YAZARLAR

Bir fotoğrafın söylemedikleri

Bir fotoğraf ve üzerinden yaşananlar, ülkenin toplumsal, siyasal yapısı kadar ruhsal yapısını da söylüyor bize. Tuhaf bağımlılıklar yaşıyoruz. Kleptomani gibi, mitomani gibi, kötülük bağımlılığı da hızla yayılıyor. Bir şeyler yürütmeden, aşırmadan duramayanlara kleptoman deniyor. Yalan söylemeden yaşayamamanın, söylediği yalana kendi kendini de inandırmanın adıysa mitomani. Kötülük bağımlığının adını biz bulacağız herhalde.

“Ben hasta bir adamım… Kötü bir adamım.”

Dostoyevski, Yeraltından Notlar’a bu sözlerle başlar. Hasta bir toplumuz, kötülük bağımlısıyız, diye başlamamız gerekiyor galiba bizim de.

Düne değin belki de hiç duymadığımız, kim olduklarını bilmediğimiz dört isim ardı ardına hayatımıza girdi son bir hafta içinde. Kötülükten kötülük nasıl doğuyor, nasıl köpürtülüyor, öğrendik!

Üç genç kadınının tatil, keyif, neşe fotoğrafıyla başlamış her şey. Haberim yoktu, bu satırları yazarken fark ettim.

“Birlikte mutluyuz, güzeliz” fotoğrafı döndürülüp dolaştırılıp birkaç yıl önceki bir başka “mutlu aile” fotoğrafına bağlandı. Aileden çok, üstünde mutlulukla yan yana dizildikleri koltuk konuşulmuş meğer o fotoğrafta.

2021’deki Kanlı koltuk fotoğrafı, yeni tanıştığımız üç genç kadın eşliğinde 14 yıl önceki bir cinayeti yeniden gündeme getirdi. Kurban ve katilin adlarını da: Münevver Karabulut, Cem Garipoğlu.

İlk fotoğrafın kişisel sosyal medya hesabından fırlayıp dijital medyada ve basında dolaşıma girmesinin esrarı, “cemiyet hayatında” tanınan iki genç kadın değil, yanlarındaki üçüncü isimmiş meğer. Vakti zamanında kanlı koltukta ailesiyle mutlu mutlu fotoğraf çektiren ve paylaşan Sakine Garipoğlu, diğer ikisiyle kadraja girmiş. Kıyamet öyle kopmuş.

Ünlü, meşhur olanı Nilperi Şahinkaya imiş, arkadaşı da Melis Çatak. Kendilerini tanımamak, adlarını bilmemek benim eksiğim, kusurum: Şahinkaya, meğer oyuncuymuş. Erşan Kuneri’de, Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisinde oynamış, daha ne olsun! Çatak ise organizatörmüş, iş insanı. Renkli simalar.

Dördüncü kahramanımız, Şahinkaya’yı ve fotoğrafın konuşulmasının asıl nedeni gibi görünen kardeş Garipoğlu’nu bir yana bırakıp Çatak’ı tanıttı bize. Cemiyet ve iş hayatındaki varlığının ötesinde kimliğe, özelliklere sahipmiş Melis Çatak: Müstakbel kayınpederi tarafından kendisine gemi tahsis edilen “müstakbel gelin”imizmiş meğer! 

“Konunun takipçisi olacağız ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz” diyerek o ilk fotoğrafın söylemediği asıl hakikati bize anlatan dördüncü kahramanımız Murat Türkyılmaz kim?

BİR STK GÖNÜLLÜSÜ VE İZLEYİCİLERİ

Hakikati ortaya koyduğu tivitten anlıyoruz ki her şeyden önce etkin bir sosyal medya kullanıcısı. Herkes üç güzel fotoğrafına takılırken Türkyılmaz, Çatak’ın kendisine tahsisli vapurdaki paylaşımlarını bulup bize sunuyor, kamusal görev icra ediyor.

Sadece sosyal medyada değil, mesleği iş hayatıyla da kamusal hizmet içerisinde. Hukukçu, avukat, siyasetçi. 2000’de avukatlığa başlamış. Mahalli İdareler ve Yerinden Yönetim üstüne yüksek lisans yapmış. 2009’da Pendik Belediyesi Meclis Üyesi olmuş, ardından İBB Meclisi, AKP grup sözcüsü. Elbette hemen bütün siyaset arkadaşları gibi tam bir sivil toplum tutkunu, gönüllüsü, örgütçüsü. Teknosports Tenis Kulübü Derneği’nden tutun İnsan ve İrfan Vakfı, Zümrüt Vakfı, Etnospor Konfederasyonu’na birçok kuruluşta “sosyal sorumluluk projesi”nde yer alıyor.

Müstakbel gelin tivitini de tabii ki bu kapsamda almak gerekir.

Türkyılmaz türü yeni nesil STK’cıları sadece etkin birer sosyal medya kullanıcısı değiller, oradaki paylaşımlarından yeni hakikatler üretimini gerçekleştiren organik/inorganik izleyicilere, destekçilere de sahipler. Müstakbel Gelin tivitinin izini sürdüğünüzde, şu aralar greve giden Hollywood senaristlerinin pabucunu dama atacak içerik üretimleri, üreticileriyle karşılaşacaksınız.

Trhaber bu yönde fark atıyor.

Bir tivitten “Özel Haber” nasıl üretilir, görüyorsunuz. Görsel kullanımı, başlık müthiş: KIZIM MELİS AL BU VAPUR SENİN OLSUN

Spot onu da solluyor, dört dörtlük: EKREM, OĞLUNUN SEVGİLİSİNE MİLLETİN VAPURUNU HEDİYE ETTİ

Trhaber, ülkemize özgü “artificial intelligence - artificial reality” üretiminin doruklarından birini temsil ediyor. Yapay zeka, artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, ne ararsanız hepsi burada: Mezarını kim açacak? 

Her şeyi başlatan o ilk fotoğrafın ardından Cem Garipoğlu’nun mezarının açılması için harekete geçilmiş habere göre. Ama iş orada kalmıyor; Makasla V Kesiği, Masonik Ritüel, Şebnem Korur Fincancı, Tavandan Sarkan Yarı Çıplak Kadın, 32 kısım tekmili birden! Üşenmeyin, okuyun.

Bu yaratıcı çalışmalarla hakikate hakikat katılıyor. Türkyılmaz, dönüyor “iddialarımızı doğrulayan paylaşımlar” paylaşımı yapıyor, döngü böyle devam ediyor.

Sonuç?

1 - Şehir Hatları diyor ki, bu gemi 2010’da Rize Belediye Başkanlığı’na satıldı. (Satan AKP’li yönetim, alan AKP’li yönetim!) Rize Belediyesi’nden TURYAP firması satın aldı.

2 - Ondan da önce Melis Çatak, “İmamoğlu ailesiyle resmi – gayrı resmi hiçbir ilişkim yok” açıklaması yapıyor.

KÖTÜLÜK VE BAĞIMLILIK

Bir fotoğraf ve üzerinden yaşananlar, ülkenin toplumsal, siyasal yapısı kadar ruhsal yapısını da söylüyor bize.

Tuhaf bağımlılıklar yaşıyoruz. Kleptomani gibi, mitomani gibi, kötülük bağımlılığı da hızla yayılıyor. Bir şeyler yürütmeden, aşırmadan duramayanlara kleptoman deniyor. Yalan söylemeden yaşayamamanın, söylediği yalana kendi kendini de inandırmanın adıysa mitomani.

Kötülük bağımlığının adını biz bulacağız herhalde.