YAZARLAR

Bilimi –ve hayatı– yok etme özgürlüğü

Kalkın Ey Ehli Vatan çağrısıyla, “vatan cephesi” kurulması gereğini vurguluyordu. Vatan Cephesi, Demokrat Parti tarafından kuruldu, o cephe arifesinde, Hüseyin Cahit 1954’de 79 yaşındayken tutuklandı DP tarafından… 1957’de yeniden milletvekili adayı oldu. Seçim sonucunu göremedi, 18 Ekim 1957’de son nefesini verdi. Öncülerinden olduğu “yok etme hürriyeti” mirası devam ediyor hala.

“Vatan şairi” olarak anılan Namık Kemal’in dizelerini kullanarak, bir gazeteyi, dergiyi, yayıncılarını hedef gösteren Hüseyin Cahit Yalçın, siyaset ve basın tarihinde ibretlik portre olarak yerini almıştır.

Kariyerine Mektebi Mülkiye öğrencisiyken çıkardığı Mektep dergisiyle edebiyatçı olarak başlamıştır. 1900’de Tevfik Fikret’in ayrılmasıyla Serveti Fünun’un yönetimini üstlenmiştir. Bu dergi, kendisinin Fransızcadan çevirip yayımladığı Edebiyat ve Hukuk yazısı nedeniyle Ekim 1901’de kapatılmıştır.

1908’de Abdülhamit’i tahttan indiren İttihat Terakki, Hüseyin Cahit’i göreve çağırmıştır. Basın tarihimizin ilk parti–iktidar yayın organı sayılabilecek Tanin, Hüseyin Cahit’in yönetimi ve başyazarlığıyla 1 Ağustos 1908’de yayımlanmaya başlamıştır. Kendisi aynı yıl milletvekili seçilmiş, 1912’ye dek İstanbul Milletvekilliği ve kısa bir süre de meclis başkanlığı yapmıştır.

Hepsi kalem kuvvetinin ürünü.

İktidarla özdeşleşen o kuvvet, aynı zamanda namlunun ucuna taşımıştır Hüseyin Cahit’i: 31 Mart Ayaklanması’nın ilk hedeflerinin başında Tanin ve yayıcısı, başyazarı gelmektedir. Miladi 13 Nisan 1909’da (Rumi 31 Mart 1325) başlayan ve on üç gün süren ayaklanmanın ilk gününde gazete saldırıya uğrar, matbaa yerle yeksan edilir. Lazkiye mebusu Emir Şefik Aslan, Hüseyin Cahit sanılarak öldürülür.

Kendisi Rus elçiliği yardımıyla Romanya’ya kaçacak, ancak bir yıl sonra İstanbul’a dönerek Tanin’i yayınlamayı sürdürecektir.

Hüseyin Cahit’in iktidar–muhalefet–basın hikayesi hayli uzun. Gazetesi 1912’de bu kez İttihat Terakki tarafından kapatılacak, kendisi Viyana’ya kaçarak canını kurtaracaktır. Babıali Baskını sonrası İstanbul’a dönüp 30 Ocak 1913’de yayımlamaya başladığı Tanin’i tam bir yıl sonra iktidarın baskısıyla İttihat Terakki’ye resmen satacaktır.

1919’da Malta Sürgünü, Nisan 1921’de özgürlüğe kavuşma ve Avrupa turu. Temmuz 1922 memlekete, ardından Ankara destekçisi olarak gazeteciliğe dönüş. Hilafet ve saltanatın kaldırılmasına, cumhuriyete muhalefet. Farklı nedenlerle üç kez İstiklal Mahkemesi’nde yargılanma… Sürgün. 1930’da yeniden itibar: Sanai Maadin Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı. 1933: “Dil devrimi”ne muhalefet, yönetim kurulu başkanlığına son verilmesi. Aynı yıl erken cumhuriyet döneminin nitelikli ve uzun soluklu dergilerinden Fikir Hareketleri’ni yayınlamaya başlar. Dergi 1940’a dek 364 sayı yayımlanacaktır.

1939’da İnönü’nün çağrısıyla CHP’ye giren Hüseyin Cahit 1954’e dek dört dönem milletvekilliği yapacak, bu arada parti grup başkan vekilliğine seçilecek denli öne çıkmayı da başaracaktır. 1943–1947 döneminde Tanin’i yeniden yayımlayacak ve Türk Basın Birliği Başkanlığı’nı üstlenecektir.

HER ŞEYİ DEVLETTEN BEKLEMEYİN

Tanin’in bu son döneminde, 3 Aralık 1945 Pazar günü kaleme aldığı Kalkın Ey Ehli Vatan başlıklı yazıyla Tan gazetesini, aynı ekibin 1 Aralık 1945’de yayımladığı haftalık siyasal dergi Görüşler’i susturma çağrısı yapar.

İktidar aygıtı olarak İttihat Terakki talimatıyla doğan, cumhuriyet muhalifi olarak yoluna devam eden gazete, bir kez daha parti-iktidar aygıtı olarak öz kimliğine dönmüştür. Bu dönüşümde, yeni boyut, sonraların liberal özgürlük temsilcisi Turgut Özal tarafından seslendirilecek, bugün yeniden yükselecek olan “her şeyi devletten beklemeyin” talimatıdır.

Kalkın Ey Ehli Vatan çağrısı yapan Tanin başyazarı, zararlı yayınlara ve muhalefete karşı ne yapılması gerektiğini açıkça ortaya koyar: “Bunları susturmak için cevap vermek hükümete düşmez. Söz, eli kalem tutan gazetecilerin ve hür vatandaşlarındır.”

Parti ve basın eliyle örgütlenen vatan ehli hür vatandaşlar ertesi gün sokağa taşıp Sirkeci’den Tünel– Beyoğlu hattına uzanarak “muhalif yayın” imhasına çıkacaktır. Taşıdıkları pankartlardan birinde şu saptama yer almaktadır:

Hiçbir Memlekette Türkiye'de Olduğu Kadar Hürriyet Yoktur

Hangi kalem erbabının elinden çıktığı meçhul bu saptama, baskıncılar arasında yer alan İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi adayının zihnine nakşedilmiş olsa gerektir. 1945’in genç mühendis adayı Süleyman Demirel, 1960’ların ikinci yarısından 12 Mart 1971’e dek, 1975’den kısa kesinti dışında 12 Eylül 1980’e dek süren başbakanlıkları sırasında hep bu sloganla hareket edecektir. “Bu anayasayla memleket idare edilmez” dese de aynı zamanda hürriyetçidir kendisi.

Tan ve Görüşler’in yayıncısı Zekeriya Sertel, Tanin’deki yazıyı okuduğunda kendisi için durum çok açıktır:

Demek ki, bu sabah yapılacak gösteri önceden hükümet tarafından hazırlanmıştı ve Hüseyin Cahit’e de böyle bir yazı yazması için emir verilmişti.

Bu durum açık olmakla beraber, gözlerime inanamadım. …

Hüseyin Cahit beni sever ve beğenir görünürdü. Her karşılaşmamızda bana iltifat etmekten geri kalmazdı. Daha bir gün önce kendisiyle bir suarede buluşmuştuk. Bana türlü diller dökmüştü. Demek bana böylece güler yüz gösterdiği anda, halkı kışkırtan yazısını matbaaya vererek bu davete gelmişti.

YENİ DÜNYA İSTEMİYORUZ

Sertel’in ortaklarından biri de Halil Lütfü Dördüncü.

Tan Baskını’nı izleyen muhabirlerden Tekin Erer’in o güne dair gözlemi: “Halil Lütfü Dördüncü meşhur tutumluluğu dolayısıyla binanın yanından yegâne uzaklaşamayan kimse olmuştu. Tan Gazetesinin karşısındaki HOFER İlancılık şirketinin penceresinden gazetesinin ve binasının nasıl tahrip edildiğini kalbi sızlayarak seyrediyordu. Tanin Gazetesinin yazı işleri müdürü Murat Sertoğlu da oradan durumu telefonla başmuharrir Hüseyin Cahit Yalçın’a bildiriyordu. Bir aralık Halil Lütfü dayanamamış Murat Sertoğlu’na sert bir ifadeyle: ‘Hüseyin Cahit’e söyle, 31 Mart’ta kendi başına neler gelmişse benim başıma da onlar geliyor’ demişti. Murat Sertoğlu bu sözleri aynen nakletti. Bu muhavereden sonra telefon konuşması kesilmişti.”

Tan ve Görüşler’in yanı sıra yine 1 Aralık 1945’de yayına başlayan Yeni Dünya gazetesi de iktidar-basın işbirliğiyle örgütlenen baskının hedefleri arasındadır. Hıfzı Topuz, Taksim Anıtı’na tırmanan göstericilerden birinin sloganını aktarır:

Biz Yeni Dünya istemiyoruz! Bize eski dünyamız yeter…

***

Kullanışlı örgütlenme iktidar, basın, gençlik ve üniversite işbirliğini ortaya koymuştur 1945’te. Serteller Türkiye’yi terk edecektir.

Sadece onlar değil, Görüşler kadrosunda yer alacağı duyurulan dönemin genç akademisyenleri Dil Tarih Coğrafya Fakültesi öğretim üyeleri Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes –ve asistan Mediha Berkes–, Behice Boran görevden alınacaktır… Onlar da farklı dönemlerde ülkeyi terk etmek zorunda kalacak, hepsi yurttan uzakta verecektir son nefeslerini.

Tan ve Görüşler yazarı, Yeni Dünya’nın yayıncılarından Sabahattin Ali’yi söylemeye gerek var mı?

Öldürüldü.

***

Hüseyin Cahit ise CHP yayın organı Ulus’un başyazarıydı o dönemde.

Kalkın Ey Ehli Vatan çağrısıyla, “vatan cephesi” kurulması gereğini vurguluyordu. Vatan Cephesi, Demokrat Parti tarafından kuruldu, o cephe arifesinde, Hüseyin Cahit 1954’de 79 yaşındayken tutuklandı DP tarafından… 1957’de yeniden milletvekili adayı oldu. Seçim sonucunu göremedi, 18 Ekim 1957’de son nefesini verdi.

Öncülerinden olduğu “yok etme hürriyeti” mirası devam ediyor hala.