Bilirkişi Kurulu'nun Kanal İstanbul raporu: 'Tespitlere göre bu proje yapılamaz'
Kanal İstanbul'a verilen 'ÇED olumlu' kararı için Bilirkişi Kurulu'nun yaptığı 'bazı alanlarda uygun değil' tespitiyle ilgili avukat Mehmet Horuş, "Bu projenin yapılamayacağı ortaya kondu" dedi.
DUVAR - Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Kanal İstanbul Projesi için onaylanan "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu" kararının iptali istemiyle İstanbul 10. İdare Mahkemesi'nde açılan dava kapsamında hazırlanan Bilirkişi Kurulu raporu tamamlandı.
Kurulun yaptığı arazi keşiflerinin ardından Danıştay 6. Dairesi'ne sunulan raporda bakanlığın verdiği "ÇED olumlu" kararı, yapılması öngörülen inşaat faaliyetlerinin yer altı ve yer üstü sularına, hava kirliliğine, arkeolojik sit alanlarına, ulaştırma sistemlerine ve ekolojiye etkisi bakımından değerlendirildi. Bilirkişi Kurulu raporunda, "ÇED olumlu" kararının birçok konuda "uygun olmadığı" ifade edildi.
'ORMANCILIK VE EKOSİSTEM DEĞERLENDİRMESİ NİTELİKLERİNDEN YOKSUN'
Projenin orman alanlarına olan etkileri ve kesilecek ağaç sayısının mevcut ekosisteme etkisi üzerine yapılan değerlendirmede "ÇED raporunun orman alanlarını ve orman alanlarını etkileyen diğer alanlara etkide bulunacak olan Kanal İstanbul Projesinin çevresel etkisinin, ormancılık ve ekosistem değerlendirmesi niteliklerinden yoksun olduğu ve bu itibarla ÇED raporunun 'UYGUN OLMADIĞI' sonucuna varılmıştır" denildi.
Bilirkişi Kurulu raporunda ayrıca etki alanının projenin genelinde belirsizlik içerdiği ve alanın değerlendirilmesine hiçbir şekilde uygun olmayan bir toprak analizi çalışması yapılmış olduğu belirtilerek, "İlgili ÇED raporunun teknik ve bilimsel açıdan 'UYGUN OLMADIĞI' sonuç ve kanaatine varılmıştır" ifadeleri kullanıldı.
'TEK ÇÖZÜMÜN KÜLTÜR VARLIĞININ TAŞINMASI OLMASI KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL'
Kanal İstanbul’un yaratacağı risklerin kültür varlıklarının korunması konusundaki temel ilkelere uyularak tespit edilmediği vurgulanan Bilirkişi Kurulu raporunda etkilerin belirlenmesinde kullanılan yöntemlerin açıklanmadığı belirtilirken, "Etkiler karşısında getirilen tek çözümün kültür varlığının taşınması olması ise ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir bir çözüm değildir" denildi.
Ayrıca, kente ulaşan su yolları, köprüler ve ulaşım bağlantılarının kesintiye uğramasının, kültürel süreklilik, kentin içme suyu ihtiyacının karşılanması ve kültürel mirasın korunması konusunda "geri dönülmez" bir tehdit oluşturacağı belirtilen raporda, "ÇED Raporu, bu konularda yeterli bilgi ve belge içermemekte; projenin, Üstün Evrensel Değer taşıyan ve insanlığın ortak mirası kabul edilen İstanbul kentinin bütününe nasıl etki edeceğini tanımlamada yetersiz kalmaktadır" diye belirtildi.
'EN ÇOK BOZULACAK GÜZERGAH TERCİH EDİLMİŞ'
Kanal İstanbul Projesi için 5 alternatif güzergah belirlendiği ifade edilirken bu alternatifler arasından seçilen güzergahla ilgili ise şu değerlendirme yapıldı:
"Projenin gerçekleştirileceği yer seçiminde alternatif güzergahlar kültürel miras açısından doğru değerlendirilmemiştir. Tam tersine en fazla müdahale gerektiren ve bu nedenle de arkeolojik alanlar ve kültür varlıklarının özgünlüklerinin ve bütünlüklerinin en çok bozulacağı bir alternatif tercih edilmiştir."
'BAZI KONULARDA UYGUN BAZI KONULARDA DEĞİL, KARAR MAHKEMENİN'
Raporun sonuç bölümünde ise şu ifadeler kullanıldı:
"Yapılan arazi keşif bulguları, uzmanlık bilgilerimiz vb. hususlara dayanarak, 'Kanal İstanbul projesi' ÇED Raporunun incelenmesi sonucunda raporun hukuka ve güncel ÇED mevzuatı başta olmak üzere ilgili sair mevzuata, bazı uzmanlık alanları için uygun olduğunun anlaşıldığı, bazı uzmanlık alanları açısından ise uygun olmadığı, buna göre, hazırlanan nihai ÇED Raporu hakkında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 17.01.2020 tarih ve 5774 sayı ile verilmiş ÇED Olumlu Kararı idari işleminin iptalini gerektirecek bir husus bulunup bulunmadığı hakkında, takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere iş bu bilirkişi raporu tarafımızdan hazırlanmış ve imza altına alınmıştır."
'KURULUN MUTLAKA ORTAK GÖRÜŞ OLUŞTURMASI GEREKİYOR'
Bilirkişi Kurulu'nun raporunu hem usul hem esas yönünden değerlendiren davacı avukatlarından Mehmet Horuş, "İlk olarak Bilirkişi Kurulu raporunda disiplinler arası görüş farkı var. Danıştay'ın yerleşik içtihatlarına göre Bilirkişi Kurulu'nun mutlaka ortak görüş oluşturması gerekiyor. Bu nedenle usulen bilirkişilerden yeniden ek rapor alınması gerekiyor. Nitekim en son Sinop nükleer davasında yine aynı Danıştay 6. Dairesi benzer çelişkiler nedeniyle Bilirkişi Raporu'nun görüşünü ortaklaştırmasını bozma gerekçesi saymıştı. Burada da Sinop nükleer ÇED davasına benzer bir bilirkişi raporu var" ifadelerini kullandı.
'TESPİTLERE GÖRE KANAL İSTANBUL PROJESİ YAPILAMAZ'
Davanın esasına ilişkin, "Teknik raporda ekosisteme ilişkin sakıncaların altı çizilmiş durumda" diyen Horuş şunları söyledi:
"Ormanla, biyoçeşitlilikle, deniz ekosistemiyle, arkeolojik sit alanlarıyla ilgili tespit edilen eksiklikler kesinlikle Kanal İstanbul Projesi'nin yapılamayacağını ortaya koymuştur. Bu haliyle bile, mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere göre Kanal İstanbul Projesi yapılamaz. Yargılama sürecindeki bütün usulsüzlüklere rağmen Kanal İstanbul'un nasıl bir eko-kırım yaratacağına bir kez daha tanık oluyoruz."