin uygulayıcıları nasıl bir araya getirdiğini uzun yıllardır araştırmışlardır. Afrika kabilelerinde bir ateşin etrafında yayılan ritimlerle rastgele hareketlerle dans edenler veya topluca diz çökmüş bir kitle ya da pazar ayini boyunca Katoliklerdeki gibi ayakta duran katılımcılar, grup kimliğini ritüeller yoluyla derinleştiriyorlar.
Öte yandan ritüel, iş yaşamı ve sosyal alanlara da yayılıyor. Toronto Üniversitesi’nden bir psikoloji ve sinirbilimi araştırmacısı olan Nicholas Hobson, “Ritüele dair en önemli olgu, insanların varolduğu her yerde bir ritüel gerçekleşmesidir,” diyor.
Psychological Science (Psikoloji Bilimi) dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, ritüelin kültürel ve toplumsal bağlamından sıyrıldığında bile geriye grupları bağlama gücünün kaldığını göstermektedir.
Fakat ritüellerin bir de karanlık bir tarafı var. Katılımcılar farklı bir ritüel uygulayan gruplara karşı bir önyargı geliştirme eğilimi göstermekteler. Derginin baş yazarı Hobson, “Veriler, ilk etaplata ritüellerin bağlayıcı ve körleştirici olduğunu ortaya çıkardı” diyor.
Çalışma için düzinelerce gönüllü çeşitli görüntülerde sunulan noktaların sayısını hesapladı. Gönüllüler daha sonra kırmızı ve mavi gruplar olarak ayrıldı. Deneklere, ayrışmanın, nokta sayısının tahmin edilmesindeki performanslar temelinde gerçekleştiği söylendi; ancak ayrışma aslında rastgele biçimde yapılmıştı. Gruplardan biri, bir hafta boyunca her gün 2 dakikalık vücut egzersizi için “hareket serileri” uyguladı. Bu gruba, hareketlerin bilişsel süreçlerle ilgili eski bir egzersize ait olduğu söylendi. Diğer grupsa hiçbir ritüel uygulamadı.
Katılımcılar daha sonra bir “güven” oyunu oynadılar. Bir oyuncuya 10 Dolar verildi ve bir kısmını başka bir oyuncuya verme seçeneği sunuldu. Bir oyuncunun verdiği para miktarı, alıcı için üç kat artmaktadır. Alıcı karşılık olarak paranın dolaşımını sağlamak için bir diğer katılımcıya para verir mi? İdeal olan, katılımcının 10 Dolar’ı, 30 Dolar’ı bölen diğer oyuncuya vermesidir. Böylece her ikisine de 15 Dolar’lık pay düşer.
RİTÜELLERE KATILMAYANLAR DIŞLANIYOR
Araştırmaya göre, ritüel grubunda yer alan gönüllüler, ritüel olmayan gruptaki kişilerden çok aynı grupta oldukları kişilere güveniyorlardı. Daha sık ritüel gerçekleştirenler diğer ritüel uygulayan kişilere 10 Dolar verdiler ve ritüel gerçekleştirmeyenler ya çok az para verdiler ya da hiç vermediler.
"Egzersizler zincirlerine" ilişkin algıları hafta boyunca da değişim gösterdi. Hobson, “Haftanın sonunda, katılımcılar gerçekleştirlen egzersizleri anlamlı olarak değerlendirdiler,” diyor.
Hobson, iş dünyasının kendi ritüellerine sahip olduğunu, bunun da insanlar arasında güven inşa ediyormuş gibi göründüğünü belirtiyor. Buna “ofis kültürü” veya davranış yolları da denebilir.
Hobson, “Dinsel uygulamalara ve eski kültürel geleneklere kıyasla biraz dönüşme eğilimi içeriyorlar” diyor. “Ancak, aynı temel işlevleri yerine getirdikleri savunuluyor: Toplumsal konumları düzenlemek, güçlü ekipler kurmak, etkili bir performans açığa çıkarmak ve kaygıları hafifletmek.”
Bu ritüel, toplantıların nasıl yapıldığı, öğle saatinin nasıl geçtiği ve sabah kahvesi olup olmadığı gibi ayrıntılar içerebilir. Örneğin, bir ofiste kahve içerken veya öğlen yemeği sırasında masa tenisi oynarken kısa bir sohbet için bir araya gelme alışkanlığı olabilir. Hobson, “Çalışanlar, sıkı örgütlü çalışma ekipleri ve ritüele dahil olma arasında bir ilişki olduğunu da düşünüyorum,” diye belirtiyor. "Bu, işyerinin ayin alanıdır.”
Bu da bir dezavantaj içeriyor. Diğer bölümlerde çalışanlar grubunuzun ritüellerini paylaşmazsa ne olur? Ne kadar incelikli olursa olsun, grup içi / grup dışı bir zihniyet oluşabilir. Hobson, “Ekipler arasındaki mevcut gerginlikler, ekibe özgü ritüellerin varlığıyla daha da kötüleşebilir,” diyor.
“Yeni bir ritüel bile gruplar arası önyargıya neden olma ihtimali taşıyorken, büyük kültürel ve dini sistemlerin anlam ve kutsallığına gömülmüş olan gerçek hayat ritüellerinde neler olabileceğini düşünün,” diyor.
* Makalenin aslı Discover'ın sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)