Scott Bolton: Jüpiter yerinden oynatılabilir
Juno Uzay Aracı'nın Jüpiter çevresindeki çalışmalarının ilk sonuçları kamuoyu ile paylaşıldı. Juno, görev sırasında klasik Jüpiter fırtınalarından kaynaklandığı düşünülen ve atmosferin üstünde dolaşan bazı oluşumların aslında çok yüksekte bulunduklarından dolayı donmuş bulutlar olduğunu keşfetti. Juno görevinin başında yer alan araştırmacı Scott Bolton, bir basın açıklamasında “Bu öğrenilenlerin bırakın Dünya’yı, Jüpiter’i yerinden oynatabilir” diyerek durumu özetledi.
DUVAR- Juno Uzay Aracı, yaklaşık bir yıl kadar Jüpiter’in yörüngesinde dolaştıktan sonra gezegene dair bilinmeyenleri yavaş yavaş ortaya çıkarmaya başladı.
Science ve Geophysical Research Letters dergileri, Juno’nun Jüpiter hakkında elde ettiği ilk bilimsel bulguları geçen hafta yayımladı. Bu keşiflerin içerisinde, gezegenin kutup noktalarında girdap gibi dönen dev fırtınalar ile beklenenden çok daha güçlü bir manyetik alan da yer alıyor.
Juno görev sırasında klasik Jüpiter fırtınalarından kaynaklandığı düşünülen ve atmosferin üstünde dolaşan bazı oluşumların aslında çok yüksekte bulunduklarından dolayı donmuş bulutlar olduğunu keşfedildi. Juno görevinin başında yer alan araştırmacı Scott Bolton, bir basın açıklamasında “Bu öğrenilenlerin bırakın Dünya’yı, Jüpiter’i yerinden oynatabilir” diyerek durumu özetledi.
KÜÇÜK DETAYLAR DÜNYA BÜYÜKLÜĞÜNDE
Juno’nun gönderdiği tek veri sayılar ve harflerden oluşmuyor. Aynı zamanda şimdiye kadar bildiğimizden çok daha farklı bir Jüpiter’i gözler önüne seriyor. Bir Van Gogh tablosunu anımsatan görüntülerdeki küçük detayların bile Dünya büyüklüğünde olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Juno, Jüpiter’in kutupları etrafında 53 günde bir döndükçe her seferinde gezegenin bulutlarına biraz daha yaklaşıyor. Bu yaklaşmalarda, atmosferdeki dalgalanmalar ve dev kasırgaların net fotoğrafları elde ediliyor.
Yukarıdaki fotoğrafta, Jüpiter’in 8850 km yukarısında bulunan amonyak ve buzdan oluşan dalgalı bulutlar görünüyor. NASA, atmosferdeki detayları biraz daha canlandırabilmek adına renklerde iyileştirmeye gitti.
Yukarıdaki fotoğraf, Juno’nun 51.500 kilometreden çektiği Jüpiter’in güney kutbu. Oval noktalar empresyonist ressam Claude Monet’nin Water Lilies tablosundan fırlamışa benziyor. Gerçekte ise yarı çapları 960 kilometreyi geçen kasırgalar bunlar.
Güneş sisteminin en büyük gezegeni olmasına rağmen, bilim insanlarının şimdiye kadar Jüpiter ile ilgili sahip oldukları bilgiler oldukça kısıtlı. Bu yüzden şu gibi sorulara cevap arıyorlar:
Jüpiter’in katı bir çekirdeği var mı?Nasıl bu kadar fazla radyasyon üretiyor?
Jüpiter nasıl oluştu ve şimdiki haline nasıl evrildi?
Juno, gezegeni farklı ışık boylarında fotoğraflayacak çeşitli kameraların yanı sıra, gezegenin atmosferinde araştırma yapan, manyetik alanlarını test eden ve yer çekimini ölçebilen sensörler de dahil olmak üzere dokuz aygıt ile donatıldı.
Jüpiter, temel olarak Güneş ile aynı kimyasal elementlerden oluşuyor; hidrojen ve helyum. Bilim insanları, gezegenin yüzeyini yakından inceleyerek Güneş Sistemi’nin kökenine dair bilgiler edinmeyi umut ediyorlar. Dahası, buradan elde edilecek bilgiler galaksimizdeki henüz keşfetmediğimiz diğer gaz devleri konusunda yol gösterici olabilir.
NEDEN DETAYLI BİLGİ TOPLANAMADI?
NASA’nın yakın bir zamana dek Jüpiter’in yüzeyine bu kadar yakın bir yere uzay aracı göndermemesinin bir sebebi var. Gezegenin manyetik alanı o kadar güçlü ki, elektronik devreleri yakıp küle çevirebiliyor.
Tıpkı Dünya’da aurora ışıklarının oluşmasının da sebebi olan koruyucu bir radyasyon katmanı olması gibi, Jüpiter’de de böyle bir durum bulunuyor. Ancak, Jüpiter’inki çok daha muazzam ve güçlü.
New Yorker konuyla ilgili, "Manyetik alanı o kadar fazla uzaya yayılıyor ki eğer görünür ışıkta parlıyor olsaydı, gece gökyüzüne baktığınızda onu Ay’ın iki katı büyüklüğünde görebilirdiniz" diyor.
Juno, bu devasa manyetik alanın Jüpiter’in içinde bulunan hangi olgudan kaynaklandığını araştıracak, ancak bunun tehlikeli bir görev olduğu düşünülüyor. Çünkü Jüpiter’in yüzeyine yaklaşabilmesi için manyetik alanın en az olduğu noktalardan geçmesi gerekiyor; yani kutupların yakınından. Kutuplara ulaştıktan sonra, radyasyonun en yoğun olduğu yerlerin altından yörüngeye girerek hassas elektronik devrelerini koruyabilir hale gelecek.
Juno’nun görevi 2018’e kadar devam edecek. İlk seferde bu kadar bilgi elde edilebilmiş olması, görevin devamı süresince Jüpiter’in gizemli yönlerinin bir çoğunun aydınlatılacağı umudunu ortaya koyuyor.