Einstein'ın beş hatası
Nice bilim insanları Einstein'ın teorilerini çürütmeye çalıştı ama başaramadı. Yine de bu Einstein hiç yanlış yapmadı anlamına gelmiyor.
DUVAR - Albert Einstein’ın teorilerinin ya da bunların altında yatan düşüncelerin tamamının yeni bir doğruluk derecesiyle nasıl teyit edildiğine ilişkin bazı yazılar yayınlandı. Çoğunlukla şöyle olur: Bilim insanları Einstein’ı çürütmeye çalışır ama daima Einstein kazanır.
Ama bu durum, Einstein’ın hiç yanılmadığı anlamına gelmiyor. O da tıpkı bizim gibi insandı ve bazı hatalar yaptı. İşte bunlardan birkaçı:
1) Kozmolojik sabit
Einstein, yerçekimi teorisini genel göreliliğe ustaca uygularken, bazı uydurma faktörlere ihtiyaç duyuyordu. Bunun ardından herkes, eldeki bilgilere dayanarak, evrenin sabit, değişmeyen bir yer olduğunu varsaydı; oysaki denklemleri aynı fikirde değildi. Bunları verilere uydurmak için “kozmolojik sabit” denilen bir faktörü denklemlerine ekledi. Sonraki yıllarda, evrenin aslında genişliyor olduğunu öğrendiği zaman, “O zaman kozmolojik sabitten kurtulun,” diye bağırdı. Bu terim, onun en büyük hilesi olarak ün kazandı.
Buna karşın, Einstein’ın yanlışları dahi öğreticidir. Gökbilimciler, şaşkınlık içinde evrenin genişleme hızının arttığını -galaksilerin zaman geçtikçe daha hızlı genişlediğini- öğrendiklerinde, bu gizemli güçten sorumlu olan karanlık enerjiyi aramaya başladılar. Kozmolojik sabit, uzay-zamanın enerjiyle nasıl etkileşime geçtiğine ilişkin algımızı değiştiren bir uydurma faktör olarak, hâlâ önde gelen bir iddiadır.
2) Yerçekimsel Dalgalar
Bilim insanları, iki yıl önce, yerçekimi dalgalarını doğrudan tespit ettiklerini, uzay-zamanın kumaşında gerçek dalgalanmalar olduğunu açıkladılar. Bu tespit, Einstein’ın yaklaşık 100 yıl evvel varlığını önceden tahmin ettiği eserine dair büyük bir onay anlamına geliyordu. Buluşu, günümüzde araştırmacılar evreni araştırmak için yeni yollara sahip olduklarından, yeni bir astronomi çağını da müjdeliyordu. Ancak, bir süreliğine Einstein’ın kendisi de bunun gerçekten var olduğundan şüphelenmişti. 1930’larda, genel göreliliğin yayınlanmasından 20 yıl sonra, her şeye rağmen bu dalgalanmaların var olmadığını anlatan bir makale yayınlamaya hazırlanmıştı. Neticede varlıklarına tekrar ikna oldu ve tabi ki artık onları gördüğümüz için, gerçek olduklarını biliyoruz.
3) Teorilerinin doğurduğu sonuçlar
Einstein’ın evrene dair görüşlerinin birçoğu, zekice düşünme deneyimlerinin sonucunda açığa çıkmıştı; tam anlamıyla zorlu biçimde düşünerek, fizik alanında gerçek bir devrim yaptı. Yani, büyük fikirlere ulaşarak onları takip etme kabiliyetine sahipti. Ve yine de hayatında birçok kez çalışmalarının garip sonuçlarına karşı direndi.
En küçük parçacıklara ilişkin öngörülemez bir bilim alanı olan Kuantum fiziğinin öncülerinden biri olarak, evrenin temelde rastlantısal olduğu fikrini hiç önemsememişti. Bir defasında “Tanrı evrenle zar atmaz,” demişti. (İddialara göre, fizikçi Niels Bohr cevaben “Einstein, Tanrı’ya ne yapacağını söylemeyi bırak,” diye karşılık verdi.)
Einstein, genel göreliliğinin doğal bir sonucu olarak, fizik kuralları deliğin merkezindeki tekillikler etrafında çılgına döndüğü için kara delikleri de önemsemedi. Ve göreliliğin başka bir sonucuna inanırken (bu devasa cisimler, uzak bir kaynaktan gelen ışığı yönlendirerek bir tür mercek gibi davranacak kadar boşluk yaratacaktı), onu görebileceğimizi hiç düşünmüyordu. Yerçekimsel merceklemeye ilişkin bilimsel makalesinin girişinde “Tabii ki, bu olguyu doğrudan gözlemleme umudu yok,” diye yazdı. Yanlış.
4) Küçük hatalar
Einstein’ın dehasının, en azından ufak şeyleri karıştırmasını engellediğine inansak da (belki daha ziyade, detaycı biriydi?), aksini gösteren kanıtlar mevcut. E = mc2 formülünün farklı ispatlarında yapılan hatalardan, yarım kalan deneylere ve hatta sadece temel matematik kurallarını dikkate almamaya dek, Einstein’ın kendi payına düşen hataları mevcuttu. Bunları kendisinden fazla bilen kimse de yoktu. Yerçekimi dalgalarını takipçilerine anlatırken söylediği üzere, “Bu denli dikkatli olmanıza gerek yok… Benim adımı taşıyan hatalı araştırmalar da var.”
5) Aile Önemlidir
Elbette, bu diğer meselelerin seviyesine ulaşmayabilir ama Einstein’ın, bu bilimsel devrimcinin ve tüm zamanların en zeki adamlarından birinin de ilk kuzeni Elsa Löwenthal’la evlendiğini hatırlayarak bitirelim. (Yalnızca anneleri kardeş değildi, babaları da birbiriyle kuzendi ve ikinci kuzenleri de evlilik yapacaklardı.) Evlilikleri görece mutlu görünürken, 1936’daki ölümüne dek süren bu tür bir yakın akraba evliliğinin biyolojik etkileri, eh, çok da harika değildi.
Yazının aslı blogs.discovermagazine sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)