Toplumlar gen düzenlemesi yapılmış bebeklere hazır olabilir
Gen düzenleme alanında çalışan topluluk, bağımsız bir araştırma tarafından doğrulanmayan sürpriz bir açıklamayla çalkalandı. Fakat bu haber, diğer araştırmacılar tarafından pek olumlu karşılanmadı, birçoğu bu eylemi kınadı. CRISPR’nin mucitlerinden biri olan Feng Zhang, genleri düzenlenmiş bebeklere ilişkin denemelerin acilen geçici olarak durdurulması çağrısı yaptı.
Kristen Hovet *
Çocuklarımızı doğumdan önce genetik olarak tasarlayabilmeli miyiz? Onlara tercih ettiğimiz göz ve saç rengini vermek, cinsiyet ve boyuna karar vermek ve hatta genetik olarak zekâlarını değiştirmek doğru olur mu? Üst düzey bilim insanları ve genetik danışmanlar dahil, birçok insan "hayır" diyor. Peki, genetik düzenleme birey doğmadan önce sakat bırakan ya da potansiyel olarak ölümcül olan bir hastalığı tedavi etmek amacıyla gerçekleştirilse ne olurdu? Ya da bu genetik tedavi, bireyin soyundan gelenleri bir hastalık kalıtımından kurtarmayı sağlayabilse ne olurdu? Almanya’da bilim insanı olmayan bir grubun gerçekleştirdiği bir toplantı, kamuoyunun "evet" yönünde bir eğilimi olduğunu gösteriyor.
Gen düzenleme teknolojisi henüz doğmamış bireyleri klinik düzeyde -embriyo, sperm veya yumurta hücrelerine CRISPR/Cas9 gibi gen düzenleme tekniklerini uygulayarak- genetik açıdan değiştirebileceğimiz noktada olmasa bile, teknoloji hızla ilerliyor.
ÇİN’DE BAŞLAYAN TARTIŞMA DÜNYAYI İLGİLENDİRİYOR
Konuya ilişkin tartışmalar, bir Çinli araştırmacının dünyada ilk kez genleri düzenlenmiş bebekler yaratmak için CRISPR kullandığını açıkladığı gün yeniden gündeme taşındı. Associated Press’in haberine göre, He Jiankui doğurganlık tedavisi esnasında yedi çiftin talebiyle embriyo düzenlemesi gerçekleştirdiğini açıkladı. Tedavi, bir HIV pozitif (AIDS hastalığı taşıyan) ebeveynin çocuklarını, virüsün hücrelerine girmesine olanak sunan bir geni devre dışı bırakarak korumak amacıyla tasarlanmıştı. Yapılan deneme, kasım ayında doğan ikizlere gebe kalınmasıyla sonuçlandı. Associated Press’in aktardığı kadarıyla, araştırmacı Jiankui şunları ifade etti:
“Sadece bir ilki gerçekleştirmek değil, aynı zamanda bir örnek yaratmak konusunda da güçlü bir sorumluluk hissediyorum. Bir sonraki adımın ne olacağına toplum karar verecek.”
Gen düzenleme alanında çalışan topluluk, bağımsız bir araştırma tarafından doğrulanmayan bu sürpriz açıklamayla çalkalandı. Fakat bu haber, diğer araştırmacılar tarafından pek olumlu karşılanmadı, birçoğu bu eylemi kınadı. CRISPR’nin mucitlerinden biri olan Feng Zhang, genleri düzenlenmiş bebeklere ilişkin denemelerin acilen geçici olarak durdurulması çağrısı yaptı. Zhang şunları söyledi:
“Bunu sadece tehlikeli olarak görmüyorum, yine de bu araştırmalara dair şeffaflık eksikliğinden ötürü derin bir endişe duyuyorum. Tüm tıbbi gelişmeler, özellikle de gen düzenlemesi ya da savunmasız bir nüfusu etkileyenler, dikkatli ve akılcı bir şekilde test edilmeli; hastalar, doktorlar, bilim insanları ve toplumun diğer üyeleriyle açık biçimde tartışılmalı ve hakkaniyetli biçimde uygulanmalı.”
EN KÖTÜ OLASILIKLARA ODAKLANMAK DOĞRU DEĞİL
Çoğunlukla yeni ve özellikle de rahatsızlık verici teknolojilerde olduğu üzere, genom düzenleme söz konusu olduğunda, basında ihtimal dahilindeki en kötü senaryolara odaklanmış makale ve raporlar görmek alışılmadık bir şey değil. Meseleye dair yalnızca ‘yeni nesil yönetici’ bir kesimden ya da toplumsal sınıflar arasındaki tıbbi eşitsizliklerin aşırılaşması (yani yoksulların genetik müdahalelerden uzak tutulması ve zenginlerin buna kolayca erişebilmesi) ihtimalinden söz edilmesi, korkuların daha da büyümesine yol açıyor. Katolikler ve Müslümanlar gibi bazı gruplarsa, herhangi bir genetik manipülasyonun ilahi planlara müdahale etmesi ihtimalinden dolayı endişeliler.
Bu çeşit korkular -yeni ve çığır açıcı tıbbi bir araçtan başka bir şey ifade etmeksizin- hayâl gücümüzden yavaş yavaş silinirken, gen düzenlemenin dikkatli biçimde hesaplanan kullanım olasılıkları ağır basmaya başlıyor. Ve herhangi bir yeni teknolojide olduğu üzere, göz önünde bulundurulması gereken belirli bir risk ve fayda setini de beraberinde getiriyor. Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü’nde (KIT) yürütülen Alman Vatandaşları Delphi Germ-hattı Terapi Projesi gibi gruplarda, gen düzenlemesine karşı kamusal tutumdaki yavaş değişim açıkça görülüyor.
Birkaç ay boyunca riskler ve faydalar hakkındaki bilgiler ayrıntılı biçimde tartışıldıktan ve Vatandaş Jürisi’nin yönelimlerinin Delphi araştırma yöntemiyle bir araya getirildiği titiz bir katılım sürecinden geçtikten sonra, grup, Almanya’da germ-hattı gen düzenlemesi araştırmaları hakkındaki yasakların gevşetilmesi için çağrıda bulundu. Son raporları kasım ayı başlarında Berlin Bilim Haftası’nda paylaşıldı. Verdikleri kararlar sadece Almanya’daki germ-hattı hücrelerine dair temel araştırmaları engelleyen mevcut yasakla ilişkili olmasına karşın, grubun kararının dünya çapındaki düzenlemeler üzerinde de bir etkisi olabilir. Gerçekten de, katılımcılar, uluslararası gen düzenleme kriterlerinin geliştirilmesinde Almanya’nın daha aktif bir rol oynamasını talep ediyorlar.
TARTIŞMALAR TOPLUMSAL BİR ALANDA YÜRÜMELİ
KIT bünyesinde Alman Araştırma Enstitüsü Bilim İletişimi Bölümü’yle işbirliği yaparak projeyi geliştiren ve yürüten Ralf Grötker, Yurttaş Jürisi ve Delphi araştırma yöntemine ilişkin olarak, “Süreç karmaşık bir konu üzerinde çalışan bir grup milletvekiliyle birlikte işlemeye doğru evriliyor, bilinçli bir yargıya ulaşabilmeleri için onları güçlendiriyor ve nihayetinde politikacılara tavsiyeler sunuyor” diyor. Grup yalnızca 26 Alman vatandaşından oluşmasına karşın halkı temsil ediyordu ve gen düzenleme meselesi çeşitli açılardan kapsamlı bir şekilde araştırıldı.
Grup, bilinmeyen ve amaç dışı etkiler gibi genom düzenleme risklerini kabul etti; ancak sonuç itibariyle, yönelimin, ulusal ve küresel düzeylerde embriyo zinciri, gen düzenleme araştırmalarına kapı aralamak olduğunu teyit etti. Genetik uzmanları tarafından Amerikan İnsan Genetiği Dergisi’nin Ağustos 2017 sayısında yayınlanan bir mevcut durum bildirisinde, ulaştıkları sonuçlar şu biçimde özetlendi: “Şu anda, cevaplanmamış bilimsel, etik ve politik soruların doğası ve sayısı göz önünde bulundurulduğunda, insan gebeliklerinde söz konusu germ-hattı gen düzenlemesini uygulamak uygun görülmedi.”
Diğer yandan, bu bilimsel, etik ve politik sorulara yanıt vermek için temel araştırmalar yürütülmesi çok önemli. Ve ülkeler arasında ve bilim insanlarıyla diğer bilim insanları arasındaki iletişim hatları açık olmak zorunda. Bu önlemler olmaksızın, yanlış anlamalar ve kaçırılan tıbbi fırsatlar gibi, denetim dışı gen düzenleme ve gen düzenleme turizmine ilişkin tehlikeler de çoğalabilir. Dünya genelindeki bazı hükümetler, germ-hattı gen düzenlemesiyle ilgili hararetli ve çözümlenememiş tartışmalarla boğuşuyor, ki bu da çoğu durumda araştırmaları engelliyor gibi görünüyor.
Ülkeler arasında yüksek düzeyde işbirliği ve bilgi alışverişi gerçekleşse bile, diğer uluslar germ-hattı gen düzenlemesine ilişkin tamamen yasaklama anlayışından daha yeni uzaklaşmaya başladılar. Örneğin Kanada, 2004 Destekli İnsan Üreme Yasası kapsamında, germ-hattı gen düzenlemesini suç haline getirmişti. Germ-hattında yasadışı biçimde gen düzenlemesi “suçu” için verilen çeşitli cezalar arasında, 500 bin dolarlık para cezası ve 10 yıla kadar hapis cezası bulunuyor.
BAZI ÜLKELER YASAKLARKEN DİĞERLERİ YOLU AÇIYOR
Kök hücre ve rejeneratif (düzeltici) tıp araştırmacılarının yıllık Till & McCulloch Buluşmaları toplantısının ardından, Montreal’deki McGill Üniversitesi’nde bir sağlık politikası uzmanı olan Bartha Knoppers, Kanada’nın “politikasının yalnızca (gen düzenleme hakkındaki) tartışmanın üzerini örttüğünü” ifade ediyor ve “Konuşmaya başlamamız gerekiyor” diyor. Bazı Kanadalı bilim insanları, Kanada’nın gen düzenlemesi araştırmalarında geride kalmasından ve bu önemli konuda gerçekleşen küresel bilgi alışverişine tam olarak katılamamaktan dolayı endişe duyuyorlar.
Yelpazenin diğer ucundaysa, insan embriyolarında gen düzenleme tekniklerinin kullanılmasına izin veren bir yasa teklifinin hazırlandığı Japonya gibi ülkeler bulunuyor. 2019’un başlarında uygulamaya girecek yeni yönetmelik, yasal anlamda bağlayıcı olmamasına karşın, üreme alanında insan embriyolarına müdahale edilmesini kısıtlayacak.
Birkaç ülkede embriyo zinciri ve gen düzenlemesini kısıtlayan resmi yasaklar olmasına rağmen, bu ülkelerin çoğu, gen düzenleyici tekniklerin yetişkin hücrelere uygulanması halinde somatik (insan bedeniyle ilgili) gen düzenlemesi uygulamalarına izin veriyor. Somatik gen düzenlemeleri sonraki nesillere aktarılmıyor ve bu nedenle muhtemel yan etkiler hakkında daha az endişe duyuluyor.
Yazının aslı Genetic Literacy Project sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)