Erkekler de doğum sonrası depresyonu yaşar mı?

Yeni yayınlanan bir çalışmada, yeni baba olan erkeklerin dörtte birinden fazlasının belirgin bir depresyon süreci yaşadığı açıklandı. Peki erkekler, çocukları olduktan sonra neden depresyona giriyor?

Google Haberlere Abone ol

Luisa Dillner *

Erkekler gebelik veya doğum deneyimleri yaşamazlar. Ayrıca doğum sonrasında hormon seviyeleri düşmez veya boğaz ağrısı da çekmezler. Peki depresyona girmelerine sebep olan şey tam olarak nedir? İsveç’te yapılan yeni bir araştırmanın aktardığı kadarıyla, geçtiğimiz 10 yıl içerisinde önemli sayıda erkek, babalık dönemine geçişte büyük sorunlarla karşı karşıya kaldı.

Bu yeni çalışma, hangi oranda erkeğin doğum sonrası depresyona girdiğini tespit etmeyi amaçlıyor. Önceki çalışmalar erkeklerin yüzde 4 ilâ 10’unun bu sorunu yaşadığını ortaya koyarken, gönüllü olan 447 İsveçli babayla gerçekleştirilen bu yeni ve küçük çalışmada (ve bu nedenle ortalama bir babayı temsil etmeyebilecek oranda), şaşırtıcı bir şekilde yüzde 28 oranında yeni babanın düşük seviyede depresyon belirtileri gösterdiği saptandı. Genel olarak, yüzde 4’ünde orta düzeyde bir depresyon görüldü. Depresyondaki babaların beşte birinden daha azı yardım talep ediyordu; öte yandan, bunların üçte biri kendilerine zarar vermeyi düşünecek aşamadaydı. İngiltere'de kadınlara genel olarak doğum sonrası depresyonu (kadınların yüzde 13’ünü etkiliyor) tespit etmeyi amaçlayan bir dizi soru yöneltilirken, babaların psikolojik sağlıkları ender olarak değerlendiriliyor.

TESPİT VE BELİRTİLER

İsveç’teki Lund Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nün yürüttüğü araştırmanın yazarı Elisa Psouni’nin yazısı, hem kadınlar hem de erkekler için kullanılan Edinburgh Doğum sonrası Depresyon Ölçeğinin (EPDS), babalarda ortaya çıkan depresyonun belirlenmesinde beklendiği kadar doğru sonuçlar ortaya koymadığını aktarıyor. Araştırmada babalarda beklenenden daha yüksek depresyon seviyeleri tespit edildiğinden, gerginlik, öfke, sinirlilik, daha uzun süreli çalışma saatleri ve aşırı içki tüketimi gibi “erkeklere” özgü depresyon belirtilerini daha iyi tespit edecek bir bölüm eklemiş.

Babalardaki depresyon oranı yalnızca araştırmacılar bu konuyu araştırdığı için değil, daha fazla sayıda yeni baba bu mücadeleye katıldığı için de artıyor olabilir. Psouni, babaların ebeveynliği çalışma hayatıyla birleştirmeye çalışmak da dahil olmak üzere, git gide artan bir biçimde annelerin yaşadığı ikilemlerle yüzleştiğini düşünüyor. Depresyona giren babalar iş yaşamındaki sorunlar gibi dış baskılara maruz kalıyorlar ve eşleri depresyon yaşıyorsa, kendilerinin depresyon riski de iki katına çıkıyor. Uykusuzluk, ikiz çocuklara sahip olmak ve evlilik ilişkisinde sorunlar olması, depresyon durumunu daha da kötüleştirebiliyor.

Depresyondaki bir baba çocuğuyla daha az oynuyor ve ona daha nadir gülümsüyor. Çocuklar da doğum sonrası depresyonundan derinden etkileniyor ve yapılan araştırmalar, yedi yaşına ulaştıklarında daha kötü huylu ve davranışsal sorunlar gösteren bir karaktere sahip olduklarını gösteriyor.

YARDIM İSTEMEKTEN ÇEKİNMEYİN

Babalığının ilk yıllarında olan (doğum sonrası depresyon ilk 12 ayda dağınık biçimde gözlemlenir) ve kendisindeki gerginlik ve endişe artışını fark eden, sorun yaşayacağını hisseden babalar, onların yakınları veya arkadaşları, babanın doğum sonrası depresyon yaşama olasılığını da göz önünde bulundurmalı.

Anti-depresan ilaçların yanı sıra “bilişsel davranışçı” terapinin çözüm konusunda yardımı olabilir. Psouni, “depresyonun teşhis edilmemiş olması, en korkunç durumlardan biridir; bir yıl sonra kendinize geldiğinizde, gerçekten büyük bir sorun yaşadığınızı, bununla boğuştuğunuzu ve çocuğunuzun hayatının ilk yılının geçip gittiğini fark edersiniz,” diyor.

Yazının aslı The Guardian'da yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)