Bir çîrokbêj: Ayhan Erkmen
İnsanın bir hikâyesi olmalı ve o hikayenin de bir anlamı. Size tanıtmaya çalışacağım çîrokbêj sadece kendi hikayesini değil il il, ilçe ilçe, köy köy dolaşarak yüzlerce hikâyeyi heybesinde taşıyor.
Roni Kaya
DUVAR- Kendisiyle sanırım 2002 yılında tanışmıştım. Henüz çok genç, şimdiki gibi enerji dolu güler yüzlü bir avukattı. Mütevazi, küçük bir hukuk bürosu vardı. Adliye, büro ve parti arasında mekik dokuyordu. Daha sonraları bizim için en iyi haber kaynağı oldu. Kimden söz ediyoruz; tabii ki çîrokbêj, yani hikaye anlatıcısı Ayhan Erkmen’den…
Kars’ın o keskin kış soğuğunda başlamıştı dostluğumuz. O gün bugündür zorunlu hallerin dışında kesintisiz bir şekilde görüşürüz. Bir araya geldiğimizde ağız dolusu kahkahası bize güç veriyor, umudumuza umut katıyor. Hani derler ya; bir hikâyesi olmalı insanın. Sanki tam da Ayhan Erkmen için söylenmiş bir söz. Çocukluğunda dinlediği hikâyelerin etkisinden kurtulamadığı gibi yüzlerce hikâye ile doldurmuş heybesini. Böyle renkli bir kişiyi anlatmak zor. Tıpkı insanın kendisini anlatması ne kadar zor ise sevdiği tanıdığı birini anlatmak da o kadar zordur. Hele hele o kişi Ayhan Erkmen ise.
Ayhan Erkmen, 1973 yılında Kars’ta dünyaya gözlerini açtı. Kendi deyimiyle “Elektriğin olmadığı, köy odası kültürünün büyülü dünyasında, sözlü Kürt edebiyatının taşıyıcıları çirokbêjlerden öyküler, dengbêjlerden klamlar dinleyerek” büyüdü. 1998 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirip 2004 yılına kadar Kars’ta serbest avukatlık yaptı. 2004 yılında Digor’a bağlı Dağpınar beldesinde belediye başkanı seçildi. Bölgenin ağır siyasi atmosferine rağmen hiç kasılmadan, gerilmeden güler yüzünü ve kahkahasını hiç eksik etmeden, fırsat buldukça
gitarıyla belde ahalisine minik konserler vermekten geri durmadı. Söylediği ‘Hewler/Sipan Sipane Xelate’ adlı ezgi halen kulaklarımda çınlamaya devam ediyor.
Ayhan Erkmen’le sayfalar dolusu anılarımız var. Fakat bir tanesini anlatmadan geçemeyeceğim.
Ayhan belediye başkanı olduğu dönemde, ben de gazetecilik mesleğini sürdürmeye çalışıyordum. Bir gün beni aradı, Van’a gelmek için yola çıktığını söyledi. Ben, Ayhan Erkmen ve bir arkadaşımızla beraber bütün gün Van Gölü havzasını dolaştık. Nemrut kraterlerine çıktığımızda ise artık karanlık çökmüş, gece yüzünü göstermeye başlamıştı. O gece Ahlat’ta kalmaya karar verdik. Hemen Van Gölü’nün dibinde olan Ahlat taşından yapılmış bir otelde konakladık. Gölün kıyısına oturduk, gökyüzündeki yıldızları izledik. Yıldızlar birbirlerine kur yaparcasına göldeki yakamozlara göz kırpıyorlardı. Ağır ağır gelen dalgalar kıyıya vurarak çıkarttıkları sesi cırcır böceklerinin muhteşem korosuna eşlik ediyordu. Ayhan Erkmen de yine her zamanki gibi elinde gitarıyla ‘Sipan Sipane Xelate’ eserini söylüyordu. Otelin garsonu geldi “Abi Müdür bey sizi çağırıyor, müzisyenler buraya gelsinler bize de çalsınlar” diyor. Üçümüz birbirimize bakıp güldük, Ayhan Erkmen’e takıldık, “Olur olmaz her yerde eline gitarı alırsan bizi müzisyen sanarlar tabii.”
YAZARLIK SERÜVENİ
Erkmen’in ilk kitabı, 2006 yılında Karslı şair ve avukat Abdurrahman Alaca’nın yaşamı ve şiirlerini anlatıyordu. Kitap, ‘Abdurrahman Alaca- Edo Dêran’ adı ile Peri Yayınları etiketiyle yayımlandı. 2009 yılında ‘Şev û Deng’ (Gece ve Ses) adlı şiir kitabı Jan Dêran mahlası ile Lis Yayınevi tarafından yayımlandı. Ama coğrafya kaderdi ve 2009 yılında başlayan tutuklama furyasına 2011 yılında onu da kattılar. Ayhan Erkmen, 2018 yılının sonuna kadar cezaevinde kaldı. O süre içerisinde heybesini hikayelerle doldurdu. Bol bol okudu, araştırdı, yazdı, çizdi. Hiçbir şey onun azmine ve sıcak gülüşüne gölge düşürmedi. Yine kendi deyimiyle, “İnsanlar için sıradanlaşan şeyler, benim hikâyeme ışık oluyor. Bazen bir nesne, bazen bir insanın duyguları, beni andan koparıp alıyor ve kendimi bir öykü avında buluyorum.”
Acıların katmer katmer yaşandığı bu coğrafyada hikâyelerin olmaması mümkün mü? Yazar John Berger’in dediği gibi önemli olan, "bakmak ile görmek arasındaki farkı" bulabilmektir. Erkmen’in hikâyeciliği böyledir. İnsanın göremediğini ıskalayıp gittiğini o görür, bir arkeolog gibi inceler, yok olmaya yüz tutmuş hikâyenin üstündeki tozunu dikkatlice alır, kuyumcu titizliğiyle işler ve büyük bir ustalıkla kendi maharetini de katarak dinleyenin, okuyanın beğenisine sunar.
Erkmen’in ‘Kars Öyküleri/ Çirokên Qersê’ kitabı iki dilde Kars Belediyesi tarafından yayımlandı. 2021 yılında ‘Serhat Öyküleri/ Çîrokên Serhedê’ adlı kitabı da yine iki dilde Günce Yayıncılık tarafından yayımlandı. 2022 yılında ‘Çirokên Dengbêjan’ kitabı da yine Günce Yayıncılık tarafından okuyucuya ulaştırıldı. Erkmen, öykü derleme işini halen köy köy dolaşarak devam ettirmekte ve dengbêjlerle birlikte şehir şehir dolaşarak öyküler anlatmakta.
YÜZLERCE ÇİROK (HİKÂYE) BİRİKTİRDİM
Ayhan Erkmen, kendi adına açtığı kanalında bugüne değin 125 video öykü yayınladı. Yine kendi deyimi ile elinde “izleyiciye ve okuyucuya ulaşmayı bekleyen hiç istisnasız yüzlerce öykü var.” Son günlerde yaptığımız bir sohbetinde uzun uzadıya, “Kürtçe öykü anlatan bir adres olduğundan dünyanın dört bir yanından Kürtlerin kendisine ses, resim, görüntü kayıtları göndererek” yeni öykülerin kapısını açtığından bahsetti; "öyküler sadece ülkeden değil, yine kendi deyimi ile “bazen Belçika’dan geliyor, bazen Sibirya’dan, bazen Horasan’dan…”
'DENGBÊJLERLE AYNI SAHNEDE ALMAK BİR ONUR'
Ayhan Erkmen, dengbêjlerle sık sık aynı sahneye çıkıyor. O öykü anlatıyor, dengbêjler de stranlar seslendiriyor. Neden dengbêjler ile sahnede aldığını sorduğumda gülerek şu cevabı veriyor: "Dengbêjler bizim sözlü edebiyatımızın sözlü taşıyıcılarıdır, tabii ki dengbêjlerle aynı sahnede yer almak benim için büyük bir zevk, büyük bir onur. Kaldı ki dengbêjlerden öğreneceğimiz o kadar çok şey var". Dinleyiciler dengbêjlerden büyük keyif aldığını söylüyor. Ben de Erkmen'e hak veriyorum, Kürt kültürünü tanımak için kesinlikle dengbêjlere daha çok kulak vermek gerekiyor. Dengbêjlerle hasbihâl olmak, yarenlik etmek Ayhan Erkmen çîrokbêjliğine ayrı bir anlam ve önem katıyor. Erkmen, “yer yer interaktif olan programlardan sonra, her defasında heybeme birkaç öykü atarak ayrılıyorum etkinlik yerinden” diyor…
İLGİ ODAĞI
Bölge illerinin dışında, son bir yılda İstanbul’da bile Beyoğlu’nda MKM de, Esenyurt’ta Gölge Kültür Sanat’ta, Kadıköy’de Barış Manço Kültür Merkezi’nde, Ataşehir’de Cemal Süreyya Kültür Merkezi’nde sahne alan Erkmen’in dengbêjlerle birlikte sahne aldığı canlı performanslarına özellikle gençliğin ilgisi umut verici... İzlemekle kalmayan gençlerin etkinlik sonunda, Erkmen'e kitap imzalatmaları ve fotoğraf çekmeleri Kürtçeye olan ilgi konusunda umut verici. Biz de umudun daha da büyümesi için Ayhan Erkmen'den daha çok çîrok dinlememiz gerektiğine inanıyoruz. Kendisine de başarılar diliyoruz.